25.05.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (25 MAYIS 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (25 MAYIS 2019)
https://www.youtube.com/watch?v=wLU0pF1sru8&feature=youtu.be
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Sözlerime başlarken Irak’ın kuzeyinde hain teröristlerin düzenlediği saldırı da şehit olan kahraman Mehmetçiğimize Allahtan rahmet diliyorum. Kederli ailesine ve ulusumuza başsağlığı ve sabır diliyorum. Şehidimizin ailesi ve tüm milletimize bir kere daha sabır diliyorum.
SANDIKLA GİTMEYİ SİNDİREMEDİLER
Türkiye çok zor günlerden geçiyor. Bir yanda derin bir ekonomik kriz var, diğer yanda jeo-stratejik riskler giderek ağırlaşıyor. Bu kriz ve risklere çözüm bulması gereken saray iktidarı ise mevcut risklere bir de siyasi riskleri eklemekte. 31 Mart’tan sonra iktidar, sandıkla geldiği İstanbul’dan sandıkla gitmeyi içine bir türlü sindiremedi. 6 Mayıs’ta YSK, sarayın zoruyla, sandık darbesi yaptı. Milletin verdiği mazbatayla birlikte İstanbulluların iradesi de gasbedildi. Yüksek Seçim Kurulu 16 gün uğraştı ancak çalınan minareye bir türlü kılıfı uyduramadı. Sarayda yazıldığı belli olan gerekçesiz bir kararla, 1950’den bu yana oluşan tüm seçim hukuku ve içtihatlar çöpe atıldı.
KISA KARARDA OLMAYAN KORSAN İFADELER
Daha önce 6 Mayıs’ta açıklanan kısa kararda seçimin iptal gerekçesi sandık kurullarında memur üyelerin eksikliğiydi. Biz de gerekçeli kararda bu memur üyelerin ve memur başkanların eksikliğinin seçim sonuçlarını nasıl etkilediği konusunda delillerin, maddi kanıtların yer almasını bekliyorduk. Ama bunun yerine, kısa kararda sözü bile geçmeyen bir takım korsan ifadelerle gerekçeli kararla karşılaştık.
AK PARTİ’NİN BROŞÜRÜNDEKİ İFADE GEREKÇELİ KARARA GİRMİŞ
Kısa kararın yayımlandığı 6 Mayıs’tan tam bir gün sonra AK Parti’nin “seçim neden iptal edildi” başlıklı broşürü var. 7 Mayıs’ta İstanbul’da tedavül sokuldu. Bu broşürün başında diyor ki, “YSK itiraz konusu edilen hem sandık başkanları ve sandık kurulu memur üye konusundaki, hem de oy sayım döküm cetvellerine ilişkin usulsüzlükleri tespit etmiş.” Oysa kısa kararda bu ifadeler yok. Sadece sandık başkanları ve sandık kuruluyla ilgili memur üyelerin durumu var. Ama bir de baktık gerekçeli karara, daha 7 Mayıs’ta yazılan bu ifade aynen girmiş. Bu kararın nerede yazıldığı belli. 250 küsur sayfa karar yazılmış, bunun önemli bir kısmı muhalefet şerhi, 200 sayfası bir sürü tespit, topu topu 12 sayfa var. Bu 12 sayfayı da 7 üye yazamamış. Çünkü bu minareye bir türlü kılıf bulamamışlar. Onu da saray yazmış bunların eline vermiş, bunlarda imzalamışlar.
GEREKÇELİ KARAR HUKUKİ DEĞİL SİYASİ
Sonuçta ne olmuş? İmzasız mühür, oy sayım-döküm cetvelleri bu gerekçeli karara girince, burada tam bir hukuksuzluk, tam bir kanunsuzluk ortaya çıkmış. Ve sonuç itibariyle gerekçeli kararın aslında gerekçesiz olduğu, hukuki bir metin olmadığı, tamamen siyasi bir metin olduğu ortaya çıkmış. Karara dönüp baktığımızda, bu kararda memur olmayan sandık kurulu başkanlarının seçimin neticesine nasıl tesir ettiklerine dair tek bir somut bulgu yok. Böylece, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir seçim, “sandık kurullarının oluşumunda hata var” denilerek iptal edilmiş oluyor. Bunun adı sandık darbesidir. Bu alenen sandık darbesidir.
SEÇİM ŞÜPHEYLE DEĞİL ANCAK SOMUT DELİLE İPTAL EDİLEBİLİR
Ancak dün sarayın kibirli kişisi çıkmış şüphe var, şaibe var diyor. Seçim şüpheyle değil maddi somut ve delillere dayanarak iptal edilebilir. Bunun farkında bile değil. Sandık darbesine giden yola döşenen taşlarda önceki kararlarıyla katkısı olan ama sonunda karara muhalefet eden YSK Başkanı bile artık yeter demiş. YSK Başkanı, “… usulsüz atanmış̧ sandık kurulu başkanlarının, seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirecek bir tespit olmadığından ben bu karara katılmıyorum” diyor. Görmüyorum diyor, böyle bir tespit yok diyor. Yani “usulsüz oluşturulan seçim kurulları, usulsüz oluşturulan sandık kurulları seçimin neticesine tesir etmedi” diyor.
ÇALINAN OY DEĞİL MAZBATA
Gerekçeli kararda Sarayın, onun İstanbul adayının ve AK Parti sözcülerinin ağızlarına pelesenk ettiği oyların çalındığına dair hiçbir ifade de yok. YSK, bu kararıyla “çalınanın oy değil mazbata olduğunu” aslında ilan etmiştir. Bu arada Sarayın elimizde dediği hırsızlık görüntüleri de bir türlü ortaya çıkmıyor. Bekliyoruz kaç defa söyledik. Mademki böyle görüntüler var diyorsunuz bunu mutlaka kamuoyuyla paylaşmanız lazım. Ama çok ilginç Sarayın İstanbul adayı da çıktı diyor ki, “benim bu görüntülerden haberim yok.” Bence bu yalanında ömrü çok kısa oluyor. Aslında Sayın Genco Erkal, hırsızı ve hırsızlığı çok güzel tarif etmiş. Asıl hırsızın, “halkın verdiği mazbatayı, seçilmiş başkanın elinden alan olduğunu” söylemiş.
RAMAZAN’DA BİLE NEDAMET GETİRMEYİP YALAN SÖYLÜYORLAR
Ama bu yalan ve iftiraların sahipleri Ramazan günü nedamet getirmiyor, dur durak bilmeden yalana devam ediyorlar. Mızıkçılar, on parmaklarında on kara millete hakarete devam ediyor, önlerine gelene hırsız damgası vuruyorlar. Ramazanmış, Cuma namazıymış, cami açılışıymış, iftarmış dinlemeden hak yemeye devam ediyorlar. Bunun vebalini iki dünyada nasıl taşıyacaklar? Hakikaten çok merak ediyor insan. Bu kadar rahat yalan söyleyenlere bizim de şu soruyu sormak hakkımız; “Devleti yöneten kişiler nasıl ve niçin yalan söylerler? Yalan söyleyen yöneticilerin yurttaşlarına saygısı var mıdır?”
DİYANET İŞLERİ BAŞKANINI SİYASİ ŞOVLARINA FİGÜRAN EDİYORLAR
Şu mübarek Ramazan ayında Cuma namazının, cami açılışının, iftarların mehabetini, huzurunu bozuyorlar. Bir de Diyanet İşleri Başkanını yanlarında gezdirip siyasi şovlarına figüran ediyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde bir Cumhurbaşkanı, belediye başkanlığı seçimi için bu kadar kendini ortalara atmaz. Ne oluyor anlamıyoruz. Milletini bir belediye başkanlığı seçimi için bu kadar bölüp parçalamaz. Bu kadar hakaret etmez. 39 ilçede miting yapacaklarını söylediler. Madem biraz önce söylediğim seviyede o hakaretlerle, iftiralarla siyaset yapacaklar, o zaman ortaklarıyla birlikte çıksınlar seçim meydanlarına. Bakalım bu iftiraları, bu hakaretleri seçim meydanlarında kaç kişi dinleyecek, kaç kişi alkışlayacak? Kul hakkı yiyerek kaç tane miting yapabilecekler?
SANDIK DARBESİNİN FATURASI 82 MİLYONA ÇIKIYOR
Demokratik meşruiyetin kilit taşı olan sandığa yapılan bu darbenin ağır sorumluluğu iktidarın sırtındadır. Bu sandık darbesiyle sadece Ekrem İmamoğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Millet İttifakı’nın, İstanbulluların Ramazan’da hakkı yenmemiştir. Bu hukuk cinayetinin faturası 82 milyon vatandaşımıza yani hepimize çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.  
Sandıkta kaybedilen seçimi masa başında gasp etme operasyonunun düğmesine basıldığı 1 Nisan’dan gerekçeli kararın açıklandığı güne kadar tam 52 gün geçti. Ülke ekonomik krizde, biz koskoca bir 52 günü kaybettik. İşsizlik ve pahalılık altında milletimiz zaten eziliyordu, şimdi fatura giderek daha da ağırlaşıyor. 1 Nisan’dan, gerekçeli kararın açıklandığı 22 Mayıs’a kadar Türk Lirası Dolar karşısında yüzde 10 değer yitirdi bu 52 günde. Kendi ligimizde en fazla değer yitiren para TL oldu. Daha önce Arjantin’in arkasındaydık şimdi onu da geçtik maşallah. Faizler beş puan birden arttı yüzde 26 oldu. Kredi temerrüt sigorta primleri yani ülkenin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği konusundaki riski gösteren primler, kriz seviyesi olan, bütün dünyada kriz seviyesidir denen 500 puanı geçti.
EKONOMİDEKİ BOZULMANIN NEDENİ İSTANBUL SEÇİM SÜRECİ
Açık söyleyeyim ekonomideki bu bozulmanın nedeni, sandıkla gelenin sandıkla gitmeyeceğini düşündüren İstanbul seçim süreci. Yatırımcı artık “bu ülkede hukuk yok, daha da gelmem” demeye başladı. Şirketlerimiz, 120 milyar TL kur farkı zararı yazdı, borsadaki şirketlerin piyasa değerindeki düşüş ise 86 milyar TL. Tüketici güveni tarihi diplerde. Bunların her birinin bizlere üretim, işsizlik ve enflasyon cinsinden çok ciddi faturaları olacak. Sanayi üretimi Türkiye’de üç çeyrektir daralıyor. Anlaşılıyor ki bu yılın ikinci üç ayında da bu gerileme devam edecek.
İŞSİZLİK ORANIMIZ SAVAŞTA YIKILAN SURİYE’NİN İŞSİZLİK ORANINA YAKIN
Sarayın kibirli kişisi 2023’te dünyada en yüksek gelire sahip 10 ülke arasına gireceğimizden hala daha bahsediyor. Arkadaşlar, onlar bunu söylerken İstanbul’da yaptıkları hatalar, yarattıkları belirsizlikler nedeniyle 52 günde milli gelirimiz tam 81 milyar dolar düşmüş. Nasıl ilk 10’a gireceğiz? Resmi işsizlerin sayısı 4 milyon 730 bine ulaşmış. En geniş tanımıyla işsizlerimizin sayısı 8,5 milyon kişi. Bu haliyle işsiz sayımız, dünyada 97 ülkenin nüfusundan daha fazla. Resmi işsizlik oranımız, yüzde 14,7. Bu işsizlik oranı Haiti, Yemen, Irak, Ruanda ve hatta savaşlarda yerle bir olan Suriye ile neredeyse aynı seviyede. İşler bu halde. İşsiz insanlarımızın artık dayanacak hali kalmadı kendilerini yakıyorlar, köprüden atlıyorlar, yaşamlarına son veriyorlar.
ŞİRKETLERE 2,5 MİLYON KİŞİYİ İŞE AL DİYEREK İŞSİZLİK ÇÖZÜLMEZ
Bu ülkede bunlar yaşanırken ekonomiden bihaber sarayın kibirli kişisi şunu söylüyor, “varlıklı kişiler ellişer işçi alsalar bu iş çözülür.” Yani demek ki bu işsizliğin sorumlusu da varlıklı kişiler ve onların sahip olduğu işletmeler, şirketler. Böyle bir şey yok. Siz gideceksiniz yaptığınız hatalarla ülkede tüketici güvenini perişan edeceksiniz, yerlerde süründüreceksiniz. Tüketicinin gidip de mal alacak hali kalmayacak, ondan sonra bu işletmeler 50’şer kişi alacaklar ama mallarını satamayacaklar. Bunu nereye kadar sürdürecekler? Sorumlu tamamen kendileri. Böyle ona buna 2,5 milyon kişi al, şunu yap, bunu yap diyerek bu işler çözülmez. Hele hele şimdi planladıklarını görüyorum. Bir takım işsizlik tanımlarının içine zorunlu alımları koymak suretiyle işsizliği azaltacak operasyonlara girişmekle bu işler çözülmez, bu sorunu saklayamazsınız. Gençleri işe alacağız. Tabi ki alsınlar. Gençlere staj vereceklermiş, eğiteceklermiş. Tamam tabi ki bunları yapsınlar ama bunları çalışıyor gösterecekler. Bunları çalışıyor gösterip Türkiye’de işsizlik meselesini çözdük diye ortalara dökülecekler.
EKONOMİ EMİRLE, DEMİRLE, MANİPÜLASYONLA YÜRÜMEZ
Bakın şunu söyleyeyim, emirle, demirle, manipülasyonla bu işler yürümez, ekonomi yürümez. Memlekette yatırım ve iş yapacak iştah bırakmadılar. Yatırım ve üretim olan yerde istihdam olur. Bırakın istihdamı, son bir yılda hep söylüyorum 811 bin kişi çalıştığı işten ayrılmış. Bunların bir kısmı işçi, bir kısmı da o işyerinin sahibi.
EKONOMİ KÜÇÜLÜYOR, DAMAT CARİ FAZLA VERECEĞİZ DİYE ÖVÜNÜYOR
Ama sosyete damat da kayınpederden maşallah geri kalmıyor. Demiş ki, Haziran ayında cari denge hayırlısıyla fazla verecek, övünüyor. Şimdi üretip satarak, ekonomiyi büyüterek, ekonomiyi canlandırarak cari fazla verseler tamam. Ama ekonomi perişan daralıyor. Küçüldükçe küçülüyor, ithalat düşüyor, işsizlik zirve yapıyor sende cari fazla veriyorum diye övünüyorsun. Bir oturup düşünmen lazım bu durumda. Damadın bu hali aynen mektepleri kapatsak eğitimi ne güzel idare ederiz diyen bakanın halini hatırlatıyor. Damat bey, bununla da yetinmeyip işsizlikte en kötüsü geride kaldı demiş. Ben açık söyleyeyim, Damat Bakan ya öncü göstergelere hiç bakmıyor, ya bu göstergeleri okumasını bilmiyor ya da TÜİK’e başkan atadığı arkadaşına rakamları makyajla diye herkesin önünde talimat veriyor.
EKONOMİK SOSYAL KONSEY 10 YILDIR TOPLANMIYOR
Bu krizin artan yükünü özellikle dar gelirli ve emekçi yurttaşlarımız çok daha fazla hissediyor. Dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip sekizinci ekonomisi olan Türkiye’de paranın satın alma gücü her gün kar gibi eriyip gidiyor. İktidar krizi aşmak için kapsamlı, tutarlı, ekonomideki tüm oyuncuların ortak aklıyla hazırlanmış ve herkesin içine sinecek güven verecek bir program yerine işleri aspirin tedavisiyle, pansumanla götürmeye çalışıyor. Tüm toplumsal kesimleri bir araya getirecek platformları hala daha çalıştırmıyor. 2009 Şubat ayından bu yana, yani 10 yıldan daha fazla bir süredir, anayasada bu tür olaylarda değil, düzenli olarak her yıl belli aralıklarla toplanması önerilen Ekonomik ve Sosyal Konsey 10 yıldır toplanmıyor.
24 HAZİRAN ÖNCESİ VERİLEN SÖZLER UNUTULDU
24 Haziran’dan önce verilen sözler de unutulmuş gözüküyor. Bir tek bütçeye para getirecek bedelli askerlikle ilgili düzenleme Meclis’te. Ama şunu soruyorum, iktidar söz vermişti ne oldu 3600 ek gösterge? Tık yok. Emeklilikte yaşa takılan yüzbinlerce yurttaşımız bu soruna adil bir çözüm bekliyor. Nerede emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözecek düzenlemeler? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları, sarayın adayı, sabredin falan diyor ama ortada hiçbir şey yok.
TEK ÖNCELİKLERİ İSTANBUL’UN RANTI
Milletin dertlerine, sorunlarına tamamen sırtlarını çevirmiş vaziyetteler. Bir tek öncelikleri var o da İstanbul’un rantı. İstanbul’un koltuğundan kalkmayıp bu rantı ellerinde tutmak. Millet perişan ama onlar ihaleler ve yandaş vakıflar üzerinden kurdukları saadet zincirlerini sürdürmek iddiası içindeler. Millet kendini yakıyor onlar makam arabalarıyla, yönetim kurulu üyelikleriyle kurdukları saltanat düzenini düşünüyorlar. Ankara’da her gün yeni bir skandal ortaya çıkıyor. İstanbul’da 18 günlük Başkanlık döneminde ortaya çıkan israfa yayın yasağı geldi.
MİLLETİN VERGİLERİNDEN ALDIKLARI MAAŞLARIN HAKKINI VERSİNLER
Bu beyler saltanat düzeni sürsün derdindeyken, ülkemizin jeostratejik riskleri büyüyor. Faiz döviz çıldırmış vaziyette. Millete “ekonomik krizi çözerim” diye söz verip oy istediler ama bu sözlerini çok çabuk unuttular. 31 Mart’tan önce milletimize “illet” dediler, “zillet” dediler hatta terörist bile dediler. Bu hakaretlere milletimiz sandıkta en güzel cevabı verdi İstanbul’da. Şimdi de İstanbul’un rantı için Ramazan’ın mehabetini bir kenara bıraktılar. Kul hakkına girip, yalan ve iftirayla kampanya yürütmeye başladılar. Milletimiz bunlara hak ettiği dersi yine sandıkta verecektir. Milletin verdiği hakkı masa başında Ekrem İmamoğlu’nun elinden aldılar, şimdi bu hakkı milletimiz yeniden Ekrem İmamoğlu’na iade edecektir. Artık sağa sola iftira atmayı, kul hakkı yemeyi bıraksınlar işlerini yapsınlar milletin onlara vergileriyle, analarının ak sütü gibi helal vergileriyle ödemiş olduğu maaşların hakkını versinler.
Benim diyeceklerim bu kadar şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- YSK’nın kamu görevlisi listesine imamları da eklediği, imamlarında sandık kurulu başkanı ve üyesi olarak görev yapacağı yönünde iddialar var. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- Sanıyorum YSK’ya sorulmuş, YSK’da buna olumlu cevap vermiş. İmamlarda 657 sayılı kanuna tabi devlet memurlarıdır. Dolayısıyla bizim buna herhangi bir itirazımız olmaz.
Soru- Efendim, Canan Kaftancıoğlu sandık kurulu listelerinde kamu görevlisi olmayanları tespit ettiklerini söylemişti. Bunun üzerine AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım “itiraz etsinler değiştirsinler” dedi. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Memur olmayan üyeler nedeniyle itiraz edip seçimi iptal ettiren AK Parti’nin adayının söylediği bu laflar ilginç. Yani biz tabii ki itiraz edeceğiz, biz tabii ki bundan sonra yeni bir YSK darbesiyle milli iradenin çalınmasının önlenmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu itirazları da yapacağız. Zaten İstanbul’da İstanbul İl Teşkilatımız Başkanları Canan Kaftancıoğlu’yla birlikte bu konuları gerçekten çok dikkatli bir şekilde götürüyorlar kimsenin endişesi olmasın. Ama Binali Bey’in söylemiş olduğu bu laf gerçekten ilginç. Yani demek ki onlar itiraz etmeyecekler. Eğer seçimi kaybederlerse, masada bir daha aynı iddiaları dile getirerek seçimi kapabilmek için bunu kullanacaklar. Bu bir başka şeyi daha çağrıştırıyor. Hep söylüyorum, sandık başında memur olmayan başkanları nereden tespit ettiler? Bunlar ilginç. Bir anda bunlar nasıl ortaya çıktı? Acaba bunlar bundan önceki seçimde seçimi kapabilmek için konulmuş olan mayınlar mıydı? Seçimi kaybedince de bu mayınlar ortaya mı çıkarıldı diye insan düşünmeden edemiyor.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.


Gündem'den Öne Çıkan Haberler