23.09.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI (23 EYLÜL 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI (23 EYLÜL 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Merkez Yönetim Kurulu toplantımızda, vatandaşlarımızı ezen ekonomik krizi, iç ve dış siyasetteki son gelişmeleri Merkez Yönetim Kurulumuzda değerlendirdik. Gündemle ilgili değerlendirmelerimize geçmeden önce, bugün Irak’ın kuzeyinde hain terör örgütünün saldırısında iki Mehmetçiğimiz şehit oldu. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize sabır diliyorum. Geçtiğimiz hafta Türkiye gencecik ama çok da yürekli bir evladını, Neslican Tay’ı kaybetti. Neslican amansız hastalıkla mücadelesiyle herkese örnek oldu. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine de sabır diliyorum. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle hastaneye kaldırılan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye de geçmiş olsun diyoruz. Umarız kendileri sağlığına kısa sürede kavuşur.

TENCERE YUVARLANDI KAPAĞINI BULDU
İktidarın gündeminin başında vatandaşın vergileriyle karşılanan saray hayatının itibarı, ballı maaşlar, kıyak atamalar var. Geçtiğimiz hafta da bir eski bakan, Egemen Bağış, Çekya Büyükelçiliği’ne atandı. Bakanlık dönemi icraatlarından çok, “Bakara-Makara” diyerek dinimizle ve milletin değerleriyle dalga geçmesiyle ve henüz daha hesabını vermediği rüşvet iddialarıyla tanıdığımız Bağış, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı tarafından ülkemizi temsil etmeye layık bulundu. Ne diyelim? “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.” Bu atamanın anlamı açıktır: Ne yapmış olursan ol, aklanmış olmana gerek yok, saray sosyetesindensen kimse sana dokunamaz. Yasa, kanun, hukuk sana işlemez. Bir başka atama da Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi’nin Genel Müdürlüğüne yapıldı. Önceki Genel Müdür malum… Döneminde Çorlu’dan Ankara’ya pek çok ölümlü tren kazası yaşandı. Yeni Genel Müdür de Ankara’daki hızlı tren faciasıyla ilgili davada bilirkişi tarafından kusurlu bulunan dönemin Genel Müdür Yardımcısı.

SARAYIN GÜNDEMİ(!) YOĞUN, VATANDAŞIN DERDİNE DERMAN OLACAK VAKTİ YOK
Sarayın; layık olana değil, biat edene koltuk paylaştırmak, vatandaşları zam ve vergilerle ezdirirken, yandaşlarına dolarlarla avrolarla garanti ettiği rantları dağıtmak, Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkan olup memleketin küçülmesine göz yummak, ekonomiyi sıcak para baronlarına teslim edip borca batırmak, Cumhuriyet hükümetlerinin eserlerini yabancılara pazarlamak, bunlardan elde edilen paraları yandaşa peşkeş çekip üretim yerine betona yatırmak, sıkışınca da borç aldıklarından emir almak, milli savunma sanayimizin gözbebeği fabrikayı ve milli tank projesini Katar ordusuna peşkeş çekmek, bir de üstüne “Satmadık 25 yıllığına kiraladık” diye mugalata yapmak, yandaş enerji ve inşaat şirketlerinin milyarlık banka borçlarını milletin sırtına yıkarken; çeki, senedi dönen vatandaşları hapislere tıkmak, önce, Emevi Camii’nde namaz kılma hayaliyle, emperyal güçlerin Suriye’yi darmadağın etmesine yardım etmek, sonra, Suriyeliler için sınırda bahçeli evler yaptırarak yandaşlarına yeni rantlar sağlamaya çalışmak, kendini uyaran muhalefete kara çalmak gibi pek çok önemli gündem maddesi arasında, vatandaşın sesini duyacak, milletin derdine derman olacak vakti pek yok.

VATANDAŞIN GÜNDEMİ GEÇİM DERDİ
Ama vatandaşlarımızın gündeminde çok başka sorunlar var. TÜİK 2018 yılına ait Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre 2018 yılında, 80 milyonluk ülkemizde; 53 milyon yurttaşımız konut masraflarını, 48 milyon vatandaşımız borçlarını ödemekte zorlanıyor. 26 milyon yurttaşımız iki gündeki bir masasına bir kap et yemeğini koyamıyor. 24 milyon vatandaşımız ucu ucuna geçiniyor, beklenmedik bir masraf çıkarsa o masrafın üstesinden gelemiyor. 11 milyon vatandaşımız soğuk kış günlerinde evini ısıtmakta zorlanıyor.

OTOMOBİL DEPOSU 75 TL, TRAKTÖR DEPOSU 100 TL PAHALIYA DOLUYOR
Yapılan son zamlarla benzin fiyatı 7 TL’yi geçiyor. Mazotun litresi de 6,5 TL’nin üstüne çıktı. Vatandaş otomobilinin deposunu doldurmak için bugün sene başına göre 75 lira daha fazla ödemek zorunda. Buğdayın erken ekim dönemi geliyor, tarlada traktörler çalışacak. Çiftçimiz traktörünün deposunu doldurmak için sene başına göre 100 lira daha fazla ödemek zorunda. “Deponun yarısı sizden yarısı bizden” diyorlardı. Bu yeni fiyatlarla çiftçi sizin hala sözünüzü tutmanızı bekliyor. İthalatla köşeye sıkıştırılan, ürün fiyatı ile girdi fiyatı arasında ezilen, borcunu ödemekte zorlanan çiftçilerimiz, ekim gübresini atamaz, traktörünün deposunu dolduramaz hale geldi. Nasıl üretim yapacağız? Bu durumda vatandaşın sofrasına koyacağı yiyeceklerin fiyatı nasıl artmadan duracak? Ama Saray’ın bunlar umurunda bile değil. Onlar yüzen, uçan, gezen, saraylarında millete ne anlatsak inanır zannediyorlar. Ekonomide pembe masallar anlatıyorlar. Yetmeyince, bugüne kadar yaptıkları her hatanın sorumluğunu, dış güçlere yıkıyorlar. O da yetmiyor kendilerini eleştiren, gerçekleri anlatan basını, muhalefeti, vatandaşı tehdit ediyor, yandaş mahkemeleri de cezalandırmaya kalkıyorlar.

BU DAVA BASINA VE MUHALEFETE GÖZDAĞI VERMEK İÇİN
Geçtiğimiz haftada önemli bir dava vardı. 2018 yılının Ağustos ayında ekonomik kriz hakkında iki gazetecinin yaptığı haber, BDDK tarafından yargıya taşınmıştı. Sadece bu iki gazeteci değil, habere sosyal medyadan yorum yapan ekonomistler ve vatandaşlar da dahil tam 38 kişi bu davada yargılanıyor. Dava dosyasına göre; ekonomiyi sıcak para bağımlısı haline getirenlerin, Türkiye’nin dış borcunu 17 yılda 3,5 kat artırıp ülkemizi dolar-kolik yapanların, ekonomimizi ABD Başkanı’nın sosyal medyadan attığı bir twitle altüst edebilecek kadar zayıf düşürenlerin hiçbir sorumluluğu yok. Geçen yılın Ağustos ayında “Ekonomimize saldırıyorlar, dolar kurşunu atıyorlar, bize ekonomik savaş ilan ettiler” deyip vatandaşın panik içinde bankalara koşturmasına neden olanların da hiçbir suçu yok. Ülkeyi ve ekonomiyi yönetemeyenlerin hiçbir günahı yok. Ama bunu haber yapanlar, bu habere yorum yapanlar hakim karşısında. Bu öyle basit bir dava değildir. Bu dava, aynen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun davasında olduğu gibi basına ve muhalif vatandaşlara gözdağı vermeye dönük bir davadır.

GAZETECİLERE VE VATANDAŞA DAVA AÇMAKLA MEŞGUL OLAN BDDK’NIN KENDİ İŞİNİ YAPMAYA VAKTİ KALMADI
Bu davayla, ülkeyi yönetenlerin sorumluluklarının üzerine bir şal örtülmeye, bu şalın altında sorumluluklar gizlenmeye çalışılmaktadır. Bu dava ülkemizde haberciliğin, vatandaşların haber alma hakkının ve ifade özgürlüğünün ucube tek adam rejiminde ne hale geldiğini de ortaya koymaktadır. Gazetecilere, sosyal medyada yorum yapanlara karşı bu kadar hassas olan BDDK, daha birkaç gün önce, bankalara, inşaat ve enerji sektörlerinde batan 46 milyar liralık kredinin sene sonuna kadar zarar yazılmasının talimatını verdi. Bu batıklar 2018 yılından beri konuşuluyor değerli basın mensupları. Adama sormazlar mı: “Bankalar bu batık kredilerle ilgili seçim öncesinde neden gereğini yapmadı?” Siz neden bunu takip etmediniz? Çok açık söyleyeyim, insanın aklına şu geliyor. Acaba BDDK seçim öncesinde bu batıkları görmeme talimatı mı aldı? Şimdi soruyorum, bu batık kredilerin ortaya çıkarttığı bir zarar var. Şuanda 46 milyar. Ama bunun meclisteki tartışmalarda sorunlu kredilerin 400 milyara kadar çıktığı söylenmişti. Demek ki bu işin daha başındayız. Bu zarar kimin üstüne yıkılacak? Bu zararı kim ödeyecek? Bu karar tüyü bitmedik yetimin hakkının yandaşlara ve bankalara yedirilmesinin alt yapısını hazırlıyor. Habercileri ve vatandaşları mahkemeye vermekle meşgul olan BDDK, anlaşılan gerçek işi olan, bankalar hakkında yapması gerekenlere seçim öncesinde vakit ayıramamış. 

YARGI PAKETİNİN SAMİMİYETİNİ SORGULAMADAN GEÇEMİYORUZ
Yine geçtiğimiz hafta Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Cumhuriyet gazetesinde çalışanlar için verilen cezanın “hak ihlali” olduğuna dair kararının gerekçesini açıkladı. Yargıtay bu kararında şöyle diyor; basının görevi denetlemek, eleştirmektir diyor.  Bunun ifade özgürlüğünün devamı olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, muhalefet etmek yardım ve yataklık için delil sayılamaz diyor. Yine bir partinin Genel Başkanı; tahliye edilmesi gerekirken, Saray “Bırakmayız” deyince, tekrar tutuklanıyor. Saray emrediyor, yargı karar veriyor. Ülkemizde kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı manzarası bu. Üst üste gelen hukuk faciaları, ucube rejimin basın ve ifade özgürlüğünü nasıl yok ettiğini gösteren bu yargı süreçleri kamuoyuna yansırken, HSK üyeleri, yürütmenin başında olan, bir parti Genel Başkanı tarafından atanırken, Saray, yargı reformuna ilişkin bir taslak hazırlamış. Bugün de TBMM’deki Grubumuza bu taslak iletilmiş. Ama gerçekten, ülkede yaşananlar karşısında, Yargı reformu girişiminin samimiyetini sorgulamadan geçemiyoruz.

KASADAKİ REZERV, KISA VADELİ BORCU KARŞILAMAYA YETMİYOR
Hafta içinde kısa vadeli dış borç verileri açıklandı. Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu bu yılın başından itibaren 9,2 milyar dolar artarak Temmuz ayında 126 milyar dolara ulaşmış. AK Parti iktidara geldiğinde her 100 dolarlık kısa vadeli dış borcumuza karşılık kasada 163 dolar döviz devralmıştı. 163 dolar her 100 dolarlık kısa vadeli borca karşılık kasada 163 dolar vardı. Altın rezervlerini bunun üstüne koyarsak kasadaki döviz ve altın tutarı 169 dolara ulaşıyor her 100 dolarlık kısa vadeli borç karşısında. Bu yılın Temmuz ayında her 100 dolarlık kısa vadeli dış borcumuza karşılık kasada kalan para 60 dolar. Buna birde altın rezervini katarsak 78 dolar ediyor. Yani önümüzdeki bir yılda bu borçları geri ödeyecek parayı bulamazsak, kasamız bu borçları karşılamaya yetmiyor. Nereden nereye değil mi?

BORÇ GIRTLAĞI AŞMIŞ
Türkiye’nin toplam dış borcunun milli gelire oranı da 2019 yılının ilk 3 ayı itibariyle ilk kez yüzde 60’ın üzerine çıkmış. Bu daha önceki kriz dönemlerinde, kriz dönemlerini bir kenara bırakın, 1989 yılıyla başlayan mevcut seride görülmemiş bir seviye, bir rekor. Ama kötü bir rekor. Bir şey gösteriyor, ülke borca batırılmış, borç gırtlağı aşmış. Tabi bu kadar borcu elin oğlu boşuna vermiyor. Bu parayı veriyor, faiziyle birlikte de geri istiyor.

AK PARTİ DÖNEMİNDE FAİZE VERİLEN PARA 470 MİLYAR DOLAR
Bu yılın ilk 8 ayına ait bütçe verilerine baktığımızda, bütçeden yapılan faiz ödemelerinin 12,5 milyar dolara ulaştığını görüyoruz. AK Parti döneminin tamamında, yani 2003’ten bu yana, bütçeden yapılan faiz ödemeleri 470 milyar dolar. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi her gün 77 milyon doları vatandaşımızın cebinden almış vergiyle, faiz lobilerinin cebine koymuş. Sonra da bağırıyorlar meydanlarda, “Aslında biz faize karşıyız”. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Diyorlar ki, “Borç yiğidin kamçısıdır, bir şekilde ödenir.” Evet ödenir, fakat ödeyecek geliri elde edecek üretimi yapabiliyorsanız ödenir. Aldığınız borçları AVM’ye, betona, inşaata yatırdıysanız üretim yapamazsınız. Bunu nereye ödeyeceksiniz? Paranız olmaz nasıl ödeyeceksiniz?

İYİMSER TAHMİNLERLE BİLE 3 YIL KAYIP
Türkiye’nin dış borçları hızla artıyor, geliri de 2013 yılından beri hızla düşüyor. Bakın, üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Türkiye’yle ilgili tahminlerini yenilemiş. 2019’da Türkiye ekonomisinin yüzde 0,3 daralacağını; 2020’de de yüzde 1,6 büyüyeceğini öngörmüş. Şimdi tabi buna diyebilirsiniz ki “Bir önceki tahminine göre durum çok daha iyi.” Ama OECD’nin “iyimserleşti” denen tahminleriyle dahi hesaplasak, Türkiye’nin 2018-2019-2020’yi kapsayan üç yıllık dönemde büyümesi, yüzde 2’nin altına düşüyor. Daha açık söylemek gerekirse, “yönetilmeyen savrulan” ülkemizde 2018-2020 dönemi kayıp.

GÜVEN DİP YAPTI, MASALLAR MİLLETİ İKNA ETMİYOR
İşte böyle bir yönetime tabi kimse güvenmiyor. Güven olmayınca yatırım, yatırım olmayınca iş, iş olmayınca da aş olmuyor. Güven sadece üretimi ve yatırımı değil, tüketimi de etkiliyor. “Acaba yarın ne olacak?” endişesi duyan vatandaşlar da tüketimlerini kısıyor. Sadece üreticinin değil, tüketicinin de ekonomiye güveninin kalmadığını artık makyajlı TÜİK’in verileri bile gizleyemiyor. Tüketici Güven Endeksi, 2004 yılından bu yana Eylül ayları itibariyle en düşük seviyesine bu Eylül ayında geldi. Ama güven dibe vururken Saray ve damadı “Dengelendik, şahlandık, şahlanıyoruz” deyip duruyor. Ama açık söyleyeyim, öyle görünüyor ki bu boş laflar, bu pembe hayaller, hikayeler, masallar milletimizi bir türlü ikna edemiyor.

EKONOMİ DURDU, BÜTÇE DENGELERİ HIZLA BOZULUYOR
Damadın arkadaşının başında olduğu TÜİK ne söylerse söylesin vatandaş cebindeki paranın pul olduğunu artık görüyor. Pazardaki, marketteki yangını yaşıyor. Aspirin, pansuman, TÜİK makyajları, pembe masallar, tüketicinin moralini düzeltmeye yetmiyor. İktidar, ekonominin durduğu, bu nedenle ithalatın düştüğü bir ortamda “Cari denge fazla veriyor” diyor. Bununla da övünüyor. Bu aslında şuna benziyor, son nefesini vermek üzere olan hastanın başında “Çok şükür tansiyonu düştü” diyen acemi doktorun işine benziyor. Duran ekonomide bir başka şey daha oluyor, vergi toplayamıyorsunuz, vergi toplayamadığınız zaman belki cari açık görüntüde düzelmiş oluyor ama bütçe dengeleri hızla bozuluyor.

BU GİDİŞ SÜRDÜRÜLEMEZ
Sigara başta olmak üzere, maktu vergilerin olağanüstü arttığı Ağustos ayında, vergi gelirlerindeki artış yüzde 9,3’te kalmış. Kimse vergi ödeyemiyor. Buna karşın bütçenin faiz dışı harcamaları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22 artmış. Şimdi bu gidiş sürdürülebilir mi? Mümkün değil. Bu yılı TCMB’nin 34 milyar TL’lik kâr payını erkenden alarak, 41 milyar TL’lik ihtiyat akçesini, kefen parasını da bütçeye aktarıp harcayarak geçirdiler diyelim. “Bundan sonra ne yapacaksınız?” sorusunun cevabı ortada yok. Hazine “program tanımlı faiz dışı denge” açıklıyor. Buna göre, bu tanımların içinde bir defalık gelirler yok. Sadece o yıla mahsus olarak elde edilen, daha sonraki yıllarda elde edilemeyecek gelirler yok. Böyle bakıldığında; bütçe açığı yılın ilk 8 ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 221 artmış. Yani 3’e katlanmış. 96 Milyar TL olmuş. İşte uğraşmamız gereken gerçek açık bu. Çünkü seneye bu açıkla gireceğiz bir defalık gelirleri çıkarttığımız zaman.

SGK AÇIKLARI HIZLA ARTIYOR
Diğer taraftan SGK’na yapılan transferlerdeki artış artık dikkat çekmeye başlıyor. Bu yıl Ocak – Haziran döneminde SGK’ya yapılan devlet katkısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 44 artmış. “Battı, bitti, iflas etti” dedikleri, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde SSK’nın açığı yıllık ortalama 1,8 milyar dolar. Sosyal Güvenlik Kurumlarının toplam yıllık ortalama açığı ise bu dönemde 3,2 milyar dolar. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra yani 2003-2018 arasında Sosyal Güvenlik Kurumlarının açığı yıllık ortalama 11,4 milyar dolar. Üstelik bu dönemde; emeklilik yaşı uzatılmış, sisteme devlet prim katkısı getirilmiş, prim ödeme gün sayıları artırılmış, emekli maaş bağlama oranları düşürülmüş… buna rağmen açıklar artmış. “Demografik fırsat penceresinin” açık olduğu bir dönem; yani sosyal güvenlik pirimi ödeyebilecek yaştaki nüfusun, emekli maaşı ya da sosyal destek verilecek nüfustan daha hızla arttığı bir dönem. Böyle bir dönemde SGK açıklarının hele birde üstüne bu kadar tedbir alıyorsanız artmaması lazım. Ne yapıyorlar anlamak mümkün değil.

KIZIYORLAR AMA ÜLKE GERÇEKTEN YÖNETİLMİYOR, SAVRULUYOR
Tabi burada bir başka önemli husus var. Demografik fırsat penceresi dediğiniz zaman gence iş bulmaktan bahsediyoruz. Gence iş bulursanız demografik fırsat penceresinden yararlanırsınız. Ama başımızda genç işsizlere iş bulamayı kendine dert etmeyen bir yönetim var. Dolayısıyla, bu hesabın içinden bu yönetimle çıkmak mümkün değil. Tekrar ediyorum, kızıyorlar ama “Ülke yönetilmiyor, savruluyor”.

SATSANIZ DA KİRALASANIZ DA BUNA ÖZELLEŞTİRME DENİR
İşte ülkeyi yönetenlerin bunlara kafa yormasını bekliyoruz. Ama onlar gizli saklı hesaplarla; tank palet fabrikasını, o fabrikanın bilgi birikimini, Türk mühendislerinin yaptığı Altay tankının prototipini yandaşlarına ve onların ortağı Katar Ordusuna peşkeş çekmenin peşindeler. Sonra da “Biz aslında fabrika binasını satmadık, 25 yıllığına kiraladık. 50 milyon dolar da yatırım yaptırıyoruz” diyorlar. Binayı satsanız ne olur, kiralasanız ne olur? Kanunda bunun adı bal gibi özelleştirme. Savunma sanayini hülleyle başka bir orduya devrediyorsun. Bunu yapan dünyada başka bir ülke yok.

TANK PALET YARGIYA TAŞINACAK
Benim mühendislerimin ürettiği tank modelini, benim işçimle üretip, bana satacaklar… Bundan kim kazanacak? Yandaş işadamı ve Katar ordusu! Kaç paraya verildi, alım garantisi de verildi mi? Bu soruların cevabı ortada yok. Burada ciddi hukuksuzlukların olduğu ve yapılanın mevzuata uymadığı konusunda çok ciddi iddialar var. Bu iddialar üzerinden Grup Başkanvekilimiz ve Sakarya Milletvekilimiz Engin Özkoç dava açacak. Ben buradan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına sesleniyorum, “O kararı açıkla” diyen Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkanı’na Genel Başkanımıza hakaret etmeyi bırakın. Bu soruyu soran gazetecileri azarlamayı bırakın. Millete kalkın bu büyük peşkeşin hesabını verin.

TBMM BAŞKANI GEREKLİ UYARIYI İLGİLİ MAKAMA YAPMALI
AK Parti Genel Başkanı’nın hafta sonunda yaptığı bazı açıklamalar yine dikkat çekti. ABD’ye hareketinden önce Erdoğan parlamentoya kadar sızan katillerden söz etti. Bu son derece vahim bir ifade. Bu Gazi Meclis ile “katil” sözcüğünü bir araya getirmek. Bu eğer ciddi bir iletişim kazası değilse, bu ucube sistemde yürütmenin başına oturan zat, yasamayı itibarsızlaştırmaya çalışıyor demektir. Katil milletvekili seçilemez, seçildikten sonra adam öldüren de milletvekilliği sıfatını yitirir. Bu dille ülkemizde demokrasinin ve hukuk devletinin sonunun nereye gideceği de bilinmez. Meclis Başkanı Gazi Meclisimizin itibarına kast eden bu söyleme karşı gerekli tavrı almalı ve bununla ilgili gerekli uyarıyı ilgili makama yapmalıdır.

SAVCILAR İHBAR KABUL ETMELİ, İŞLEMLERİ BAŞLATMALI
Erdoğan bu sözleri söylerken, 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul belediye başkanlığı seçimleri öncesinde terör örgütünün başına ait mektubu okuyarak gündeme gelen Akademisyen, bu hafta sonu vermiş olduğu bir röportajda bazı açıklamalarda bulundu. Diyor ki bu akademisyen: “Ben bu mektubu devletsiz nasıl açıklardım? Beni İmralı’ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi. Ben de buna uydum. Bir ahlaksızlık yapmadım.” Bu son derece önemlidir ve ülkemizi yönetenlerin seçim kazanmak için neler yapabileceğini ortaya koymaktadır. Tarafsız savcılar bunu ihbar kabul edip gerekli işlemleri başlatmalıdır.
ERDOĞAN’IN SÖZLERİ GÖZLERİMİZİ YAŞARTTI
Son olarak, AK Parti Genel Başkanı’nın hafta sonu Teknofest’te yaptığı konuşmada bu toprakların atalarımızın büyük fedakarlıklarıyla bizlere vatan olduğunu söylemesinin “gözlerimizi yaşarttığını” söylemek isterim. Vatan toprağı kutsaldır, bir karışı bile verilmez, feda edilemez. Örneğin, mayın temizleme gerekçesiyle İsrail veya başka bir ülkeye peşkeş çekilmeye kalkılmaz. Ana Muhalefet Partisi olarak o dönemde bu peşkeşin önüne geçmiştik Anayasa Mahkemesine dava açarak. Vatan toprağı teröristlere bırakılıp, atalarımızın türbeleri sırtlanıp kaçırılamaz. Ege’de Adalar, kayalıklar Yunanistan’a sessiz sedasız terkedilemez. Seçim kazanmak için ülkeyi bölmek isteyen terörist başı dediklerinin mektuplarından, kardeşinin söylediklerinden medet umulmaz. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi isimleriniz ve kurumlarınızla birlikte sorularınızı alabilirim.

Soru- IMF’yle yaptığınız bir görüşme basına yansıdı ve birazda özellikle iktidar kanadında ve IMF İcra Direktörü Raci Kaya tepkiyle de karşılandı. Gizli olması nedeniyle bu tepkiler ve eleştiriler yapılıyor. Ne dersiniz, neden gizli görüşmeye ihtiyaç duydunuz? Daha resmi bir programla böyle bir görüşme yapılamaz mıydı? Birde hani bu görüşme talebi nasıl oluştu?
Faik ÖZTRAK- Bir kere gizli saklı bir görüşme yapmadık. Ankara’da bilinen bir otelin lobisinde orada bulunan bir odada görüşme yaptık. Bu görüşmenin gizli olduğu nereden çıkarılıyor? Raci Bey’in haberi yoksa o onun kusuru. Söylediklerine baktığım zaman, yani olacak iş değil. Sanki Uluslararası Para Fonu’nu bu ülkeye biz davet etmişiz gibi konuşuyorlar. Uluslararası Para Fonu’nu 4. madde kapsamında inceleme yapmak üzere ülkeye davet eden Hazine ve Maliye Bakanlığı.
4. madde konsültasyonlarının öncelikli muhatabı ekonomi yönetimi ve ekonomi bürokrasisidir. Bu 4. madde konsültasyonlarında aynı zamanda Uluslararası Para Fonu yetkilileri, bunların yanında iş dünyasıyla, akademisyenlerle, muhalefetle de görüşür. Dünyanın birçok ülkesinde bunu yapmıştır. Ekonomik gelişmeler hakkında ekonomi, akademi ve siyaset dünyasının fikirlerini almak isterler. Bizimle yapılan görüşmede bu kapsamdadır. Kimse bu görüşmenin altında buzağı aramasın. Kimse öküzün altında buzağı aramasın. İktidar partisi yetkilileri de bu işin üzerine mal bulmuş Mağribi gibi saldırmasın mahcup olurlar.
Bizim bir gayemiz var. O da Türkiye IMF’ye muhtaç olmasın. IMF kapısına gitmesin. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayından beri, bu ülke krize girdiğinden beri, Genel Başkanımız, biz, üzerimize vazife olmadığı halde defalarca çözüm yollarını açıklıyoruz. Geçmişte bu işlerde tecrübesi olan kişiler olarak bilgimizi, birikimimizi bu ülkenin hizmetine sunuyoruz. Efendim orada ne konuşulmuş? Hiç merak etmeyin arkadaşlar biz devletten geliyoruz. Başkaları gibi değiliz, biz devlet terbiyesi almışız. Size ne söylüyorsak onlara da onu söylüyoruz. Ne eksik, ne fazla.
Gizli saklı işler, gizli görüşmeler diyorlar. Bizde gizli olan hiçbir şey yok. Ama karşı tarafta gizli gizli tank palet fabrikasını Katar Ordusuna peşkeş çekme var. Ondan sonrada şirket diyeceksiniz. Hangi şirket, neyin şirketi bu? Şirkete diyor. Ne şirketi bu? Yandaşınla Katar Ordusunun birlikte kurduğu şirket. Bizde McKinsey’le kapalı kapılar ardında görüşmek, onlarla gizli kayyum anlaşması yapmak gibi hususlar olmaz. Arkadaşlar çok açık söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi her zaman saydamlıktan, şeffaflıktan yana olmuştur, hesap vermekten yana olmuştur. Tüm hattı hareketimizde bu yol üzerinden gider.

Soru- İki sorum olacak. Bir tanesi, Hürriyet Yazarı Abdulkadir Selvi’nin bir iddiası var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2023’te Cumhurbaşkanlığında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ortak adaylık sözü verdiğine ilişkin bir iddiası var. Birinci sorum bu olacak doğru mudur?
İkinci sorum da, dün CHP Genel Merkezinde İzmir, İstanbul, Ankara ve Tekirdağ Belediye Başkanlarının olduğuna dair bir duyum var. Bu toplantının gerekçesi nedir açıklayabilirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Önce birincisine cevap vereyim. Bunlar tam da dereyi görmeden paçayı sıvamak demek. Biraz önce size ülkenin gündeminden bahsettim. İnsanlar sofralarına et yemeği koyamıyorlar, borçlarını ödeyemiyorlar, evlerinin masraflarını ödeyemiyorlar, kışın donuyorlar, doğalgaz fiyatlarına yüzde 35 zam yapmışlar insanlar diyor ki ben evimde ısınamıyorum. Bunlar Türkiye’nin gerçek gündemleri. Şimdi çok açık söyleyeyim, bizim kimseye verilmiş bir sözümüz falan yoktur bu konuda.
Hafta sonunda Büyükşehir Belediye Başkanlarımız buraya geldiler ve gerçekten önemli bir hayvancılık projesini dinlediler, tartıştılar burada nereye doğru gidilebilir ona baktılar. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu tür projelerin içinde milletimizin yaşam standartlarını, yaşam şartlarını ucuzlatacak, rahatlatacak önlemlerin peşinde olmaya devam edeceğiz.

Soru- Efendim hafta sonuna doğru İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hakkı Savunanlar Platformundan bazı isimlerle görüştüler ve bu görüşmenin sonunda Sayın İmamoğlu, Kürtçe kurslar konusunda ısrarcı olduklarını ve kurslar açacaklarını söylediler. Sizin bu konudaki görüşünüz ve yaklaşımınızı merak ediyorum.
Faik ÖZTRAK- Yani kurs açmak yasak mı?

Soru- Efendim yine kulislerde dillendirilen erken seçim iddiaları da var. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir? Çünkü AK Parti de bir taraftan Sayın Kılıçdaroğlu’nu algı yaratmakla suçluyor, eleştiriyor. Onun dışında Adalet Bakanıyla bir grubun aralarındaki sürtüşmeden kaynaklı olarak FETÖ borsası iddiaları yeniden gündeme geldi. Bunu dile getiren de bir AK Parti eski milletvekili Şamil Tayyar. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Şimdi FETÖ borsası konusu ilk defa AK Partili milletvekilleri tarafından gündeme getirildi. Bunun en somut örneklerinden birini de İzmir’de bir işadamının öldürülmesi sırasında gördük. Ama şu anda bu FETÖ borsası içinde ülkenin yetkili kişilerinin avukatlarının yargıya çeşitli müdahaleler yaptığını, aslında FETÖ’yle ilişkileri açık olan bir işadamını savunduklarını dikkatle izliyoruz. Hep söylüyoruz, bu FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmadıkça ülkede bu işi çözmek mümkün değil. Yani insanların vicdanı sızlıyor. Birileri parası var, pulu var, siyasi gücü var diye FETÖ’yle iltisaklı olmasına rağmen hiçbir takibata uğramıyor, öbür taraftan kanun hükmünde kararnamelerle devletteki görevlerinden atılan bir sürü insan gidiyorlar mahkemelerde beraat ediyorlar, barbar bağırıyorlar geri dönelim diye bir türlü geri dönemiyorlar. Burada hukukla ilgisi olmayan, hukuk devletinin yapmaması gereken son derece sıkıntılı bir tabloyla karşı karşıyayız. Biran evvel hukukun yoluna dönülmesi lazım. Terörle mücadelede, hukuk çerçevesinde mücadele edeceksiniz. O zaman başarılı olursunuz. Diğerinde mağdur yaratırsınız, ondan sonrada başka işler başka noktalara doğru gidebilir.
Erken seçim konusunda da zaten her basın toplantısında konuşuyoruz. Bir daha söyleyeyim, arkadaşlar bizim gündemimizde erken seçim yok. Ama şöyle bir şey olursa, yani iktidar derse ki ben artık yönetemiyorum, ben bu işin üstesinden gelemiyorum, ben metal yorgunuyum onun için mührü sahibine iade ediyorum. Bizde bundan kaçmayız.

Soru- Efendim iki sorum olacak. Erken seçimle ilgili Sayın Genel Başkanın Cumhuriyet gazetesine verdiği demeçte AKP – MHP ittifakı erken seçime gidecek diye net bir ifadesi var. Bir beklenti hakim anlaşılan CHP kanadında.
İkinci sorum da IMF görüşmesiyle ilgili. Gizli olduğu konuşuluyor. Basına duyurulmadı bilgi ama görüntüler ortaya çıktı. Bu görüntülerin ortaya çıkması muhalefetin takip edildiği yönünde bir kaygı uyandırıyor mu sizde?
Faik ÖZTRAK- Gizli olan bir şey yok. Bir kısım basın mensubu arkadaşımız oradaydı, fotoğraf da çektiler, soru da sordular. Dolayısıyla bizim takip edildiğimiz doğrudur da, bizim bu konuyla ilgili bir endişemiz yok.
Böyle gizlilik olur mu? Muhalefet IMF’nin daveti üzerine bir yere gidecek, orada konuşulacak, ekonomiyi nasıl değerlendiriyorsunuz, bütün dünyada yapıldığı gibi bu tür bir müzakere yapılacak ve bu gizli kalacak. Böyle bir şeyin olması mümkün değil niye gizli olsun?
Genel Başkanımızın Cumhuriyet gazetesindeki ifadelerine ben de baktım ve gördüğüm şey şu; diyor ki, size bu iktidar bu ülkeyi yönetebiliyor gibi gözüküyor mu? Bir an önce dümeni ellerine alamazlarsa işin nereye doğru gittiği belli. Yani işin nereye gittiğini söylüyor Genel Başkanımız.

Soru- Efendim bu IMF görüşmesinde şöyle bir durumda ortaya çıkıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bundan önceki söylemlerinde hep IMF’yle hükümetin görüşmesine atıfta bulunarak IMF’den yararlanılacağına dair açıklamaları var ve bu çerçevede, daha böyle bir görüşme hükümet bağlamında bir görüşme ortaya çıkmamışken eleştiren bir parti olarak siz IMF’yle muhatap haline geliyorsunuz. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bu kendi partinizde bir ikilem oluşturmuyor mu bu söylemlere bağlı olarak?
Faik ÖZTRAK- İktidar IMF’yle 4. madde görüşmeleri kapsamında ne kadar muhatapsa biz de muhalefet olarak o kadar muhatap olduk. Ama ben burada iktidarda çok ciddi bir endişe, kaygı görüyorum. Yok efendim gizli ajandaymış, yok gayri kanuniymiş. Bunlar nereden çıkıyor? Hele hele bunu IMF’de icra direktörü olarak gönderdiğimiz birinin söylemesi oldukça garip. Demek ki IMF’nin kurallarını bilmiyor. Ben açık söyleyeyim, biz IMF’nin bütün dünyada muhalefetle görüştüğünü biliyoruz. Davet onlardan geliyor gidiyoruz konuşuyoruz. Ne söylediğimizde belli. Ama eğer bundan icra direktörünün haberi yoksa, Hazine’nin haberi yoksa o bizim meselemiz değil. Biz kimseden bir şey gizlemedik gittik konuştuk geldik arkadaşlar.

Soru- 4. maddeyi açar mısınız?
Faik ÖZTRAK- 4. madde gözden geçirmesi derler.
Soru- Yani iktidar yetkilileriyle de görüştüler mi bu IMF heyeti?
Faik ÖZTRAK- Tabi, görüşmez olur mu? Yani gelir iktidar yetkilileriyle görüşür biraz önce söyledim. Bürokratlarla görüşür, iktidardaki siyasilerle görüşür, ondan sonra iş alemiyle görüşür, akademisyenlerle görüşür, muhalefetle görüşür. Çok açık söyleyeyim, ben Hazine Müsteşarı olduğum dönemde, Uluslararası Para Fonu heyetleri geldiğinde muhalefetle görüşürlerdi. Bu kapsamda daha iktidara gelmeden önce 2002 yılında defalarca Adalet ve Kalkınma Partisi’yle görüştüler. Yani orada bir komplo mu vardı? Arkadaşlar tekrar söylüyorum, öküzün altında buzağı aramayın. Her şey açık.

Soru- Periyodik bir ziyaret miydi bu efendim?
Faik ÖZTRAK- Amerika’ya da bu ziyareti yaparlar, Yeni Zelanda’ya da bu ziyareti yaparlar, Türkiye’ye de bu ziyareti yaparlar. Yani Uluslararası Para Fonu’yla bir stand-by anlaşması olsun olmasın, bizim de ortağı olduğumuz şuanda yönetiminde bir icra direktörü bulundurduğumuz Uluslararası Para Fonu, üye ülkelerin ekonomilerini her yıl veya iki yılda bir dördüncü madde kapsamında denetler, raporlarını dünyaya açıklar. Bu onun hem üyesi olan ülkeye, hem de üyesi olan diğer ülkelere olan borcudur. Sistemin birbirinde ne olduğundan, ne bittiğinden haberi olması lazımdır. Bu çerçevede de gelirler denetlerler. Yani bu rutin, normal bir iştir.
Ama yönetimdeki iktidarın çağırması lazım, buyurun gelin 4. madde gözden geçirmeleri için hazırız demesi lazım. Demek ki demişler. Siz duydunuz mu geldiklerini? Bir açıklama var mıydı? Vakti zamanında 4. madde gözden geçirmesini IMF heyeti geldiğinde biz açıklardık. Ülkede saydamlığın ne hale geldiği açık seçik ortada... Onun için gelişmiş, medeni ülkeler ne yapıyorsa bu IMF’yle ilişkilerde bizim de onu yapmamız lazım. Ama ülke ekonomisinin de bu saatten sonra IMF’den borç alır hale getirmememiz lazım.

Soru- Ekonomiden sorumlu devlet bakanı olan Kemal Derviş’le birlikte görev yapmıştınız. Kemal Derviş’in ekonomi politikalarının yanlış olduğunu düşünüyor musunuz bu kapsamda?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar ben şunu söyleyeyim size, eğer o dönemdeki ekonomi politikaları yanlış olsa, tabi her dönemin kendine özgü politikaları vardır, ama o dönemdeki sorunların üstesinden gelmek için izlenen politikalar yanlış olmuş olsaydı, bu iktidarın bu kadar yanlışına rağmen bu ekonomi bu kadar idare edemezdi.
Teşekkür ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler