14.03.2019
14.03.2019
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÜNAL ÇEVİKÖZ’ÜN AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN KARARI HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI
Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu'nda 13 Mart 2019’da yapılan oylamada büyük bir çoğunlukla kabul edilen ve Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını tavsiye eden karar, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altındaki yönetim biçimi ile birlikte Türkiye’de daha da derinleşen otoriterleşmeye ve rejim değişikliğine verilen güçlü bir siyasi mesajdır. AP’nin kararı, AKP’nin tek adama bağlı, çağdaş dünyanın kazanımlarını hiçe sayan sistemini ve bu sistemin ülkemiz adına yarattığı yıkıcı sonuçları açık bir biçimde ortaya koymuştur.
İktidar tarafından bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle hafife alınan ve değersiz bulunan bu karar, Türkiye için çok önemlidir. Ayrıca, bu kararın önem ve değerini AKP iktidarından çok Avrupa Birliği kurumları belirleyecektir. Zira bu karar 23-26 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek doğrudan seçimlerle göreve gelecek yeni AP’nin gelecek beş yıl süresince Türkiye ile ilişkilerine temel oluşturacaktır. Yeni dönemde Türkiye için vize serbestisi, Gümrük Birliği Anlaşması’nın revize edilmesi gibi konularda ilerleme sağlanmasının giderek güçleşmesi riski büyüktür.
Türkiye’nin içine sürüklendiği bu olumsuz tablonun aslî sorumlusu olan AKP iktidarı, Cumhuriyetin her alandaki kazanımlarını olduğu gibi Türkiye'nin Avrupalı geleceğini de yıkıma uğratmıştır. Bu tablonun diğer aktörleri ise, Avrupa ilkeleri ile çelişkili tutum ve eylemleri nedeniyle Türkiye ile üyelik müzakerelerinde temel hak ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı gibi alanlardaki başlıkların dahi görüşülmesini veto eden ve Türkiye’deki tek adam yönetimine gerekçeler sunan, dar görüşlü Avrupalı liderler ve önde gelen AB siyasetçileridir.
AKP hükümeti, AB-Türkiye ilişkilerinin ana iskeletini oluşturan Kopenhag Kriterleri, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerin önemini içselleştirememiş, AB ile ilişkileri Suriyeli mültecilerin durumuna indirgemeyi sürdürerek AB ülkelerine mülteciler üzerinden şantajda bulunmuş, AB üyesi ülkeler için asgari müşterekler olan temel hak ve özgürlüklere dair reformları pazarlık konusu ederek Türkiye'yi utandıran bir davranış sergilemiştir. Bu davranış, iktidarın Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki gönülsüzlüğünün de işaretidir. Oysa yapılan son kamuoyu araştırmaları otoriter bir yönetime karşı mücadele veren Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının giderek yükselen bir şekilde AB üyelik hedefini %78,9 oranında desteklediğini göstermektedir.
Öte yandan, bugün Avrupa Parlamentosu'nun yaptığı gibi, Avrupa Birliği’ne, kuruluşunun temelini Avrupa yönelimine dayandıran Türkiye Cumhuriyeti gibi önemli bir ülkeyle müzakereleri askıya alma çağrısı yapılması, Türkiye ile ilişkileri üçüncü ülke düzeyine indirmeye yeltenmektir. Bu tutum en basit ifadesiyle Avrupalı bir tutum değildir. Avrupa güçlü bir fikirdir, dönüşüm ve ilerlemeye dayanır. Bu özgüveni ve Avrupalı sorumluluğu, geleceğin Avrupasını kurgulamak üzere hissetmeyenler AB'yi de içine kapalı, küreselleşemeyen bir aktör olmaya mahkûm edeceklerdir.
CHP olarak, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini Cumhuriyet’in kurucu değerleri ekseninde temel bir hedef ve yurttaşlarımızın çağdaş dünyanın eşit bireyleri olacakları bir mihenk taşı olarak görüyoruz. AB’ye tam üyelik perspektifine sahip çıkıyoruz. AB’ye tam üyeliğin, CHP için Türkiye’nin çağdaşlaşma azminin ihmal edilemez bir unsuru olduğunu bir kez daha yineliyoruz.
Türkiye bugün eşine az rastlanır karanlık bir dönemden geçerken milyonlarca yurttaş demokrasi ve özgürlük mücadelesinde kararlılıkla direnmeye devam ediyorlar. Biz Türkiye'nin demokrasisi ve ekonomisi ile yeniden güçlü bir hale geleceğinden hiçbir kuşku duymuyoruz. Türkiye'de yargının siyasallaştırılmasını önleyici, yürütmenin diğer erkler üzerindeki ağır tahakkümünü ortadan kaldırıcı, hukukun üstünlüğünü yeniden sağlayıcı bir anlayışın tekrar hâkim olması için çalışmaya, AB kriterlerine sahip çıkmaya ve temel hak ve özgürlüklerin ihyası için mücadeleye devam edeceğiz.
Tarihe düşülecek olan not, bu süreçte Avrupa'nın nasıl bir rol oynadığı olacaktır. Bu rol Avrupalılığın ve Avrupa idealinin de turnusol kâğıdı olacaktır. Türkiye'nin demokrasiye, hukuk ve adalete değer veren her kesiminden grupların Avrupalı liderler ve siyasilere her fırsatta ifade ettiği gibi, Avrupa'nın bu kritik süreçte çağdaş ve ilerici bir rol oynamasını diliyoruz. Özgürlükçü olmayan rejimlerle mücadelenin yegâne yolu daha fazla özgürlük ve demokrasidir. Avrupa Parlamentosu'nun kararının Avrupa Birliği Konseyi tarafından bu tarihi sorumluluk anlayışı ile değerlendirileceğini umuyoruz.
31.10.2024
31.10.2024
30.10.2024
30.10.2024