01.01.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, İBB BİYOMETANİZASYON MERKEZİNİ ZİYARET ETTİ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Biyometanizasyon Merkezini ziyaret etti. Ziyareti takip eden basın mensuplarının yeni yılını kutlayan CHP lideri Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.



Efendim 2020’de pek çok sorunumuz oldu, acılar yaşadık, depremler oldu, şehitlerimiz oldu. 2021 yılına hepimiz umutla başlayacağız. 2021 yılının acısız bir yıl olmasını, güzel bir yıl olmasını, sağlıklı bir yıl olmasını, Covid-19’un artık ülkemizden ve dünyadan gitmesini istiyoruz. Çocuklarımız okullara gitsinler, öğrensinler, sosyal yaşamın içinde yer alsınlar. Hayatın güzel olmasını istiyoruz ve diliyoruz.
Bu akşam da bütün yurttaşlarımızın huzur içinde bir akşam geçirmelerini diliyoruz. En büyük arzumuz bu.
Soru- Efendim siyasi isimlerden yılbaşı mesajları geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bugün yayınlanan yılbaşı mesajında ekonomi reformları aslında ön plandaydı. Aynı zamanda özgürlükler üzerine de açıklamaları oldu 2021 için. Bir de dün sanatçılarla ilgili bir açıklaması vardı, tanımlamaları bugün tartışılıyor. Siz nasıl değerlendireceksiniz bu açıklamaları?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 2020’de sadece pandemi süreci değil, sadece depremler değil, ekonomi konusunda da çok kötü bir yıl geçirdik. Yoksulluk derinleşti. Malum açık, binlerce insan çöp konteynırlarından besleniyor. Dolayısıyla ekonomide ciddi bir değişime, ciddi bir dönüşüme ihtiyaç var. Yani faiz ve döviz ekseninden ekonominin kurtarılarak üretim, yatırım ve istihdam eksenine dönmesi lazım. Eğer bunu yapabilirlerse çok güzel bir şey yapmış olurlar. Milyonlarca üniversite mezunu bu ülkede işsizken herhalde bunun bir sorumlusu vardır. O sorumlu diyor ki, ben milyonlarca işsize ben iş bulacağım, ekonomiyi düzelteceğim, ekonomide reform yapacağım. Bunları yaparsa alkışlarız bu kadar basit. Keşke herkesin işi olsa, keşke herkes rahatlıkla huzur içinde çalışsa, üretse alın teri dökse, kazandığı parayla akşam evine huzur içinde dönse. Bizim de en büyük arzumuz bu. Bunu vaat ediyor ve gerçekleştiriyorlarsa benim de görevim onları alkışlamaktır. Ama bunu yapmıyorlarsa kimse kusura bakmasın, ben o zaman eleştiririm. Yani Londra’daki bir avuç tefeciye değil bu ülkenin insanına çalışacaklar. Eğer akılları başlarına gelmiş, artık biz faizcilere değil, tefecilere değil kendi halkımıza, kendi işsizimize çalışacağız, onlara istihdam yaratacağız diyorlarsa benim başımın üstünde yerleri vardır.
Sanatçılarla ilgili de şunu ifade edeyim. Sanatçılar aykırı insanlardır. Dolayısıyla düşüncelerini özgürce ifade ederler, dünyanın her tarafında, çağların her döneminde de sanatçılara her zaman saygı duyulmuştur. Sanatçılar her zaman toplumun saygın bireyleri olarak görev üstlenmişlerdir, görevlerini yapmışlardır. Kimi tiyatroda, kimi sinemada, kimi romanda, kimi öyküde, kimi şiirde herkes kendi alanı, sanatın 7 dalında da insanlar çalışmışlardır, görevlerini yapmışlardır.
Bu vesileyle ben bütün sanatçılarımızı saygıyla anmak isterim. Pandemi süreci içinde özellikle sanatçılarımızın önemli bir kısmı büyük bir ekonomik krizle de karşı karşıya kaldılar. Belediyelerimiz bu konuda sanatçılara büyük destekler verdiler, vermeye de devam ediyorlar. Umarım 2021 yılında pandemi sona erer ve sanatçılarımız da sanatlarını icra etmeye devam ederler.
Soru- Efendim az önce de Sayın Devlet Bahçeli sosyal medyadan bir açıklama yaptı. Sizin de açıklamanıza atıfta bulunduğu için soruyorum. Patır patır cinayet işleyen, katilleri azmettiren, bunlara yardım ve yataklık yapan canilerin tıpış tıpış serbest kalacağı bir dünya, bir Türkiye yoktur diyor, 2021 için.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz hiçbir zaman canileri savunmadık, hiçbir zaman. Terörü de savunmadık. Tam tersine şiddeti kim hayatının bir parçası olarak kabul ediyorsa, insanları öldürüyorsa, cinayet işliyorsa bunların tamamına karşıyız. Ama hayatı boyunca sadece düşüncesini açıkladı diye insanları hapse atarsınız bu yanlıştır. Dünyanın gidişine terstir. Allah’ın bize verdiği en değerli şey nedir? Akıldır. Her birimiz farklı şeyler söyleyeceğiz, düşüncelerimizi açıklayacağız, düşüncelerini açıkladı diye bir insan hapse mi atılır? Hapse atılmaz. Hele hele 21.yüzyılda. Herkesin kendi düşüncesi saygınıdır o düşünceye katılırsınız veya katılmazsınız o ayrı bir şeydir. Dolayısıyla bunları birbirinden ayırmamız gerekiyor. Farklı düşünceler ifade etti diye insanı terörist olarak, cani olarak ilan edemezsiniz, doğru değil.
Bakın yeni bir yıla giriyoruz, olabildiğince herkesi kucaklayıcı mesajlar vermek istiyoruz. Hiç kimseyi özel olarak eleştirmek istemiyorum. Ama beklentimiz nedir? Daha güzel bir Türkiye, huzur içinde yaşayalım bu ülkede. Kavgasız bir Türkiye istiyoruz biz, birlikte yaşayabileceğimiz bir Türkiye istiyoruz. Elbette ki herkesin siyasi görüşü farklı olabilir, yaşam tarzı farklı olabilir, kimlikleri farklı olabilir, inançları farklı olabilir ama biz bayrağımızın altında huzur içinde yaşamak istiyoruz, bir arada yaşamak istiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz. Niye ayrılalım, niye kavga edelim? Siyasiler kavga ettirmek istiyorlar bizi. Ben o tuzağa düşmeyeceğim. Ben 83 milyon yurttaşımızı kucaklayacağım. 83 milyon hangi partiden, hangi kimlikten, hangi yaşam tarzından olursa olsun Türkiye’nin veya dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın benim insanım çok değerlidir ve ben o insanın düşüncelerine de, inancına da, kimliğine de saygı duymak zorundayım. Peki benim derdim nedir? Eğer o açsa ben de açım, o işsizse ben de işsizim. Ben ona iş bulacağım, aş bulacağım o huzur içinde akşam evine gidecek. Dolayısıyla siyasetçinin derdinin bu olması lazım. Siyasetçiler niye kavga eder? Vatandaş açsa kardeşim onun karnını nasıl doyurmadın diye benim sorma hakkım var. Çünkü ben iktidar değilim. Ama iktidarsam onun bana bu soruyu sorma hakkı var. Sen iktidarsın bu insanlar neden aç, bu kadar insan neden çöp konteynırlarından geçiniyorlar diye bana sorma hakkı var.
İnşallah göreceksiniz, önümüzdeki süreçte iktidara geldiğimizde bütün bu sorunlardan Türkiye’yi arındıracağız, bütün bu sorunlardan. Samimiyim, inanıyorum, Türkiye zengin ülke, Türkiye’nin kaynaklarını bir avuç tefeciye yedirmeyeceğim. Bu ülkenin insanı için kullanacağım. İşçisi için, memuru için, esnafı için, emeklisi için, çiftçisi için. Kim üretiyorsa, kim alın teri döküyorsa benim başımın üstünde yeri var, ben onlar için çalışacağım.
Bakın buradayız, Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem Bey de burada. Az önce belediyeyle ilgili bazı bilgiler verdiler. Şimdi bakın burada kaç kişi çalışacak, burada üretim yapılacak, burada hem çevre açısından, hem üretim açısından, üretilen elektrik açısından ekonomiye ciddi katkı var. Duran bir yer ayağa kaldırılıyor. Şimdi bu işleri yapmamız lazım. Kavga değil bunları yapmamız lazım. Bunları yaptığımız takdirde büyüyeceğiz.
Soru- Efendim siz sık sık türban gündemden kalkmalı diyorsunuz, başörtüsü konuşulmamalı diyorsunuz. Sayın Fikri Sağlar’ın bir televizyonda bir yorumu oldu. Türbanlı bir hakimin hakkımda sağlıklı karar vereceğini düşünmüyorum dedi. Böyle bir durumda siz de aynı düşünceyi paylaşır mısınız? Nasıl yorumlarsınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Nasıl paylaşırım arkadaşlar. Çağın neresindeyiz biz? Kişi başörtüsü takar takmaz, o onun tercihidir. Peki benim görevim nedir? Onun tercihine saygı duymaktır. Efendim hakim böyle olursa, hakim böyle olursa, ya da şöyle olursa. Hakim hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verirse gerçek anlamda hakimdir, benim başımın üstünde yeri vardır. Bir daha ifade edeyim, hukukun üstünlüğüne göre ve vicdani kanaatine göre karar verirse, adaleti dağıtırsa benim başımın üstünde yeri vardır. Başörtüsü takar, takmaz, başka bir şey yapar yapmaz o ayrı bir şey, o onun özel yaşam tarzıdır, ona benim saygı duymam lazım. Ama ben saygı duyarken ondan ne bekleyeceğim? Gerçek anlamda adalet dağıtmasını bekleyeceğim. Adalet dağıttığı süre içinde hiçbir sorunum yok. Kaldı ki, bizim zaten Parti Meclisinde de var. Üstelik hukuk mezunu arkadaşlarımız da var, Parti Meclisinde görev yapıyorlar. Dolayısıyla böyle bir ayrımcılığı asla kabul etmiyorum ve doğru bulmuyorum.
Soru- Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Erdoğan bir konuşmasında birkaç gün önce yerli ve milli muhalefetten söz etti ve sizi yerli ve milli muhalefet olmamakla suçladı, ama başka bir şey daha ima etti, yeni yılda da yerli ve milli muhalefetin oluşması için katkıda bulunacağına yönelik olarak bir imada bulundu. Ortaya çıkmış yeni Sarıgül gibi, İnce gibi, Cem Uzan gibi isimler de bu yerli milli muhalefetin bir parçası olabilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben onları bilmem. Ama ben samimi söylüyorum, yerliyim arkadaşlar, milliyim arkadaşlar. Peki, onları tanımlamak gerekirse nasıl tanımlamak gerekir? Onlar Katar yerlisi. Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yerlisi ve millisi bir vatandaşım. Onlar da Katar yerlileri. Böyle ayıralım yani. Eğer ayırmak gerekiyorsa bir espriyle bunu sonlandıralım.
Yerli ve milli olmak ne demektir? Bu ülkenin kaynaklarını bu ülkenin insanı için kullanmak demektir. Bu ülkenin kaynaklarını, bu ülkenin gelirini Londra’daki bir avuç tefeciye teslim eden kişiler yerli ve milli olamazlar. Kendi ülkesinde, kendi devletinde, kendi vatandaşından dolarla borç alanlar ve dolarla faiz ödeyenler, Türk lirasına itibar etmeyenler yerli ve milli olamazlar. Kendi parana, kendi ülkende, kendi vatandaşından dolarla borç alıyorsun, dolarla faiz ödüyorsun, bir de diyorsun ki ben yerliyim ve milliyim. Bu olmaz, bu doğru değil, bunları kabul etmiyorum. Yerli ve millilik kendi ülkesinin çıkarları için mücadele etmek demektir. Birisinden telefon geldiğinde bir hafta içinde papazı teslim ederseniz bu yerli ve milli mi oluyor Allah aşkına? Neresi bunun yerli, milli?
Bunları konuşmayalım arkadaşlar, yeni yıla giriyoruz, yeni yılda umut vaat edelim, vatandaşlarımız huzur içinde bir akşam geçirsinler. İnşallah 2021 yılına huzur içinde gireceğiz, herkes mutlu olsun, herkes güzel bir akşam geçirsin, herkes evinde çoluk çoğuyla beraber huzur içinde yaşasın. Biliyorum yüzbinlerce evde huzursuzluk var, çünkü yüzbinlerce evde işsiz var, üniversite mezunu işsizler var, okul bitirenler var, mühendisler var, mimarlar var, jeologlar var. Hayatın her alanında çalışan üniversite bitirmiş işsizlerimiz var. Onlara da 2021 yılında umut vermek istiyorum. İlk iktidar değiştiğinde umuyorum en kısa sürede herkesin işi olur, herkesin aşı olur, her evde huzur olur, her evde bereket olur, her evde tencere kaynar ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 21.yüzyılda hiçbir çocuk yatağa aç girmez.
Soru- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin teftiş kurulunun geçmiş döneme ilişkin açtığı bazı dosyalar vardı. Onunla ilgili İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirmesinde bulundu. Bu görevlendirme ne anlama geliyor, teftiş kurulunun çalışmalarını nasıl etkileyecek, siz nasıl yorumladınız? Daha önce haberlere de erişim engeli gelmişti.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Eğer İçişleri Bakanlığı, Ekrem Bey’in el attığı dosyalara ben de el atmak istiyorum, dolayısıyla yolsuzları sadece sen değil ben de tespit etmek istiyorum diyorsa gelsinler zaten. Bizim çekineceğimiz, korkacağımız hiçbir şey yok. Ekrem Bey, bütün ihaleleri şeffaf yapıyor mu? Yapıyor. YouTube üzerinden yayınlıyor mu? Yayınlıyor. Bütün bunlar gerçek mi? Gerçek. Onlar da seyrediyorlar mı? Onlar da seyrediyorlar. Sadece Ekrem Bey mi? Hayır. 11 Büyükşehir ve diğer Belediye Başkanlarımız aynı yöntemle çalışıyorlar. Her kuruşun hesabını millete veren bir belediye anlayışımız var. Bakın her kuruşun hesabını veren. Belediye Başkanlarımız böyle çalışıyorlar. Her kuruşun hesabını millete veriyorlar. Yatırıma ne zaman başladılar, nereye gidiyorlar, finans kaynakları nedir, en ucuz finans kaynağını nerede bulabiliriz; bütün bunların hepsini düşünerek yapıyorlar ve önemli olan şu, yaptığınız harcamaları, verdiğiniz emeği halka anlatıyorsanız ve halktan sürekli destek alıyorsanız bundan daha güzel bir şey olamaz. Belediye Başkanlarımız böyle bir anlayışla çalışıyorlar. 11 Büyükşehir Belediye Başkanımız da böyle çalışıyor. İl başkanlarımız, ilçe başkanlarımız böyle çalışıyor. Devasa Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yapamadığı 3 bin 100 liralık asgari ücreti de bizim Belediye Başkanlarımız uygulayacak. Dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesinde çalışan çok sayıda emekçi, oturup kalksın Cumhuriyet Halk Partisi iyi ki Büyükşehir’i aldı diye dua etsinler. Çünkü burada da asgari ücret 3 bin 100 lira olacak. Geçen asgari ücreti yükseltmiştik ama İstanbul Büyükşehir yükseltmemişti çünkü o zaman Ekrem Bey Başkan değildi. Şimdi Ekrem Bey Başkan oldu o da asgari ücreti en az 3 bin 100 lira yapacak öyle mi Sayın Başkan? Yaptık diyor, gayet güzel.
Dolayısıyla bakın, kimin için çalışıyoruz? Alın teri döken işçi için çalışıyoruz. O da evine huzur içinde gitsin. Açlık sınırında asgari ücret mi olur? Adı üstünde minimum ücret, yani en düşük ücret, bundan gelir vergisi alıyorsunuz. İnsan utanır! Bunun nesinden vergi alacaksın sen? Çünkü zaten işçi aylığını alırken vergi kesiyorsun, harcamayı yaparken de vergi kesiyorsun. Otobüse binerken vergi ödüyor, elektrik, doğalgaz, yakıt, arabası olsa benzin, dolmuşa binecek vergi, her şeyde, çocuğuna oyuncak alacak yine vergi verecek. Yetmedi mi arkadaşlar? Öbür taraftan bakıyorsun 5’li çeteye dünyanın milyarlarca liralık vergi avantajı var. O avantajı neden işçiye vermiyorsun, neden? İşçi hangi koşullarda çalışıyor? Bazen eksi 20 – 25 derecede çalışıyor işçi, emek harcıyor, aldığı parayı hak ediyor. Devlet de onun hakkını teslim etmeli. Eğer CHP’li belediyeler 3 bin 100 lira net asgari ücret veriyorlarsa bundan utanması gerekenler devleti yönetenlerdir.
Teşekkürler arkadaşlar, sağ olun. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler