12.04.2021

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, SİNOP MUHTAR BULUŞMASINDA YAPTIĞI KONUŞTU (08 NİSAN 2021)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sinop'ta muhtarlarla biraraya gelerek sorunlarını dinledi. Kültür Merkezi'nden düzenlenen toplantının ilk bölümünde muhtarların sorunlarını dinleyerek not alan Kılıçdaroğlu, ikinci bölümde soruları yanıtladı.  Genel Başkan Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi: Efendim hepinize yürekten teşekkür ederim. Diyorum ya yeni bir siyaset anlayışını getirmek istiyoruz. Siz soracaksınız ben cevap vereceğim. Neden siz soracaksınız? Türkiye’yi yönetecek kişiyi siz seçiyorsunuz ben değil. Beraber seçiyoruz. İşçisi, köylüsü, memuru, emeklisi, muhtarı hep beraber Türkiye’yi yönetecek olan kişiyi beraber seçiyoruz. O zaman Türkiye’yi yönetecek olan kişinin halkıyla yan yana, karşı karşıya gelmesi lazım, oturup konuşması lazım. Arkadaş bana anlat bu sorun nasıl çözülür bende ona anlatıyım. O nedenle bunu yapacak kişi Türkiye’de çok azdır. Bunun yapacak kişinin bir özgüveninin olması lazım. Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yoktur demesi lazım ve nasıl sorunları çözeceğini de anlatması lazım.


Devlette 27,5 yıl hizmet ettim. Herkes beni SSK Genel Müdürü olarak bilir. Oysa en az yaptığım görev süresi odur. Maliye Bakanlığında, asıl çalıştığım alan Maliye Bakanlığı. Maliye Bakanlığında vergi nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır, harcamalar nasıl yapılır, hangi kuruma ne kadar para tahsis edilir, tahsis edilen ödenekler nasıl harcanır, nasıl harcandı bütün hayatım bunlarla geçti. Devlette dediğiniz zaten budur. Hepiniz vergi ödersiniz, paranın nereye harcandığını bütçe belirler yani TBMM belirler. Altyapısı nerede oluşur? Altyapısı Hazine ve Maliye Bakanlığında oluşur. Bütün bakanlıklardan görüş alınır, planlamadan görüş alınır sonunda bir kanun teklifi hazırlanır, adına bütçe kanunu diyoruz gelir ve mecliste görüşülür. Siyasi tercihin belirlendiği yer TBMM’dir.
Şimdi pek çok soru geldi o sorulara da kısaca, bazıları genel sorular, bazıları özel sorular hepsini büyük bir samimiyetle cevaplandıracağım. Şimdi önce bu köylerde yapılan binalar, oğlumuz var, kızımız var, damadımız var, gelinimiz var bina yaptık parsel efendim ikinci çocuğum var, üçüncü çocuğum var üç katlı yapıyım, iki katlı yapıyım bunlar burada kalsınlar. Yapmasak şehre gidecekler. Diyorlar ki kırsal boşaldı nasıl olacak bu iş? Bu iş bir kanun sorunu, yani bir siyasi tercih olayı. İktidar derse ki yapın yaparsınız, kanun evet yaparsınız. Biz buna hazırız. Planlama olsun. Elbette planlama olacak. Planlama oldu diye herkes tek katlı olacak diye bir kural yok. İki katlıda olur, üç katlıda olur, dört katlıda olur. Bütün mesele planlamaysa o köyde planlama nasıl olmalı, altyapısı nasıl olmalı, suyu nasıl olmalı, suyu nereden gelmeli, çöpü nasıl toplanmalı bütün bunların hepsi yapılırsa planlamada olur. Yani şehirde planlama oluyor da köyde niye olmuyor. Köyde planlamanın sağlıklı olması için ne olması lazım? Muhtarın yetkili olması lazım. Muhtar yetkili değilse, muhtarın sözü dinlenmiyorsa, muhtarın getirdiği eleştiriler dinlenmiyorsa orada sorun çözülmez neden? Çünkü sorunu yaşayan kim? Muhtar. Vatandaş derdini kime anlatıyor? Muhtara anlatıyor. Belediye Başkanına gitseniz Belediye Başkanı diyecek ki, bizim Belediye Başkanımızda burada, orası benim görev alanımın dışında diyecek. Ben Büyükşehir Belediye Başkanı değilim ki sizin köyünüzle ilgileneyim. Müdahale etsem valilik diyecek ki bir dakika nasıl müdahale ettin. İçişleri Bakanlığı derhal müfettiş gönderecek sen nasıl oraya müdahale edersin. Senin görevin ille sınırlı diyecek, beldeyle, merkez ilçeyle sınırlı diyecek. O zaman yapılması gereken ne? Muhtarın bu konuda yetkilendirilmesi lazım. Muhtar her şeyi bilir mi? Hayır her şeyi bilmez. Planlama nedir bilir mi? Belki bilmez mühendis değil çünkü. Mühendis olan belki bilir. O zaman ne olacak? Sizin söylediğiniz gibi devletin yani merkez yönetimin bir birimi olacak nerede? Valilikte olabilir. Valilikle belediye beraber yapabilirler. Planlama nasıl olacak? Gelinir, muhtar çağırılır arkadaş şu köye nasıl bir planlama yapalım oturulur planlaması yapılır. Evlerin planlanması dahil muhtara teslim edilir arkadaş götür ev sahiplerine dağıt ihtiyaç böyle bu ihtiyaç çerçevesinde biz bu sorunu çözeceğiz. Akla uygun mu? Akla uygun. Mantığa uygun mu? Mantığa uygun. Devletin geleneğine uygun mu? Devletin geleneğine uygun. Bu işte zarar eden kim? Hiç kimse zarar etmiyor. Bu işten kim faydalanıyor? O köyde yaşayan herkes faydalanıyor. Peki bunu yapmak için alim olmaya mı gerek var? Hayır alim olmaya gerek yok. Neye gerek var? Önce liyakate gerek var. Sonra? Devleti tanımaya gerek var. Sonra? Milletin sorununu çözme ihtiyacı var. Bunu hissedeceksiniz.
Bana her zaman Kemal Abi diyebilirsin. Bay Kemal de diyebilirsin hiçbir endişem yok neden? Bu kardeşiniz bu ülkenin sorunlarını çözmeye talip. Çözeceğim. Kim ne derse desin bu ülkenin çözülmeyecek hiçbir sorunu yoktur yeter ki akıl olsun. Efendim paramız yok. Para var efendim niye paramız yok? Bir ayda 128 milyar dolar nereye gitti? 128 milyar dolarla bütün köylerin altyapı dahil bütün sorunları çözülürdü. Nereye gitti bu para biliyor musunuz? Hayır. Bende bilmiyorum. Sormak isteyen Merkez Bankası Başkanı, araştırmak isteyen Merkez Bankası Başkanı da görevden alındı sen bunu nasıl araştırırsın diye. Kime ait 128 milyar dolar? Tüyü bitmemiş yetimin parasıdır o para. Hepimizin parasıdır. Merkez Bankası devletin bankasıdır. Orada 128 milyar dolar para vardı bir haftada eridi gitti kim aldı? Herhalde muhtarlar aldı. Kim aldı Allah aşkına bu parayı? Esnafa soruyorum yok efendim diyor dalga mı geçiyorsunuz. Emekliye soruyorum dalga mı geçiyorsunuz ne 128 milyar doları 1 dolar bile almadık. Memura soruyorum hayır, işçiye soruyorum hayır, işsize soruyorum hayır, sanayiciye soruyorum yok efendim diyor. Kim aldı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmayanlar ülkenin büyümesine katkıda bulanamazlar. Bakın bir daha söylüyorum, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunamayanlar ülkenin kalkınmasına katkıda bulunamazlar. Her bir vatandaşımız için geçerlidir bu ister muhtar ister çöpten kağıt toplayan vatandaş. Önce burada anlaşacağız. Burada anlaşırsak bütün sorunları çözeriz değerli arkadaşlarım.
Şimdi iki arkadaşımız sordu HDP’yle neden beraber bir arada falan. Arkadaşlar, bizim bir ittifakımız vardı adı millet ittifakı. 4 parti var orada. İYİ Parti var, Demokrat Parti var, Saadet Partisi var, Cumhuriyet Halk Partisi var. Bizim ittifakımız bu. Yerel yönetimlerde bir ittifak olmadı çünkü yerel yönetimlerde ittifak için özel bir düzenleme yapılmadı. HDP ayrı parti, biz ayrı partiyiz. Biz hiçbir zaman HDP’yle beraber biz bir parti olduk demedik. Ama bizim bir özelliğimiz var, tarihin bize yüklediği bir özellik var. Biz zulmün karşısında susmayız, haksızlık karşısında susmayız. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Eğer Sevgili Peygamberimiz bunu söylemişse haksızlık karşısında susmayız. Beni sevmeyen bir arkadaşım diyelim, hayatında CHP’ye hiç oy vermemiş bir kişi haksızlık yapıldığında ben sesimi çıkarmazsam Allah aşkına ben insan niteliğini kazanmış olur muyum? Bakınız, seçimlerde zorla istifa ettirilen Melih Gökçek’in hakkını ben savundum. Melih Gökçek bizim CHP’li mi? Hayır. Hayatında CHP’ye oy verdi mi? Hayır. Ama hakkını savunduk. Milletin seçtiği kişiyi zorla sen istifa ettiremezsin. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partiliydi. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partiliydi. İtiraz eden kim? Benim. Millet seçtiyse milletin hakkına saygı göstereceksiniz.
Şimdi Kürt kökenli vatandaşlarımız, arkadaşlar, bizim ülkemizde kimliği ne olursa olsun, bakın kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun ve yaşam tarzı ne olursa olsun herkesin inancına, kimliğine ve yaşam tarzına saygı göstereceksiniz. Siz anne babanızı seçme hakkına sahip misiniz? Yok. O zaman benim kimliğimi niye sorguluyorsunuz, ne yapıyım ben yani? Benim inancım herkes bir değerin içinde doğar. Herkesin bir inancı var. Onun inancına benim görevim ne? Saygı göstermek onun inancına. Onun yaşam tarzına saygı göstermek. Bakın siyaset kimlikler üzerinden yapılmaz, inanç üzerinden yapılmaz, yaşam tarzı üzerinden yapılmaz. Bu üç alan toplumu bölmek için egemen güçlerin Türkiye’ye soktuğu bir olaydır. Sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapılır. Nedir sosyal kimlikler? Muhtarlar bir sosyal kimliktir, emekliler bir sosyal kimliktir, işçiler bir sosyal kimliktir, memurlar bir sosyal kimliktir, apartman görevlileri bir sosyal kimliktir. Sosyal kimlikler üzerinden siyaset olunca ne olur? Muhtarlar dediğimiz zaman her siyasi görüşten muhtarımız var. Muhtarların sorunları dediğiniz zaman ayrım yapmıyorsunuz A partili, B partili, C partili diye. Muhtarların sorunlarını çözüyorsunuz. Apartman görevlisi dediğiniz zaman apartman görevlilerinin sorununu çözüyorsunuz. İşsiz dediğiniz zaman işsizlerin sorununu çözüyorsunuz. Türkiye’de siyaset yanlış bir mecrada gidiyor düzeltmek için uğraşıyoruz biz. Kürt AK Partiye oy verdiği zaman hiçbir sorun yok, CHP’ye oy verdiği zaman vay efendim bunlar PKK’lı. Olmaz arkadaşlar. Bu tür ayrımlar olmaz. Bizim bir ölçümüz var, Cumhuriyet Halk Partisinin bir ölçüsü var. Nedir ölçü? Bayrağıyla ve vatanıyla sorunu olmayan herkesin başımızın üstünde yeri var herkesin. Kızıyorlar HDP’ye, HDP’li Meclis Başkanvekili var oturuyor kürsüye meclisi yönetiyor. Hepimiz el kaldırıyoruz efendim bana söz verir misin diye. O izin verirse çıkıp kürsüde konuşuluyor hangi partiden olursa olsun. Dolayısıyla küçük şeylerden, ufak şeylerden, birbirimizi kıracak şeylerden, kimlik üzerinden siyaset yapmayalım. O bir toplumu ayrıştırmak, bölmek ve kavga çıkartmak için yaratılan bir olaydır. Herkesin kimliğine saygı duyalım herkesin, herkesin inancına saygı duyalım. Bunu yaptığımız zaman Türkiye’yi büyütürüz, birliği ve bütünlüğü sağlamış oluruz. Bizim düşüncemiz bu konuda budur.
Orman köylüleri. Buranın çok zengin bir orman kaynağı olduğunu biliyorum. Olağanüstü güzel bir coğrafyası var. Sadece coğrafyası mı Sinop’un olağanüstü bir tarihi var, görkemli bir tarihi var. Sadece tarihi mi olağanüstü güzel bir denizi var ve olağanüstü güzel insanları var. Bu güzel coğrafyada orman köylüleri Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ve hala içinde bulunduğumuz süre içinde en yoksul kesimdir. En yoksul orman köylüleri. En yoksul kesimdir. Orman Genel Müdürlüğü çalıştırır insanları orman köylülerini. Onları işveren kabul eder. Ağaç keseceksin, orman köylüsü ağaç kesecek işveren kabul ediyorsunuz o çalışan işçi. Çalıştıracaksın sigortasını yatıracaksın ve ondan sonrada ona parasını ödeyeceksin. Doğrusu budur. Vahidi fiyat uygulaması. Ne yaptılar? Geçen sene ödenecek paradan daha düşük bir para sözde zam yapmışlar daha düşük bayilik alıyor daha doğrusu daha düşük bir gelir alıyor. Neyin fiyatı düştü ki siz bu insanların aldığı üç beş kuruşu da düşürdünüz. Bunlar doğru değil. Biliyoruz bütün bunları. Bakın bunları dile getiren tek kişi benim. Bunları dile getiririm, meclisin kürsüsünden dile getiririm, genel kurulda dile getiririm. Sizin hemşerinizdir burada milletvekilimiz Engin Altay Bey, söyleriz grup başkanvekili olarak bu olayı indirin genel kurala meclis genel kuruluna meclis genel kurulundaki bütün partiler konuşsun o konuda. Vereceğiz, size de haber vereceğiz mecliste görüşülüyor bakın bakalım partiler ne söylüyor. Bakın bakalım partiler evet mi diyor, hayır mı diyor? Kimler evet, kimler hayır diyor size söyleyeceğiz. Burada aldığım sorunların büyük bir kısmını genel kurulda tartışma konusu yapacağız hiç endişe etmeyin.
Su olayları; su kaynağı azaldı. Ormanı keserseniz su gider. Genç ağaçlar kesiliyor bir arkadaşımız söyledi. Niçin? Ağaçta canlı değil mi arkadaşlar? Allah’ın yarattığı kainata herkesin saygı duyması lazım. Bizim dışımızda da canlılar var sadece insanoğlu yok ki. Arılar olmasa insanlığın nesli tükenecek. Her canlıya saygı göstermek zorundasınız ağaca da saygı göstermek zorundasınız. Yaşlı ağaç kesilir yerine genç bir fidan dikersiniz. Genç ağaçları kesmek doğru değildir. Eko sistem dediğimiz dünyada kabul edilen bir olay var. Bizden sonraki çocuklarımıza da güzel bir dünya bırakmak zorundayız. O çocuklarında ağaç görme hakkı var, kuş görme hakkı var, kurdun, kuşunda bu coğrafyada, bu dünyada hakkı var, hukuku var. Adalet dediğiniz sadece insanlar için geçerli olan bir kavram değildir kainat için geçerli bir kavramdır. Bütün canlılar için geçerli olan bir kavramdır. Denizdeki balığında hakkı ve hukuku vardır. Haddinden fazla yakalarsanız bir süre sonra deniz size balıkta vermez. O nedenle adalet kavramı değerlidir.
Değerli arkadaşlarım, internet sorunumuz var. 2 milyon 750 bin çocuğun internete erişme imkanı yok. Türkiye genelinde 2 milyon 750 bin çocuğun internete ulaşma şansı yok. Sanmayın ki bu sadece sizin köylerde. İstanbul’da bazı semtlerde bile ulaşamıyorlar. Peki size bir soru. Rahmetli Turgut Özal’ın yaptığı en büyük yatırımlardan birisi Türk Telekom’du. Bütün dijital altyapımızı, iletişim altyapımızı çok iyi bir şekilde planladı ve uygulamaya koydu. Cep telefonları, telefonlar, şunlar bunlar her şeyimiz oldu. Türk Telekom’un görevlerinden biriside Türkiye’nin bütün coğrafyasına interneti ulaştırmaktı. Ne yaptılar? Türk Telekom’u sattılar kaça? 6,5 milyar dolara sattılar kime? Hariri ailesine verdiler. Ne yaptık? Hep beraber alkışladık özelleştirdik ne kadar güzel 6,5 milyar dolar geldi diye. Gittik oyumuzu da verdik aman ne kadar iyi yaptın her şeyi özelleştirdin. Sonra ne oldu? Hariri ailesi 6,5 milyar doları Türk bankalarından kredi aldı götürdü devlete verdi yani şu cepten aldı şu cebe koydu Türk Telekom’u aldı. Gelirini aldı, mallarını sattı, bakır kablolarını sattı bankalara borcu ödemeye gelince ben ödemiyorum dedi. Zararı kim çekti? İşte sizler. İnternet altyapısını yapacaktı yaptı mı? Yapmıyorum dedi. Peki ne yaptınız Allah aşkına? Ben bağırdım, arkadaşlarım bağırdılar, ya bu yanlıştır dediler, devlet soyuldu dediler, 6,5 milyar doları benim bankamdan aldı o parayı da ödemedi bütün karı aldı malvarlıklarını sattı devlet soyuldu benim dışımda bağıran olmadı neden? Benim sorumluluğum var. Arkadaşlar sizin sorumluluğunuz yok mu? Sizin de sorumluluğunuz var. Hani deseniz ki, Ey Kılıçdaroğlu sen bunu niye zamanında anlatmadın. Defalarca anlattım ama herkes kulaklarını kapatıyordu.
Başka bir olay değerli arkadaşlarım. Hayvancılıkla ilgili köyleri cazip hale getirmek. Köyler nasıl cazip hale gelir, köyde yaşayan insan kentteki sosyal ihtiyaçları köyde de karşılanırsa yani televizyonu, buzdolabı, yolu, altyapısı, elektriği, interneti olursa köyde kalır niye kalmasın yani. Şehrin gürültüsündense köyde kalır. Altyapı yok, internet yok, doğru dürüst televizyon çekmiyor adam dünyayı görüyor ben bu köyde niye yaşıyorum diyor. Ektiğinin de karşılığını alamıyor zarar ediyor ben köyde niye duruyum. Yaşlılar kaldı köyde gençler köyde yok. Gençler köyde niye dursun. Gençlerin köyde durması için devleti yöneten insanların o gençler o köyde nasıl kalmalı diye oturup düşünmesi lazım. İyi ya bu gençler bu köyde nasıl kalacak sorması lazım en azından köyde yaşayan gençlere. Bak internet getirdim sana internet kullan, bak arada bir sinema geliyor onu kullanacaksın, bak altyapıyı yaptım, bak ne ekiyorsan, üretiyorsan karşılığını alıyorsun. Köye geldiğin zaman köyden çıkıp da şehre geldiğin zaman krallar gibi geliyorsun, düğününü krallar gibi yapıyorsun, kimseye el avuç açmıyorsun köyde yaşayabilirsin. Böyle bir politika oldu mu? Hayır. En çok oyu nereden aldı bunu yapanlar? Köylerden aldı. Ne kadar yoksul yarattıysa o kadar fazla oy aldı. Kabahat kimde? Kabahat bizde sizde değil. Bakın gayet açık söylüyorum samimi söyleyeceğim dedim kabahat bizde sizde değil. Niye kabahat bizde? Kardeşim Ankara’da oturursun, bir sürü laf edersin gitmezsin vatandaşa dokunmazsın, derdini dinlemezsin, kahvesine gitmezsin, çayını kahvesini içmezsin, oturursun bir sürü tumturaklı laf edersin ondan sonra efendim vatandaş bize niye oy vermedi? Vermez git konuş kardeşim git konuş, derdini anlat. Sadece sorunu değil nasıl çözüleceğini de anlat.
Bakın şunu söyleyeyim, Osman Kardeşim önce şunu söyleyeyim, son 10 yılda Cumhuriyet Halk Partisindeki değişim Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihindeki en büyük değişimlerden birisidir. Eskiden derlerdi ki efendim CHP hep eleştirir. Hayır efendim. Şimdi eleştiriyoruz eleştirilmesi gereken konuyu ama nasıl çözüleceğini de anlatıyoruz. 2018’de ekonomik kriz daha kapıdaydı 2018 Ağustos’unda. İstanbul’da basın toplantısı yaptım 13 madde halinde bu ekonomik kriz geliyor bakın önlem alın dedim hiç iktidarı eleştirmedim. Dedim ki, şunları yapmak zorundasınız 2018. 2019, 2020, 2021 bir şey yapmadılar ve bugünkü noktaya geldik. Hala bir şey yapmazlarsa daha kötüye gideceğiz. Faturayı sizler ödeyeceksiniz ben değil. Ben ne olacak milletvekili aylığı alıyorum zaten geçiniyoruz benle hanım beraber Ayvaz Köroğlu zaten biz idare ediyoruz. Çiftçi, emekli, işsiz? 10 milyon 750 bin işsizimiz var. Ne olacak bunlar? Üniversiteyi bitirmiş işsiz, mühendis olmuş işsiz, veteriner işsiz, ziraat mühendisi işsiz ne olacak? Ben düşüneceğim sizlerde düşüneceksiniz.
Sadık Bey, dertliyim beni arayın dediniz. Telefonunuzu verin arayacağım. Herkesi arayacağım hiç kimse endişe etmesin. Beni arayan herkese dönüyorum zaten arayacağız.
Efendim çiftçimiz kan ağlıyor işte beş ster, on ster odun vs. falan. Bunların tamamını biliyorum arkadaşlar. Bunların tamamı çözülür. Bütün mesele hakça devleti yönetmektir hakça. Siyaset cebini düşünürse, ben nasıl köşeyi dönerim diye düşünürse, vatandaştan topladığı verginin bir kısmını cebine atar kalan kısmını da yandaşlara verirse bu sorunlar çözülmez. Bu sorunların çözümü ahlaklı bir siyasetten geçer. Bunu yaparsanız sorunu çözersiniz.
Efendim iktidar olursanız diyor sorunları nasıl çözeceksiniz, tarım konusundaki politikanız nedir? 2006 yılında meclisten bir kanun geçti adı tarım kanunu onun 21.maddesi var. 21.madde aynen şöyle söyler, devlet her yıl bütçesinin en az yüzde 1’ini Gayrisafi Milli Hasılanın en az yani milli gelirinin en az yüzde 1’ini her yıl çiftçiye vermek zorundadır. Hibe diyorsunuz ya kanun emrediyor zaten. Vermek zorundadır diyor en az yüzde 1’ini. Milli gelirin yüzde 1’ini en az vermek zorundadır. Meclis kanun çıkarmış. Ama devleti yönetenler diyorlar ki ben kanuna uymam. Vermiyor bu parayı size. Peki çiftçi kardeşlerimiz sordu mu ya arkadaş kanun çıkmış bu benim hakkım benim hakkımı bana niye teslim etmiyorsun. Ziraat odalarına dedim niye dava açmıyorsunuz? Dava açın hakkınızı isteyin. Kimse korkudan dava açamıyor ya başım belaya girerse, ya beni de bir sabaha karşı tutuklarlarsa, ya kapıma polis dayanırsa, ya beni yere yatırır ellerime kelepçe takar götürürlerse. Kanunun verdiği hakkı bile insanlar korkularından isteyemiyorlar. Kanun bu hakkı vermiş zaten en az yüzde 1’i… Bakın en az diyor. Yüzde 2’de olabilir. Ama en az yüzde 1 vereceksin diyor. Verilir diyor verilebilir değil. Arkadaşlarınız arasında hukukçu varsa sorun emredici hükümdür verilir. Verilebilir emredici değildir ister verir ister vermez. Ama verilir diyor kanun. Verilirse en az yüzde 1’ini vereceksin. Bunlar olmadı.
Efendim yollarımız çok kötü. Özellikle diyelim ki CHP’li köyler varsa onların yolu daha da kötü. Ne dedik, siyaset ne üzerine yapılır? Sosyal kimlikler üzerinden yapılır. Köylülükte bir sosyal kimliktir. Kardeşim köyde yaşıyor diye A partisine oy verdi, B partisine oy vermedi o köyü cezalandıralım, bunu ödüllendirelim olur mu? Devlet adaletle yönetilmeyecek miydi? Hz. Ali devletin dini adalettir demiyor muydu? Adaleti, güzel ahlakı temsil etmek üzere ben görevlendirildim demiyor muydu Sevgili Peygamberimiz. Peki nedir bu ayrıcalık? Nedir bu vatandaşlar arası ayrıcalık yapmak? Olur A partisine verir, öbür gün B partisine verir, öbür gün C partisine verir. Sorun varsa sorunu çözeceksiniz.
Şimdi menfezlerin az olmasından şikayet ettiniz vs. yollar dolayasıyla keresteyi çekiyoruz dolayısıyla buradan sorun çıkıyor diye bir sürü sorun var. 1984’te elektrik direkleri dikildi, elektriklerimiz kesiliyor yapı yapılmadı. Özelleştirdiler. Siz şikayet edecek adam bulamayacaksınız. Eskiden devlet yapıyordu bunu bizde söylüyorduk devlete ya kardeşim bunu niye yapmıyorsun. Vermiş özel sektöre ister yapar, ister yapmaz. Bağıran kim? Bağıran sizsiniz. Peki özelleştirildiği zaman ya bunu özelleştirmeyin bu elektrik insanı bir olay dediniz mi? Demediniz. En azından şimdi söyleyin. Söylemek sizin hakkınız. 21.yüzyılda bir evde elektrik olmaması ne demek Allah aşkına ortaçağda mı yaşıyoruz biz? Elektrik olacak ki buzdolabı olsun, elektrik olacak ki çamaşır makinası olsun, elektrik olacak ki televizyon olsun, elektrik olacak ki internet olsun. Elektrik artık bir insan hakkıdır. Su gibi bir insan hakkıdır bunun olması lazım.
Değerli arkadaşlarım, tarımda hibelerden söz ettiniz. Hibe değil hak, sizin hakkınız. Hakkı teslim etmiş? TBMM çıkardığı bir kanunla sizin hakkınızı teslim etmiş. Milli gelirin en az yüzde 1’i oranında çiftçiye para verilir diyor. Destek verilir diyor.
Efendim imarlı yapı için 20 bin lira söyledim planlanması lazım o konuda açıklama yaptım. Engin Altay arkadaşımıza söylediler o görüşecek sizinle hiç endişe etmeyin.
Köylünün yanına gideceksiniz diye söyledi. Haklısınız az önce söyledim zaten. Burada haklısınız evet gidip görüşmek zorundayız. Efendim bir arkadaşımız söyledi bize özel kalem müdürü değil bekçi lazım. Yardımcı personel. Özel kalem müdürü de yardımcı personel. Şimdi bunu ayırmamız lazım. Eğer bir mahallede siz bir vilayetten büyük bir nüfusa muhtarlık yapıyorsanız orada personel sayısının birden fazla olması lazım. Köyde yapıyorsanız evet muhtara bağlı bir bekçide olabilir. Yerine göre bunlar yapılacak birden bire değil, herkese aynı değil. Çünkü herkes aynı şartlarda değil. Ama ben muhtarlara birer yardımcı eleman verilecek dediğim zaman itiraz ediyorlar. Niye itiraz ediyorlar? Belediye Başkanının var, milletvekilinin var, valinin, kaymakamın var, bakanların var, cumhurbaşkanının var. Onları seçen millet sizi seçmiyor mu, onlara verilen hak sizin kendi konumunuza göre size niye verilmesin? Siz dükkanı kapattığınız zaman ne oluyor? Mahallenin muhtarını düşünün, dükkanı kapattın yani muhtarlığı kapattın vatandaş size ulaşamaz cep telefonu yoksa. Ama orada bir tane görevli olsa ne olur? Siz maaş aldığınızı sanıyorsunuz, size ödenek veriyorlar maaş değil. Buyurun izin alın bakın göreceksiniz nasıl kesildiğini. Belediye Başkanınınki kesiliyor mu? Kesilmiyor. Milletvekili kesilmiyor. Bakanın kesilmiyor. Cumhurbaşkanının kesilmiyor. Aynı milletin seçtiği muhtarın ödeneği kesiliyor. Niye kesiliyor? Muhtarın hakkı yok mu yani? Ben bunu söylediğim zaman koro halinde itiraz ediyorlar. Ben muhtarları niye seviyorum, neden muhtarlık kurumu güçlü olsun diyorum? Demokrasiye inandığım için. Demokrasinin temel taşı diyor evet temel taşı. Niye temel taşı? Gelirken Ankara’dan yol üstünde gelirken gördük değerli arkadaşlarım, oradan geçtik. Daha öncede siyasetçi olarak geçmiştim Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi sarımsağıyla meşhur. Şimdi Çin’den getiriyoruz sarımsağı. 1833 yılında ilk muhtarlık seçimi orada yapılmıştır. 1833 yılında milletvekili seçimi değil, bakan seçimi değil, cumhurbaşkanı seçimi değil ilk seçim 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimidir. O nedenle muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Muhtar güçlü olunca demokrasi güçlü oluyor. Muhtar güçlü olunca ne oluyor? Vatandaş doğrudan doğruya gelip derdini size anlatır. Bir mahallede veya bir köyde en fakir aile kimdir bunu en iyi kim bilir? Ankara’da oturan mı, İstanbul’da oturan mı, Sinop’ta oturan mı? Hayır efendim, en iyi o mahallenin veya o köyün muhtarı bilir kim fakirdir kim zengindir. Peki sosyal yardımları niye muhtarlar aracılığıyla dağıtmıyoruz? Niye sosyal yardımları veriyoruz bizim partililer dağıtsın. Niye bizim partililer bizim partililere versin. Diğerleri? Bizim partili değilse gelip partiye üye olmamışsa ona sosyal yardım vermeyeceğiz. O insan değil mi, bu memlekette yaşamıyor mu, onun da hakkı hukuku yok mu? Uymuyoruz. Doğruları söylemeye devam edeceğiz. Benim öyle siyasi büyük hırslarım hiç olmadı ve olmayacakta, olmazda zaten. İnsanları ezeyim yerimde kalayım. Hakkını, hukukunu alıyım yerimde kalayım. Cebimi doldurayım ne olursa olsun. Bu anlayışla devlet yönetilmez. Muhtarı güçlü kıldığınız zaman vatandaş en rahat muhtara ulaşır. Muhtara sadece yardımcı bir eleman değil, muhtara ayrıca bütçede vereceğiz. Her muhtarlığın bir bütçesi olacak. Muhtar var mahallede doğru. Elektrik parası ödüyor, doğalgaz parası ödüyor. Neyle ödüyor? Belediye binasının elektriğini, doğalgazını belediye başkanı cebinden mi ödüyor? Yok. Ama siz cebinizden ödüyorsunuz. Peki o belediye başkanını seçen halk sizi de seçmedi mi kardeşim. Sizi de seçti. Niye sizin bütçeniz olmasın? Bütçe demek aynı zamanda denetlenebilir olmak demektir. Bütçeyi verdik istediğiniz gibi harcayamazsınız kuralları olacak onun. Fakire, fukaraya veya acil ihtiyaca göre o bütçe harcanacak. Ne dedim? 27,5 yılımın 27 yılını ben devlette bütçe nasıl yapılır, para nasıl toplanır, nasıl harcanır buna harcadım 27 yılımı. O nedenle bütün bunlar tamamı olabilir hepsini.
Bakın, birleşik oy pusulası sizde yok. Niye yok sizde, muhtarın niye birleşik oy pusulası yok? Giriyorsun kabine oy kullanacaksın, milletvekili var, belediye başkanı var muhtar küçük bir kağıda yazılmış, rakibi olanda onun kağıdı alıp cebine koyuyor. İçeri girdiğiniz zaman onu da bulamıyorsunuz. Seçim sizin de hakkınız değil mi? Birleşik oy pusulası sizin de hakkınız değil mi? Bunun bir maliyeti var mı? Hiçbir maliyeti yok. Sıfır maliyet. Peki niye muhtara bu önemi vermiyorlar? Bunu dillendiren kim? Bu hakkın teslim edilmesi gerekir diyen kim? Bu kardeşiniz yani Bay Kemal. Hakkını hukuku savunacağım, savunmak zorundayım.
Değerli arkadaşlarım, sizinle belediyenin işbirliği yapması kanuna göre yasak biliyor musunuz? Çoğunuzun haberi bile yok. Çünkü muhtarlığı belediye kanunu kamu görevi olarak kabul etmiyor. Siz kamu görevi yapıyorsunuz nasıl sizi kamu görevi yapmıyor diye bir kanun yazabilir. Kaç muhtar bunun farkında, kaç muhtar arkadaş bunu biliyor? Normalde kamu görevi kabul edilse, kanun kabul etse belediyeyle sizin işbirliği yapmanız mümkün olabilir. Gelip bir sorununuzu çözmek için ortak proje geliştirebilir. Şuanda belediye istese de bunu yapamaz yasak çünkü.
Değerli arkadaşlarım, başka bir şey daha ifade edeyim. Mahallede diyelim ki muhtarlık yapıyorsunuz. Belediye meclisi sizin mahalleyle ilgili bir karar alıyor ama sizin haberiniz yok. Niye haberiniz yok. Sizin mahalle, vatandaş beni seçmiş muhtar olarak. Benim mahallemle ilgili belediye meclisi karar alıyor benim haberim yok kimse bana sormuyor niye? O mahallede oy kullanan vatandaş o belediye başkanını seçiyor, belediye meclis üyelerini de seçiyor, muhtarı da seçiyor, karar alınıyor diğerlerinin haberi var muhtarın hiçbir haberi yok. Vatandaş geliyor muhtara niye böyle oldu muhtarım. Muhtar diyor ki vallahi bende bilmiyorum. Niye bilmiyor? Yani o karar alınırken, belediye meclisinde görüşülürken muhtarın o belediye meclisi toplantısına gelmesi, söz alması ve konuşması ve oy kullanması mecburu olmadığı zaman muhtarlık kurumu kan kaybeder, itibar kaybeder. Bunu savunan kim? Bu kardeşiniz. Olması lazım. Ne adına savunuyorum? Demokrasi adına. Bu halk bu mahallede, bu köyde beni seçtiyse bu köyle ilgili ya da bu mahalleyle ilgili bir karar alınıyorsa benimde haberimin olması lazım, benim çıkıp konuşmam lazım bu doğrudur veya yanlıştır. Yanlıştır diyorsam niye yanlış olduğunu benim belediye meclisinde anlatmam lazım. Bunlar yok. Bunların olması lazım.
Bir şey daha. Bakın değerli arkadaşlar, bilmezsiniz ama bende hatırlatayım. Bende bilmiyordum da arkadaşlar çıkardılar. 82 değişik kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. Bu 82 değişik kanunu ne siz biliyorsunuz, ne ben biliyorum. Sizin bir kanununuz var mı muhtarlık kanunu diye doğru dürüst, derli toplu bir kanununuz var mı? Yok. Biz hazırladık. Bütün muhtar derneklerine gönderdik. Bakın dedik biz atlamış olabiliriz, bir yerde bir yanlışımız olabilir, eksiğimiz olabilir tamamlayın, tamamlayacağız ve bu kanun teklifini meclise vereceğiz. Bu söylediklerimin tamamı da o kanun teklifinin içinde olacak. Muhtarlığı güçlü hale getireceğiz. Böylece demokrasi güçlü olacak, muhtarda güçlü olacak. Kamu otoritesi muhtarı ya sende kim oluyorsun kardeşim işime geldiği zaman soruyor, işime gelmediği zaman sormuyorum demeyecek. Bakın bizim belediyelerimizin büyük bir kısmında İstanbul’da, Ankara’da, pek çok yerde belediyeler muhtara bir tane yardımcı personel zaten veriyorlar. Biz veriyoruz zaten. Veriyoruz ama o personelin belediye personeli olmaması lazım niçin? Belediye meclisine muhtar girdiği zaman gerekirse belediye meclisinde muhtar belediye başkanını eleştirebilmeli, bu yaptığın yanlıştır demeli. Ama belediyenin personeli olursa ha sen öyle mi diyorsun bende personelimi geri çekeceğim diyecek. Görüyorsunuz değil mi her şeyi oya işler gibi düşünüyorum neden? 27,5 yıl bu devlette neyin ne olması gerektiği konusunda çaba harcadım, alın teri döktüm. Olay budur. Bunu yapmak zorundayız ve beraber yapmak zorundayız değerli arkadaşlarım.
Son olarak değerli arkadaşlarım, Türkiye Muhtarlar Birliğinin kurulması lazım. Türkiye Belediyeler Birliği var niye Türkiye Muhtarlar Birliği yok? Sizin sayınız çok daha fazla. Türkiye Muhtarlar Birliği olarak siz çıkıp da bir güç olarak ortaya çıktığınız zaman bütün siyasiler sizin sözünüzü dinler dur bir dakika çünkü muhtarları kızdırmayalım ya bize oy vermezlerse ne olur. Demokrasinin size sağladığı bütün imkanların yasal olarak sağlanması lazım.
Son olarak şunu söyleyeyim, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle bütün bu sorunlar çözülebilir. Öyle 15 yıl, 20 yıl yok efendim. Sorunların yüzde 90’ı 5 yıl içinde çözülür, 4 yıl içinde çözülür. Türkiye’de para var kimse para yok falan filan demesin Türkiye’de para var, Türkiye zengin bir ülke. Para var ama kimin için para var? Sorun o kimin için para var. Fakir fukara için mi, 5’li çete için mi? 5’li çeteye ne veriliyor, ne kazanıyor 5’li çete? Milyar dolarlar. Garibanlar, emekliler, işsizler, asgari ücretliler. Neden para var diyorum bakın örnek vereyim. Hükümet ne yaptı? 2 bin 825 lira yaptı asgari ücret değil mi üstünü veremem dedi. 2 bin 825 lira verdi. Biz ne yaptık? CHP’li belediyeler 3 bin 100 lira yaptık. 3 bin 100 lira değil mi başkanım? Evet. 3 bin 100 lira en az. Peki arkadaşlar Gaziantep’in en küçük belediyesi olan Karkamış Belediyesi 3 bin 100 lira veriyor da koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti niye 3 bin 100 lira veremiyor? Yani o belediye bu imkanı var ve ödüyor da veya Sinop Belediye Başkanımız bunu ödüyor da neden bütçeden bir ödeme 3 bin 100 lira olarak yapılmıyor. Bu bir siyasi tercihtir. Kimin için parayı harcayacağınız bir siyasi tercihtir. Bizim siyasi tercihimiz halktan yanadır 5’li çeteden yana değil. Öyle yapacağız. İnanmanızı istiyorum. Bakın, önce Allah’a inanacaksınız, sonra kendinize inanacaksınız, sonra bu kardeşinize güveneceksiniz. Bunların tamamını çözeceğim tamamını, hepsini halledeceğim en ufak endişeniz olmasın.
Efendim hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Katıldınız, onur verdiniz size yürekten teşekkür ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler