26.10.2020

CHP SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: “EKMEK BULAMIYORSAN KEYİF ÇAYI İÇ” DÖNEMİ BAŞLADI

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Bugün MYK toplantımızda ülkemizin gündeminde öne çıkan pandemi, ekonomi, dış politika ve partimize yönelik hukuki saldırıları ele aldık.
SALGIN YÖNETİMİNDE İPİN UCU KAÇTI
Tüm dünya ve ülkemiz salgınla boğuşuyor. Sağlık Bakanı; “Salgın Anadolu’da zirve yaptı, riskli bir yükselişle karşı karşıyayız, son birkaç günde riskin boyutunu aşmış durumdayız” diyor. Salgının yönetiminde ipin ucu kaçmış durumda… Açıklanan hasta ve vefat sayılarına artık kimse güvenmiyor. Sarayın kibirli adamı ve ortağı salgınla değil; salgınla mücadele eden doktorlarla uğraşıyor. Yüz yüze eğitimde de, uzaktan eğitimde de keşmekeş sürüyor. İstanbul’da pandemi toplantısı yapılıyor. Milletin seçtiği Büyükşehir Belediye Başkanımız, toplantıya çağrılmıyor. Beş maskeyi millete bedava dağıtamayan hükümet, şimdi grip aşısında da patinaj yapıyor. Sağlık Bakanlığı, “Dünyada aşı üretiminde sıkıntı var” diyor. Ne olduğu belirsiz bir risk belirleme sistemiyle, vatandaşlarımıza grip aşısı karneyle dağıtılıyor. Şikâyetler de sel olup akıyor.
BU KADAR BECERİKSİZLİĞE ANCAK PES DENİR
Bir vatandaşımız… 65 yaşında, Parkinsonizm hastası, aynı zamanda KOAH hastası aynı zamanda yüzde 97 engelli raporu var, ama bu yurttaşımızı grip aşısını hak eden risk grubunda saymıyorlar. Bir başka vatandaşımız… 72 yaşında, bypass olmuş, dört beş raporlu ilaç kullanıyor. Ona da “Sana aşı yok” diyorlar. Türk Eczacılar Birliği’nin girişimiyle, yurtdışından 1,5 milyon doz grip aşısı getirilecek. Bürokratik yazışmalar uzayınca, bu çok kritik dönemde aşıları İran’a kaptırıyorlar. Hayat Eve Sığar’a HES; bu kadar beceriksizliğe de ancak PES denir.
DEVLET KURUMLARI LİYAKATSİZLİKLE YIPRANIYOR
Devletin yerleşik kurumları, liyakatsizlik nedeniyle hızla yıpranıyor. Bu hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, bütçe görüşmeleri başlıyor. Hükümetin, “TBMM’ye zamanında gönderme özenini göstermediği” bütçe, Saray’ın, Saray müteahhitlerinin, faiz lobilerinin yüzünü güldüren, ama vatandaşa “yoklukta sabret” diyen ve milletimize askıda ekmekten başka bir şey vadetmeyen bir bütçe... Önümüzdeki yıl faizlere ödenecek paradaki artış, toplanacak vergilerdeki artışın iki katı olacak. Buna karşılık vatandaşa hizmet için yapılacak harcamalardaki artış, vergilerdeki artışın ancak yarısı olacak… Milletin ödeyeceği vergilerle, faiz lobileri ihya edilecek. Ve gelecek yıl devletimiz asgari 246 milyar lira daha borçlanacak.
BU VERGİ ALINACAK MI, ALINMAYACAK MI?
Bütçe son derece özensiz hazırlanmış. Tek bir örnek vereyim, meclise getirdikleri Torba Yasa’da Konaklama Vergisi’ni bir yıl erteleyip 2022’ye bırakacaklarını söylüyorlar. Ama 2021 bütçesinde, Konaklama Vergisi’nden 1 milyar TL gelir yazılmış. Bir karar verin, 2021’de Konaklama Vergisi alacak mısınız, almayacak mısınız?
DOLAR BUGÜN, 2023 İÇİN ÖNGÖRDÜKLERİ SEVİYENİN ÜZERİNDE
Bu tek adam vesayet rejiminde, devlet kurumları liyakatsizlik ve öngörüsüzlükle malul edildi. Daha birkaç gün önce getirdikleri OVP de, ortalama dolar kurunun 2020 yılında 6 lira 91 kuruş olması öngörülmüştü. Yine bu kura dayanarak milli gelirimizin de bu yılsonunda 702 milyar dolar olacağı tahmin edilmişti. Bugün, Dolar 8 lirayı aştı. Euro ise 10 liraya koşuyor. OVP’ye göre dolar kuru 2023’te 8 lira 2 kuruş olacaktı. Bugün dolar kuru 8 lira 5 kuruşun üzerinde. Hem de gösterge devlet tahvili faizinin yüzde 14’ü aşmasına rağmen… faiz artıyor, kurda başını alıp gidiyor. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…
KENDİNİ ALKIŞLAYAN SOSYETE DAMAT
Sosyal medyadan kendi kendini alkışlayan Sosyete Damadın bundan haberi var mı? Belli ki yok. Zaten açıklamıştı dolar kuruna da bakmayacaktı. 2020’de OVP kur tahmininin tutması için, yılın son aylarında doların ortalama 7 lira 34 kuruşa düşmesi gerekiyor. Bunun tabi olması mümkün değil. Bu yıl Milli Gelirimizin bu durumda OVP’de yazıldığı gibi 700 milyar doların üstünde olması da artık mümkün değil, bu bir hayal. Şimdi soruyorum, nereden nereye? 2013’de 1 trilyon dolara yaklaşan Milli Gelirden 2020’de 600 milyar dolarlara düşen Milli Gelire… İşte geldiğimiz yer bu.
2021’DE İLK 20’DEN DÜŞÜYORUZ
Küresel tahminlere göre, 2021’de artık en büyük 20 ekonomi liginden de düşüyoruz. İlk 20’deki yerimizi, nüfusu neredeyse bizim dörtte birimiz olan Tayvan’a bırakıyoruz. 2014’te düğmesine basılan tek adam rejimi projesinin, milletimize ağır maliyeti her gün biraz daha görünür hale gelirken, Sosyete Damat çıkıyor; verdikleri kredilerle hormonlanmış bir dönemin ama sürdürülmesi mümkün olmayan bir dönemin göstergelerine bakıp, “Veriler, ekonomimizin büyüme patikasına girdiğini gösteriyor” diyor. Bütün bu verdiğiniz hormonlardan geri adım attınız.
GÜVEN YOKSA YATIRIM DA İŞ DE AŞ DA OLMAZ
Hukuk ve adalet yoksa kimsenin canının, malının güvencesi de yoktur. Can ve mal güvenliği olmayan yerde yatırım yoktur. Yatırım yoksa iş yoktur, aş yoktur. Hukuku yok sayıp, Sanayileşme İcra Komitesi kurup, firmaların yapacakları ortaklıklara müdahale etmeye kalkarsanız, sonra da “Bunu yabancı ortaklıklar için yaptık” derseniz, yerli, yabancı tüm yatırımcılar ürker. İş âlemi yatırımdan cayar. Vatandaşlarımız, boş tencereye, boş cüzdana mahkûm olur.
MİLLETİN KORKMUYOR, CANINA TAK ETTİ SUSMUYOR
Bugün ülkenin her yerinden feryatlar yükseliyor. Ardahan’da bir çiftçimiz, bir besicimiz bağırıyor: “Devlet gelsin, biz ineklerimizi teslim edelim olsun bitsin. Onları da yesinler, doymuyorlar çünkü. Bir canımız kaldı verecek” diyor.
Antalya’da bir vatandaşımız sokak röportajına katılıyor. Ekonomideki hataları ve Saray hükümetini eleştiriyor. Bunun üzerine evini polisler basıyor. Artık insanların konuşmasından, dertlerini televizyonlarda anlatmasından da korkuyorlar. Ama millet korkmuyor, canına tak etti susmuyor.
Bir esnaf Denizli’de Vali’ye, “Canıma yetti. Gebermek istiyorum” diye bağırıyor.
EKMEK BULAMIYORSAN KEYİF ÇAYI İÇ DÖNEMİ
Dün de Malatya’da, servis ve minibüs esnafı Erdoğan’a çektikleri sıkıntıları anlattı. Erdoğan önce, “Tamam dediklerine kabul” dedi. Biz de şaşırdık galiba “Vatandaş karşısında ilk defa nedamet getiriyor” zannettik. Ama esnaf “10 aydır işsiziz, eve ekmek götüremiyoruz” deyince, Saray’ın o meşhur kibri geri döndü. “Bu çok abartılı” deyip vatandaşı susturdu. Esnafa bir çay torbası verip, “Bu keyif çayı, iç bunu derdini unut” dedi. Bütün bunları da Malatya’daki Oda Başkanı, hesabından yayınladı. Anlaşılan Türkiye artık, “Ekmek bulamıyorlarsa, keyif çayı içsinler” dönemine girdi.
VARSA BORÇ, YOKSA FAİZ
Okul servisi deyip geçmeyin… Bu sorun ülke genelinde 200 bin esnafı ve bu servislerde çalışan yaklaşık 400 bin kişiyi ilgilendiriyor. Bu insanlar 6 aydır mağdur. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu servisçi esnafının sorunlarını ve çözümlerini defalarca dile getirdi. Ama hükümetin aldırdığı yok. Varsa borç, yoksa faiz… Bu da esnafın derdine derman olmuyor. Bütün dünyanın yaptıklarına bakın onu yapın, esnafa sizin kararlarınız nedeniyle mahrum kaldığı geliri ödeyin. Sigortasını, vergisini erteleyin.
MİLLET İÇİN YAPACAKLARI BİR ŞEY KALMADI
Bugüne kadar hiçbir yönetim, milletimizin talepleri karşısında bu kadar çaresiz, bu kadar bigane kalmamıştı. Bunların millet için yapacak tek bir hayırlı işi kalmamıştır. Milletimizde bunları görmektedir, notlarını vermektedir, artık sabırsızlıkla beklediği sandıkta, biletlerini kesecek evlerine gönderecektir. İşte bunu gördükleri için artık varsa yoksa yandaşlarına çalışıyorlar. Millete veriyorlar talkını, yandaşları yutuyor salkımı.
YİNE DOLAR BAZINDA FİYAT GARANTİSİ
Şimdi burada bunun son örneği de TBMM’ye gelen bu yasa teklifinde görüyoruz. Bu teklifle, Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması amaçlanıyor. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması, yani YEKDEM’de önemli değişiklikler yapılıyor. Her şeyden önce, biz, Yenilenebilir Enerjinin desteklenmesine karşı değiliz. Bir daha söylüyorum, biz Yenilenebilir Enerjinin desteklenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Hala daha desteklenmesi kanaatindeyiz. Ama biz destek diye “dolar bazında fiyat garantisi” verilmesine karşıyız. Bizim milli paramız Türk Lirası. Dolar değil. Bir de bu düzenlemede, 2010 sonundaki dolar cinsinden verilen fiyatlar üzerinden yeni garantileri veriyorlar. El insaf… O gün 1,5 TL olan dolar kuru; şimdi 8 lira. Üstüne üstlük 10 yılda teknoloji değişti, yatırım maliyetleri yarı yarıya düştü, kullanılan girdi memleketimizin rüzgarı, güneşi, suyu… Siz daha hala daha 10 yıl öncenin dolar cinsinden fiyatını verirseniz bu olacak iş değil.
GERİYE DOĞRU FİYAT GARANTİSİNİ DE GÖRDÜK
Bu teklifin 13. Maddesi, geriye doğru “fiyat garantisi imtiyazı” diye, bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız bir mekanizma getiriyor. Bundan önce dolar bazında fiyat garantisi, 2015’ten sonra işletmeye alınmış santraller için yoktu. Şimdi getirdikleri bu düzenlemeyle, 2020 sonuna kadar işletmeye alınacak santrallere, dolar bazında eski ballı fiyatlardan garanti veriyorlar. Hem de 10 yıl süreyle. Hangi firmalar ve kimler bu işten nemalanacak? Bir de ömrünü tamamlamış lastikleri, bu yasayla biyokütle diye tanımlayacaklar. Kimi zengin etmek için, niye bunların bertarafını teşvik kapsamına alıyorsunuz? Mevcut kapasiteler dikkate alındığında, bu yasayla tüketiciye yüklenecek, yıllık 10 milyar civarında bir yük var.  10 yıllık garanti süresinde bu yük toplam 100 milyar doları geçecek, tüketicinin ve sanayicinin elektrik faturasına yansıyacak. Ne diyelim; yolu, yolsuzluk olarak görenlerin, “Yenilenebilir” enerjiyi de, “Yenilebilir” olarak görmesine hiç şaşmamak gerekir.
ELİ ÖSO BAYRAKLILAR MEYDANLARDA
Derler ki, “Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur.” Tek adam vesayet rejimi elinde her alanda olduğu gibi dış politikada da kurucu ayarlarımızdan koptuk. İhvancı hayallerle, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilişkisinden bu iktidar uzaklaştı. Neticede elimizde kala kala yaklaşık 5 milyon Suriyeli, onlara bakmak için harcadığımız 50 milyar dolarlık koca bir fatura kaldı. Şimdi o Suriyeliler, İzmir’den, İstanbul’a kadar, ellerinde ÖSO bayraklarıyla, meydanlarda gösteri yapar hale geldi. Bu ülkede Somalı madencilere, çiftçilere, baro başkanlarına tanınmayan yürüyüş hakkı, ÖSO bayraklı Suriyelilere tanınıyor.
GÜLÜP GEÇMEK YETMEZ
Ne yazık ki, Türkiye’miz dünyada yalnızlaştı. Çevremizde ne kadar ülke varsa bize karşı birleştirmeyi bu saray hükümeti başardı. Şimdi Suudi Arabistan, Türk ürünlerine boykot çağrısı yapıyor. Tarihi bağlarımız olan pek çok Kuzey Afrika ülkesi Suudi Arabistan’ın ardına takılıyor. Ama bu boykota karşı, Saray sözcüleri “Gülüp geçiyoruz” demekle yetiniyor. Bu, gülünüp de geçilecek bir iş değil. İhracatçı üreticiler şimdiden tesislerini yurtdışına kaydırmayı düşünmeye başladılar. Anlaşılan bu boykotu durdurmak için hükümetin hiçbir planı yok.
DIŞ POLİTİKA, AK PARTİ KONGRELERİNDE MALZEME YAPILIYOR
Ne yazık ki yaşadığımız devlet krizi, dış politikamıza da sirayet etti. Dış politika bir devlet politikasıdır. Bu nedenle profesyonel bir bürokrasi eliyle yürütülmesi gerekir. Ama bugün bizim Dış İşleri Bakanlığı’nın adı var, kendi yok. Büyükelçiliklerimiz mütekait AK Parti vekilleriyle doldu. Yolsuzluktan aklanmamış eski bakanlar şimdi büyükelçi oldular. Bugün, dış politikamız, AK Parti İl Kongrelerinde, iç siyasete malzeme yapılıyor.
AVRUPA’DAKİ POPÜLİST SİYASETÇİLERİN EKMEĞİ OLDUK
Bu arada; Almanya’da cami, polis tarafından basılıyor, Fransa’da, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e hakaret eden karikatürlerin, düşünce özgürlüğü denilerek binalara asılmasına göz yumuluyor. Avrupa’nın popülist siyasetçileri İslam’a ayar vermekten bahsediyor. Türkiye düşmanlığı, seçime giden ülkelerde popülist siyasetçilerin en önemli ekmeği oluyor. Bu sorumsuzlukları önleme makamındaki AK Parti Genel Başkanı da bunların üstüne gideceğine bunu fırsat biliyor. Bağırıp çağırarak bu saygısızlıkları, hadsizlikleri, kendisi bu sefer içerde siyasete malzeme yapıyor. Bununla bir yandan da ekonomik buhranın üstünü örtmeye çalışıyor. Diplomasinin bir gücü de üslubundan gelir. Dış politika, il kongrelerinin malzemesi olunca, diplomatik üsluptan uzaklaşılıyor. Diplomasinin zorlayıcılığı kullanılamaz hale geliyor. En haklı olduğumuz davalarımızı bile anlatmakta, savunmakta güçlük yaşıyoruz.
ASKIDA EKMEK, BEDAVA KEK, KAN VERENE AYÇİÇEK
Halk aç, iş yok, millette para yok. Askıda ekmek, bedava kek, Kızılay’a kan verene 5 litrelik Ayçiçek yağı, milletin kafasına da çay torbaları atmak. Tabi bunlar algıyı yönetmeye yetmeyince, Parti kongrelerinde bağırarak, gürültü çıkararak buhranın üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Ama bu arada, dünyada haklılığımızı tüketiyorlar umurlarında değil.
ÜLKENİN EN PAHALI HURDASI
En çok gürültüyü boş teneke çıkarır. Bunu da herkes bilir. İl kongrelerinde “Ambargo uygularsanız uygulayın” diye rest çekmek, hörelenmek ne demek, siz bir NATO müttefikine, “Bana ambargo uygulayamazsın” deme, milletin hakkını savunma, ambargoyu önleme makamındasınız. Bu atarlı tavırlarla anlaşılan yine, “Bu can, bu tende kaldıkça rahibi vermem” senaryosu devreye sokuluyor. Nasıl rahibi bir emirle verdiyseniz; S 400’leri de hangarlara atıp, ülkenin “en pahalı hurdası” haline getirmeye hazırlanıyorsunuz. Ekonomide ve devlette sebep olduğunuz krizin üzerine, dış politika şalını örtemezsiniz. Çünkü orada da derin bir yalnızlık içindesiniz. Yalnızlık krizindesiniz. Bu yaptığınızı milletimiz artık çok iyi görüyor. Notunuzu veriyor. Artık önüme gelsin dediği sandıkta da sizi evinize gönderecek.
ADALET DEVLETİ AYAKTA TUTAN TEMEL DİREKTİR
Türkiye’de yaşanan devlet krizi, ülkedeki ekonomik buhranı giderek daha da derinleştiriyor. Can ve mal güvenliğimizi tehdit ediyor. Yaşanan bu sürecin en önemli nedeni adalet direğinin çökmesi… Farabi, “Sevginin kurduğu devleti, adalet devam ettirir.” Derken. Aristo da, “Adalet devletin orta direğidir. Toplumun temeli haktır, ve hak, neyin adaletli olduğuna karar vermemizi sağlar” diyor. Konfiçyüs ise, adaleti her şeyin merkezine koyup “kutup yıldızına” benzetiyor. Fatih Sultan Mehmet, “Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür” diyerek adaletin devletin varlığı ve bekası için önemini söylüyor. Mevsimler değişse de, iklimler değişse de, çağlar değişse de, gerçek hiçbir zaman değişmiyor. Adalet, devleti ayakta tutan temel direktir. Toplumun harcında, hak ve adalet duygusu vardır. Adaletin terazisini kırarsanız, ne devleti, ne de toplumu ayakta tutabilirsiniz.
TBMM BAŞKANI MECLİS’İN HUKUKUNA SAHİP ÇIKMADI
Ucube tek adam rejiminin, vesayeti altındaki yargıçlar, devletin adalet direğine darbe üstüne, darbe indiriyorlar. Anayasanın açık hükmüne rağmen, Sarayın hâkimleri, Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığını tanımadı, Anayasaya aykırı bir şekilde hakkındaki davaları sürdürdüler. Sarayın hâkimleri milletvekilinin hakkını hukukunu gasp ederken, TBMM’nin hukukuna saldırırken, TBMM Başkanı’nın buna sesi çıkmadı. Yargının, Milletvekillerini de sarayın vesayeti altına sokmak amacıyla verdiği, Yasama organının yetkilerine açıkça tecavüz ettiği kararını okutarak, meclisin hukukuna, milletin iradesine sahip çıkamadı.
ORGANİZE BİR İŞİN GÖSTERGESİ
Sonunda Anayasa Mahkemesi, bu hukuk cinayetini görerek oy birliğiyle “Hak ihlalini durdurun” diye karar verdi ve Anayasamıza göre, Anayasa Mahkemesi kararlarına, doğru yanlış demeden herkesin uyması gerekirken, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi bu karara uymadı. Anayasayı ihlal etti. Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga suçunu işledi. Bu yerel mahkemenin kararına karşı bir üst mahkeme olan, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidildi. Bu mahkeme de de Anayasa Mahkemesi kararına uymak yerine, milletvekiline akıl verdi, “Sin külahın görünmesin” diyerek, Topu Bölge Adliye Mahkemesi’ne atarmış gibi yaptı. O da Anayasayı ihlal etti. Bu sıralı hukuk cinayetleri, bunun Sarayın şatafatlı salonlarında senaryosu yazılan “Organize bir iş” olduğunu gösteriyor.
YENİ ZEKERİYA ÖZ’LER ADLİYE KORİDORLARINDA DOLAŞIYOR
Burada millet iradesine Saray’ın vesayeti altındaki, “Adalet cellatları” eliyle, darbe yapılıyor. Burada 20 Temmuz’da başlayan sivil darbenin, Çağlayan Adliyesi’nde devam ettiği görülüyor. Yeni Zekeriya Öz’ler, Çağlayan Adliyesi’nin koridorlarında dolaşıyor. Bu yaşananlar apaçık bir devlet krizidir. Bu mesele partiler üstüdür. Yargı eliyle yasamaya darbe yapmak yol olursa, bu, dört başı mamur bir “beka meselesi” olur. TBMM Başkanı, yargının saldırıları karşısında Meclis’in hukukunu tahkim edecek, milletvekilinin tetikçi yargıçların oyuncağı olmasını önleyecek yasa değişikliği teklifini derhal gündeme getirmelidir. TBMM adına HSK’ya suç duyurusunda bulunmalı, başında olduğu HSK’yı bugüne kadar toplamayan Adalet Bakanı’nın, HSK’yı toplayarak, Meclis hukukuna tecavüze yeltenen hâkimler hakkında, gerekli işlemleri derhal başlatmasını sağlamalıdır. Tarih herkesi, yaptıkları kadar, yapmadıklarıyla da yargılayacaktır. Ve son bir çağrı da Anayasa Mahkemesi’ne… Mahkemenin kararlarına, alt mahkemelerin direnmesi, hukuk hiyerarşisinin yok edilmesi demektir. Bu, yol olmamalıdır. Anayasa Mahkemesi, konumunun ağırlığına uygun olarak, bu hukuksuzluğa karşı tavrını koymak zorundadır. 
HAKİM VE SAVCI HAKKINDA HSK’YA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK
Ölü bir değil ki ağlayasın, deli bir değil ki bağlayasın. Memleketin hali tam da buna döndü. Son olarak partimizin bastırdığı “21 Soruda FETÖ’nün Siyasi Ayağı” kitapçığına yasak getirildi. Yasakta yetmedi, tıpkı 12 Eylül darbecilerinin yaptığı gibi kitapçık hakkında el konma ve toplatılma kararı çıkarıldı. Ülkemiz hızla bir Fahrenheit 451 filmine dönüyor. Yangını söndürmekle görevli itfaiyeciler kitap yakıyor. Ama milletimiz hükümetin niyetini artık çok iyi görüyor. Türkiye’de FETÖ’nün siyasi ayağının kim olduğunu, herkes gayet iyi biliyor… Yani kitapçıkta Allah’ın ve kulların bildiğinden başka hiçbir şey yok… Kitapçıkta; Sayın Genel Başkanımızın TBMM’de kürsüsünden yaptığı bir konuşmanın yanında, kamuya mal olmuş bilgiler, belgeler ve karikatürler var. Örneğin 2004 yılında alınan ama uygulanmayan MGK kararının resmide bu kitapçıkta var. Yine mesela AK Partinin bazı sözcülerinin, FETÖ’ye yaptıkları güzellemelerde bu kitapta. Bu kitapçığın birilerini çok rahatsız ettiği belli… Kitapçığın yasaklanması ve toplatılması ana muhalefet partisinin siyasi faaliyetine yargının ağır bir müdahalesidir. Bir daha tekrar ediyorum, bu eylem ana muhalefet partisinin siyasi faaliyetine yargının ağır bir müdahalesidir. Biz bu müdahaleyi kabul etmiyoruz. Biz, Allah’ın da, kulun da bildiğini söylemeye, anlatmaya devam edeceğiz. Genel Merkez olarak da, bu soruşturmayı açan savcı hakkında da kararı veren hakim hakkında da HSK’ya suç duyurusunda bulunduk.
GENÇLERİN YENİDEN YARINA UMUTLA BAKMASINI SAĞLAYABİLİRİZ
Şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, milletimiz ve ekonomimiz büyük bir potansiyele, büyük bir güce sahiptir. Bu ülkenin konumuyla, genç nüfusuyla, dinamik iş insanlarıyla, alınan doğru tedbirlere hızlı yanıt veren ekonomisiyle, çok önemli avantajları vardır. Bu kötü yönetimden kurtularak, vatandaşlarımızı yeniden işle, hakça paylaşılan refahla buluşturabiliriz. Gençlerimizin yarınlara yeniden umutla bakmasını sağlayabiliriz. Biz milletimize inanıyoruz. Milletimiz; kendisine inanan, ülkemizi daha önce içine düştüğü ekonomik krizlerden hızla çıkarmış, liyakatli, hukuk devletiyle ve demokrasiyle, üreterek ve paylaşarak, çevreye saygı göstererek zenginleşmenin mümkün olduğunu bilen Cumhuriyet Halk Partisi kadrolarına görevi verecektir. Yurttaşlarımız, kendisinden kopmuş, kibrinin esiri olmuş, Saray ve sosyetesine son yerel seçimlerde kırmızı kartı göstermişti. Şimdi hasretle gelmesini beklediği ilk sandıkta da yerlerini gösterecek, biletlerini kesecek, onları evlerine gönderecek.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorular varsa alıyım.

Soru- Pazar günü Sayın Kılıçdaroğlu bir açıklamada bulundu, muhtarlara özel kalem verilmesini istedi. Bununla ilgili bir bütçe tartışması ortaya kondu. Vergilerle mi sağlanacak, ekstra bir vergimi gerçekleştirilecek diye. Bunun yerel yönetimlerle bir sorun oluşturup oluşturmayacağı tartışıldı. Bunun hakkında bir değerlendirme yapacak mısınız?
Faik ÖZTRAK- Şimdi biliyorsunuz muhtarların partisi yok ve muhtarlar bu ülkede seçimle gelen en dar alanı kapsayan birimler. Dolayısıyla halka en yakın olan birimler. Muhtarlara bu çerçevede destek verilmesi, çalışma şartlarının kolaylaştırılması, milletin dertlerinin çok daha rahat belediyelere ve Ankara’ya taşınmasına imkan verecektir. Hatırlayın, biz bundan önceki seçimde emeklilere iki maaş ikramiye verin dediğimizde önce kaynak nerede diye sormuşlardı. Sonra da kendileri emeklilere gerekli bizim önerdiğimiz imkanın bir kısmını vermişlerdi. Genel Başkanımız kaynağın nerede olduğunu gösterdi. Emlak Vergisi’nin bir kısmı… Zaten çok bir şey de tutmaz, muhtarların harcamalarına ayrılmalıdır dedi. Doğrudur muhtarlar gerçekten hizmet ediyorlar. Dolayısıyla muhtarların bu hizmeti hakkıyla yerine getirebilmeleri için gerekli desteğin mutlaka verilmesi lazım. Ha, kim çıkıp kaynak nerede diye soruyorsa o bu işi bilmiyor demektir.

Soru- Benim sorum bir son dakika haberine ilişkin. Sayın Cumhurbaşkanı şu sıralar Mevlidi Nebi Haftasının açılış programında konuşuyor. Şöyle bir cümle kurdu kendileri, “Nasıl ki Fransa’da Türk markalı malları satın almayın deniliyorsa ben de şimdi buradan milletime sesleniyorum sakın Fransız markalarını satın almayın”. Ajanslar bunu Erdoğan’dan Fransa ürünlerine boykot çağrısı şeklinde verdi. Olası bir geniş boyutlu boykota CHP nasıl bakar? Sizin seçmenlerinize bu yönde bir çağrınız olur mu efendim?
Faik ÖZTRAK- Din ve milliyetçilik aksı üzerinden dış politikayı götürmenin ülkeleri getirdiği nokta bu. Fransa’nın yaptığı iş bu. Fransa’nın özellikle son dönemde söyledikleri dünyadaki birçok ülke tarafından protesto ediliyor. Önce bir kere Fransa’nın Türk mallarını almama diye bir talebi varsa tabi ki mütekabiliyet içinde Türkiye’de Fransa’nın mallarını almama talebinde bulunacaktır. Ama şunu söyleyeyim, bu siyaset yani dini ve milliyetçilik aksı üzerinden yapılan dış siyasetin bunun üzerinde şekillendirilmesinin sürdürülmesi de mümkün olmuyor. Uzun süre devam ettirilmesi mümkün olmuyor, etkili olmuyor. Ama çok açık söyleyeyim, birde bu tür boykotların karşılıklı maliyetleri de özellikle milletlere, halka maliyetleri de oldukça yüksek olabiliyor. Ancak tekrar ediyorum, eğer karşı taraf böyle bir boykotu uyguluyorsa Türkiye’nin de buna cevap vermesi kaçınılmazdır. Biraz önce söylediğimde o. Yani böyle boş sözlerle, hamasetle bu işi geçiştirmek yerine diplomasiden de yani diplomasinin bu tür yaptırım ve diğer imkanlarını da mutlaka kullanmak lazımdır. Samimiyet orada gözükür. Birileri elçiyi çekiyorsa o zaman sizde ne yapacağınızı düşüneceksiniz.

Soru- AK Parti Çamlıdere Belediye Başkanının, “Milli Eğitim Bakanı’nın kardeşi torpil yapıyor, ilçedeki öğretmen Bakanın kardeşinin torpiliyle Ankara Mamak’a gitti” sözleri gündemde. Sizin bu konuya ilişkin yorumunuz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Şimdi herkesin bildiğini artık AK Parti’nin kendi evlatları da söylemeye başladı. Yani bu ülkenin gençlerinin liyakate inanmadığını yapılan son anketlerde görüyoruz. Şimdi artık bu gerçeği AK Parti yöneticileri, AK Parti’nin seçilen yöneticileri de söylemeye başladı. Hatta devamında şöyle de bir şey var, “tuz koktu” diyor. Tuz çoktan koktu. Memlekette liyakat diye bir şey kalmadı. Hep sadakat, hep torpil.

Soru- Biraz önce Fransız mallarına boykotla ilgili biraz değindiniz ama birde Macron’un Hz. Muhammed karikatürlerinin kamu binalarına yansıtılması kararı ve artan Türkiye – Fransa gerilimi hakkındaki değerlendirmenize ilişkin bir yorum alabilir miyiz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi Fransa’nın bu kararını kabul etmek mümkün değil bunu konuşmamda da söyledim. Bununla ciddi şekilde mücadele etmek, bunun arkasındaki fikri tüm dünyada diplomatik kurallar içinde ve dünya demokrasilerinin ortak normları çerçevesinde dünyada kabul edilen demokrasi normları çerçevesinde teşhir etmek gerekir. Bizim görüşümüz budur.

Soru- Rusya Türkiye sınırına yakın bir noktada İdlib’de muhaliflerin kampını vurdu. Bu İdlib’de yeniden tansiyon yükseltecek bir hamle gibi mi görünüyor? Daha öncede Cumhurbaşkanı “İdlib’de oldubittiye izin vermeyeceğiz” demişti. Rusya’nın muhalifleri vurması yeniden Rusya’yla bir gerilim işareti olabilir mi?
Faik ÖZTRAK- İdlib’de suların ısınmaya başladığını görüyoruz ve İdlib’de Suriye ordusuyla bizim ordumuzun karşı karşıya gelme riski de var. Dolayısıyla İdlib konusunda son derece dikkatli olmak gerekiyor. Baştan itibaren söylüyoruz bütün dünya Suriye yönetimiyle ilişki kurmaya başladı. Bizim de bunu Suriye yönetimiyle konuşmamız, daha önce İdlib’de yaşadığımız ve çok sayıda maalesef şehit vermemize neden olan bir takım olayların tekerrür etmesini önlememiz gerekiyor. Hem Rusya’yla konuşmak gerekiyor, hem Suriye’yle konuşmak gerekiyor. Gerçekten bu çok sıkıntılı bir sürecin başlangıcı olabilir.

Soru- Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı olacağı iddia edildi. Bu iddialar doğru mu?
Faik ÖZTRAK- Bugün bu tartışmaların ciddiyetle uzaktan, yakından hiçbir alakası yoktur.

Soru- CHP Enis Berberoğlu’yla ilgili Meclis Başkanıyla görüşmeyi planlıyor mu?
Faik ÖZTRAK- Meclis’teki arkadaşlarımız tabi ki bu görüşmeleri gerektiği zaman, gerektiği şartlarda yapıyorlar, yapmaya da devam edecekler. Ama Enis Berberoğlu’yla ilgili TBMM Başkanının yapması gerekenleri ben buradan söyledim. Bu çünkü artık Enis Berberoğlu meselesi değildir. Bu milletvekilinin hakkı, TBMM’nin de hukuku meselesidir. Bu durumda TBMM Başkanının da çok dikkatli olması gerekir.

Soru- CHP’li Gürsel Tekin bir gazeteye verdiği demeçte partisini eleştirdi ve oy kaybettiğini söyledi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Ben baştan beri şunu ifade ediyorum, partimizin üyelerinin, partimizin milletvekillerinin kamuoyu önünde partimizi eleştirmelerini, partimiz iktidara yürürken doğru bulmam. Bu eleştirilerin yapılacağı yerler tüzüğümüzde belirtilmiştir. Yine partimizin diğer düzenlemelerinde, partimizin geleneklerinde de belirtilmiştir. Her hafta kapalı grup toplantıları yapıyoruz. Buralarda arkadaşlarımız gerçekten partiyle ilgili eleştirileri, endişeleri varsa dile getirirler, kendilerine de gerekli açıklamalar, izahatlar yapılır.

Soru- İstihdam paketinde esnek çalışma, 25 yaş altındakiler ve 50 yaş üstündekilerin kıdem tazminatı hakkının kaldırılması, 25 yaş altındaki ayda 10 günden az çalışanın SGK primlerinin eksik yatırılması ve kaçak işçi çalıştırana af getirilmesi gibi işçinin itiraz ettiği maddeler bulunuyor. Türk-İş bu maddelere tepki göstermek için 81 ilde basın açıklaması yapacak. CHP’nin bu düzenlemeye ilişkin tavrı ve yorumu nasıl?
Faik ÖZTRAK- Çok açık ifade edeyim, işçinin kazanılmış haklarını ilgilendiren, kıdem tazminatını ilgilendiren, bunların gasbına yol açacak her konunun biz karşısındayız. Sendikaların özellikle karşısında durduğu her konuda da biz sendikaların yanındayız. Burada bunu açıkça ifade edeyim. Bütün dünya şu son pandemi sürecinde çalışanlarını rahatlatmaya çalışırken, özellikle iş kayıplarının nesil kayıplarına yol açmaması için önlemler alırken burada hükümetin işçilerin kıdem tazminatlarına, kazanılmış haklarına, emekli maaşlarına göz dikmesini anlamak da kabul etmek de mümkün değildir.
Soru- Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yürüttüğü gıda israfını önleme projesine 4 milyon lira harcandığı açıklandı. Proje vatandaşlara israfla mücadele tavsiye verirken bakanlığın yüksek bir bütçesine mal olduğu ortaya çıktı. Sizin bu proje ve bu konu hakkındaki yorumunuz nedir?
Faik ÖZTRAK- Şu anda gıda israfı önlenmişe benziyor mu? Bu kadar harcama yapılmış ama gerçekten bu ülkede gıda israfını bırakın gıda güvenliği konusunda bile çok ciddi sorunlar var. Yani milletimiz artık ucuza gıdaya ulaşamıyor, sıkıntıları var. Ülkenin un ihtiyacı, buğday ihtiyacı, diğer tahıllarla ilgili olan bakliyatla ilgili olan ihtiyaçları ithalatla karşılanır hale geldi. Besici, sütçü ineğini besleyemiyor. İnekler kasaplara gitme tehlikesiyle karşı karşıya. Dolayısıyla bu bahsedilen 4 milyon TL’nin bu alanları desteklemek amacıyla kullanılması daha öncelikli olmalı.

Soru- 2002 yılından buyana baktığımız zaman 18 yılda devletin borcunun 7’ye katlandığı gözüküyor. Sizin bu katlanmayla ve bu yüksek borç artışıyla ilgili yorumunuz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- İktidar işbaşına bu AK Parti işbaşına geldiğinden buyana büyüme stratejisini dışarıdan borçlanarak ekonomiyi şişirmeye dayandırdı. Ne zamanki dışarısı artık ben ucuza para vermeyeceğim demeye başladı bu model ciddi şekilde krize girdi. Yine dışarıda bu kadar bol para varken bu hükümet bu paraları döviz kazandıracak, aldığı bu borçları ilerde ödeme imkanını verecek projelere yatırmadı betona yatırdı. Şimdi bugün bu paralar kesildiği noktadan itibaren borcun o korkunç boyutu ortaya çıkmaya başladı. Hep söylüyorum, Türkiye şuanda döviz krizi yaşıyor. İnşallah bu krizin bir borç krizine dönüşmemesi için gerekli tedbirleri alırlar.
Teşekkür ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler