11.06.2018

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, MALATYA ESNAF VE SANATKARLAR ODALARI BİRLİĞİ’Nİ ZİYARET ETTİ

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, MALATYA ESNAF VE SANATKARLAR ODALARI BİRLİĞİ’Nİ ZİYARET ETTİ (11 HAZİRAN 2018)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini (ESOB) ziyaret etti.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
Sayın Başkan, değerli esnaf kardeşlerim, Sayın Başkanı büyük bir dikkatle dinledim. Gerçekten de Malatya’ya her gelişimde sizleri ziyaret ederim, kabul edersiniz, sıcak davranırsınız, sorunlarınızı aktarırsınız, ben de büyük bir dikkatle bu sorunlarınızı dinler ve çözüm üretmeye çalışırım. Esnafın bir özelliği var, Anadolu’nun kadim kültürünü esnaf içselleştirmiştir, Ahi Evran geleneğinden gelir. Sabahın köründe dükkanını açar, etrafını temizler, devlete yük olmaz, vergisini zamanında, primini zamanında ödemeye çalışır, sıkıntısı varsa sıkıntısını arkadaşına, komşusuna bir şekliyle aktarmaya çalışır. Esnafın bizim toplumda ayrı bir önemi vardır. İlk tanıştığımız kişi esnaftır, çocuğumuzu mahallemizin bakkalına göndeririz ekmek alsın diye, ya da herhangi bir şeyi satın alsın diye. Yani hayatımızda ticaretle ilk tanıştığımız kişi esnafın kendisidir. Esnaf dünyanın bütün ülkelerinde vardır. İster gelişmiş, ister az gelişmiş olsun. Amerika’da da vardır, Japonya’da da vardır ve esnafı korumak için özel düzenlemeler getirilmiştir. Bizim anayasamızda da şöyle bir hüküm vardır, devlet esnaf ve sanatkarı koruyacak tedbirler alır.
Şimdi ben size esnaf ve sanatkarı koruyan tedbirler alıyor muyuz, almıyor muyuz bunu anlatmaya çalışacağım. Gittiğim bütün esnaf toplantılarında-sadece Malatya’yı kastetmiyorum dün Adana’daydım, öbür gün başka bir ildeydim- gittiğim her yerde, daha önce de gittiğim her yerde hep bir esnaf bakanlığından söz ederler niye bizim bir bakanlığımız yok, derdimizi anlatacak yer bulamıyoruz diye defalarca, defalarca ve yıllarca bunu söylerler. Hiçbir parti ben Esnaf Bakanlığı kuracağım demiyor, ama biz diyoruz. Kendi seçim bildirgemize koyduk, Allah’ın izniyle Muharrem İnce Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı da parlamentoda çoğunluğu sağladığında ilk yapacağımız işlerden birisi bir Esnaf Bakanlığı kurmaktır, esnafın sorununu çözmektir. Sanayicinin bakanlığı var, turizmcilerin bakanlığı var. Olmalı mı? Elbette olmalı. Ama esnaf bir köşeye atılmış vaziyette. Esnafa bakanlık gerek yok diyorlar.
Şöyle bir düşünün, son 15 yılı bir düşünün, kaç esnaf arkadaşınız iflas etti, kaçı dükkanını kapattı? Esnaf demek illa dükkan sahibi olmak demek değil tabi. Yani kamyon sahibi olan da var, servis sahibi olan da var. Esnaf dediğiniz hayatın bütün alanlarında görev yapıyor. Kimisi direksiyon sallıyor, kimisi kahvehane çalıştırıyor, kimisinin bir bakkal dükkanı var, kimisinin bir mobilya dükkanı var, hayatın her tarafında çalışıyorsunuz, üretiyorsunuz ve tutunmaya çalışıyorsunuz, geçinmek istiyorsunuz, devlete yük olmuyorsunuz, verginizi de ödüyorsunuz zamanında, Bağ-Kur priminizi de ödüyorsunuz. Bekliyorsunuz ki devlet size destek versin.
Şimdi az önce dinledim, Sayın Başkan AVM’lerden büyük alışveriş merkezlerinden şikayet etti. “Artık onlara gücümüzün yetmediğini biz anladık, şimdi bu zincir mağazalarla ilgili ne yapacaksınız” dedi. Niye gücünüz yetmiyor arkadaşlar? Ben size söyleyeyim, birlik olmadığınız için gücünüz yetmiyor. Birlik olsanız, kim AVM açıyorsa ona oy vermeyeceğim diyeceksiniz. Bitti bu kadar basit, bunu niye söylemiyorsunuz? Güce teslim olduğunuz andan itibaren kaybedersiniz. Sayın Ali Coşkun’u ben de tanırım, siz de tanırsınız, AK Partinin ilk dönem Ticaret Bakanıydı, AVM’leri sınırlamak için meclise bir kanun getirdi. Getirdi ve bakanlığından oldu. AVM lobisi onu aldı bakanlığın dışına çıkardı. Peki esnaf kardeşlerime sesleniyorum, Sayın Ali Coşkun’a sahip çıktınız mı? Niye sahip çıkmadınız? AK Partili de olabilirsiniz ama o esnafı düşünüyordu, esnafı düşündüğü için siyasetin dışına atıldı. Hepimizin oturup düşünmesi lazım, ekmek peynir gibi her tarafa yayılıyor ve hep beraber seyrediyorsunuz, şikayet ediyorsunuz, sizi ciddiye alan yok arkadaşlar. Şimdi mağazalar zinciri var, televizyonlarda izliyorsunuz zaten, 7 bin şubemiz var, 6 bin şubemiz var, bilmem kaç şubemiz var. Nerede bir mahalle varsa, nerede bir sokak varsa oraya bir tane zincir mağaza ve size diyorlar ki, devasa zincir mağazayla oturun rekabet edin. Nasıl rekabet edeceksiniz? Zincir mağazaları CHP mi kurdu, zincir mağazaları CHP mi savundu? Kuran iktidara oy verirseniz daha çok ağlarsınız. Ben doğrucu Davud’um, doğruları söylerim, söylemeye de devam edeceğim. Esnafın hakkını korurum, sadece esnaf için değil, esnafın eşi, çoluk çocuğu içinde korurum ben. Esnaf dükkanının kapatırsa ne olacak Allah aşkına, iş yerini kapatırsa ne olacak, nasıl yaşayacak bu insanlar? Türkiye’yi düşünmemiz lazım, toplumsal barışımızı sağlamamız lazım. Bir kira stopajı var başınızda, bir yer kiralıyorsunuz, vergisi var, emlak sahibinin bu vergiyi ödemesi lazım, diyor ki ben ona karışmam arkadaş dükkanı kiraladın vergiyi de sen ödeyeceksin. Hiç başka bir siyasi parti sizi bu kira stopajından kurtarmayı taahhüt etti mi? Hayır. Biz taahhüt ediyoruz, seçim bildirgemize de koyduk ve diyoruz ki, esnafı kira stopaj vergisinden kurtaracağız, bu beladan da esnaf kurtulmuş olacak. Bakın, bizim söylemlerimiz gayet açık, gayet net.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bir de sizin bilmediğiniz bazı gerçekler var, dile getirmediğiniz bazı gerçekler var. Az önce Sayın Başkan haklı olarak dedi ki, “Bu sigorta primleri çok yüksek, 500 – 600 milyon lira ödüyoruz, nasıl ödeyeceğiz, zaten doğru dürüst gelir elde edemiyoruz nasıl ödeyeceğiz” dedi. Bugün büyüme rakamları açıklandı Türkiye 7 küsur büyümüş, içinizde 7 küsur büyüyen bir esnaf var mı ben merak ediyorum, çiftçi var mı merak ediyorum, emekli var mı merak ediyorum, işçi aylığı var mı merak ediyorum. Büyüyen kim? Rantiye sınıfı. Sizi bakın diğerlerinden ayıran temel bir şey vardır sizi ve çiftçileri. Esnafı ve çiftçiyi diğerlerinden ayıran temel bir konu vardır o da şudur, memur gider çalışır sabah 8 mesai, akşam 17.30 işinden ayrılır. İşçi fabrikada çalışır 8 saat, 8 saatten fazla çalışmaz evine gelir. Esnaf öyle değil, çiftçi de öyle değil. Sizin sabahın köründe bazen dükkanınızı açarsınız, yeri gelir 12 saat çalışırsınız. Fırıncıyı düşünün, sabah ekmek satacak, gece yarısı gelecek işçiler oraya, çalışacaklar başında da patron olacak. Yeri gelir günün 12 saati çalışır. Hak ettiğiniz bir geliri elde ediyor musunuz, bir rahatınız var mı? Siz rahat tatil yapabiliyor musunuz, bayram tatiline çıkabiliyor musunuz? Bizim derdimiz bu arkadaşlar. Bu ülkede yaşayan her vatandaş huzur içinde yaşasın, huzur içinde gelir elde etsin. Biz bunun kavgasını veriyoruz. Klasik siyasetin dar eksenine vatandaş sıkıştırıldı oradan çıkarmak istiyoruz vatandaşı. İnanç üzerinden siyaset günahtır, yazıktır. Kimlik üzerinden siyaset yazıktır, günahtır, yaşam tarzı üzerinden yazıktır, günahtır. Herkesin kimliğine, herkesin inancına hepimizin saygı göstermesi lazım. Siyasetin konusu bu olur mu? Siyasetin konusu esnaf zarar ediyorsa niye zarar ediyor arkadaş, bu esnafın kar elde etmesi lazım, geçinmesi lazım, bunu yapmamız lazım. Buradan kopuyoruz.
Bakın ben size örnek vereyim, hepiniz esnafsınız bugün gidip emekliliği dolan herhangi bir Bağ-Kurlu esnaf gidip Sosyal Güvenlik Kurumuna bir dilekçe verse dese ki, en alt dilimden primlerimi ödedim ben emekli olmak istiyorum, Sayın Başkan, dilekçeyi verip emekli olduğunda alacağı emekli aylığı 840 lira. Ama 1 Ekim 2008’den önce aynı şartlarda gidip dilekçe verip emekli olsaydınız bağlanacak aylık bin 800 lira olacaktı. 2008 öncesi bin 800 lira, aradan 10 yıl geçti 2018, 840 lira. Haberiniz var mı bundan? Niye haberiniz yok arkadaşlar? Başka bir demokratik ülkede olsa kıyamet kopar, bin 800 lira aylığını sen nasıl 840 liraya indirirsin der. Bunu ne diye sattılar? “Sosyal güvenlikte reform yapıyoruz” diye sattılar. Buyurun size reform, her ay 1000 liranızı kestiler. E ne oluyor? Esnaf kardeşlerim şunu söylüyor, e olsun 840 lira da çok şükür idare ederiz, 1000 liramı alsınlar. Niye arkadaşlar? Demokratik bir ülkede olsa buna isyan edilir. Kira bedelleri mi düştü, fiyatlar mı düştü, ne düştü de sizin emekli aylığınız da düştü, enflasyon mu düştü? Hangi gerekçeyle her ay 1000 lira sizin emekli aylıklarınızdan kesinti yapıldı ve bu da reform olarak sunuldu toplumun önüne.
Sadece sizin için değil bakın, çiftçi Bağ-Kurlu o bugün gidip dilekçe verse ben emekli olmak istiyorum diye bağlanacak aylık 621 liradır. 2008 öncesi gidip başvursaydı emekli olmak istiyorum diye aynı şartlarda bin 260 lira emekli aylığı alacaktı. İnsaf denen bir şey var. Nasıl oluyor peki bana söyler misiniz emekli olan ve çalışamayan bir esnaf ayda 840 lirayla nasıl geçinecek? Formülü bulun siz. Geçiniyoruz çok iyi paradır diyorsanız gidin iktidara oy verin hiçbir tereddüdüm yok. Bununla geçinilmez diyorsanız sizin oturmanız, düşünmeniz lazım, sizin bu hale getirenin arkasından niye koşuyorsunuz, neden koşuyorsunuz? Bütün bunların hepsini samimi olarak ben size anlatmak zorundayım. Sorun benim sorunum değil bak onu da söyleyeyim, ne olacak ben milletvekiliyim, 12 – 13 bin lira para alıyorum ben, benim derdim yok ki. Ama benim derdim ne? Bu ülkede herkes geçinebilsin arkadaşlar. Herkes geçinemezse, huzur içinde geçinemezse nasıl olacak bu iş? Herkesin kazanması lazım. Çiftçi kazanacak, memur kazanacak, emekli kazanacak. Yani gelir dağılımı dediğimiz bir atmosferin olması lazım. Sizden ayda 1000 lira emekli aylıklarınızdan kesildi. Ne diye kesildi? Efendim sosyal güvenlik sisteminde açık var diye. Açığa size söyleyeyim, benim zamanımda açık 2 milyar liraydı, şimdi açık 34 milyar lira. Niye bu açık var, niye hesabını sormuyorsunuz? Meydan meydan geziyorlar, Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı diye meydan meydan gezip anlatıyorlar. Soruyorum bu 34 milyar açık nasıl çıktı? Emeklinin aylığını kestin ayda 1000 lira. Kaç emekli var düşünün, aynı şey işçilerde daha fazla. 718 lira işçi bugün gitse emekli olacak asgari ücret üzerinden. Eğer 2008 öncesi dilekçe verseydi bin 822 lira alacaktı. Bin 100 lira onun aylığından kesiyorlar. Nasıl oluyor 34 milyar lira açık çıkıyor? Prim ödeme gün sayısı 5 bin günden 7200 güne çıktı. Ödenen prim fazla, daha fazla ödüyorsun, daha geç emekli oluyorsun 65 yaş. Aylığı kestin bu açık niye çıkıyor ortaya? Bunu sizin sormaya hakkınız var, bu Sosyal Güvenlik Kurumu sizin sosyal güvenlik kurumunuz. Bilgiye dayalı söylem geliştirmek zorundasınız. Gelince buraya siyasetçi diyeceksiniz ki arkadaş Kılıçdaroğlu geldi bunu bunu söyledi, doğru mu bu? İktidarın bunun hesabını vermesi lazım, niye vermiyor bunun hesabını?
Değerli arkadaşlarım, ayrıca şu da var. Her alan büyüyor, her alan gelişiyor. Esnaf ve sanatkarın alanı da çeşitleniyor, şekilleniyor. Yeni esnaf alanları çıkıyor, daha doğrusu uğraşı alanları çıkıyor. Esnaf o alanlara da giriyor. Bu eğitim sistemiyle esnafı teknolojiyle tanıştıramıyoruz. Biz teknoloji liseleri kuracağız her tarafta, iş garantili eğitim olacak. Liseyi bitirdim işsizim, kurs alıyorsun meslek edinmek için. Ama teknoloji liseleri olursa çocuklarımız mezun olduğunda işi garanti olacak, işi hazır olacak. Bunların yapılması lazım. Çocuklar bizim çocuklarımız, evlatlar bizim evlatlarımız. Bunların hepsine sahip çıkmak zorundayız.
Bağ-Kur primleri yüksek. Evet, sadece Bağ-Kur değil, Sosyal Sigortalar da yüksek. Bakın açın OECD ülkelerine bakın, Fransa, Almanya, İngiltere hepsi var. En yüksek sosyal güvenlik primleri Türkiye’de. Biz bunu taahhüt ediyoruz 5 yıl içinde makul düzeylere indirmemiz lazım. Makul düzeye ineceksiniz ki kayıt dışı olmasın, vatandaş gelsin vergisini zamanında, primini zamanında ödesin diye. Eğer yüksek yaparsanız herkes kayıt dışına çıkar. Kayıt dışı olur bütün bunların tamamı.
Sayın Başkanım çok güzel bir cümle daha kurdu, “Her partiye eşit mesafedeyiz” diye. Doğrudur, her partiye normalde eşit mesafede olmak gerekiyor. Ama vatandaş olarak, esnaf olarak her partiye elbette eşit mesafede, ama sonuçta sizin çıkarlarınızı savunan partiye biraz kulak vermeniz lazım ya hangi parti bizim sorunlarımızı çözüyor, hangi parti bizi dinliyor, hangi parti bizim geleceğimizi yeniden ve daha güzel inşa etme konusunda bir şeyler söylüyor diye. Bunu yakalamamız lazım. Bu olmadığı takdirde yürümez. Bakın kaç tane af çıktı? Vergi affı, sosyal güvenlik affı çıkıyor her seferinde gelin yeniden yapılandıracağız. 14’mü oldu, 15 mi oldu ben de sayısını bilmiyorum. Niye çıkıyor af kanunu, hangi gerekçeyle çıkıyor? Vatandaş ödeyemiyor. Devletin şu anda sadece bütçe geliri sosyal güvenlik primlerini saymıyorum sadece bütçe geliri olarak 322 milyar lira para tahsil edemiyor. Tahsil edemeyince nereye gidiyor? Doğru Londra’ya, bize dolar verin borçlanmak istiyoruz, görevimizi yapacağız, maaş ödeyeceğiz. 322 milyar lira tahsil edemediği para. Biz ne diyoruz? Vergi ve sosyal güvenlik primini ödüyorsa düzenli, borcu yoksa o kadar bir yıl süreli sıfır faizli kredi vereceğiz. Hem dilim tahsilatı olacak, hem istihdam artacak, hem üretim artacak, hem kayıt dışı engellenmiş olacak. Hiç kimseye ceza kesmiyoruz, sadece ödüllendiriyoruz. Öbür sistemde düzenli vergi veren cezalandırılıyor, enayi yerine konuyor. Öbürü hiç vergi ödemese de, prim ödemese de nasıl olsa seneye af çıkacak diyor, o zaman öderiz diyor. Devlet dediğiniz kurum ciddi bir kurumdur, liyakat esası üzerine yükselmek zorundadır.
Peki değerli arkadaşlarım, biz bütün bu taahhütlerde bulunduğumuzda bize “Parayı nereden bulacaksınız” diyorlardı. Şu anda 1 milyon 644 bin emekli ayda bin 500 liranın altında aylık alıyor. Her gün artıyor bu sayı. Emeklilik dilekçesiyle başvuran işte 600 lira, 700 lira, 800 lira, 1000 lira ödediği primine göre emekli aylığı bağlanıyor. 1 milyon 644 bin kişi. Nasıl geçinecek bunlar? Biz bir kural getirdik seçim beyannamemize koyduk. Hiçbir emekli aylığı bin 500 liranın altında olmayacak. Aksi halde sosyal devlet olmaz. Sosyal devlet nedir? Sosyal devlet fakir fukaranın yanında olan devlettir. Sosyal devlet düşük gelirlilere kaynak aktaran devlet demektir. Onun için anayasa diyor “Sosyal devlet kuralı değiştirilemez” diye, “Teklif edilemez” diye. Kural budur sosyal devlet olmak zorundayız. “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik sosyal hukuk devletidir” diyor. Sosyal devlet şu anda yok. İnsanların sırtına binerek politika yapılmaz. Tam tersine insanların rahat olması lazım, gelir elde etmesi lazım, kazanması lazım.
Kim kazanıyor o rakamı da vereyim size değerli arkadaşlarım. Son 16 yılda mevcut hükümetlerin ödediği faiz; dışarıya ödenen faiz, 151 milyar 34 milyon dolar. Hadi 34 milyon dolarını attım 151 milyar dolar. Kime ödendi? Londra’daki bir grup adama ödendi. Kim ödedi? Sizler ödediniz, hep beraber ödedik. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi ödedik, emzik aldık vergi verdik, altına bez aldık vergi verdik, su içirdik vergi verdik, musluğu açtığında 5 çeşit vergi ödüyorsun? Bir de gelir vergisi ödüyorsunuz siz ayrıca, damga vergisi ödüyorsunuz, harç ödüyorsunuz. Nereye gidiyor? Tefecilere gidiyor 151 milyar dolar. Sonra içerde de var tefeciler tabi, oraya da faiz ödüyorlar. Onlara ne kadar ödendi? 687 milyar 124 milyon lira, eski parayla 687 katrilyon lira oraya ödendi. Sizin devlet tahviliniz var mı, sizin hazine bononuz var mı, sizin dolarlarınız var mı? Nedir Allah aşkına, nedir? Türkiye niye tefecilere teslim edildi? 16 yılda sonuçta geldiğimiz nokta şu, Türkiye tefecilere teslim edildi. Sayın Erdoğan niye Londra’ya gitti, ne işi vardı? Tefecilerle görüşmeye. Sayın Mehmet Şimşek niye gitti Londra’ya, hangi gerekçeyle gitti? Tefecilerle görüşmeye. Bürokratlar niye gidiyor oraya? Tefecilerle görüşmeye. “Bize borç para verin, yoksa ekonomiyi götüremiyoruz.” Diyor ki o da “Tamam vereceğim ama risk var sizin ekonomide; faizi yükselt, faizi yükseltmezsen ben sana dolar vermem.” Şu anda Türkiye dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan ülkelerinden birisi. Sizin geliriniz niye düşüyor? Bundan. Siz neden şikayet ediyorsunuz? Gerçeği görmeniz lazım, bundan şikayet etmeniz lazım. “Biz faize karşıyız...” Karşıysan bunu ödeme o zaman niye ödüyorsun, niye ülkeyi tefecilere teslim ettin, hangi gerekçeyle tefecilere teslim ettin? Onlar dayatıyorlar, bunlar faiz yükseltiyorlar. Sonra dönüp “Efendim bunu dış güçler yaptı.” Parayı isteyen sensin arkadaş, gidip yalvaran, yakaran sensin, bana dolar ver diyen sensin! O da diyor ki olur veririm ama benim şartlarım var diyor. Yükselt faizi ben sana dolar vereyim. Sonra bunu kalkıp içerde başka türlü satacaksınız. Olmaz, doğru değil bunlar.
Bütün esnaf kardeşlerime sesleniyorum, tamamına. Türkiye büyük bir değişim ve dönüşümü yapmak zorundadır. Sosyal devleti yeniden inşa etmek zorundadır, esnafı yaşatmak zorundadır, esnafı yaşatmazsak çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız, sosyal sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Ve hepimizin oturup düşünmesi lazım, 24’ünde sandığa gideceğiz. Benim görevim bunları hatırlatmak size. Sandığa giderken bir şeyi istiyorum, hangi partiden olursanız olun düşünün, elinizi vicdanınıza koyun ve sandığa öyle gidin. Bu memleket sıradan bir memleket değildir arkadaşlar. Suriyeliler gidin bütün güneye bakın açıyor bakkal dükkanını, açıyor mobilya dükkanını o vergi vermiyor yanındaki esnafımız vergi veriyor, nasıl olacak bu, nasıl rekabet edecek? Daha ucuza satıyor. Vergi vermiyor, sosyal güvenlik primi vermiyor rahat geçiniyor. Yanda bizim esnafımız vergi veriyor, sosyal güvenlik primi veriyor. Ve bunlar kavga ediyorlar, kavgayı engellemek için güvenlik güçleri zaman zaman araya giriyor. Bizim ülkemizde bizim vatandaşımız ikinci sınıf vatandaş olacaksa olmaz bu, ona itiraz etmemiz lazım hep beraber. Tamam, Suriyelilere itirazımız yok eyvallah geldiler, ama kardeşim yeter ya. 30 milyar dolar para harcadık. Niye harcadık, ne işimiz var Suriye’de, niye Suriye’yle kavga ediyoruz, hangi gerekçeyle kavga ediyoruz? Suriye’de yaşayan vatandaşlar bizim akrabalarımız, onların akrabaları Türkiye’de. Niye kavga ediyoruz? Biz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurmaya kararlıyız. Allah’ın izniyle Muharrem İnce Cumhurbaşkanı seçildiğinde ve parlamentoda da Millet İttifakı çoğunlukta olduğunda, Sayın Muharrem İnce’nin ilk yapacağı iş İran, Irak ve Suriye’yi ziyaret etmek olacak. Diyecek ki, “Dördümüz bu coğrafyada yaşıyoruz, hepimiz sınır komşuyuz niye bu ülkede sizin ülkenizde veya bizim ülkemizde terör var, niye Müslüman kanı akıyor burada?” Silahları kim veriyor? Bir grubuna Amerika veriyor, bir grubuna Rusya veriyor buyurun beyler birbirinizi öldürün diye. Niye izin veriyoruz buna, niye Müslüman kanı aksın, niye bizim işadamımız o bölgeye gitmesin, orada yatırım yapmasın, niye Ortadoğu’yu bir barış havzasına döndüremiyoruz? Biz bunu yapacağız. Bizim iş dünyamız gidecek bütün Ortadoğu’yu yeniden inşa edecek, hiç gidip dolar için yalvarmayacağız Türkiye’yi en kısa sürede, en geç 4 yıl içinde dolara boğacağız. Üstelik biz alın teriyle paramızı kazanacağız. Gidip yalvarıp yakarmayacağız tefecilere bize ne olursun borç para verin diye. Kendimiz üreteceğiz, kendimiz kazanacağız, alın teri dökeceğiz bütün Ortadoğu’yu yeniden inşa edeceğiz ve terör de olmayacak. Bu Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatına arzu ederse daha sonra Ürdün katılabilir, Filistin katılabilir, Mısır katılabilir ve Ortadoğu’yu tümüyle bir barış havzasına döndürmek mümkün. Biz bunu yapacağız. Biliyorum egemen güçler buna engel olmaya çalışacaklar ama biz diyeceğiz ki, 4 ülkeyiz, en büyük acıyı biz yaşıyoruz 4 ülke yaşıyor, gelin kardeşim kendi sorunumuzu kendimiz çözelim, kendi göbeğimizi kendimiz keselim. Yani illa egemen güçler mi bizim politikamızı belirleyecek? Bizim hayallerimiz büyüktür, bu hayallerle yola çıktık ve biz Türkiye’yi kendi bölgesinin yıldızı haline getirmek istiyoruz. Ortadoğu’daki aşiret reisleri bile bize kafa tutmaya başladı. İşin özeti, biz kendi memleketimizde huzur içinde yaşamak istiyoruz kavgasız, dövüşsüz, gerginlikler olmadan. O onu dedi, bu bunu dedi demeden. Neyi nasıl yapacağımızı bilmemiz lazım.
Bir rakam daha vereyim sözlerime son vereceğim. “Para yok, para yok” diyorlar ya, bakın 1923 – 2002, 79 yılda gelen bütün hükümetlerin bütçeden harcadığı para 713 milyar dolar. Keban Barajı yapılmış, Karakaya Barajı yapılmış, Atatürk Barajı yapılmış, Sümerbanklar, Etibanklar yapılmış, Kayseri’de uçak fabrikasının temeli atılmış, 1940’larda Türkiye uçak ihraç eden ülke olmuş, Marmara depremi oldu 35 bin kişi hayatını kaybetti, Kıbrıs Çıkarması oldu, Fiskobirlik’ti, Antbirlik’ti bunlar kuruldu, Telekom kuruldu. Bütün bunların hepsi için harcanan para 713 milyar dolar 79 yılda. Son 14 yılda harcanan para 2003 – 2017, 2 trilyon 94 milyar dolar. 713 milyar dolar – 2 trilyon 94 milyar dolar. Elinizi vicdanınıza koyun şöyle bir düşünün 2 trilyon nereye gitti arkadaş? Karakaya Barajı mı yaptın, Atatürk Barajı gibi devasa bir baraj mı yaptın, Keban Barajı gibi bir baraj mı yaptın, Telekom gibi devasa bir şirket mi yaptın, ne yaptın 2 trilyon dolarla? Köprü yaptık deseler doğru değil. Çünkü köprüyü müteahhide yaptırdılar, parasını üstünden geçenler verecek. Eğer limit dolmamışsa bütçeden para ödenecek o kadar. Hazineden çıkan bir para yok ki inşaat sırasında. Peki, nereye gitti 2 trilyon 94 milyar dolar? Bakın ben size 10 milyon dolardan söz etmiyorum, 100 milyon dolardan söz etmiyorum, 100 milyar dolardan söz etmiyorum ben size 2 trilyon dolardan söz ediyorum. Nereye gitti bu para? Eğer 2 trilyon 94 milyar dolarla fabrika kurulsaydı, Türkiye üretebilseydi emin olun fabrika kuracak bir karış arazi bile kalmazdı. Bu rakamları soruyorum nereye gitti bu? Tık yok.
Bakın seçim meydanlarında konuşuyor Sayın Erdoğan, güzel konuşabilir, o da aday elbette hiç itirazımız da yok. Ama neden hiç ekonomiden söz etmiyor? Neden gelince ekonomide şunu yapacağım bunu yapacağım demiyor, niye söylemiyor, hangi gerekçeyle söylemiyor? Siyasette ufku dolanlar ülkeyi sağlıklı yönetemezler nokta. İşin özeti budur.
Ve ben yine sizlere bir siyasetçi olarak, yıllarını devlette çalışarak, eski bir bürokrat olarak her kuruşun hesabını vermenin namuslu siyasetin gereği olduğunu düşünerek bir şey söylemek istiyorum. Sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Türkiye bu krizi aşmak zorundadır. Türkiye yeni bir değişim ve dönüşümü sağlamak zorundadır.
Hepinize en içten teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler