20.06.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, FOX TV’DE “İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE ÇALAR SAAT”CANLI YAYININA KATILDI (20 HAZİRAN 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, FOX TV’DE “İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE ÇALAR SAAT” CANLI YAYININA KATILDI
(20 HAZİRAN 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV’de “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat” canlı yayınında gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:


İsmail KÜÇÜKKAYA- İsmail Küçükkaya ile demokrasi meydanına, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu katıldı. Efendim hoş geldiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, hoş bulduk.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasılsınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyiyim, sağ olun.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Seçime çok az bir zaman kaldı, nasıl hissediyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyi hissediyorum, çalışıyoruz, alanda çalışıyoruz. Güzel görüşmeler yapıyoruz. Geçmişte CHP’ye biraz mesafeli olan kesimlerle belli gruplar halinde bir araya geliyoruz. Onlar CHP’yi soruyorlar, ben cevaplandırıyorum ve onlara şunu söylüyorum, son 10 yılda Türkiye’de en büyük değişimi yaşayan partinin CHP olduğunu, toplumun her kesimini kucakladığını, toplumun her kesiminin sorunlarıyla ilgilendiğini, geniş kitlelere güzel mesajlar verdiğini ifade ediyorum ve bunları örnekliyorum tabi. Örnekleyince onlar da bu değişimin farkına varıyorlar. Adalet Yürüyüşü’nü anlatıyorum onlara, o yürüyüşün bugün yansımalarını anlatıyorum. Eskiden işte CHP Sivas’ın ötesine geçemezdi diye eleştiriler gelirdi; artık bugün CHP’nin Türkiye’nin bütün alanlarında, caddelerinde, sokaklarında, illerinde, ilçelerinde rahatlıkla gezdiğini, rahatlıkla sorunlara eğildiğini, sorunları saptadığını ve en büyük değişimin de her soruna çözüm ürettiğini ve Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorununun olmadığını, ürettiği çözümleri de topluma büyük ölçüde aktardığını, hatta bizim çözümlerimizin diğer siyasal partiler tarafından da kopya edildiğini, bunun da bizim ne kadar dikkatli ve özverili bir çalışma içinde olduğumuzu gösteriyor olduğunu… Örnekleri verince, anlatınca dolayısıyla bunlar güzel sonuçlar veriyor.
Tabi bu arada şunu da yapıyoruz. Yani bunları anlatırken CHP’nin hiçbir hatası, kusuru yoktur, bunu söylemek istemiyorum. CHP’nin hataları vardır, kusurları vardır, eksiklikleri vardır, çoğu kez Ankara’da oturduk, vatandaşa güzel laflar ettik ve sonra oy istedik. Vatandaşın sofrasına oturmadık, çayını içmedik, kahvesini içmedik, yemeğini yemedik. Sonra vatandaş niye bize oy vermedi diye oturup düşündük. Oysa gideceğiz, oturacağız, konuşacağız, vatandaşı dinleyeceğiz, çayını, kahvesini içeceğiz, sorunlarını dinledikten sonra da bir kağıda yazıp çıkarken çöp sepetine atmayacağız. O sorunlar üzerinde duracağız, geri dönüşümüzü yapacağız. Çözdük veya çözmedik, ama nedir? Bir şekliyle ona sonucu aktaracağız. Bütün bunları anlatıyorum ve bütün bunları 10 yıldır yapıyoruz, yani yapmaya da özen gösteriyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında partiyi bir yerden aldınız başka bir yere getirdiniz. Bazıları çok eleştirdi. Yani özellikle partinizin içinden de. Fakat ben muhabirlik günlerimden beri bir alışkanlığım vardır efendim. Hani bakıyorum siz böyle çok çıkmıyorsunuz bilerek ama perde arkasında programlarınızı soruyorum. Hem takip ediyorum açıp, hem de Okan’ı arıyorum ya ne yapıyor Kemal Bey bütün liderlere yaptığım gibi. O da hep dikkatimi çekiyor efendim. Daha çok böyle muhafazakar kesimlere, milliyetçi kesimler,e yani sadece sosyal demokrat değil geniş bir kesimle görüşüyorsunuz.
Geçen ne oldu biliyor musunuz? Bayramlaşıyordum telefonlarla bir de telefon geldi Alaattin Aldemir, benim ta Gazi Üniversitesinden arkadaşım, ülkücü. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir isim. Dedi ki, ben dün dedi seçim için İstanbul’a geldim dedi. Niye dedim, sen hangi parti? Ben dedi CHP için çalışıyorum şimdi. Daha doğrusu dedi Sayın Kılıçdaroğlu’na destek vermeye çalışıyorum. Çok ilginç şeyler oluyor efendim, şaşırdım buna aslında.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Gerçekten de demokrasiyi savunan, vatanını, bayrağını seven herkesi, ama herkesi kucaklıyoruz. Ayrıştırıcı bir dil değil kapsayıcı bir dil kullanıyoruz. Referandum sürecinden beri stratejimizi değiştirdik, politikamızı değiştirdik. Adaylarımız da öyle. Ekrem Bey konuşurken toplumun her kesimine sıcak mesajlar veriyor. Şu kesim bana oy vermeyecek diye oraya sert dil kullanmıyor. Tam tersine onları da kucaklıyor, sorunları varsa o sorunlarıyla ilgili çözümler üretmeye çalışıyor. Baktığınız zaman Adana’da aynı şeyi yapıyoruz, Mersin’de aynı şeyi yapıyoruz, Antalya’da aynı şeyi yapıyoruz. Ve bu politikamızın sonucu biz 40 yıldır, bazen 50 yıldır alamadığımız belediyeleri aldık ve o belediyelere gerçekten güzel hizmetler götüreceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında bir hamle yaptınız efendim şöyle, ben doğru anlıyorsam şimdi siz iki hamle yaptınız. Biraz geri planda kalarak, ama bu kez bu 31 Mart’a giderken İstanbul’da Ekrem İmamoğlu bir İlçe Belediye Başkanı sonuçta. İzmir’de Tunç Soyer Seferihisar Belediye Başkanı. Aslında Ankara’da da öyle, Beypazarı Belediye Başkanıydı Mansur Yavaş. İşte Adana böyle…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Adana’da Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar gibi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O kadar çok ki. Bir kere bu enteresan, çünkü bu tabandan gelen belediye başkanlarından seçtiniz bu bir. İki…
Kemal KILIÇDAROĞLU- O nedir biliyor musunuz? O liyakatin ödüllendirilmesidir. Belediye başkanlığında başarılı olmuş ilçede, o zaman büyükşehirde de aynı şekilde bu başarıyı sağlayabilir ve bu başarıyı sürdürebilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mersin’de de mesela Vahap Seçer’i seçtiniz. Çok nadir milletvekillerinden bir tanesi, ama o da taban siyaseti yapan birisi Vahap Seçer de.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O da gerçekten sürpriz yaptı ve büyük oy farkıyla kazandı geldi.
İkinci hamleniz de şu oldu efendim doğru anlıyorsam; bir tarafta Meral Hanım’la sürekli görüşüyorsunuz, bir taraftan Temel Bey’le sürekli görüşüyorsunuz. Yani aslında ne yapmaya çalışıyorsunuz peki?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz bir ittifak yaptık, Millet İttifakı diye tanımladık bunu. Aslında bir demokrasi ittifakı bu aynı zamanda. Dolayısıyla demokrasiyi savunan, düşünce özgürlüğünü savunan, medya özgürlüğünü savunan, yargı bağımsızlığını savunan, Türkiye’de herkesin kendi inancını özgürce yerine getirebileceği bir atmosferi savunan liderler bir araya geldi, siyasal partiler bir araya geldik. Elbette her birimiz farklı siyasi partiyiz, farklı görüşlerimiz var ama bir ortak paydamız var ve bu ortak payda Türkiye’nin büyümesi, kalkınması, demokratikleşmesi üzerine inşa edilmiştir. Bu çerçevede tek adam rejimini savunanlarla demokrasiyi savunanlar ayrıştı. Biz demokrasiyi savunuyoruz, bir araya geliyoruz, oturup konuşuyoruz, bazen bazı temel konular olduğu zaman elbette ben arıyorum, konuşuyorum onlardan da arayanlar var, konuşuyoruz, bazen belli temel konularda karşılıklı düşünce alışverişimiz de oluyor. Bu siyasetin bir anlamda Türkiye çıkarları bağlamında birleşmesi demektir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siyaseti birleştirmeye çalışıyorsunuz farklı renkleriyle?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani evet, farklı renkleriyle bir arada. Ayrı ayrı seçime giriyoruz, ayrı partilerimiz var, ayrı Genel Başkanlar var, ama ortak paydalarımız var. Bu paydayı olabildiğince büyütmemiz lazım. Bu paydayı büyüttüğümüz ölçüde Türkiye’de demokrasi çok güçlenecektir. Bizim zaten amacımız da o, demokrasiyi güçlendirmek ve cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak, asıl hedefimiz bu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Cezaevinde bir tutuklu Eski Genel Başkan var efendim, Selahattin Demirtaş. Avukatları aracılığıyla dün kamuoyuna bir açıklama yaptı; dedi ki, bazı farklılıklarımız var ama bugün dedi çoktan seçmeli bir durumla karşı karşıya değiliz. 23 Haziran’daki seçim dedi, işte kendisine göre bir tanımlama yaptı, mevcut iktidar bloğunun zayıflaması gerektiğini söyledi. Çünkü demokrasi için dedi biz Ekrem İmamoğlu’na oy vermeliyiz, farklılıklarımız olsa da dedi. HDP tabanı ya da HDP bu işin neresinde bu ittifakın?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, onu da rahatlıkla ifade edeyim. HDP’yle bizim bir ittifakımız yok, ama HDP’ye oy veren kitlelerin büyük bir kısmı, tamamı değil çünkü son seçimde de Mart seçiminde de tamamının yansımadığını bir şekliyle gözlemledik, tamamı değil ama büyük bir kısmı Ekrem Bey’e oy verecekler, inşallah verirler. Tabi sadece HDP tabanı da değil, AK Parti tabanından da Ekrem Bey’e ciddi bir oy gelecek, biz bunu görüyoruz, gözlemliyoruz. Bu seçimde, yani 23 Haziran’da Ekrem Bey’in alacağı oylar biraz daha artacak, bunu da görüyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Artacak mı 31 Mart’a göre?  
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir önceki seçime göre daha çok artacak, mesafe açılacak. Çünkü 23 Haziran seçimleri, haksızlığa uğramış bir kişinin hakkını teslim etme seçimi olacak. Kazanan bir kişi, milletin iradesiyle kazanan bir kişinin elinden kapalı kapılar ardında mazbatasını aldınız. Önce hakkını teslim ettiniz, mazbatayı verdiniz, 18 gün gitti görevinin başına, 18 gün görev yaptı. 18 gün görev yaparken de ne kadar şeffaf olduğunu, aldığı kararları kamuoyuyla paylaştığı görüldü. Belediye meclisi toplantılarını Youtube’dan yayınladı, yani gizli kapaklı değil tam tersine yeni, saydam, şeffaf, hesap verebilen bir yönetim anlayışını ortaya koydu ve buna tahammül edemediler, elinden mazbatayı aldılar kapalı kapılar ardında, YSK... Şimdi Ekrem Bey’in bir haksızlığa uğradığını artık herkes görüyor ve kabul ediyor.
Dolayısıyla gördüğüm, gezdiğim, özellikle muhafazakar kesim diye tanımladığımız dindar kesim şunu söylüyorlar her gittiğim yerde; “Biz CHP’li değiliz ama bu seçimlerde Ekrem Bey’e oy vereceğiz, çünkü biz haksızlığa karşıyız, haksızlık yapıldı. Zulmün karşısında, haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır. Böyle bir olay var, haksızlık yapılmış, kişinin elinden mazbatası alınmış, yeniden benim görüşümü soruyorlar, ben haksızlığa uğradığını biliyorum, geçen dönem başka birisine oy vermiştim ama bu seçimlerde gideceğim Ekrem İmamoğlu’na oy vereceğim” diyorlar. Biz de kendilerine teşekkür ediyoruz tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- YSK ne yaptı efendim o gün? Aslında şimdi mesela o gerekçeli kararı okuduğumuzda filan böyle çalıntı filan öyle bir ibare yok. Ne yaptı YSK o gün?
Kemal KILIÇDAROĞLU- YSK siyasi baskıya direnemedi, gitti teslim oldu. 7 üyesi, hepsini söylemiyorum 7 üyesi gitti siyasi baskıya teslim oldu, daha doğrusu siyasi otoriteden aldığı talimatın gereğini yaptı. Onlara hakim denmez. Ben hakim demiyorum zaten. Bulundukları konum itibariyle de emin olun bir süre sonra çocuklarının yüzüne dahi bakamayacaklardır. Çocuklar şu hakim şu kararı aldı, benim babamdır bile diyemeyeceklerdir. Bu kadar ağır ve bizim demokrasimize vurulmuş bir darbedir bu. İnsaf, iptal edecekseniz en baştan iptal edin!
İsmail KÜÇÜKKAYA- Hepsini mi? İstanbul’un hepsini iptal edin madem.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır iki türlü. Bir; baştan iptal edersin, dersin yenileyeceğiz bu seçimi. Hadi bir gerekçe bulursunuz ama. İki; dersiniz ki 39 ilçeyi, tamamını iptal ediyorum, İstanbul seçimlerini yeniliyoruz. Bunu da biz kabul ederiz. Ama şimdi önce geçersizleri sayacağım, peki sayın. Tuttular sondaj usulüyle yapacağız, buyurun sondaj usulüyle yapın. Bazı sandıkların tamamını sayacağız, tamamını sayın. Bütün seçimlerde, bütün sayımlarda Ekrem Bey önde. O zaman niye iptal ettiniz, hangi gerekçeyle iptal ettiniz? Bakın şu ana kadar bilinmeyen bir gerekçe, biz biliyoruz nedenini tabi bilinen gerekçe şu, tahammül edemediler, iptal edilmesi lazım dediler ve talimat verdiler, talimatı alan bazı YSK üyeleri gittiler tercihlerini siyasal iktidarın tercihine göre, mevcut iktidarın tercihine göre kullandılar ve iptal yazdılar. Uzun uzun gerekçeler, sayfalarca yazdılar, hiçbir gerekçe yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tatmin edici değil mi efendim? İkna edici değil?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim sadece beni değil aklı başında olup okuyan, yansız olup okuyan, tarafsız olup okuyan herkesin ortak görüşü bu, gerekçede iptali öngörülen hiçbir olay yok. Çaldılar dedi. Kim çaldı? Erdoğan çıktı şu açıklamayı yaptı, “efendim elimizde görüntüler var...” İsmail Bey siz gazetecisiniz, hiç görüntü gördünüz mü? Ben görmedim, başkaları da görmedi. Defalarca sordum Sayın Erdoğan, elimizde görüntüler var diye çıktın, 80 milyona açıklama yaptın. Aradan uzun süre geçti, görüntüyü bir görelim, biz de kim çaldı görelim bunu. Sonra en son geldi şu noktaya, “efendim çaldı lafı siyasidir...” Yani ortada çalma çırpma yok ama biz YSK’ya baskı kurduk ve iptal ettirdik.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Zaten efendim Sayın Cumhurbaşkanı biliyorsunuz bir açıklama yapmıştı birkaç gün kala karara, galiba iki gün kalaydı yanlış hatırlamıyorsam, YSK’yı ağır eleştirdi ve “aklanın” dedi. Yani iptal kararı verilmesi halinde aklanacaklarını söyledi açık açık kamuoyuna.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Oralarda neler döndüğünü üç aşağı, beş yukarı tahmin ediyoruz. Ama benim bildiğim yargıç, hakim, vicdanı olan hakim, siyasi otoritenin baskısı altında karar vermez. Oturur hukukun üstünlüğüne göre, vicdanına göre karar verir. O hakimin bu saatten sonra sürülecek bir yeri yoktur.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Fakat mesela efendim, Sadi Güven önemli bir isim. YSK’nın Başkanı ki geçmişte de işte AK Partinin lehine kararlar da verdi. Fakat bu kez gerekçeli kararlarda bu seçimin iptal edilmemesi gerektiğini söylüyor açık açık ve iptal gerekçelerini muhalefet şerhi de koymuş, bu gerekçelerle seçim iptal edilemez diyor, bunlar gerek hukuk, gerekse YSK içtihatlarıyla uyuşmuyor diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim şunun için, daha önce benzer olaylar konusunda YSK’nın verdiği kararlar var iptal edilemez diye. Aynı benzer olaylar var, benzer olaylar dolayısıyla…
İsmail KÜÇÜKKAYA- İYİ Partinin mesela Mustafakemalpaşa başvurusu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet benzer olaylar dolayısıyla demiş ki bu iptalin de gereği yoktur, iptal edilmez diye karar vermiş.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Halkımız ne düşünüyor peki efendim? Şimdi ben şöyle düşünüyorum bakın, ben bir vatandaşım beni partiler ilgilendirmez. Ben vatandaşım, gittim bilinçli bir yurttaş olarak oyumu kullandım. Döndüm görevimi yaptım, devletin kurumlarının da görevini yapması bekliyorum. Benim bir suçum, günahım, ihmalim yok.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben niye şimdi seçime gidiyorum bir daha? Gideceğim tabi ki oyumu kullanacağım da…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Birilerinin isteği üzerine. Bakın, gidiyorsunuz sandığa size 4 tane pusula veriliyor, her birisine tek tek mührü basıyorsunuz, alıyorsunuz aynı zarfın içine koyuyorsunuz, geliyorsunuz sandığa atıyorsunuz. Seçim kurulu, yani sandık görevlileri aynı görevliler, vatandaş aynı vatandaş, oturuyorsunuz oyunuzu kullanıyorsunuz, sayım yapılıyor sayımda deniyor ki, aynı zarftan çıkan 3 kağıt, yani 3 seçmen pusulası doğrudur ama birisi yanlıştır. Niye birisi yanlış ve bunu neye göre ayırdın? Kimsenin aklı almıyor. Avrupa Parlamentosuna giden milletvekili arkadaşlara da bu soru geldiği zaman, biz de bilmiyoruz diyorlar ama YSK bunu iptal etti. Şimdi bizim hukuk sistemimize ve yargı sistemimize, adalet sistemimize vurulan en büyük darbedir bu. Hiçbir gerekçe göstermeden uzun uzun yazarak, hikaye anlatarak ya biz bunu iptal etmek zorundayız. Neden? Baskı geldi ve biz bu baskıya boyun eğdik, süreci hepimizin önünde duruyor. Ve dolayısıyla bizim yeniden seçime gideceğiz. Olay şu, kimin oyu burada iptal edildi? Vatandaşın oyu. Şunu bekliyorlardı, bu iptal edildikten sonra CHP’liler sokağa çıkacak, cam çerçeve kıracak, polis biber gazı atacak, büyük olaylar olacak, insanlar ölecek, Erdoğan çıkacak televizyona “bakın gördünüz mü işte CHP budur...” Bunu yapmadık. Herkese sakin olmasını söyledik.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir şey söyleyeyim efendim bakın, size bir yurttaş olarak teşekkür etmem gerekir. Çok üzüldüm, sizi bizzat aradım da, geçmiş olsun da diledim. Sizi bakın, ülkenin ana muhalefet partisi liderini, geçmişte biz Uşak’ta da yaşamışız bunu, İsmet İnönü’ye yapıldı. Sizi linç etmeye kalktılar efendim. Bu tabir benim değil size de sorduğum zaman herkes de bunu söylüyor ama siz de böyle. O zaman bile nasıl sakin durdunuz ve herkesi sakinleştirdiniz. Bakın aradığımız yaklaşım bu işte bizim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yapmadık şimdi niçin? Biz bu millete güveniyoruz. Bize oy versin veya vermesin ama bu insanların bir vicdanı var. Sandığa gidecek, dedik ki tamam kardeşim nereye gideceğiz? Sandığa gideceğiz. Kime gideceğiz? Millete gideceğiz. Millet nerede oy kullanacak? Gelip sandıkta oy kullanacak.
Birinci isteğimiz şu, bütün İstanbullu kardeşlerimden birinci isteğim şu, sandığa git kardeşim. İki, sandığa giderken elini vicdanına koy. Bir haksızlık yapıldı mı? Yapıldı. Senin verdiğin oy sayılmadı. Senin verdiğin oy bir yargı kumpasıyla yok sayıldı. Şimdi sandığa git, onlar adalet terazisini bozdular, sen adalet terazisini yeniden kur kardeşim. O düzgün teraziyi yeniden kur. Kim kuracak? İstanbullu kuracak. O nedenle vicdan sahibi olan herkesin gidip bu seçimlerde Ekrem Bey’e oy vermesi lazım. Çünkü 23 Haziran’daki seçim artık bir belediye başkanlığı seçimi olmaktan çıkmıştır. Bu seçim artık, haksızlığa uğrayan bir kişiye hakkını teslim etme seçimidir. Gidecek vatandaş hakkını teslim edecek. Kardeşim sen emir verebilirsin, sen buyurgan olabilirsin, sen otoriter olabilirsin, ama ben milli iradeye güveniyorum. Benim için milli irade önemlidir. Ben, milli irade, yani benim iradem, yani vatandaşın iradesi demokrasilerde son sözü söyleyen iradedir. O zaman bu iradeyi yeniden ortaya koyacağız.
Fark açılacak şunun için, artık kapalı kapılar ardında bir kumpasın kurulamayacağı boyutta bir fark bekliyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle mi bekliyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle bekliyoruz ve öyle olacaktır diye düşünüyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki böyle olunca ne anlama gelecek bu? Şimdi halkımız gitti İmamoğlu’nu bir kere daha seçti ve dediğiniz, iddia ettiğiniz gibi farklı seçti. Bazı anketler de var ama ben hani anketi açıklamıyorum efendim, fakat çok ilginç sonuçlar bize söylüyorlar. Böyle bir sonuç çıktı, Ekrem İmamoğlu yeniden mazbatasını aldı. Bu ne anlama geliyor, ne olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Birinci anlamı şu, diyecek ki İstanbullu kardeşim siz benim irademe kumpas kurdunuz, kapalı kapılar ardında benim irademi yok saydınız. Şimdi ben sandığa yeniden gidiyorum ve irademi sağlıyorum, yeniden irademi sandıkla beyan ediyorum. Bu irade haksızlığa uğramış bir kişinin hakkını teslim etme iradesidir. Bu bir normal siyasi partiler arasındaki bir seçim değildir. Ben bunu yapıyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Belediye seçimi aslında, ama demokratik anlamı yüksek.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Demokratik anlamı. İki, dünyaya da şu mesaj verilmiş olacak. Bütün baskılara rağmen, kapalı kapılar ardındaki bir yargı darbesine rağmen, siyasal baskıların yoğunlaşmasına rağmen, tek adam rejimine rağmen, İstanbul’da halk sandığa gitti ve demokrasiden yana oy kullandı diyecek.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu görüntüyü dünyaya vereceğiz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün dünyaya vereceğiz ve bütün dünya diyecek ki, evet Türkiye Cumhuriyeti Devletinde demokrasi kültürü bizim düşündüğümüzden çok daha güçlü…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani halk demokrasiye sahip çıktı o zaman mesaj olarak değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet sahip çıktı diye. Bu açıdan çok önemlidir. Yani aslında Türkiye Cumhuriyetinde İstanbullular dünya siyaset tarihine önemli bir armağanı bırakıyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Onu bekliyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle, önemli bir armağanı. Gidip Ekrem Bey lehine oy kullanan herkes Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir vatandaşı olarak dünya siyaset tarihine önemli bir mesaj vermiş olacaktır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Biz Cumhurbaşkanlığı makamına hepimiz gibi ben de saygı duyuyorum, çünkü o hepimizin Cumhurbaşkanlığı makamı olarak. Bu seçim döneminde belli ki 31 Mart’tan bazı dersler çıkarıldı ve Sayın Cumhurbaşkanı da aynı zamanda AK Partinin lideri, ama o da geri planda kalmış idi. Fakat bu açık oturum ve sonrasında işte ne olduysa, ya da ne gördülerse tekrar sahneye de çıkmaya başladı. O da olabilir tamam peki, ama bir açıklaması oldu efendim kaygılandırdı insanları. Hani seçimi sizin iddia ettiğiniz gibi İmamoğlu kazanırsa bile… Bir virgül koyalım, bir haber var izleyelim, Cumhurbaşkanını dinleyelim, sonra sizin yorumunuzu çok merak ediyorum, çünkü önemli.
Şimdi efendim şunu söylüyorlar aslında benim anladığım. İşte bir tartışmalar var, şunlar, bunlar ve yargı bir karar verecek ve İmamoğlu seçilse bile önü kesilebilir… Ne demek efendim, bunu nasıl yorumlamalıyız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani ben yargıya talimat vereceğim YSK’ya talimat verdiğim gibi, İmamoğlu’nu alıp hapse atacaklar, mahkum edecekler, dolayısıyla koltuğa oturmayacak, o mesajı vermek istiyor. Düşünün yani bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişisi… Bundan daha ağır bir ifadesi daha var aslında.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- “Ordu valisinden özür dilemezsen o koltuğa oturamazsın” diyor. Kimsin sen ya, kimsin sen! Sen milletin iradesinin üstünde misin? Millet oyunu vermiş, tercihini yapmış, kendisine güveniyor. Sen kalkıyorsun diyorsun ki ne demek millet iradesi, ben onu yok sayarım, önce özür dile ondan sonra ben seni o koltuğa oturturum. Sana bu yetkiyi kim verdi? Efendim yargı bilmem ne olursa mahkeme dava açacakmış, onu mahkum edecek. Nasıl mahkum edecek? Talimat vereceğim en az şu kadar ceza verin diye. Talimatın gereği yerine gelecek ve o da bir şekliyle hapse atılacak, tutuklanacak Paşakapısı Cezaevine girecek. Akıl var, mantık var, sen bir ülkeyi yönetiyorsun, bu millet sana oy vermiş, sen geldin… Bakın gerçekten bir dönem kendisi söylüyordu, “Bana muhtar bile olamazsın, muhtar seçimine bile giremezsin diyorlardı geldim Cumhurbaşkanı oldum…” Peki bir düşün bakalım sana o kapıyı kim açtı? Biz açtık, anayasayı biz değiştirdik sen gel diye. Ne adına yaptık bunu? Demokrasi adına yaptık. Bir siyasal partinin lideri eğer birinci parti konumuna gelmişse kendi partisi, o liderin parlamentoya gelmesi lazım dedik, açtık kapıyı. Şimdi sana açtığımız kapıdan yürüyüp sen demokrasiyi geliştireceğine demokrasiyi katlediyorsun ve diyorsun ki milletin iradesiyle gelene kumpas kuracağım, onu hapse atacağım. Peki ben sormak isterim; EYT’lilere, yani Emeklilikte Yaşa Takılanlara “türedi” diyen insanın özür dilemesi gerekmez mi? Valiler var, kendi vatandaşına “öküz” dedi. O valiler özür diledi mi, sesi çıktı mı? Hiç çıkmadı. Kaldı ki, yani gerçekten de orada tam bir kumpas var, insanlar giriyorlar; vali şunu yaparsa ben anlarım, içeriye yani VIP’ten geçmek isteyenlere vali polise talimat verir, polis der ki kardeşim valinin talimatı var biz VIP’i açmayacağız. Ben bunu anlarım. Çünkü gidersiniz başka kapıdan, illa VIP’ten gidecek diye bir kuralı yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- VIP de bir şey değil ki efendim aslında. Yani VIP ne?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet efendim, hiçbir şey yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Güvenlik gerekçesiyle giriyorsan giriyorsun.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Devlette genel müdürlük de yaptım, müsteşar yardımcılığı da yaptım, bir gün bile VIP’i, bakan olmadığı sürece bir gün bile VIP’i kullanmadım. Normal vatandaş gibi geçtim gittim, ne var yani bunda?
Şimdi vali beyin demesi lazımdı, talimat geldi. Olabilir valiye içişleri bakanlığı talimat verebilir veya Erdoğan talimat verebilir, diyebilir ki bunları VIP’ten sokmayın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O zaman almıyoruz dersiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- En baştan almıyoruz dersiniz, öbür tarafa gider ve biner giderler. Şimdi siz VIP’e alıyorsunuz, XR cihazından geçiriyorsunuz, annesini geçiyorsunuz, yakınları geçiyor oradan, sonra dönüyorsunuz diyorsunuz ki bir dakika siz VIP’i kullanamazsınız. Onlar da soruyorlar neden ve bir tartışma çıkıyor. Tartışmayı yaratanlar tamamen bir kumpas...
İsmail KÜÇÜKKAYA- İmamoğlu tuzak diyor. Vali bize tuzak kurdu, mahsus diyor içeriye aldı, önce diyor olay çıksın diye diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çünkü XR’den niye geçiriyorsun annem var benim orada diyor, ailem var diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tuzak mıydı sizce de?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tuzak tabi, yani gerçekten bir kumpas, bir tuzak yani bu. Niçin? Karadeniz’de, Trabzon’da yaptığı o güzel görüşmeler, vatandaşla buluşmalara gölge düşürmek için. Ayıptır. Biz devletin valisi diyoruz, aslında devletin değil, bazı valiler diyorlar zaten, biz devletin değil iktidarın valisi olmakla övünüyoruz diyorlar. İktidar ayrı, parti devleti ayrı. Parti devletinin mensubu olmak ayrı, ama devletin valisi, devletin memuru olmak ayrı. Kanun, Devlet Memurları Kanunu adı, parti memurları kanunu değil.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim kumpas demişken bugün Aytunç Erkin son zamanlardaki bazı olayları, benim de mağduru olduğum bazı olayları kullanarak diyor ki, bunu FETÖ’cüler yapıyordu diyor böyle kumpaslar vs. FETÖ’cülerin taktikleri yeniden revaçta diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunu biraz sonra soracağım. Hıncal Uluç’un, meslek büyüğümün de bu anlamda bir yazısı var, onları da size soracağım. Geçenlerde bayramlaşma yaptığımda Deniz Baykal da sizin bu farklı kesimlere olan açılım politikalarını destekliyordu ve sizden övgüyle de bahsediyordu. “Sayın Kılıçdaroğlu Türkiye’nin önünü açmaya çalışıyor” diyor ve Ekrem İmamoğlu içinde sloganını da çok beğendiğini, böyle açıklamalarda yapmıştı efendim. Hani biraz evvel bahsettik ya işte demokratik mücadele, AK Partiye verdiğiniz destek, oradan aklıma geldi onu da söylemeden geçmeyeceğim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dolayısıyla bir seçim yapılacak, ayın 23’ünde sandığa gideceğiz ve bu sandık seçimi bizim demokratik geleceğimiz açısından, demokrasimiz açısından son derece önemli bir seçim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birkaç sosyal medya mesajı var efendim, sizlere onları da sormak istiyorum. Bugün biraz böyle ekonomiyi de soracağım, üretimi konuşacağım. 3 gün kaldı seçime ve halkımız bakın şimdi İndependentturkish böyle bir alıntı yapmış Murat Sabuncu’ya konuşmuşsunuz, “yeniden kaset siyasetine dönüldü, bu vahim” diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle bir hani Aytunç’un da söylediği gibi FETÖ’cülerin taktikleri mi yeniden revaçta?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bu FETÖ’cülerin taktikleri var, aynı taktikler. Zaten “aynı menzile yürüyoruz” demişti Erdoğan. Aynı menzile yürüyorlarsa aynı yoldan yürüyorlar demektir. Şimdi oteldeki görüntülerin servis edilmesi... Kim servis ediyor bunu? O otel yöneticileri niye bugüne kadar konuşmuyorlar? O otele giden herkesin görüntülerinin yarın servis edilmeyeceğini kim garanti edebilir? İnsanlar odalarında otururken, toplantılar yaparken veya eşiyle beraber odada otururken, yatarken, uyurken, kalkarken, banyo yaparken, onların görüntülerinin yarın servis edilmeyeceğini kim garanti edebilir?
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte böyle bir tuzağı FETÖ’cüler MHP’ye kurdular.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen.
İsmail KÜÇÜKKAYA- CHP’ye kurdular. O kadar çok şeyler yaptılar ki işte perperişan ettiler insanların hayatlarını.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O otelin genel müdürü ve yöneticilerinin derhal istifa etmesi lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- The Marmara Oteli, İstanbul Taksim’de.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette kesinlikle istifa etmeleri lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim şunu da söyleyeyim bakın, ben iki partinin Genel Başkan Yardımcılarının isteğiyle iki adayı da bilgilendirmekle görevlendirildim. Sordum; partiniz adına Engin Altay, AK Parti adına Mahir Ünal vardı, niye dedim gitmeliyim iki adaya? Dedi ki, iki adayla da konuşun, onlara programın formatını, soru sayısını, soru süresini, her bir soruya verilecek süreyi ve birbirlerine müdahale etmemelerini anlatın dediler. Ben Binali Yıldırım’a da yaptım telefonla iki kere, danışmanıyla da hem yüz yüze 40 dakikalık bir konuşma bilgilendirmeyi yaptım bir tarafa. Döndüm Ekrem İmamoğlu tarafına, onunla da yaptım bilgilendirmeyi ve basın toplantısı sırasında gittim efendim The Marmara’ya, Türkiye’nin en merkezindeki otele.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Taksim’de gizli görüşme yapacaksınız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle bir şey olabilir mi, buna kim inanır efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Size bir şey sorabilir miyim efendim, bunu geçeceğim ama, o açık oturumu nasıl buldunuz? Mesela performanslarını nasıl buldunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dengeli bir performanstı. Zaten sorular belli üç aşağı beş yukarı. Bir şey daha yaptınız ben onu beklemiyordum o çok güzel oldu. Son üç soruyu sizler birbirinize sorun dediniz. Yani dolayısıyla Binali Bey’in aklında bir soru varsa istediği soruyu sorabilirdi, Ekrem Bey de istediği soruyu sorabilirdi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ayrıca efendim en son Binali Yıldırım iyi gidiyor, iyi gidiyor dedi, uzatalım dedi. Ben tabi uzatabiliriz dedim. Çünkü baştan iki Genel Başkan Yardımcısından inisiyatifi almıştım, ama dedim ki İmamoğlu’yla anlaşın. İmamoğlu, bitirelim çok uzadı dedi. Ama ben dedim ki, uzatma inisiyatifimi kullanacağım ama dedim uzlaşmanızı istiyorum. Bakın, Binali Yıldırım o kadar memnundu ki hayatından.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama efendim bitti, bir gün geçti ondan sonra…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kıyamet koptu. Neden memnundu? Binali Bey geçmişi anlattı. Binali Bey geçmiştir bizim siyaset tarihimizde. Ekrem İmamoğlu ise geleceği anlattı, bir umuttur. Biz geçmişle geleceği aynı masanın etrafında buluşturduk. Birisi geçmişi anlatıyor; şunu yaptım, bunu yaptım, bunu yapacağım vs. diye. Öbürü geleceği anlatıyor; şunu yapacağım, bunu yapacağım, şunu yapacağım diye. Dolayısıyla bir umut vaat ediyor. Birisi yaşlı, birisi daha genç ve umut vaat eden birisi. Bu çerçevede bakıldığı zaman zaten vatandaş tabloyu görüyor. Görmemesi mümkün değil zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama şunu da söyleyeyim bana çok soruyorlar. O günkü açık oturum ortada geçti efendim. İkisinden biri diğerine bariz bir üstünlük sağlamadı ve Türkiye, halkımız gördü yani canlı yayında.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim zaten orada bir kavga beklemiyorduk.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bazıları bekliyorlardı efendim. Benden kelle istiyorlardı demek ki.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Ben beklemiyordum ve bizim arkadaşlarımız da bir kavga beklemiyorlardı, kavgaya da gerek yok diye. Ama işte Ekrem Bey’in sinirlerini bozmaya yönelik olarak sık sık çok kaba ifadeler kullanılması…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yalancı dedi birkaç kere.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yalancı vs. gibi ifadeler kullanılması; Ekrem Bey’in sinirlerini bozarız, Ekrem Bey kavga eder, dolayısıyla biz deriz ki bak işte görüyorsun falan diye. Ekrem Bey de zaten alıştı bunların hepsine. Bu tür kışkırtıcı söylemler vs. falan artık bunları yok sayıyor ve farklı bir şey o da tutturdu. Güzel bir dil, herkesi kucaklayan bir dil. Birisi insana dokunmadı söylemleriyle, ama Ekrem Bey bütün söylemleriyle insana dokundu. Fakir insanlara dokundu, yoksul insanlara dokundu, öğrencilere dokundu, annelere dokundu, çocuklara dokundu. Dolayısıyla herkesin yüreğinde bir sevgi tomurcuğu açtı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim sizin ben Amerika’daki gibi şöyle bir şey yaparım. Bir program var sizin en fazla kullandığınız argümanlar, sözler onlara bakarım…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Geçen gün Uğur Dündar’ın bir yazısı vardı, Uğur Bey de Baykal’la Erdoğan arasındaki görüşmeyi gidip kendileriyle görüştüğünü o da yazıyor zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Hatta bir tarafla iki kere, öbürüyle kaç kere görüşülürse görüşülür. Siz bana güvenmediniz mi? Üstelik önce Binali Yıldırım benim adımı ortaya koydu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ekrem İmamoğlu’nun ilk tercihi Didem’di, ama Didem’i de Binali Yıldırım istemedi. Bu mutabakata varılması gerekir. Bana güvendiniz, ben kaç kere görüşürsem görüşürüm, önemli olan yayına bakacaksınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sonunda da sordunuz zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sordum var mı? Orada niye söylemediniz madem bir şikayetiniz var yayın sırasında? Biliyorlardı her şeyi, ama işte maksat başka.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim gerçekten güzel atasözlerimiz var “Yenilen pehlivan güreşe doymazmış” diye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim sizin en fazla kullandığınız argümana baktım şimdi bu benim için önemli. İsmail Saymaz Türkiye’nin en başarılı muhabir odaklı gazetecilerinden bir tanesi. Bu iddia doğruysa ve Avrupa’da yaşanmış olsa siyasetçi aynı gün istifa ederdi. “AKP’nin İstanbul adayı Binali Yıldırım seçim çalışmalarında devletin kullandığı aracı kullanıyor” dedi. Ne diyorsunuz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Avrupa’da doğru derhal istifa ederdi, ama Türkiye’de istifa etmez.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunun bir haberi vardı, haberi izleyelim.
Şimdi yorumunuz nedir efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Ok söyledi, kul hakkından söz etti. Bir siyasetçinin en temel görevi ahlaklı olmasıdır. Devletin malına beytülmale el uzatmamasıdır. Siz seçime giriyorsunuz, bir arkadaşımız yani CHP’li Ekrem İmamoğlu kendi aracıyla, kendi imkanlarıyla, partisinin imkanlarıyla gidiyor, öbürü devletin aracı ve imkanlarıyla gidiyor. Sadece o mu? Hayır, Erdoğan da öyle. Hem dinden, imandan bahsedeceksin, hem adaletten, haktan, hukuktan bahsedeceksin, hem devletin imkanlarını sonuna kadar ­rakibine karşı kullanacaksın, sonra biz eşit şartlarda efendim seçime gidiyoruz diyeceksin. Bunları vatandaş görüyor, sade vatandaş görüyor, sokaktaki vatandaş görüyor, esnafı görüyor, emeklisi görüyor, çiftçisi görüyor, işçisi görüyor, herkes görüyor, ev kadını görüyor ve dolayısıyla tahammül edemiyor. Bu yapı aynı zamanda kibirli bir atmosferi ortaya çıkardı. Halkı küçümseyen, halka tepeden bakan, onları dinlemeyen, ben ne dersem onları yapmak zorundadır anlayışını besliyor bu anlayış. O nedenle vatandaş artık yeter diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bir molaya gideceğiz reklama. Bizim bağımsızlığımızın yegane teminatı reklamlar efendim. Çünkü bizim şirketimiz, holdingimiz filan yok. Bahattin Yücel, eski Turizm Bakanı “The Marmara otelinin bu yaptığı Türk turizmine büyük bir darbedir” diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ve ayrıca peki Binali Bey’le yaptığın görüşmelerin de kaydını çıkarsınlar danışmanıyla nerede görüştün. Onlara yakın bir kişinin otelinde beş yıldızlı onu da çıkarsınlar.
Bir fotoğraf var. Dönüşte şunu soracağım efendim. Ülkücülerden İmamoğlu’na destek. Hani siz de dün böyle muhafazakar kesimle, milliyetçilerle filan buluştunuz. Dönüşte bunları da biraz konuşmak istiyorum, farklı kesimler.
Çok soru var, o kadar çok sorular var ki efendim. Bugün halkımız görüyor dedik. Halkımız ne görüyor efendim ilk tweeti sizden alıyım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Halkımız çok şey görüyor. Mutfaktaki yangını hem görüyor, hem yaşıyor, işsizliği hem görüyor, hem yaşıyor. Türkiye’nin dış politikada büyük bir sıkışma içinde olduğunu hem görüyor, hem yaşıyor. Bütün bunlara baktığınız zaman halkımız gerçekleri görüyor ve bunlardan bu dediğimiz karamsar tablodan Türkiye’nin çıkmasını istiyor. O nedenle bu seçimler bizim açımızdan da, Türkiye açısından da, vatandaşımız açısından da…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çıkabilir miyiz bu durumdan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette çıkarız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl biraz onu anlatır mısınız? Mesela bu seçimde ne olursa nasıl çıkış?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bu seçimde bir, demokrasi galip gelecek. Dünyaya o mesajı vermiş olacağız. Arkasından şunlar gelecek, hükümet diyecek ki ya da iktidar diyecek ki, ya da iktidar sahipleri diyecekler ki, bakın biz kaybediyoruz. O zaman bir yerlerde yanlış yapıyoruz. O zaman oturalım bu yanlışı bir şekliyle oturup konuşalım ve bu yanlışı gidermeye çalışalım. Kadrolarda yanlışlık yaptık, liyakat sistemini bozduk, devletin kurumları ne yapıyor ne ediyor belli değil. Dolayısıyla kendilerine büyük bir olasılıkla çekidüzen verecekler. İnşallah verirler. Eğer vermezlerse Türkiye çok daha ciddi ekonomik, sosyal sorunlar yaşayabilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Doğru mu anlıyorum efendim, çünkü Akşener de benzerini söyledi. Hatta dün Temel Karamollaoğlu da. Şu; bu seçim bir belediye seçimi iktidar değişimi değil. Ama iktidar kötü yolda, kötü gidiyor. Bu seçimde 31 Mart’ta olduğu gibi geride kalırlarsa, yanlış yaptıkları yönünde seçmenden bir uyarı almış olacaklar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Uyarı olacak zaten, güçlü bir uyarı olacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ve ne yapacak iktidar o zaman?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İkinci kez olmasına rağmen güçlü bir uyarı olur. Oturup düşünmesi lazım, nerede hata yapıyor, nerede yanlışımız var, oturup düşünmesi lazım. Ekonomi neden bu halde oturup düşünmesi lazım, nasıl çıkabiliriz buradan oturup, düşünmesi lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela bakanlar kurulunda bir değişiklik öyle mi mesela?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu yapar mı, yapmaz mı bilmiyorum tabi ama yani bakanlar kurulu çok önemli değil yani. Çünkü bakanların hiçbir etkisi yok ki. Bakanlar eski bakan değil, bildiğimiz devlet memuru, atamayla geliyorlar, parlamentoya karşı hiçbir sorumlulukları yok bunların. Dolayısıyla burada bütün sorumluluk bir kişiye ait, o da Erdoğan’a ait bütün sorumluluk. İstediği adamı değiştiriyor zaten, valisi, kaymakamı, bakanı, bunları değiştirebiliyor. Değiştiremediği tek şey var, parlamentoda milletvekillerini değiştiremiyor çünkü onlar seçimle geldiği için 5 yılda bir yenileniyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birkaç fotoğraf sunmak istiyorum size. Çünkü anlamak istiyorum siz ne yaptınız? Bence çok önemli bir şeyler yapıyorsunuz ama bunun tam olarak anlaşılması gerekir. Ben de sonuçta bu ülkenin bir gazetecisiyim. Şimdi mesela bu bana çok ilginç geliyor efendim. Bu aslında sizin yaptıklarınızı mesela ben biliyorum dün kimlerle görüştüğünüzü, bakıyorum programlarınıza, danışmanınız Okan Bey’le konuşuyorum. Böyle milli görüş tabanıyla konuşuyorsunuz, ülkücülerle konuşuyorsunuz, işte güneydoğudan gelen muhafazakar aşiretlerle.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aşiret reisleriyle, kanaat önderleriyle, onlarla görüşüyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela İstanbul’daki kent muhafazakarları var efendim. Mesela daha zengin ama muhafazakarlar…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Modern muhafazakarlar var, kent yoksulları var. Bütün bunlarla tek tek; yeri geldiğinde ev ev, yeri geldiğinde 35 – 40 kişilik gruplar halinde bunlarla görüşüyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela bakın İmamoğlu da, ülkücülerden İmamoğlu’na destek. Millet İttifakının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, geçmişte siyasette aktif rol alan ancak şimdi hiçbir siyasi partiyle bağı bulunmayan ülkücülerle buluştu. Yusufiyeli Ülkücüler Vakfı adına açıklama yapan Recep Küçükişsiz, “Ekrem İmamoğlu’nu destekleyeceğimizi kamuoyuna alenen ilan ediyoruz” dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yusufiyeli derken, o Hz. Yusuf’tan kaynaklanan bir ifade. Bir araya geldi bu arkadaşlar, çünkü Türkiye’nin gidişinden endişe duyuyorlar. Aslında bütün ülkücüler Türkiye’nin gidişinden endişe duyuyorlar. Çok tipik bir örnek vereyim, mesela bir silah fabrikasının Katar ordusuna satılmasını hiçbir ülkücü içine sindiremez ve buna itiraz etmesi lazım. Devletin silah fabrikası bu bez fabrikası değil, satıyorsun devletin silah fabrikası.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama Sayın Erdoğan dedi ki, “50 milyon dolar yatırım yapacaklar” dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim 50 milyon dolar nedir? 50 milyon dolar Türkiye Cumhuriyeti Devleti için çok küçük bir paradır. “50 milyon doları ben bulayım” dedim. Emin olun bir haftada ben 50 milyon dolar bulurum, niye olmasın? Türkiye’de 50 milyon dolar verip tank silah fabrikasının çalışması için, milli kalması için her türlü çabayı insanlar gösterirler ne olacak? 50 milyon dolar diyor, Suriyelilere 35 milyar dolar harcandı. 35 milyar dolar harcıyorsunuz, 50 milyon dolar bulamadım Katar ordusuna satacağım diyorsunuz. Bir ülke kendi silah fabrikasını yabancı bir orduya satamaz, bu olmaz. Dünyada bir örneği yoktur. Şimdi bunu gören bir ülkücü gidip de mevcut siyasi iktidara iyi yaptınız, devletin silah fabrikasını da yabancı bir orduya sattınız diye gidip oy verir mi Allah aşkına? Verirse zaten ülkücü değil, vatansever değil. Şimdi bu gerçeği görüyorlar bunlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini siz kalktınız Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettiniz. Londra’daki bir avuç tefeci talimat veriyor; faizi şöyle yapacaksın, önce direniyorlar sonra gelip hepsini yapıyorlar. Para dilenen bir Türkiye’ye döndük biz. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti böyle miydi? 17 yılda buraya nasıl geldi bu devlet? Vatandaş bunu soracak, ülkücü kardeşim de bunu soracak. Sonuçta, dediğim gibi siyasi görüşlerimiz ayrı olabilir ama vatan sevgisi konusunda, Türkiye’nin büyümesi, kalkınması konusunda, refahı konusunda ortak payda oluşturmamız lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir süre önce imam hatipli bir kardeşim var, burada da ağırladım kendisini, sizinle de bir görüşme yapmıştı ve bu Ramazan’da da yanlış hatırlamıyorsam bir iftar ya da sahur yapmıştınız. Bir fotoğraf var, bu iftardı değil mi efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet iftarda.
İsmail KÜÇÜKKAYA- 30 Mayıs’ta. Çünkü beni aradığında iki programdan bahsetmişti. AK Partililerle, birinizle iftar, birinizle sahur yapacaktı onu anlatmıştı. Şurada bakın, bu tam sizin bu tarafınızdaki arkadaşımız Muhammet Genç, İmam Hatipliler Dernek Başkanı. Bu sizin onlarla ikinci veya üçüncü buluşmanız. Geçen yıl da böyle bir buluşma yapmıştınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Üçüncü buluşma.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nedir bunun amacı, ne yapıyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bu arkadaşlar siyaset yapmıyorlar. Bu arkadaşlar her siyasi partiye eşit mesafedeler ve ben bu toplantıların hiçbirisinde siyaset yapmadım. Onlar gidip siyaset yapmış olabilirler, ama ben yapmadım. Çünkü bu arkadaşların Türkiye sevgisi var. Dinin siyaseten istismar edilmesini asla doğru bulmuyorlar. Elbette siyasilerle bir araya gelmek istiyorlar, oturup konuşmak istiyorlar, sorunları var, sorunlarının çözülmesini istiyorlar. Vatan sevgisi var bu arkadaşlarda. Bunlar günlük kısır siyasetin dışında kalmak istiyorlar. Biz burada oturup konuştuğumuz zaman onlar soru soruyorlar, biz de her türlü soruya rahatlıkla cevap veriyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz de kendinizi anlatma imkanı buluyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kendimizi anlatıyoruz; yani CHP’yi tanımak istiyorlar, AK Partiyi tanımak istiyorlar, MHP’yi tanımak istiyorlar, diğer siyasi partileri tanımak istiyorlar. Tanıyabilirler genç arkadaşlar. Bunlar sonuçta Türkiye’nin geleceği, umudu olan arkadaşlar ve bunlar yarın Türkiye’yi yönetecek olan arkadaşlar.
Dolayısıyla bizim bu arkadaşlara belli bir düşünceyi empoze etmek gibi bir düşüncemiz asla olmadı. Hatta bir AK Partili, işte Kılıçdaroğlu orada siyaset yapıyor diye bir şeylerde söylemiş. Asla bu tür yerlerde siyaset yapmıyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben efendim aradım. Çünkü biz hani şöyle, öyle bir kültürden geliyoruz bir haber olunca kaynakları ararsın. Ben aradım Muhammed’i; ne konuştunuz filan dedim, abi dedi anlattı, fakat şu iki detayı sana anlatacağım ama off the record dedi, yani özel, yani sizin bazı hayır işleriniz imam hatipli çocuklarla ilgili, onlara girmiyorum çünkü siz onların duyulmasını istemiyorsunuz. Çocuk ama bana bilgi verdi, sadece sizde kalsın dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle bir algı da var, sanki biz imam hatip okullarına karşıymışız gibi. İmam hatip okullarını kuran parti Cumhuriyet Halk Partisi, ilahiyat fakültelerini kuran Cumhuriyet Halk Partisi, niye karşı olalım? Arzumuz şudur, imam hatiplerde okuyan çocuklarımız da başarılı olsunlar, onlar da iyi eğitim alsınlar. Eğer siz bunu yapmazsanız zaten yanlış yapıyorsunuz, baştan yanlış yapıyorsunuz yani.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim İmamoğlu’nun seçime çok az bir zaman kala ülkücülerle buluşmasının haberini izleyelim, sonra bunu da daha daha anlamak istiyorum.
Efendim çok yoğun sorular var söyleyeyim en azından. Emeklilikte Yaşa Takılanlar haklarını sürekli savunmanızı istiyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Savunacağım, sonun kadar savunacağım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İkincisi, kader mahkumları. Ama hep şunu söylüyoruz; kadınlara, çocuklara kıyanlar dışında cezaevindeki kader mahkumları da aileleriyle kavuşmayı bekliyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu çok önemli, eğer bir şey yapacaksanız kader mahkumlarıyla ilgili, yani bir af çıkaracaksanız süratle getirin parlamentodan geçsin. Ama onların duygularıyla oynayıp onlardan oy almak, yakınlarından oy almak için seçim öncesi af, seçim sonrası bunu unutacaksanız bu siyaseten doğru değil, ahlaki olarak da doğru değil.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim özellikle polis kardeşlerimizin 3600 ek gösterge sözleri vardı. Her seçim öncesinde bunlara söz veriliyor ve polisler ağır çalışma koşullarında çalışıyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Polisler ve öğretmenler, bunlara söz verildi, imamlara söz verildi 3600 ek gösterge vereceğiz diye. Biz de bütün seçim meydanlarında bunları dile getirdik 3600 ek gösterge verin diye. Hep söz verdiler ama yapmadılar. En son yine bizim önergemiz oldu, İYİ Partinin önergesi oldu 3600 ek göstergeyle ilgili, ikisi de yine MHP’nin ve AK Partinin milletvekillerinin oylarıyla reddedildi maalesef.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şu anda kampanya yürütüyorlar, siz de hazır buradayken diye onları da söylemeden geçemedim, çünkü sosyal medyada olağanüstü bir ilgi var. Efendim iki manşet ve bir de Sayıştay raporu. Bizim açık oturumumuzda da bütün Türkiye gördü, bir Sayıştay raporu tartışması var. Sonra Binali Yıldırım’ın iddiaları oldu, Ekrem İmamoğlu’nun sözleri. Bu sizin uzmanlık alanınız aslında, siz bir hesap uzmanı olduğunuz için size sormak istiyorum. Birgün gazetesi, tabi bu efendim Birgün, Cumhuriyet ve Sözcü yaklaşık toplam ben saydığımda 50’ye yakın manşet attılar Sayıştay için. Ben buradan okudum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet Sayıştay raporları dolayısıyla.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Özellikle Birgün, Sözcü ve Cumhuriyet’te çok okuduk bunların manşetlerini. Devam ediyorlar yani, diyor ki İstanbul Büyükşehir Belediyesinde usulsüzlük gelenek oldu, her dönem şaibe. Sayıştay raporlarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi usulsüzlükleri eksik olmadı. Sayıştay 2006’dan başlayarak İSKİ’de 4 yıl boyunca kamu zararı tespit ederken, kendi kurdukları şirkete iş veren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı çalışanları raporda yer aldı. Nurcan Gökdemir ve Uğur Şahin bu konuda gördüklerini yazmışlar ve Birgün’de manşet olmuş. Bugün ulusal gazetelerin arasına bir yerel gazeteyi de aldım, Orhan Uğuroğlu’nu da bilirsiniz çok başarılı bir meslektaş, o nun da bugün manşeti var, Sayıştay raporu talanın belgesi. Bu konuda bir haberimiz var efendim. Haberi izleyelim izin verirseniz, sonra uzmanlık alanınızda size bu konuda bir sorum olacak.
Aklıma ne geldi biliyor musunuz Sayın Kılıçdaroğlu? Sizi de biz Melih Gökçek’le izledik, Dengir Mir Mehmet Fırat’la izledik ve siz de hep böyle Sayıştay raporları. Çünkü hesap uzmanı olduğunuz için…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Belgelerle evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi nasıl yorumluyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Sayıştay TBMM adına denetim yapan bir kuruluştur. Sayıştay’ın raporları, özellikle bütçeyle ilgili raporlarının tamamı TBMM’ye gelir. Ama maalesef üzülerek ifade ediyorum, hatta şunu da önce ifade edeyim, Sayıştay’ın mali raporu gelmeden bütçe kabul edilmez. Bir önceki dönemin rakamları, verileri, eleştirileri bir rapor olarak TBMM’ye gelir mali rapor olarak, bu rapor milletvekillerine dağıtılır, milletvekilleri bu raporu arzu edenler tabi, alır incelerler ve ondan sonra bütçe görüşmelerinde bunlar bir şekliyle dile gelir. Bir dönem, yanlış hatırlamıyorsam iki dönem önceki bütçe görüşmelerinde Sayıştay raporu gelmeden bütçe kabul edildi. 
İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yasal olarak mümkün mü o?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yaptık. Parlamentodan geçti. Biz itiraz ettik tabi buna, parlamentodan geçti. Ama bütçe dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesine başvuramıyoruz. Diğer yasalarla ilgili gidiliyor ama bütçe dolayısıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Zaten efendim Sayıştay’dan bazı görevden almalar oldu çok kritik yerlerde.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O ayrı. FETÖ’cüler vardı, diğerleri vardı, raporlar yazılmıyordu. Şimdi denetçiler, namuslu denetçilerin tamamı gayet güzel raporlar yazıyorlar. Raporlar önce yazılıyor, taslak olarak ilgili kuruma gönderiliyor, ilgili kurumdan yanıtlar alınıyor, ondan sonra bu raporlar Sayıştay içinde belli bir denetimden geçiyor, sonra son şeklini alıyor ve Sayıştay’ın internet sitesine konuyor. Bu da, Ekrem Bey’in sözünü ettiği İstanbul Büyükşehirle ilgili rapor bütün bu işlemleri bitmiş ve Sayıştay’ın internet sitesinde yer almış olan bir rapor. Şimdi Binali Bey ben bu raporu okumadım diyor. Şimdi birinci soru şu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaysınız, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili size bağlı, bir dönem Meclis Başkanıydı, o dönemle ilgili bu rapor. Bir rapor hazırlanıyor ve siz o raporu ben okumadım diyorsunuz. Siz o zaman niye aday oldunuz ki? Sizin adınıza, yani TBMM adına denetim yapan bir kuruluş bir rapor yazıyorsa ve siz o raporun konusu olan kente belediye başkan adayı iseniz sizin önce o raporu bir okumanız lazım. Nedir, buradaki eksik nedir, artı nedir bütün bunları görmeniz lazım. Okumuyorsanız siz aday değilsiniz zaten, İstanbul’u bilmiyorsunuz demektir. İstanbul’la ilgili TBMM adına denetim yapan bir kuruluşun gözlemi nedir, eleştirileri nedir, övgüleri ne bunlara bakmak lazım.
Burada bir başka şey daha var İsmail Bey o, da çok önemli. Şimdi bu rapor gündeme geldikten sonra Sayıştay bir açıklama yaptı. Sayıştay böyle bir açıklamayı yapamaz, yapmamalı. Kendi tarihsel sürecine de, bugünkü konumuna da gölge düşürüyor. Sayıştay çok eski bir kurum, Osmanlı’dan devralınan mirası gereği olarak bir kurum olarak gelmiştir ve cumhuriyetin önemli kurumlarından birisidir Sayıştay. Kamu harcamalarını denetler. Doğru mu, yasalara uygun mu bunlar yapılıyor, yapılmıyor diye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Osmanlı’dan beri burada, dün Saadet lideri de onu söyledi, dedi ki, “yetimin hakkını, tek kuruşu korumak için Sayıştay var” dedi ve köklü bir kuruluş.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Köklü bir kuruluş. Şimdi Sayıştay açıklama yapıyor, efendim kamu zararı yoktur veya buna benzer az önce haberlerde de izledik, Sayıştay’ın yapacağı tek şey var ben raporumu yazdım internet sitesine koydum her şey orada bitti o kadar. Ama baskı kuruluyor Sayıştay üzerine tıpkı YSK’da kurulduğu gibi. YSK’da sonuç aldılar, iptal ettirdiler yeniden seçime gidiyoruz. Sayıştay’a da baskı kurdular sonuç aldılar, onlar da açıklama yapıyorlar “kamu zararından söz etmedik” diye. Kira alınmadıysa ne olacak? Lüzumsuz yere bir sürü otomobil kiraladıysanız ne olacak? Bu kamu zararı değil mi, kul hakkı yemek değil mi bunlar? Bunları görmüyorlar. Sayıştay biz bundan söz etmedik. Tıpkı efendim çaldılar dediler ya, oyları çaldılar. Nasıl çaldılar, kim bu hırsız bir görelim dedik. Efendim bu siyaseten söylenmiş bir sözdür. Yani ortada çalma malma yok, ama biz kendi taraftarımızı ikna etmek için bu lafı ettik. Bari itiraf etme kardeşim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim şimdi birkaç gündür haberler var, evet bazen ekonomiye ilişkin işte yaşadığımız daralmaya veya döviz kurlarındaki oynaklığa ilişkin haberleri yapan Bloomberg gibi uluslararası kanalların Türkiye’deki muhabirleri soruşturma, şikayetler veya dün Gürsel Tekin’den bir açıklama geldi, çünkü Sözcü Gazetesinde bir haber vardı çok konuşuldu o Reuters’a da yansıdı, TÜİK’in rakamlarıyla oynandığı gibi iddialar var efendim. Bakın, Gürsel Tekin’den TÜİK’e görülmemiş uygulamalar kurumun güvenilirliğini zedeliyor. CHP’li Gürsel Tekin son iki aydır açıklanan enflasyon verilerinin ciddi olarak saptığını, TÜİK’e yeni başkan atandıktan sonra açıklanan Nisan ayı enflasyon rakamlarında daha önce görülmemiş uygulamalarla kurumun güvenilirliğinin zedelendiğini belirtti. Reuters’da da benzeri haberler filan çıktı. Efendim şimdi şu enflasyon rakamlarıyla ve diğer makro rakamlarla oynuyorlar ise, bu aslında işçinin, memurun alacağı maaşlara kadar, emeklinin maaşına kadar etkiler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle tabi.  
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunlar doğru olabilir mi efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir mi değil, doğru. Oynuyorlar tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Buyurun, soğana bakın, patatese bakın, bibere bakın, salatalığa bakın, havuca bakın, yani bir mutfakta herkesin üç aşağı beş yukarı kullandığı malzemeler bunlar. Bunların hepsindeki fiyat artışı bir yılda yüzde 90’nın üzerinde, yüzde 120 olan da var, yüzde 150 olan da var. Yüzde 90’nın üzerinde. Enflasyon kaç?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yüzde 20 küsur.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim o bile değil, yüzde 14, 15, 16 falan diyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama yaşadığımız öyle değil. Kaç efendim enflasyon?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerçek enflasyon yüzde 35 – 40’larda. Mutfak enflasyonu çok daha yüksek.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O zaman işçinin, memurun alması gereken, emeklinin alması gereken zamlar buhar oluyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim baskı yapıyorlar. Hatta bazı firmalara diyorlar ki, işte anketörler gelecek sizden fiyatlar alacak, o gün fiyatlarınızı düşürün diye. Tabi bunların hepsi yapılıyor. Biz bunları biliyoruz zaten. Ama sonuçta ne yaparlarsa yapsınlar kadın mutfakta gerçeği görüyor, pazara gidince gerçeği görüyor. 100 liraya filesini dolduran bir kadın, şimdi 100 liraya filesinin yarısını bile dolduramıyor.
Dolayısıyla paranın değer kaybettiğini, fiyatların arttığını görüyor. Siz ilaca yüzde 100 zam yapacaksınız, gübreye yüzde 100 zam yapacaksınız, her şeye yüzde 100 zam yapacaksınız, sonra dönüp çiftçiye diyeceksiniz ki bunu geçen yılın fiyatlarının altında sat. Nasıl satacak bu adam? O da ben ekmiyorum diyor, ekemem diyor, zarar ederim diyor ve siz dışarıdan nohudundan, mercimeğinden, canlı hayvanından, etine kadar her şeyi ithal edeceksiniz. Kim için çalışıyor hükümet ya da bu iktidar ya da saray ve çevresi? Yurtdışındaki bir avuç kişi için çalışıyor. Her şey oradan geliyor, dünyanın parası ödeniyor, ödenen para borç alınıyor ödeniyor. Nereye kadar gidecek bu? Zaten asıl sormamız gereken soru şu, nereye kadar gidecek?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında burada efendim TÜİK’in ve ekonomi bakanlığının filan bir açıklama yapması lazım bu konuda. Bakın neler neler konuşuluyor. Efendim bakın ekonomiye dair haber yaptığı için Bloomberg’in muhabirleriyle ilgili soruşturma açılması…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ekonomik kriz var demek suç oldu mesela. BDDK suç duyurusunda bulundu. İki küsur yılla yargılanıyorlar. Kim? Türkiye’nin bilinen, tanınan, saygıdeğer pek çok iktisatçısı; ekonomide kriz var dolayısıyla siz niçin kriz var dediniz ve siz alıyorsunuz bunları yargılıyorsunuz, mahkemeye veriyorsunuz, suç duyurusunda bulunuyorsunuz. Suç duyurusunda bulunacaksan memleketi bu hale getiren hakkında suç duyurusunda bulun, bari onu yap bari.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben tabi 6 yıldır sabah burada Türkiye’nin çok izlediği bir programdayım. O nedenle kelimelerime, üslubuma çok dikkat ediyorum. Çünkü efendim anneler çok izlediği için onların yanında küçük çocuklar da izliyorlar. Aslında bazı kelimeleri kullanamıyorum ama bir haber onu izleyelim. Çünkü siyasetin de böyle biraz nazik olması gerektiğine inanıyoruz. Daha incelikli yapılması gerektiğine inanıyoruz. Tamam bir sonraki seçimi kazanalım diye harcayalım adamları, yok edelim, işte şudur budur anlıyorum da yapmak istediklerini fakat şu, AK Partili bir belediye başkanı ki şahsen de tanırım Tevfik Göksu başlattı; işte Trabzon, Pontus bilmem ne Yunan. Yani söylemeye bile dilim varmıyor hiç kimse için. Sadece işte İmamoğlu için, Tevfik Göksu için değil. Bir haber var, onu bir izleyelim, yorumunuzu merak ediyorum. Çünkü bu kez Sayın Cumhurbaşkanı da sahneye çıktı ve o da bir benzetmede bulundu, yorumunuzu çok merak ediyorum.
Şimdi bu tartışmalar biraz böyle Rum, Pontus vs. başladı…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce şu son görüntü, insanların kafasına çay paketi atıyorsunuz, yiyecek paketi atıyorsunuz. Ya bu insanları aşağılamadır ve insanlar bir paket çayı almak için kavga ediyorlar. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bunu yapar mı Allah aşkına, böyle bir şey olur mu? Benim aklım almıyor, mantığım almıyor, vicdanım almıyor, ahlakım da almıyor. Çiçek atsa ben bunu anlarım, çiçek atıyorsunuz. Yiyecek paketleri atacaksınız. Bu, siz açsınız ben lütfettiğim zaman bir şeyler yiyebilirsiniz, bu anlama geliyor. Tam bir kibir abidesi. Yazıktır, günahtır, insan kendi vatandaşını böyle göremez, böyle yapamaz yani. Ama yapıyor, beni üzen temel nokta bu. Bakın diğer eleştiriler tamam yapsın etsin vs. falan. Bari o mitingde sana destek vermek için gelen insanlara biraz saygı duy. Yiyecek paketleri atarak ne yapıyorsun bu insanlara? Çiçek at, eyvallah, karanfiller at, güller at, bunlara hiç itirazım yok. Bunlar sevgi için, gönül birliği için, gönül beraberliği için bunlar tamam eyvallah. Yiyecek paketi… Ben sizi yoksul bıraktım, perişan ettim, ben biliyorum, siz de biliyorsunuz, alın bu bir paket çayı götürün çoluk çocuğunuza çay içirin.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında ideali efendim, mesela ben sizi dinlerken şu aklıma geliyor. Ben de vatandaş olarak söylüyorum, gazeteci olarak ayrı, ama ben de bir vatandaşım değil mi? Ben de mesela Sayın Cumhurbaşkanının böyle siyasi tartışmalara girmesini anlayamıyorum onu ben.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O ayrı. Efendim zaten Cumhurbaşkanı değil, siz Cumhurbaşkanı diyorsunuz, benim Cumhurbaşkanım değil. Niçin? Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım. Yemin etti mi mecliste? Etti. Ne üzerine yemin etti? Namusu ve şerefi üzerine, tarafsız davranacağına dair yemin etti. Tarafsız mı? Hayır. Cumhurbaşkanı otobüsüyle seçime gidiyor, Cumhurbaşkanı olarak çıkıp konuşuyor. Ya kardeşim yukarıda dur; az konuş, öz konuş. Sen konuştuğun zaman Türkiye’deki 80 milyon insan seni bir dinlesin, Cumhurbaşkanımız konuşuyor bakalım ne konuşacak diye. Şu anda Cumhurbaşkanının özelliği nedir? Cumhurbaşkanı pozisyon olarak bir devletin sigortasıdır. Bir şey olduğu zaman bütün parti liderlerini davet eder, şöyle temel bir sorun var veya parti liderleri arasında bir sorun çıkmışsa davet eder niçin sorununuzu çözmüyorsunuz diye. Şu anda o pozisyonda Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kimse yok. Devletin sigortası yok. 
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi şunu da söyleyeyim efendim, dün akşam da baktım işte Binali Yıldırım bir taraftan kanallarda, bir taraftan Sayın Cumhurbaşkanı kanallarda. Hani Ekrem İmamoğlu tabi çok televizyona da çıkamıyor aslında. Hani Meral Akşener’e, Temel Karamollaoğlu’na uygulanan ona da uygulanıyor. Bazı izleyenlerim sormuştu dün Şile’ye gitti, Ümraniye’ye gitti bir izleyelim, en son açıklamalarını bir alalım, sonra sizinle sohbetimize devam edelim.
Şimdi siz tam bu haberi izlerken Kemal Bey de önünde bir tane birinci sayfa yazısı vardı onu hazırlamış da gelmiş. Önceden size söylemedim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Önceden sizinle buluşup size soruyu vermedim. Sisi meselesiyle ilgili bir soru sordum fakat unuttum dedi yanıtlamayı, onu yanıtlamak istiyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bu Karar Gazetesi. Kızıyor, Mısır’daki iktidara kızıyor ve Ekrem Bey’i de Mısır Devlet Başkanıyla aynı konuma sokuyor ve diyor ki “sakın oy vermeyin.” Bakın bu Karar Gazetesinin manşete taşıdığı bir şey, Hüseyin’i niye verdik? Bu İhvan mensubu birisi, Türkiye’ye kaçıyor ve Türkiye’ye geliyor. Mısır’da idam var ve Hüseyin’i bu iktidar götürdü Sisi’ye teslim etti. Şimdi kalkmış Sisi’yi kötülüyor. Sisi’ye Hüseyin’i niye teslim ettin, hangi gerekçeyle teslim ettin? Sisi’ye götürüp Muhammedi Sisi’ye teslim edeceksin, Muhammed orada idamla yargılanacak, sen geleceksin Türkiye’de Mursi şöyleydi, Mursi böyleydi diye onu öveceksin. Biz idama karşıyız. Onların yapmadığı bir şeyi yaptık. İdamla yargılandığı zaman Mursi, oraya devlette önemli görevler yapmış iki büyük elçiyi gönderdik. Sayın Loğoğlu’nu gönderdik, Sayın Korutürk’ü gönderdik, iki önemli büyükelçiydi bunlar devlette hizmetleri vardı. Dedik ki, sakın idamları yapmayın, idamlar yanlıştır. Siyasi idamlar, Türkiye’nin tarihine bakın Türkiye’nin tarihinde ciddi sorunlar yaratmıştır diye.
Ben şu sorunun cevabını bekliyorum, gerçekten bekliyorum. Sisi’yi eleştiriyorsun, ama aynı Sisi’ye İhvan mensubu gencecik bir çocuğu Türkiye’ye kaçıyor hayatım kurtulsun diye, götürüp teslim ediyorsun. Niye teslim ettin? Bunun hesabını verdi mi? Vermedi. Niye vermedi? Çifte standart olmaz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birkaç sosyal medya paylaşımı fakat şurada görüyorum ki efendim iyi ki FOX var Türkiye’de bir tek siz kaldınız şeklinde. Bağımsız ve tarafsız kanalda herkese açtık. Seçimden önce de, daha önceki seçimden önce de hep bunu yaptık efendim. Dün Genel Yayın Yönetmenimiz Doğan Şentürk hepimizi gururlandıran önemli bir ödül aldı. Onun haberi vardı, fakat şimdi sizin sürenizi almak istemiyorum, onu yarına bıraktım.
Sosyal medyaya bir bakalım. “Oyların satın alınmaması için İstanbul seçiminde mutlaka üst araması yapılması ve hiçbir seçmeni kabine cep telefonu veya elektronik cihazla girmemesi gerekir” diyor Serkan Atamel.
Canan Kaftancıoğlu şunu söylüyor, “Tek bir oyun bile heba edilmesine izin vermeyecek önlemleri aldık” diyor, İl Başkanı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Her türlü önlemi aldık, herkes güven içinde sandığa gitsin ve oyunu kullansın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sevgili İsmail, bu da Bahattin Yücel, TURİZM BAKANLIĞI yapmış değerli bir isim, “The Marmara’yı dava etmekle çok isabetli davrandın. Rahmetli Oğuz Gürsel ağabeyin kemiklerini sızlattılar, haklarımıza sahip çıktıkça vatandaş olacağız buna hiç kuşku yok. AKP, neler olduğunu bilmiyoruz ama bir şeyler olduğu ortada diyerek seçimi iptal ettirmişti. Şimdi esrarengiz bir hava vererek…” diye başlıyor. Bunu yorumlamaya gerek yok aslında.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi efendim hiç yorumlamaya bile gerek yok. Gerçekten de yani tam bir komedi. Yani o otelin yöneticilerinin topluma hesap vermesi lazım. Ki zaten görüşeceğinizi Binali Bey’e de söylediniz. Daha önce kamuoyuna da böyle bir açıklama yaptınız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Burada da görüştüğümü söyledim efendim bakın Cuma günü. Adamla Perşembe görüşmüşüm, Cuma burada söylemişim. Ve ama neden yapıyorlar? Yani üç günlük seçim işte bize…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim kaybedeceklerini biliyorlar, kaybedeceklerini bildikleri için de acaba bugünden ilerde bir seçimin iptalinin gerekçelerini hazırlayabilir miyiz, bunun arayışı içindeler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bakın Sabah Gazetesi’nde Uğur Dündar bunu kabul etmemişti çünkü gördü, oynanmak istenen oyunu da gördü. Boşuna Uğur Dündar olunmuyor tabi, boşuna Hıncal Uluç. Hıncal Uluç da diyor ki, “ya böyle bir şey olur mu Allah aşkına buna kim inanır” diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- The Marmara’ya gizli bir buluşmaya basın toplantısı sırasında ve bunu geçelim.
Bakın bu önemli mesela efendim, “İmamoğlu Başkanı olduğu belediyenin zaten toplanmış verilerinin kopyasını çıkarınca kişisel veri ihlali oluyor, ama İsmail Küçükkaya’yı takip edip otelde video görüntülerini alıp yayınlayınca kişisel veri ihlali olmuyor öyle mi? Ne ilginç bir kişisel veri anlayışı değil mi?”
Kemal KILIÇDAROĞLU- Haklılar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sabah yazarı Hıncal Uluç kendi gazetesini eleştirdi, diyor ki “İsmail o kadar gerzek mi?” Baştan ben de kızmıştım sunuculuk teklifini geri çeviren Uğur’a - Uğur Dündar’la dosttur kendisi - ama hayır derken Uğur Dündar’ın ne kadar haklı olduğunu teslim ediyor şimdi meslek büyüğümüz Hıncal Uluç. Çünkü efendim artık her şeyi zıvanasından çıkardılar, yani üç oy fazla kazanalım diye algı operasyonu yapıyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim ne yaparlarsa yapsınlar millet gerçekleri görüyor ve her şeyin tanığı aslında. Milletin bir vicdanı var. Ben fanatiklere bir şey demiyorum ama vicdan sahibi herkes gerçekleri görüyor. Şu olmasaydı belki size yönelik eleştiriler çok daha sert olacaktı. Siz sonunda dediniz ki, beyler buyurun birbirinize soru sorun.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Soru sorun dedim. Efendim soruların yüzde 80’i aynı sorular.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynı tabi. Kendi kendilerine sorsunlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Orada efendim mesela hiç beklenmedik bir soru var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo, üç aşağı beş yukarı hepimizin beklediği aynı şeyler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim bakın Zafer Arapgirli de ne diyor? Şimdi hükümete yakın medya ilk gün ve ertesi gün efendim manşetlerde dediler ki, Binali Yıldırım kazandı. Aslında Binali Yıldırım önde değildi, eşitti. Yani ikisi de puan alamadı, onu söyleyeyim. Diyor ki, “Siz önce Binali Yıldırım ezdi, çarptı, geçti diye manşetler attınız, iki gün geçti ne değişti de tavır değişikliği oldu” diye soruyor Zafer.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çünkü halk gerçekleri gördü. Az önce de size söyledim; birisi geçmişi anlatıyor, birisi geleceği anlatıyor. Geleceği anlatmak umut demektir, geleceği anlatmak insanlara dokunmak demektir. Bu da insanlara dokundu, gerçeklere dokundu. Sonuçta insanoğlu, yani hepimiz oturup sonuçta bir düşünüyoruz yani bu tartışma topluma ne getirdi, ne götürdü topluma. İnsana dokunduğunuz zaman, aileye dokunduğunuz zaman, kadına dokunduğunuz zaman, sevgi diliyle konuştuğunuz zaman halk sizi dinliyor. Evet diyor, bu genç birisi, yetenekli birisi, başarılı birisi, enerjisi var, alacaktır İstanbul’u başka bir yere taşıyacaktır. Sorunları bilen birisi. Öbürü tam tersine ihaleydi, şuydu, buydu vs. falan filan geçmişte yaptıklarını anlatıyor ki onlar ayrıca tartışılır, ayrıca tartışılır dediğim gibi. Dolayısıyla gördüler ve vatandaşın sağduyulu davrandığını ve Ekrem Bey’in kullandığı kucaklayıcı dilin ne kadar önemli olduğunu, kimseye hakaret etmediğini…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunu bekliyor muydunuz efendim? Mesela şimdi İmamoğlu’nu siz seçtiniz, ısrar da ettiniz biraz aslında. O biraz daha beklemek taraftarıydı biliyorum ben.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu kadarını bekliyor muydunuz, bu performansı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bekliyordum, samimi söylemek gerekirse bekliyordum. Çünkü kendisini iki yıl izledim, yaptıklarına baktım, hiçbir ayrım yapmadığını gördüm, özellikle kendisine oy vermeyen mahallelere çok güzel hizmetler götürdüğünü gördüm. Uyuşturucuyla ciddi bir mücadele başlattığını, uyuşturucu mekanı olan bir yerin satın alındığını ve orayı güzel bir kültür merkezine dönüştürdüğünü gördüm. O uyuşturucudan şikayet eden annelerin sonra gelip Ekrem Bey’e teşekkür ettiklerini gördüm, bunların canlı tanığı oldum. Muhtarlarla ne kadar güzel ilişkiler kurduğunu, muhtarlara birer personel verdiğini ve muhtarların çok güzel bir ortamda çalışmalarına zemin hazırladığını gördüm.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Beylikdüzü’nde izlemiştiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunların hepsini izledim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim çok teşekkür ediyorum. Bir reklam arası, sonra son söz için aranıza Kılıçdaroğlu’yla birlikte geri geleceğiz.
Sevgili Türkiyem, Çalar Saat ailesi ana muhalefet partisinin lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla konuştuk. Halkımız görüyor dedik bugünkü manşetimizde. Efendim son sözünüzü almak isterim, çünkü Pazar günü seçime gidiyoruz. Çok önemli bir seçim; buyurun Türkiye’ye, dünya kamuoyuna, İstanbul’a ne söylemek istersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, bütün vatandaşlarımdan istirhamım; Pazar günü yakınlarıyla, dostlarıyla, arkadaşlarıyla buluşarak bir bayram havası içinde sandığa gitsinler, oylarını büyük bir güvenle kullansınlar. Biz sandıklara kesinlikle sahip çıkacağız, ondan hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Oylarını kullandıktan sonra da evlerine gidebilirler, gezmeye gidebilirler, ama akşam da hep birlikte zaten sonuçları…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Biz Fatih Portakal kardeşimle birlikte burada sunacağız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet sonuçları izleyeceğiz. Dediğim gibi bazı endişeler var, acaba biz verdik oylarımızı, oylarımız çalınır mı diye. Hiç endişe etmesinler, avukatlar olacak, sivil toplum örgütleri olacak, CHP’liler olacak, diğer siyasal partilerden olacak. Hiç kimse en ufak bir endişeye kapılmasın, her türlü önlem alınmış vaziyette. Hatta son anda seçim listelerine müdahale edilebilir mi endişesini de taşıyarak, bir önceki seçimdeki kullanılan listeler broşür haline getirildi ve o broşürler de verilecek ve onlar da karşılaştırılacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Canan Kaftancıoğlu ve Buğra Kavuncu da, yani CHP ve İYİ Partinin İstanbul İl Başkanları da “biz ıslak imzalı tutanakları eksiksiz alacağız yine” dediler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. İYİ Parti, Saadet Partisi, biz, MHP, AK Partinin bütün temsilcileri orada olacak. Bakalım bu sefer neler yapacaklar biz bilmiyoruz ama, ama biz yüzde yüz sandıklara sahip çıkacağız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki efendim çok teşekkür ediyorum. Ülkemize ve halkımıza, demokrasimize hayırlı olsun efendim, çok teşekkür ediyorum, eksik olmayın.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkürler, sağ olun.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sevgili izleyenler, yarın sabah görüşmek üzere hoşça kalın. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler