18.08.2021

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ALTAY: “AKP, TALİBAN’A SEMPATİ İKMALİ YAPIYOR”

-“YENİ TEK BİR SIĞINMACI GETİRECEK BİR ANLAŞMA KESİNLİKLE İMZALANMAMALI”
-“AKP’Yİ İKTARDA TUTMAYA YETECEK BİR SEÇİM SİSTEMİ YOK”
-“YASSIADA’YA SÜPER LÜKS OTEL YAPMAK VİCDANSIZLIKTIR”
Grup Başkanvekili Engin Altay, AKP’lilerin Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’a yönelik açıklamalarına tepki göstererek, “Milyonlar Afganistan’dan kaçıyor, AKP’liler, Taliban’a sempati ikmali yapıyor” dedi. Altay, sınırların kevgire döndüğüne dikkat çekerek, “Türkiye’ye yeni tek bir sığınmacı getirecek bir anlaşma kesinlikle imzalanmamalı” diye konuştu. 
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin 20 gündür felaketlerle uğraştığını belirtti. Altay, “Türkiye 20 gündür adeta kan ağlıyor. Yangınların ilk 3 gününde hükümetin beceriksizliğine, basiretsizliğine tanık olduk üzülerek. Afetler karşısındaki beceriksizlik, umursamazlık, duyarsızlık, iş bilmezdik, liyakatsiz, ranttan başka bir şey düşünmeme anlayışı son selde, sel felaketinde çok büyük tahribata ve kayıplara yol açtı. Afeti önlememiz mümkün değil ama öngörmeniz mümkün ve afetin vereceği zararları minimize etmek, afetten önceki devletin görevidir. Ve böyle bir tablo içinde büyük hasarlar, büyük kayıplar orta yerde duruyor. Bu sel felaketinin sonucunda 78 ölümüz var, çok sayıda kayıp var, milyonlarca liralık maddi hasar var. İşyerleri yıkıldığı için çalışamayan Ayancık Küçük Sanayi Sitesi çalışanlarının mağduriyeti var orta yerde. İşyerleri yıkıldı, yerle yeksan oldu. Bozkurt'taki esnafların ve yanında çalışanların mağduriyeti var. Yüzlerce insan var böyle; evsiz barksız kalan yüzlerce insan var. Herkesin, hepimizin ibret ve ders alması gereken bir tablo. Peki böyle bir kayıp karşısında, böyle bir afet karşısında hükümet ne yaptı? Kayıtla, hasarla yüzleşmeden IBAN attı vatandaşa. Daha ne kadar kayıp var bilmiyoruz. Daha ne kadar maddi hasar oluştu bilmiyoruz, hükümet İBAN attı. Bozkurt'ta beyefendi miting yaptı. Millet anasını, kardeşini, evladını, yeğenini, çocuğunu arıyor. Yüzlerce, onlarca kayıp var, beyefendi Bozkurt'ta seçim mitingi yaptı, doğalgaz sözü verdi. Afette bile beyefendi Bozkurt meydanında, cami bahçesinde ‘biz ve onlar’ dedi ve ilk günlerde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gönderdikleri iş makineleri sahaya sokulmak istenmedi. 
KANAL İSTANBUL İPTAL EDİLMELİ
Hükümetin ve bakanların kaybettikleri itibarı selin enkazının altında aradıklarını üzülerek gördüm. Sel enkazının altında itibar bulamazsınız. Çok çok hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bulursunuz. Ne yapmalı değerli arkadaşlar? Oldu bitti, Allah beterinden saklasın, Allah bir daha göstermesin. Bir kere şunu söyleyeyim: Yaraları borçla, ertelemeyle, krediyle kapatmaya çalışmak büyük devletlere yakışmaz. Borç vererek, kredi vererek sel mağdurlarının, yangın mağdurlarının yarası sarılmaz. Devlet büyük olduğunu gösterecek, yangından ve selden mağdur olan herkesin maddi kayıpları karşılanacak. Devletin yapması gereken bu. Devleti yönetenler popülist siyaseti bırakacak. Dere ve çay yataklarının imar sorunları mevcut binalar dahil komple Türkiye genelinde gözden geçirilecek. Dünyada bir küresel iklim krizi var. İklim krizini görmemek için her şeyi yapıyorlar. Ne yapıyorlar? Kanal İstanbul. Şu afetlerin bile Kanal İstanbul projesinden vazgeçilmesi için bir gerekçe olduğunu hükümet görsün. Ekolojik dengeyi göz ardı etmeyin ve 5 yıldır Meclis'e getirip onaylatmadığınız Paris İklim Anlaşması'nı 1 Ekim günü Meclis'e getirin, onaylayalım. Niye onaylamıyorsunuz Paris İklim Anlaşması'nı? Ne kaybınız olacak? Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok. Sel, yangın, depremle ilgili olarak müteahhitti, yandaşı, rantı değil, aklı, bilimi ve liyakati önceleyin. Kanunsa 1 Ekim'den itibaren hemen kanun, genelgeyse genelge, yönetmelikse yönetmelik; nasıl yapılması gerekiyorsa; acilen yerine getirilmesi lazım. 20 yıldır sorumluluğunuz nedeniyle, 20 yıllık ihmaliniz nedeniyle, 20 yıllık tedbirsizliğiniz nedeniyle milletten bir özür dilemek de hükümetin yapması gereken bir iştir.
YASSIADA’DA OTEL VİCDANSIZLIK
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan.... Demokrasi şehidi diyoruz. Türk demokrasisinin en büyük ayıbı diyoruz. Utanç günü diyoruz. Beyefendi ne yapıyor? Yassıada'da yargılanıp, idam cezası alındığı için ‘Yaslıada’ diye zikrettiğimiz bu adayı önce Demokrasi ve Özgürlükler Adası yaptı. Sonra ne yaptı? Büyük acı ve utançları yaşadığımız, utancı yaşadığımız bu adanın üstüne -zaten küçücük bir ada- böyle süper ultra lüks bir otel yaptırdı. Şimdi Erdoğan'a soruyorum: Erdoğan; Yaslıada, Yassıada, Demokrasi ve Özgürlük Adası, adına ne dersen de; bu adada, bu süper ultra lüks otelde 365 gün millet tepinecek, eğlenecek, bir gün yas mı tutacak Erdoğan? Yas mı tutacak bir gün? Yani bunun adı istismardır Erdoğan, bunun adı suiistimaldir, bunun adı izansızlıktır, bunun adı gözünü para hırsı bürümüşlüktür -başka bir şey olamaz- ve vicdansızlıktır. Yani Yassıada, demokrasi tarihimiz için bir utanç, orayı konuşunca aklımıza asılan biri başbakan, ikisi bakan üç siyasetçi geliyor. Onların asılmak kararının verildiği mahkemenin yerine sen ultra lüks -millet gitsin, eğlensin, yesin, içsin diye- otel yapıyorsun. Bunu kabul etmek mümkün değil. Ben 4-5 yıl önce buraya gitmiştim, burada eylem yapmıştım; bu yapılmasın diye eylem yapmıştım İstanbul örgütümüze beraber. Buna rağmen yapıldı. Bir ayıp işlenmiştir, bir hata yapılmıştır. Bir gözünü para hırsı bürümüşlüğün yeni ve son örneğidir bu. Kabul etmek mümkün değil.
TÜRKİYE İŞSİZLİKTE, ENFLASYONDA SÜPER LİGDE
Erdoğan, ‘Türkiye'ye yeni bir atılım ve şahlanış dönemine girdi. Yeni bir lige yükseliyoruz’ diyor. Türkiye, büyümede, milli gelirde, kişi başına gelirde, döviz-TL ilişkisinde, asgari ücrette, üretimde, itibarda, yargıya güvende, ihracatta küme düştü. Erdoğan'ın bundan haberi yok. Ha, bazı konularda da şampiyonlar ligine çıktı Türkiye, bazı konularda. Mesela enflasyonda dünya 11 incisiyiz. Faizde dünya 8 incisiyiz. Yani en yüksek enflasyon olan ülkeler sıralamasında 17'deyiz, süper ligdeyiz. En yüksek faizde 8 inci sıradayız. İşsizlikte dünyada 12 nci sıradayız. Türkiye Devleti'nin iç ve dış borcu 2 trilyon yeni parayla; eski parayla kaç lira yapıyor? Yeni parayla 2 trilyon bu ülkenin borcu var, beyefendi ‘yeni bir lige çıktık’ diyor. Evet, yeni bir lige çıktık. Büyümede, asgari ücrette, üretimde, itibarda, ihracatta küme düştük; enflasyonda, işsizlikte, faizde, yoksullukta, intiharlarda, icralarda, iflaslarda Türkiye şampiyonlar ligindedir
AKP TEREYAĞ GİBİ ERİYOR
Bir iktidar, bir koalisyon seçim barajıyla ve seçim kanunlarıyla oynamaya, onları değiştirmeye niyet etmişse, o iktidar artık bağlasan durmaz. Hangi seçim kanununu getirirseniz getirin, hangi barajı getirirseniz getirin, sizi orada tutacak bir sistem dünyada yok. Buyurun, hodri meydan! Nasıl istiyorsanız, baraj dahil, bölge dahil, neyi getirirseniz getirin kardeşim. Milletin gözünden, gönlünden düşenler, millet nezdinde itibar kaybedenler, kanun değiştirerek onları geri alamazlar. Bunun böyle bilinmesi lazım. Benim tavsiyem şu: Tereyağı gibi eriyen AK Parti'nin ayakta kalması için, bir parça ayakta kalması için sandığı bir an önce getirmesi lazım. Zaten getirecek; 2023 Haziran'da yapılacak bir seçimde AK Parti yüzde 10 barajını geçip geçmemeyi konuşacak Türkiye, kendileri de düşünecek. Belki bugünlerde erken merken olursa -tavsiyem- yüzde 10'u aşar AK Parti. Yüzde 10 aşar ama 2 yıl sonra AK Parti için yüzde 10 bile kolay görünmüyor. Benim gördüğüm tablo bu. ‘Hayır, böyle değil’ diyebilirler. ‘Hayır, böyle değil’ diyorsanız, buyurun kolayı var, deneyelim. Cesaretleri varsa seçim sistemi de değiştirerek, isterlerse Anayasa'ya geçici bir madde eklerler: Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, 1 yıl içinde yapılacak seçimde uygulanamaz hükmünü de değiştirerek seçime gideriz, güle oynaya gideriz. Türkiye'de bir karar verir. Ya kamburumdan kurtulur, ya kamburun altında yere yapışır; Türkiye'nin vereceği karar budur.
TALİBAN’A SEMPATİ İKMALİ
Çok önemli bir sorunumuz var, Afganistan da yaşananlar. 2900 kilometre uzakta Afganistan bizden, aramızda koskoca bir İran var, Afganistan'la yatıp Afganistan'la kalkıyoruz. Neden? Neden? Yani bir uluslararası terör örgütü kanlı ve silahlı yöntemle yönetimi ele geçirmiş, milyonlarca insan ülkeden kaçıyor. Millet kaçmak için havalanmakta olan uçak tekerleklerine sarılıp, yere düşüp ölüyor. Kadınlar, çocuklar ve örgüte mensup olmayan herkes korku içinde. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yetkilileri Taliban'a sempati ikmali yapıyor. Neden? Beyefendi diyor ki: ‘Taliban inancıyla ters yanımız yok.’ Pes! Taliban inancı ile beyefendinin ters yanı yokmuş. Dışişleri Bakanı diyor ki: ‘Taliban'ın verdiği mesajları olumlu karşıladığımızı söylemek isterim.’ Pes! Yani ne bekliyorlardı Taliban'dan? Kendilerinden olmayan herkesi 1 günde katledeceklerini mi bekliyorlardı? Öyle bir şey yapmayacakları belli değil mi? Şimdi bu konuda da hükümetin yapması gerekenler var: Bir; Türkiye'yi üç kuruş için yolgeçen hanı yapamazsınız kardeşim. İki; 2900 kilometre ötedeki sığınmacının bize nasıl tehdit olduğunu çıkın, millete anlatın. Üç; sınırı koruyamayacağını değil, korumayacağını ‘göç dalgasına hazır olalım’ diyerek beyan ettin Erdoğan; buna açıklık getireceksin. ‘Sınırı koruyamıyoruz’ dersen, milyonlar yığılmıştır, öldürmemek için, falan filan. Ama sınırı koruyacağını söyledin sen. ‘Göç dalgasına hazır olalım’ demek, ‘gelecekler, ben alacağım’ demektir. Nereye alıyorsun? Kimi alıyorsun? Bunun da bir kamuoyuna açıklanması lazım.
TÜRKİYE’YE İHANET ETMEYİN
Biden'la baş başa pazarlık yaptığını itiraf ettin. Hem Amerika, Türkiye yalanlasa da bu özel görüşmede, bu gecikmeli çok özel görüşmede, Amerika'nın oradan çekilmesi sonrası için Biden'la ne konuştuğunu bize açıklamıyorsun, millete açıklamıyorsun. Ya ayıptır, bari devletin tutanaklarına geçsin, tutanak altına alsaydın, devletin kayıtlarında olaydı, o da yok. Bunu açıklamak zorundasın ve Avrupa Birliği ülkeleri, İran dururken Afgan göçüyle ilgili neden ‘Türkiye ile konuşalım’ diyor. Buna cevap bekliyoruz. Yani orada İran var; Afganistan'dan sonra koskoca çok büyük, coğrafi olarak, yüzölçümü olarak çok büyük bir İran var ama Avrupa Birliği diyor ki: Afgan göçmenleri ile ilgili, sığınmacılar ile ilgili Türkiye'yle hemen konuşmamız lazım. Niye? Niye? ‘Sen Türkiye'de bunları tut. Bize bulaştırma, biz sana üç kuruş veririz.’ Türkiye'yi sadakaya muhtaç, göçmenleri Türkiye'de barındırıp da bunun için para alan üç kuruş sadakaya muhtaç hale getirenler utansın. Ayıptır, Türkiye bunu hak etmiyor ve İran dururken biz Türkiye niye Taliban'la konuşuyoruz? İran'la konuşalım, İran'la karşılıklı sınır güvenliği anlaşmalarını güçlendirelim, pekiştirelim. Afganistan'ın sınırında İran Afganistan'dan geçişi engelleyemiyorsa, İran'da kamplar kurulsun, biz Türkiye olarak oraya para yardımı yapalım. Ama Türkiye'nin yeni bir göç dalgasını kaldıracak hali yok. Kimi hükümet yetkilileri bunu söylüyor zaten ve Erdoğan eni sığınmacı getirecek bir anlaşmaya imza atmaması lazım. Yeni sığınmacı, bir kişi bile olsa Türkiye'ye getirecek hiçbir anlaşmaya Erdoğan'ın imza atmaması lazım. Türkiye'yi zaten yaşanmaz hale getirdiniz. Milletin sabrını taşırmayın. Millette sabır falan kalmadı, bak ben söyleyeyim. Türkiye'yi lojistik üs haline, mülteci, göçmen, sığınmacı -adına ne derseniz deyin- Türkiye'yi bir lojistik üssü haline getirmeyin. Bu da Türkiye'ye yapılmış çok büyük bir ihanet olur. Ne diyor Biden, ne diyor? ‘Afganlar ülkesini savunmazken, ABD askeri orada ölmemeli’ diyor. Kim diyor? Amerikan Başkanı. Kimin için? Amerikalı askerler için diyor. Biz niye bunu söylemiyoruz? ‘Afganlar ülkesini savunmazken, Türk askeri orada ölmemeli’ demeli Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, ‘buna müsaademiz yok’ demeli ve 1 Eylül'e kadar askerimizi oradan çekmeliyiz. Türkiye'nin sınırlarını koruyacak güç ve kabiliyeti vardır. Bu konuda hükümet üstüne düşeni yapmalıdır. Türkiye göçmen, mülteci, sığınmacı aktarma istasyonu değildir, olmamalıdır. Türkiye, Avrupa'yı sığınmacılardan, göçlerden izole eden bir ara istasyon değildir. Türkiye ve Türk Milleti insani olarak elbette böyle durumlarda mağdur, mazlum insanlara kucak açar, açmasını bilir. Ama Türkiye kendisini batıracak kadar Amerika'ya, oraya, buraya söz verip, kendi mahallemizde, mahallelerimizde huzur ve güven ortamını ortadan kaldıracak kadar ardına kadar kapıları açarsa, bu Türkiye için bir felaket olur. Tekrar söylüyorum: Türkiye İran'la derhal bu konuları görüşmeye başlamalıdır. Askerlerimizi derhal, gecikmeden Afganistan'dan 1 Eylül'e kadar çekmeliyiz.
17 Ağustos'ta ‘hudut namustur’ diye pankart asan çocuklar gözaltına alındı. O çocukların, o gençlerin alnından öpüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nde de bu pankart var; gelin bunu da kaldırın. Genel merkezimize astık kardeşim; gelin, kaldırın. Toplumun duyarlılığına tahammül edemeyen bir yönetimle karşı karşıyayız. İnsanların düşüncelerini söylemesine kabul ve rızası olmayan bir liderle, bir diktatörle karşı karşıyayız. Biz "sınır namustur" demişiz. Çocuklar "hudut namustur" demiştir. Hükümeti de bu duyarlılığa davet ediyoruz.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler