12.04.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (12 NİSAN 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(12 NİSAN 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Türkiye - Avrupa futbolunun Sinyor'u Can Bartu’yu kaybettik. Can Bartu hem basketbolda, hem futbolda ülkemizi temsil etmiş bir sporcu. Can Bartu’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, Fenerbahçe camiasına da sabırlar diliyorum. Yine dün Fransa 24 Nisan’ı sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan etti. Bu tabi kabul edilebilir bir husus değildir. Tarihçilerin karar vermesi gereken yine Fransa’daki hukuk camiasının da benim bu söylediğim görüşü paylaştığı bir ortamda, Fransa’nın Cumhurbaşkanının hukuku bir yana iterek böyle girişimde bulunmasını kınıyoruz.
DELİL YOKSA DELİL ÜRETİN DİYORLAR
3 Nisan’da Dolmabahçe’de düğmesine basılan “seçimleri çalma operasyonu” tüm hızıyla devam ediyor. İktidar partisinin Büyükçekmece’de seçimlerin iptalini istemesiyle başlayan kumpas, devletin mülkiye müfettişleri ve polislerine toplatılan malzemelerle, tutanaklarla ete kemiğe büründürülmeye çalışılıyor. Büyükçekmece’den gelen son haberlere göre yeterli sayıda delil toplayamıyorsanız, delil üretin denmiş. Yani masa başında tutanak üreteceklermiş. Hedef ne? Hedef, Büyükçekmece’de kesinleşmiş seçmen listelerini kullanarak İstanbul’da seçimleri iptal ettirmek.
NİKAH KIYILDI, ARTIK İTİRAZ YASAL DEĞİL
Seçmen listeleri kanuna göre seçimden önce askıya çıkmış, itiraz süreci sonunda da YSK tarafından kesinleştirilmiştir. YSK, tüm partilere ve vatandaşlara seçime geçmeden önce bu listelere bir itirazınız var mıdır, yok mudur diye sormuştur.  Kimseden itiraz gelmeyince de nikahı kıymıştır. İktidarın ayrıca kesinleşmiş sandık kurulları üzerinden de yeni bir İstanbul itirazına hazırladığını basında görüyoruz. Burada da devlet memurları kullanılıyormuş. Yine hatırlatıyorum, YSK sandık kurullarında da milletimize dönmüş, partilere dönmüş sandık kurullarına itirazı olan var mı, yok mu diye sormuştur. Burada da yapılacak olan itirazlar artık yasal değildir. Tekrar ediyorum; nikahtan sonra yapılacak olan itirazlar oyunbozanlıktır, mızıkçılıktır.
SEÇİM ÇALMAK İÇİN DÖŞENEN MAYINLAR
Burada dikkatlerinizi çekmek istediğim çok önemli bir husus daha var. YSK’nın seçim takvimine göre süreç 1 Ocak’ta başlamış 31 Mart’ta da bitmiştir. İktidarın memurlarının kumpas dosyasına koydukları usulsüzlükleri 3 ayda tespit edememişken 5 – 6 günde bunları nasıl tespit edebildiği de önemli bir husustur. 3 ayda bulamışsın, bir haftadan az bir sürede bu usulsüzlükleri tespit ediyorsun. Daha önce söyledim bir daha tekrarlıyorum. Anlaşılan, birilerinin seçimi çalmak için daha önce döşediği mayınlar o gün elde kalınca, bugün kumpas malzemesi olarak kullanılmak istenmektedir.
SEÇİMLERDE HİLEYİ ELİNDE GÜÇ OLANLAR YAPAR
Unutulmasın seçimlerde hileyi elinde güç olanlar yapar. Tekrar ediyorum; nikahtan önce yapılmayan itirazın, nikahtan sonra yapılması hukuksuzluktur. Nikahı ancak eşlerden biri bozar. YSK’nın geçmiş kararları ve hukuk ortadadır. YSK’nın 2014’te aldığı Iğdır kararı, tam da bunu söylemektedir: “Kesinleşmiş seçmen kütüklerindeki yolsuzluklara dayanarak seçimin iptali istenemez.” Karar burada çok açık. 2014 yılında alınan karar. Buna rağmen YSK’nın önüne gelen bu kumpas dosyasını görüşmeyi olağandışı bir biçimde sürekli olarak ertelemesi soru işaretlerine neden olmaktadır, tedirginlik yaratmaktadır. YSK üzerinde iktidarın çok ciddi bir baskısı olduğu anlaşılmaktadır.
ŞEREFLİ TÜRK YARGIÇLARINI ETKİLEMEYECEĞİNE İNANMAK İSTİYORUZ
Nitekim, iktidarın saltanat kayığı olan yandaş gazetelerde YSK üyelerinin boy boy resimleri teşhir edilmiştir. Ben bu medyayı uyarıyorum, en son bu iş yapıldığında Danıştay’da kan dökülmüştür. Bu yayınlarla kimler hedef tahtasına oturtulmak istenmektedir? Bu ne kepazeliktir? Biz bu tehditlerin şerefli Türk yargıçlarına etki yapmayacağına, onları korkutmayacağına inanmak istiyoruz. İktidarın, devlet görevlilerine kağıt ürettirip, sandıktan çıkan sonucu itibarsızlaştırarak, İstanbul’da kaybettiği seçimleri masa başında iptal ettirme, çalma operasyonuna hiçbir şekilde izin verilmemelidir.
YSK’NIN SORUMLULUĞU TARİHİDİR
Hakimlerin ve hukukun güvencesi altında yapılan seçimlerin sonuçlarının kumpasla çalınmasına hukukun izin vermeyeceğine, yargıçların izin vermeyeceğine inanmak istiyoruz. YSK’nın önünde Türk demokrasisi ve hukuk devleti açısından tarihi bir sorumluluk vardır. Şunu hatırlatmak isterim; Bu itiraz ve ertelemelerle Türkiye çok kıymetli bir vakti kaybetmektedir. Bu vakit kaybının bedelini hep birlikte ödüyoruz.
YATIRIMCILARA ANLATTIKLARI İTİBAR GÖRMEZ
İstanbul seçimlerinin yılan hikayesine dönmesi, ekonomisi durgunluğa giren, yurttaşları pahalılık ve işsizlikle boğuşan, ülkemizde ihtiyaç duyulan ciddi bir ekonomik programın açıklamasının da ertelenmesine neden olmaktadır. Dün değil evveli gün açıklanan bir program falan değildir.  
Diğer taraftan Dünya Bankası ve IMF’nin yıllık toplantıları nedeniyle yurtdışında bulunan heyetlerin yatırımcılarla yapacakları görüşmelerde anlatacakları hususlar itibar görmeyecektir. Çünkü onlar şuan itibariyle, seçimle gelenin seçimle gidip gitmeyeceği konusunda kuşku olan, hukuk devletinin önemli ölçüde yıprandığı bir ülkenin temsilcileridir. Bu nedenle de anlatacakları hikayeler yatırımcılara gereken güveni vermekten çok uzak olacaktır.
MESELE ARTIK TÜRKİYE MESELESİDİR: DEMOKRASİ Mİ TOTALİTER REJİM Mİ?
Bunun sonucu ise milletimizin tenceresinin ve cebinin daha da boşalması olacaktır. Dolayısıyla İstanbul seçimleri sadece demokrasi ve hukuk devleti açısından önemli değildir. İstanbul kararı vatandaşlarımızın, çocuklarımızın, torunlarımızın aşını, işini ve geleceğini de etkileyecektir. Zaten piyasalardaki tedirginlikte yavaş yavaş göze batmaya başlamıştır.
Mesele, artık İmamoğlu veya CHP meselesi, millet ittifakı meselesi olmaktan çıkmıştır. Türkiye seçimle gelenlerin seçimle gittiği bir demokrasi midir, yoksa koltuğa oturanın bir daha kalkmadığı totaliter bir rejim midir? YSK yargıçları şimdi bunun kararını vereceklerdir.
Tekrar ediyorum, tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte sorumluluk sahibi olan herkes, tarihe nasıl geçmek istiyorsa öyle davranmalıdır. Teşekkür ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler