25.11.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK: KUMPASIN AÇIK HEDEFİ CHP VE GENEL BAŞKANIDIR

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemine ilişkin Genel Merkezde düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu: Değerli Basın Mensupları, Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün toplantımızda; Milletimizin gerçek gündemi olan, bir yılı aşkın süredir devam eden ekonomik krizi, Sarayın bu gündemin üzerini örtmek için nefret diline ve kutuplaştırma siyasetine hız vermesini, Ve yine Türkiye’nin gerçek gündemini karartmak amacıyla partimize yönelik saray operasyonunu ele aldık.

Değerli Basın Mensupları;
Dün öğretmenler günüydü.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın 34 üyesi içerisinde öğretmenlere verilen maaşlarda sondan altıncı sıradayız.
15 yıllık tecrübeye sahip bir lise öğretmenimiz, aynı tecrübeye sahip:
-Almanya’daki öğretmenin yüzde 34’ü,
-Hollanda’daki öğretmenin yüzde 38’i,
-Amerika’daki öğretmenin yüzde 44’ü kadar maaş alıyor.

Yani bizim öğretmenlerimiz, Almanya’daki, Hollanda’daki ve ABD’deki meslektaşlarının yarısı kadar maaş bile almıyor.

Hadi bunlara gelişmiş ekonomi dediniz.
Yine öğretmenlerimiz;
- Meksika’daki meslektaşlarının yüzde 46’sı,
- Kore’dekilerin yüzde 51’i,
- Şili’dekilerin yüzde 80’i
kadar maaş alıyor.
Bu ülkeler kalkınma yarışında bizim rakibimiz.
Ve öğretmenlerimize rekabet ettiğimiz ülkeler kadar maaş veremiyoruz.

İktidar, bizden kopya çekerek, seçimden önce öğretmenlerimize 3600 ek gösterge sözü vermişti.
Seçimlerin üzerinden neredeyse 1,5 yıl geçti. Öğretmenlerimize söz verilen 3600 ek gösterge halen verilmedi.
Ama bu dönemde, yandaşların milyarlarca liralık banka borçlarını öteleyecek, devletten alacaklarını tahsil etmelerine ilişkin düzenlemeler yapıldı.
Damat Bakan her fırsatta ekonomi dengelendi diyor.
Madem dengelendik, öğretmenlerimizin 3600 ek göstergesi neden verilmiyor?
Diğer taraftan, yüzbinlerce öğretmen de atanmayı bekliyor. Bu konu ciddi bir sosyal mesele haline geldi.
Devlet, üniversitelerde bölüm açıyor. Ailelerimiz çocuklarını öğretmen olsun diye okutuyor. Ama yüzbinlerce üniversite mezunu gencimiz atanmayı bekliyor.
Öğrencilerimiz ise öğretmen bekliyor. Gençlerimiz, aileleriyle beraber, perişan ediliyor.
Atanan öğretmenler perişan,
Atanamayan öğretmenler ise ayrı bir perişan.
Öğretmenini mutlu etmeyen bir toplum, geleceğe güvenle bakamaz.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında öğretmenlerimizin hak ettiği maaşları alması atanamayan öğretmenlerin atanması en önemli önceliklerimizden biri olacak.
Biz, vefakâr öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz.
Başta başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere üzerimizde emeği olan ve ahirete intikal eden tüm öğretmenlerimizi saygıyla yâd ediyor; vazifesi başında şehit düşen öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
 
Değerli Basın Mensupları;
Bugün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.
Kadına yönelik şiddet ülkemizin önemli bir sorunu…
Gazete taramalarından yapılan güncel bir araştırmaya göre 1 Ocak-20 Kasım tarihleri arasında ülkemizde en az 302 kadın cinayete kurban gitti.
Bu ülkede neredeyse her gün bir kadın cinayeti yaşanıyor.
Biz kadına yönelik şiddetin her türlüsünü reddediyoruz.
Bu, ciddi bir insanlık suçudur.
Toplumsal huzurumuzu tehdit eden önemli bir meseledir. Bu sorunla sadece kolluk kuvvetleri baş edemezsiniz.
 Kadına karşı şiddetle mücadele bir eğitim ve zihniyet meselesidir.
En mükemmel yasaları çıkarsanız dahi kadın erkek eşitliğine inanmadığınız sürece kadına yönelik şiddeti engelleyemezsiniz.

Değerli Basın Mensupları;
Kış artık kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı.
Soğuyan havalarla birlikte yaz aylarında seçimden sonra yapılan doğalgaz ve elektrik zamlarının etkisi de hissedilmeye başlandı.
Yurdun dört bir yanından evini ısıtmakta zorlanan vatandaşlarımızın feryatları Genel Merkezimize ulaşıyor.
Sadece bu da değil.
Çarşı pazardaki fiyatlarlar da cep yakmaya devam ediyor.
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Ekim ayı itibariyle 2 bin TL’nin üzerinde, yoksulluk sınırı ise 7 bin liraya dayanmış durumda.

İşsizlik ülkemizin kanayan yarası olmayı sürdürüyor.
Gerçek işsiz sayımız 8,1 milyon kişiyi buldu.
Bu, dünya üzerinde 95 ülkenin nüfusundan fazla.
Sarayın Damadı 2019 başında 2,5 milyon yeni istihdam sözü vermişti.
Bıraktık 2,5 milyon ilave istihdamı, bir yıl önce işi olan 789 bin yurttaşımız şimdi işsiz kaldı.
Son bir yılda işten çıkarılan bu vatandaşlarımızın 690 bini zaten düşük kazanç elde eden, az eğitimli yani toplumun en kırılgan kesimlerini oluşturuyor.
Bu vatandaşlarımızı ve ailelerini sosyal destek ve koruma sistemleriyle mutlaka kucaklamak zorundayız.

Ama bakıyoruz saray sosyetesinde acı çeken yurttaşlarımız için tedbir alma konusunda tık yok.
Varsa yoksa borcu borçla çevirme, pansuman, aspirin tedavisi ve çözüm ortağımız dedikleri yandaşların mutlu edilmesi.
Ekonomideki derin kriz, borçlu vatandaşlarımızı ezip geçiyor.
Bu yılın ilk 10 ayında protesto edilen senetlerin tutarı 18 milyar TL’ye dayandı.
Yine ilk 10 ayda karşılıksız çıkan çeklerin tutarı 24 milyar TL’yi aştı.
Çekini ödeyemediği için hapse girme riskiyle karşılaşan vatandaşlarımızın sesi artık arşa yükseliyor.
Sarayın yanlış politikalarının sonucunda ekonomi krize girdiği için çeklerini ödeyemeyen insanlar, “Beni içeri atarsanız, bu çeki nasıl öderim” diye bağırıyor.

Ama Beştepe’deki Saray’dan milletin sesini duyan var mı derseniz, maalesef yok.
Biz buradan Saray’a çağrımızı tekrarlıyoruz.
Çek Kanunu’nda değişiklik yapılması gerekiyor.
Şu an yaşadığımız türden sistemik kriz dönemlerinde ödenemeyen çeklere hapis cezasının verilmemesi en doğru yoldur.
Sadece çek ve senet değil…
Bankalarda ödenemediği için yasal takibe düşen tüketici kredileri de bu yılın Eylül ayında 14 milyar TL’ye dayandı.
Vatandaşın da, esnafın da, iş insanının da borcu gırtlağını aşmış durumda.
Borçlar artık öyle bir felaket ki borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımız eşleri ve yavrularıyla birlikte bu dünyayı terk etme noktasına geldi.
Yurttaşlarımız, umutsuzluk ve çaresizlikle, kendileriyle birlikte en kıymetli varlıklarını da bu hayattan çekip koparma noktasına geldiler.

Sadece vatandaşlarımızın borçları değil, devletin borcu da alıp başını gitti.
Merkezi Yönetimin yani Ankara’nın toplam borç stoku bu yılın ilk on ayında 194 milyar lira artarak 1,3 trilyon liraya dayandı.
Saray iktidarının sonunda borcun sürdürülebilirliğini, bu borcun nasıl ödeneceğini tartışmaya başladık.

Değerli Basın Mensupları,
İşte ülkemizin gerçek ve yakıcı gündemi budur.
Milletin dertlerine çare bulamayanların, şimdi sıkıntıların üzerini örtmek için siyaset mühendisliğinden medet umduğu görülüyor.
Hatırlayacaksınız, Saray’ın kibirlisi geçtiğimiz hafta kutuplaştırıcı söylemine ve nefret siyasetine hız vermişti.
Memlekette kimsenin başörtüsüyle, kılık, kıyafetle bir derdi yok.
Ama Erdoğan, İstanbul’daki münferit bir olay üzerinden milleti kışkırtmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Kabataş’ta yalandan medet umanlar şimdi bundan medet umuyor.
Aynı Erdoğan, TBMM’de grup başkanvekilleri arasındaki bir tartışmadan 28 Şubat çıkarmaya çalışıyor.
Tank palet fabrikasının peşkeş çekilmesiyle ilgili sorularımızı yanıtlayamayan,
ABD Başkanı’nın yazdığı hakaret mektubuna hak ettiği karşılığı veremeyen,
15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan milyonlarca liranın nereye gittiğini bir türlü açıklayamayan Saray,
Seviyesizliğin sınırlarını zorlayan bir dille, milletimizin bu karanlık günlerden çıkış umudu olan CHP’ye saldırıyor.
Saray’daki kibirli kişinin derdinin ne olduğu, bizzat kendisinin yaptığı açıklamalardan gayet güzel anlaşılıyor.
Daha Mehmetçiğimiz, Barış Pınarı Harekatı’na yeni başlamışken çıkıp “Millet İttifakının zayıflaması, parçalanması önemli” diyerek fikrindekini zikretmişti.

En sonunda Sarayın milletten kopuk lüks yaşamını sürdürmesinin önünde en büyük engel olarak gördüğü Genel Başkanımıza
“çek git” diyecek kadar gözü döndü. 
Neden Genel Başkanımıza “çek git” diyor?
Çünkü Türkiye’de tek adam saray rejiminin önündeki en büyük engel Sayın Genel Başkanımızdır.
Şimdi bu engeli aşmak için kendince elinden geleni ardına koymuyor.

Değerli Basın Mensupları,
Son günlerde müellifinin Saray olduğu her yerinden belli olan bir kumpas senaryosu sahneye kondu.
Bu senaryonun Saray’da yazıldığını görmek için sadece Saray medyasına bakmak yeter.
Aynı yerden hazırlanmış metinler üzerinden koparılan ve bir haftadır devam eden bu senkronize yayın çılgınlığını Barış Pınarı Harekatı’nda dahi görmedik.
Saray arkada, kalemşörleri, kurşun askerleri önde, otuz iki kısım tekmili birden bir kumpas senaryosu milletin gündemini unutturmak için sahneleniyor.
Bu kumpas senaryosu medyada bazı aktörler kullanılarak ortaya kondu.
Saray bunun Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline gelmesini bekledi.
Ama olmadı.
Dayanamadı, İzmir’de kürsüye çıktı.
Adeta kumar masasında pey sürer gibi bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamını ortaya koydu.
Tıynetindeki yalanı doğru gibi söyleyerek siyaset yapma stratejisini uygulamaya kalktı.
Medyadaki iddiaların ispatını, bunlarla uzak yakın ilgisi olmayan Genel Başkanımızdan isteyerek meydan okudu.
Genel Başkanımız da İzmir’de çıktı, kumpasın kime yaradığını, hangi amaçla yapıldığını anlatıp kendisine hodri meydan dedi.
Ama ondan sonra AK Parti Genel Başkanından tık yok.

Değerli Basın Mensupları,
Matruşkalar teker teker açıldıkça; oyun içinden oyun çıkıyor.
Senaryosunun Saray’da yazıldığı belli olan bu kumpasın açık hedefi Cumhuriyet Halk Partisi ve onun Genel Başkanıdır.
Bu Cumhuriyet Halk Partisi’ne düzenlenmiş bir kumpastır. 
Tekrar ediyorum: Bu kumpas ona buna değil, Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı tezgâhlanmıştır.
Sayın Genel Başkanımızın uyarılarının haklılığı anlaşılmıştır.
Esasen gören gözler için bu olaydan ibret alınacak ciddi dersler vardır.
Saray beslemesi medyanın Barış Pınarı Operasyonu’na göstermediği ilgi alakayı, bu olaya göstermesi tezgâhın adresini de açıkça ortaya koymaktadır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı kurulan bu kirli kumpası sükûnetle, genel hukuk ve parti hukuku içinde bozmaya kararlıyız.
Bu süreçte gazeteciliğin tüm temel ilke ve değerlerinin çiğnendiğini de özellikle not etmek isterim.

Değerli Basın Mensupları,
Herkes kendine şu soruyu sormalıdır:
Bu kumpas kimin değirmenine su taşımaktadır?
Adres bellidir.
Kim, CHP’nin karışmasını istediyse, kim CHP Genel Başkanına “çek git” diyecek kadar gözünü karatmışsa, onun değirmenine su taşımıştır.
Kim, milletin sesi duyulmasın, ülkenin gündemi karartılsın istediyse onun işine yaramıştır.

Bu kumpasın iki amacı vardır:
Birincisi milletin aş, iş sorununu gizlemek,
İkincisi milletin umudu haline gelen CHP’ye itibar suikastı yapmaktır.
Artık bu dakikadan sonra, herkes dikkatli olmalı, kimse kendine siyasi rant devşirme fırsatçılığına girmemelidir.

Hiç kimse unutmasın.
CHP’nin ruhunda Kuvayı Milliye vardır.
Bir tek CHP ruhunu hiç anlamayanlar, bu ruhu hiçbir zaman içlerine sindiremeyenler, CHP içinde çete arama gafletine düşebilir.
CHP’de çete arayanlar, her zaman karşılarında Kuvayı Milliye ruhunu bulmuşlardır. Bundan sonra da bulacaklardır.
Çeteler tek adam yönetimlerini sever. Çete arıyorsanız Saraya ve etrafına bakacaksınız.
Kumpas CHP’ye kurulmuştur. Bunu bir olarak, beraber olarak püskürteceğiz.

Türkiye’nin gerçek gündeminde işsizlik, açlık, sefalet ve çaresizlikle yaşamına kıyan ailelerimiz vardır. Toprağını ekemeyen çiftçi, siftah edemeyen esnaf vardır.
Kadına şiddet vardır.
Katar Ordusu’na peşkeş çekilen Tank Palet Fabrikası vardır.
15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan yardımların iç edilmesi vardır.
Filtresiz termik santrallerin zehirlediği insanlarımız vardır.

Biz milletimizin derdiyle dertlenmeye ve onun sesi olmaya devam edeceğiz.

Bu kumpasa en güzel cevabı yapılacak ilk seçimde milletimiz, sandıkta verecektir. Biz milletimizin ferasetine güveniyoruz.
Milletimiz kendisinden kopan Saray yönetimine 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde çok net bir mesaj vermiştir.
Milletimiz kendi bağrından çıkan Millet İttifakı’na büyük bir teveccüh ve destek göstermiştir.
Milletimiz, sorunların çözümü için adres olarak, Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve Millet İttifakı’nı gördüğü net şekilde ortaya koymuştur.
Vatandaşlarımız saray iktidarına sarı kartı göstermiştir.
Sarayın metal yorgunu kadrolarının ikinci sarı kartla oyun dışı kalması artık an meselesidir.
Türkiye’nin yarınında Saray ve Havuzcular olmayacaktır.
Türkiye’nin yarınında CHP ve Millet İttifakı vardır.
Böyle bakıldığında önümüzdeki Kurultay, CHP’yi iktidara taşıyacak süreçte önemli bir dönüm noktası olacaktır.
Biz şunu söylüyoruz: Saray ne kadar operasyon yaparsa yapsın. Hangi kumpasları kurarsa kursun. Artık Türkiye’nin önündeki yol bellidir.
Milleti unutan Saray sosyetesinin devri kapanmış, dinlenme kulübesine gitme vakti gelmiştir.

Türkiye’nin geleceğinde,
Ülkemizin kurucu değerlerini savunan, 
Yepyeni birinci sınıf bir demokratik parlamenter rejimi benimseyen, 
Kendi ikbalini değil, halkını düşünen vatansever kadrolar olacaktır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim. İsimleriniz ve kurumlarınızla birlikte lütfen.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler