16.01.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, 72 EV KADINI İLE GÖRÜŞTÜ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, videokonferans yöntemiyle gerçekleştirilen toplantıda, ev kadınları ile bir araya geldi. Farklı illerden 72 ev kadınının, yaşadıkları sosyal ve ekonomik sorunları anlattığı toplantıda CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka ve Parti Meclisi Üyesi Deniz Demir eşlik etti.

Ev Kadını- Başkanım neye elimizi atıyorsak zaten her şey ateş pahası. Bir pazara çıktığımızda bir 50 TL’yle hani neye elimizi atıyorsak istediğimizi alamıyoruz hele ki bu korona virüsü döneminde. Bazen bize baştakilerimiz diyor ya çocuklarımıza, kendimize bağışıklık sistemimiz kuvvetli olsun diye yedirin, içirin diye. Neye elimizi atacağız ki, neyi yedireceğiz ki? Bir portakalın kilosu 6 lira olmuşken, en önemlisi yemeğimizin ilk malzemesi yağ 65 – 70 TL olurken hani nasıl geçineceğiz ki? Bir kilo sütün fiyatın 4 TL olmuşken biz nasıl geçineceğiz? Asgari ücrete örneğin Başkanım, daha zam yapılmadan dört gözle beklerken zam yapıldı, ondan sonra direk sabah kalktığımızda her şeye zamlarla uyandık. Yorulduk artık, uykularımız kaçıyor, doğru düzgün bir şeyler alamıyoruz çocuklarımız için, geçimimiz o kadar zor ki. Mesela bir şeyler almaya çalışıyorsun çocuklar için alamıyorsun, edemiyorsun, ev hanımı olarak bir şeyler yapmaya çalışıyorsun olmuyor geçim sıkıntısından. Mesela eşim mesaiye kalmaya çalışıyor bir yandan borç ödeyim diyor. Ben bundan 4 sene önce kiramı ödeyemediğim için babamın yanına taşındım. Önceden 600 - 700 TL kira bedeli varken yarın öbür gün babam evlendiği zaman hadi kızım çık dediği zaman o zaman 600 – 700 TL’lik kira bedelini ödeyemezken şimdi nasıl çıkacağım diye kara kara düşünüyorum. 4 – 5 sene önce başka bir partiye AKP’ye üyeydim. Her zaman yardımlarına çağırıyorlardı ama bir gün işim düştüğünde kapılarına zor durumda olduğumda beni kapılarına bile sokmadılar. İlla her şey işlerini görene kadar mıydı? Ama gerçekten Allah 41 kere razı olsun sizden de, belediyelerinizden de, örneğin değerli Mustafa İduğ başkanımızdan da, bizi sordular vatandaşım nasıl diye. Hele ki bu pandemi döneminde benim, vatandaşın nasıl olduğunu sorduğunuz için ayrıca çok teşekkür ederim. Hani bizim değerli olduğumuzu hissettirdiniz bize.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun. Belediye Başkanı arkadaşlarıma söyledim zaten hiçbir ayrım yapmayacaksınız ihtiyaç sahibi olan aileler dolayısıyla.
Ev Kadını- İnsan olarak en önemlisi o. İnsan ayırt etmeden sordu benim vatandaşım nasıl diye. Bir sıkıntısı var mı diye gerçekten kapımızı tek tek çalıp. İlla her şey getirip götürmek değil. Benim değerli olduğumu bana hissettirdi o bana yeter.
Ev Kadını- Ben de 3 çocuk annesiyim, ev kadınıyım, Adana’da yaşıyorum. Durumum çok kötü Başkanım. Bu pandemi dolayısıyla eşim işten çıktı, çalışmıyor. 3 tane çocuk okutuyorum. Onlar canlı derse katılamıyor bu uzaktan eğitimden dolayı, tabletimiz falan yok. Çocuklar derse giremiyor.
Ev Kadını- Daha önceden kendim de esnaftım. Yıllardır çocuklarımızı en iyi şartlarda okusun diye mücadele ettik, bugüne getirdik. Ama çocuklarım üniversitede ikinci sınıfa geldikten sonra, özellikle geçen yıl okulu bırakıp iş aramaya karar verdiler. “Anne, baba artık size yük olmak istemiyoruz” dediler. “Siz bizi okutmak için çok zorlanıyorsunuz” dediler. Yani biz bu günler için mücadele verdik ve yolun sonunda daha iki çocuğumuz varken-yani 4 çocuk annesiyim ben-daha iki çocuğumuz varken onların geleceği için çok büyük endişe altındayız. İki çocuğum da şu anda iş arıyor ve kardeşlerini en azından okutabilmek için. İş aradıkları zaman yol parası ve servis olmadığını söylüyorlar. Aldıkları asgari ücret zaten belli. Bunun için zaten kendilerinden vazgeçtiler artık, sadece bizim evimizde huzur olsun diye uğraşıyorlar. Çünkü biz bir markete gittiğimiz zaman, kardeşi bir şey istediği zaman artık fedakarlık yapmak zorunda kalıyoruz. Abi, abla daha çok ona al, biz almasak da olur der duruma geldik. Önceden biz çalıştığımızda çocuklarımızla beraber bir huzurumuz vardı. Sizin de bildiğiniz gibi efendim 10 yıldır büyük bir huzursuzluk içindeyiz. Tabi ki bu huzursuzluk artık bizim sağlığımıza da sebep oldu; sürekli düşünce, stres, sinirlerimiz bozuk. Akşam eve geldiğimiz zaman yani çocuklarımızın yanında oturduğumuz zaman bir huzurlu sohbetimiz yok. Sadece hesap, kitap ve tartışmalar söz konusu oluyor. Biz bunu çocuklara aktarmak istemediğimiz halde onlar okulu bırakmak zorunda kaldı. Yani kızım adalet bölümü, hukuka geçmesi gerekiyor ve devam edemiyor maalesef. Ve benim gibi birçok ailenin de bu durumda olduğunu düşünüyorum. Görümcemin esnaf dükkanına kuaför olarak yardıma gideyim diyordum, biliyorsunuz pandemiden dolayı iş yok. En azından daha iyi bir şey için. Ama biz artık müşteri alamıyoruz. 10 kişilik salon bir kişiye düştü. Herkesin geçim şeyi çok ortada ama sürekli duyduğumuz şey huzursuzluk ve bu pandemi döneminde özellikle Bornova Belediyesi özellikle halkın yanında oldu ve ekmek olsun, örneğin sabah kahvaltıda gevrek olsun, herkesin evinde bir tutam sıcaklık olsun diye ellerinden geleni canla başla yaptılar. Bütün mahalleye girdiğimiz zaman yanımızda bir tek o oldu. Bunun için gerçekten minnettarız belediyemize.
Ev Kadını- Ben ev kadınıyım, iki tane çocuğum var ikisi de evli biri erkek, biri kız. İki tane de torunum var onlardan.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Maşallah, Allah bağışlasın.
Ev Kadını- Amin, sağ olun, hepimizinkini. Çocuklarıma katkıda bulunmak için torunlarıma ben bakıyorum. Maalesef tabi ülkemizde kreş sayısı çok az, çalışmak zorundalar. Hayat çok pahalı. Biliyorsunuz pazar, market son bir yılda özellikle çok arttı.
Ev Kadını- Başkanım, ben eşimle birlikte mahalle bakkalı işletiyorum eşime destek olmak için. Hem ev hanımlığı, hem eşimin yanında beraber işletiyoruz orayı. Ama bizim şu son bir aydır devamlı etiket değiştiriyoruz, devamlı bir şeylere zam geliyor. Etiket değiştirmekten artık yani bilmiyorum Allah yardımcısı olsun herkesin. Bir de hocam benim bir şeyim daha var, bu büyük marketler artık geldi mahalle aralarına kadar girdi, küçük esnafı bitirdi yani onlar. Önceden insanlar bir kilo çay alıyordu, artık geliyorlar yarım kilo çay alıyorlar. Artık her şey o kadar zamlandı ki insanların da gücü yetmiyor, işsizlik çok.
Ev Kadını- Zamlardan asgari ücrete gelen çok az miktar zamdan, normal marketlere gelen zamlardan tabi ki herkes çok şikayetçi olduğu kadar ben de çok şikayetçiyim. Bunun nasıl önüne geçeriz bilmiyorum. Ben Ege Üniversitesi konservatuar öğrencisiyim, bu sene mezun oldum ve öğretmen adayıyım. İkinci konu olarak Sayıştay’ın yapmış olduğu sayımlara göre 185 bin tane öğretmen açığı olan bir ülkede sadece bir yılda 20 bin, olmadı 30, olmadı 40 bin tane öğretmen atamasının yapılması ne kadar adaletli ve ne kadar vicdanlara sığar bunu sorgulamak istiyorum. Bizler öğrenci olarak, öğretmen adayları olarak diğer arkadaşlarıma da tercüman olarak söylemek istediğim şey şudur ki, bizler bu ülkede oy kullanan bir Türk vatandaşı olarak tabi ki de çok iyi şartlarda geçinmek istiyoruz, çok iyi şartlarda okumak istiyoruz. Hizmetlerimizin ve emeklerimizin karşılığını tabi ki de almak istiyoruz. Ben burada öğretmenlerin sesine ses olmak istedim. Evlenmiş, çocuğu olmuş, hala atama bekleyen bir sürü öğretmen arkadaşımız var ve şu an hala daha açıklanmayan kaç tane alım yapılması gerektiği hala açıklanmayan bir bekleyiş içerisindeyiz.
Ev Kadını- Benim önceliğim anne olarak en büyük sıkıntımız çocuklarımızın eğitim sistemi. Bu pandemi dönemlerinde çocuklarımızın yanındaydık, derslere girdiler, derslerini başarılı bir şekilde yapmaya çalışıyorlar. Ama tabi çocuklar derste ne kadar başarılılar biz bunları göremiyoruz. İlerleyen zamanlarda neler bizi bekliyor yani çocuklarımızın geleceğiyle çok kaygılıyız Başkanım.
Ev Kadını- Bizler de iyi olmaya çalışıyoruz. Ev hanımıyım, iki çocuğum var Başkanım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Allah bağışlasın.
Ev Kadını- Amin cümlemizin. Eşim bir sene oldu işe gireli ve biz hiçbir yardımdan faydalanamıyoruz. Neden? Çünkü eşim sigortalı işe girdi. Yani sadece bir sigortalı işe girmekle, asgari ücretle karın doymuyor. Ben buna değinmek istiyorum. Yani ne kömür yardımı alabildik, ne çocuklarımızın eğitimi için bir sürü yerden tablet, bilgisayar başvurusu yaptık, ne onlar karşılandı. Komşularımız var Suriyeli, onlar her türlü yardımdan faydalandılar. Tabletleri geldi evlerine. Oysaki derse de girmiyorlar, sınıfımızda da var Suriyeli çocuklar ama derslere de katılmıyorlar. Ona rağmen tabletleri eline geldi, bizim çocuklarımız tek bir telefonla iki tane ya da bazı evlerde 4 tane çocuk derse girmek zorunda kalıyorlar. Hayat çok pahalı olduğu için bir asgari ücretle biz çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz. Yani sadece tableti bırakın biz daha kışlık kıyafetlerini karşılayamadık çocuklarımızın. Hayat çok pahalı.
Ev Kadını- Geçim çok zor çalışıyoruz ama eşim engelli, ben engelli, iyi kötü geçinmeye çalışıyoruz, hayat şartları çok zor, geçim çok zor. Asgari ücrete zam geldi ama anında her şeye zam oldu. Yani bilmiyorum. Verdiği günün ertesi gün bütün zamlar patlama yaptı yani. Eşimin sigortasını ödüyorum 300 TL birden zam verdiler. Asgari ücrete zam geldi ertesi gün 1300 TL eşime sigorta ödüyorum. Yani hayat çok zor bilmiyoruz, ne yapacağız şaşırdık yani.
Ev Kadını- Çok özür diliyorum, lafa gireceğim ama buna “kaşıkla verip kepçeyle almak” deniliyor. Bir gün öncesinden zam alıyoruz, ertesi günü her şeyin üstüne üstleniyor, katlanıyor.
Ev Kadını- Eşim daha yeni işe girdi, iki senedir evdeydi. Üç tane çocuğum var. Yani ekmek alacak halim yok, bayat ekmek alıyorum, çocuklarıma yediriyorum. Pazara çıkamıyorum. A101 çürük meyveleri atıyor, onları almaya çalışıyorum, çocuklarıma yediriyorum. Geçim sıkıntım çok yani Başkanım.
Ev Kadını- Yani çocuklar sürekli evde oldukları için şu durumda eğitim sisteminden dolayı. Sürekli her gün evde işte yemek olayı, sürekli bir mutfak olayı, sürekli yemek pişirme olayı. Kardeşim siz bunu biliyordunuz da mı yani yağlara zam yaptınız, bu kadar bu yağlar zamlandı? Birden bire yani böyle her şey… Demin arkadaşımızın bahsetmiş olduğu gibi kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar yani. Bu demek ki bütün herkes gibi biz de bu olaydan mustaribiz. Eğitim deseniz 4 çocuk annesiyim dediğim gibi. Üçüzlerim var, aynı sınıfa gidiyorlar, lise öğrencileri, 16 yaşındalar. Bir büyük oğlum var üniversite öğrencisi. Ben hangi birisine bir bilgisayar alayım veya bir tablet alayım. Bilgisayar almış başını gitmiş. Hep bir fırsatçılık yani. İşte bilgisayar lazım hop tavan yapıyor 6 bin lira, 7 bin lira. Ben üç çocuğun üçüne de ayrı ayrı bilgisayar alamıyorum.
Ev Kadını- 10 yıllık bir evlilik geçirdim, boşandım eşimden. Çok şiddet mağduruydum 10 senedir, yani kapı dışarı çıkamıyordum o dereceydi. Çok kötü günler geçirdim. Yeni boşandım. Bir apartmanın kapıcı dairesine geldik çocuklarımla beraber yalnız yaşamaya çalışıyoruz. Henüz yeni boşandım, çalışmıyorum, hiçbir gelirim yok. Yani çocuklarım okula gidiyor, büyük oğlum 9 yaşında, eğitim için hiçbir şey yapamıyorum. Destek olacak olan hiç kimse yok, tek başıma mücadele etmeye çalışıyorum. Çok zor günler geçirdim yani hayata tutunmaya çalışıyorum, çocuklarım için yaşamaya çalışmak istiyorum.
Ev Kadını- Hangisini söyleyeyim bilmiyorum ama yani zor bir geçim mücadelesi içindeyiz. Her şey pahalı. Kiracıyız, üç çocuğum var. Kalp nakli bekleyen kızım var ve eşimden ayrıyım ve onun bakım parasıyla geçim ediyorum. Ev kirası, suyuydu, pazarıydı, zaten pazara gidemiyoruz da onu bir kenara koyalım yani zor geçiniyoruz Başkanım. Bizim bu halimiz ne olacak, nereye kadar?
Ev Kadını- Eşim esnaf, esnafların hali belli bu pandemiden dolayı. Yani ne diyeceğimi bilemiyorum. Çocuklar bize destek olmak için, biz onlara destek olmak için çeşitli şeyler yapmaya çalışıyoruz. Kafeteryalarda çalışıyorlardı, hem çalışıp hem okuyorlardı, bu ortamda zaten kafeler de kapandı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Allah kolaylık versin diyelim.
Ev Kadını- Amin, hepimize Allah kolaylık versin. Çocuklar, gençler kaygılı, çok kaygılı, çok mutsuz, çok üzülüyoruz çocuklarımızı böyle mutsuz ve kaygılı görünce. Şimdiden çocuklar kaygıya girdiler zaten. İşsizlik, okul bitince ne olacak, üniversite bitince ne olacak.
Ev Kadını- Kızım üniversiteye hazırlanıyor. Hoş üniversiteyi kazanıp da meslek sahibi olsa da onun şeyi yok, bir muamma, belirsizliği var. Kaldı ki, KPSS birincisi hizmetli kadrosunda, 100 puan almış KPSS’den ama hizmetli kadrosunda göreve girmiş. Böyle bir ülkede de kızım üniversiteyi kazansa da ya da bitirse de ne olacak, işi olacak mı, olmayacak mı?
Ev Kadını- Şimdi ben ekonomik sıkıntılardan ziyade bir de deprem sıkıntısı yaşıyorum. 3 aydır eşim esnaf, ben ev hanımıyım, 3 aydır iş yerimiz çalışmıyor. Bununla alakalı sıkıntım var. Herkesin derdi bir dertte benim derdim deprem sıkıntısı oldu. Binamız ağır hasarlı tespitte bulunuldu. Hiçbir mal alamadık içerden, 10 dakika süre verdiler, bu 10 dakikalık sürede alabildiğimizi aldık biz. Damacana ana bayisiyiz, 2 bin tane damacana suyumuz kaldı içerde. Toplamda biz hesap yaptık 110 milyarlık malımız var içerde. Bir kuruş yardım alamadık. 3 aydır da eşim çalışamıyor ve geçimimizi biz bu dükkandan yapıyorduk.
Ev Kadını- Eşim işsiz şu anda. Biz sıkıntı içindeyiz. İş-Kur’dan başvurular yaptığımız halde yaş sorunu oluyor, işe alınmama sorunu oluyor. 43 yaşı eşimin. Ben eşime destek için rahatsızım boynumda, belimde fıtık hastalığı var, eşim fıtık hastası bronşit, astım. O hallerde yani iş bulmak istedik, başvuru yaptık. Eşime destek için ben bile başvuru yaptım, ama nedense ihtiyacı olmayan karı koca eşlere, durumu iyi olan, çevremde gözümle gördüm, şahit oldum, iki karı koca çalışmaz, aynı kişi çalışmaz diyenler işe girdiler, çalıştılar. Yani bizler mağdur olduk, hiçbir şekilde iş hakkımız olmadı, işe giremedik.
Ev Kadını- Ben emekliyim, 5 tane çocuğum var, hepsi işsiz. Allah seni inandırsın; oğlanı everdik, gelin hamile, oğlan üç tane dil biliyor, turizmciydi, turizm de kapandı. Hani size 1 milyonluk bir dava açmıştı, sen de 1 metelik dava açtın. Aslanım benim, sen varsın ya…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ ol.
Ev Kadını- Sen varsın ya baş tacısın vallahi billahi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sorun var doğru, mutfaklarda yangın var doğru. Büyük sıkıntılar çekiyorsunuz doğru. Türkiye’de 10 milyon genç maalesef işsiz. Cumhuriyet tarihinde bu kadar işsiz hiç olmamıştı ama maalesef bunları yaşıyoruz. Tabi en büyük sıkıntıyı ev hanımları çekiyor, sonuçta evdeki mutfaktan sorumlu, çocukların beslenmesinden sorumlu. Çocukların güzel bir hayat kazanmasını, sürdürmesini istiyor bütün anneler. Haklı olarak bütün annelerin en büyük özlemi o zaten çocuklarının güzel bir okula gitmesi, okuldan mezun olması, başarılı olması, bir yerde iş bulması ve mutlu olması bütün annelerin ortak özlemidir bu. Aslında bütün babalarında ortak özlemidir. Ama bugün yaşadığımız şartlar çok ağır.
Geçen gün sizlerle Zoom üzerinden konuştuğumuz gibi işsiz mühendislerle görüştüm. Fakülteleri bitirmişler, üniversiteyi bitirmişler; ziraat mühendisi var, bilgisayar mühendisi var, endüstri mühendisi var, jeoloji mühendisi var, kimya mühendisi var, çok sayıda mühendis, dediğim gibi. Veterinerler işsizler ve diyorlar ki biz fakülteyi bitirdik, hatta Kütahya’dan katılan genç bir kadın mühendis arkadaşımız dedi ki; “ben Kütahya’dan katılıyorum, KPSS sınavına girdim 90 puan aldım, 60 puan alan kazandı ama beni elediler sözlüde maalesef torpilim olmadığı için.” Yani söyledim, bu torpil dediğimiz olayı, maalesef üzülerek ifade edeyim bunun kalkması lazım. Hak edenin bir yerlere girmesi lazım. Hak eden insanın hakkını elinden alıp başka birisine teslim etmek kadar acı veren bir şey yok. Ama biz bunları değiştireceğiz. Biliyorum umutsuzluk var, gençlerin bir kısmında umutsuzluk var. Ama anneler size söz veriyorum, emin olun söz veriyorum, bütün bu haksızlıkları bitirmek mümkün. Ama bunları bitirmek için ortak çalışmak lazım, ortak bir hedefe kilitlenmek lazım. Hani bizim Anadolu’da güzel bir laf vardır, zalim bir an önce gitsin diye “zulmün artsın” derler. Zulmün artsın ki bir an önce sen git diye, vatandaşın gözü açılsın diye.
Annelerin derdini biliyorum. Az önce bir anne de ifade etti. Yani çocuğumu bir alışverişe gidemiyorum, çocuğum bir şey ister ben alamam diye. Bunu ben pek çok babadan da duydum aynı dertleri. Bir şekliyle bunların üzerine gitmek lazım.
Ev hanımlarının sosyal güvenlik haklarının olması lazım, eskiden vardı bu haklar. Ev hanımları sosyal güvenlikten yararlanabiliyorlardı ve zamanı gelince de emekli olabiliyorlardı. Maalesef 2008’de yapılan bir kanun değişikliğiyle sadece Bağ-Kur üzerinden, o da isteğe bağlı olabilirse emekli olabiliyorlar. Diğer sosyal güvenlik haklarından yararlanamıyorlar.
Çocuklar için ek bazı avantajlar getirildi ama o sigortalı olduktan sonra doğan çocuklar için. Sigortalı olmadan önce bu haklar maalesef sağlanamıyor. Her evde huzurun olması kadar güzel bir şey yok, her evde bereketin olması kadar güzel bir şey yok, her evde çocukların sevinmesi, oynaması, gülmesi kadar güzel bir şey yok. Çünkü bunların olduğu bir evde huzur vardır, mutluluk vardır, bereket vardır. Bizim en büyük arzumuz bu.
Bizim bir projemiz daha var, biz Aile Destekleri Sigortası diye bir sigorta dalını hayata geçirmeye çalışıyoruz. Aile Destekleri Sigortasının temel hedefi şu, geliri olmayan veya geliri belli bir rakamın altında olan ailelere doğrudan doğruya devletin destek vermesidir. Aile Destekleri Sigortası olsaydı bu az önce saydığınız dramların hiçbirisi olmazdı. Çünkü nasıl işsiz kalan kişi işsizlik sigortasından yararlanıyorsa, Aile Destekleri Sigortasında da gelirin belli bir rakamın altına düşmesi veya ailenin hiç gelirinin olmaması halinde Aile Destekleri Sigortasından asgari bir gelir üstelik evdeki kadının banka hesabına yatacak, hiç kimsenin haberi olmayacak, kadın gidecek bankadan parasını çekecek, çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak.
Bireysel sorunları bir araya getirip birleştiğinizde o sorunların çözümü için siyaset kurumunu zorlayabilirsiniz, bir araya gelebilirsiniz. Bakın Ağrı’dan da kardeşimizin derdi var, İzmir’de de derdi var. Biri Ağrı’da, biri İzmir’de. Aynı dertleri paylaşıyorsunuz. Çocuklarınız işsiz. Ağrı’daki de işsiz, İzmir’deki de işsiz, Adana’daki de işsiz. Niye işsiz? 18 yıldır bu memleketi yönetenler niye sizin derdinizi duymadılar? Onların çocukları işsiz mi? Hayır. Bakın diyorsunuz ki, bizim aylığımız bile yok, gelirimiz bile yok. Bir maaşla yetinmiyorlar, iki maaşla yetinmiyorlar, üç maaşla yetinmiyorlar, dört maaşla yetinmiyorlar, beş maaş alıyorlar. En hafifi de 10 bin lira. 5 tane 50 bin lira. 50 bin lira bir eve giriyor. Öbür evde çocuklar aç. Bu vicdan mıdır Allah aşkına, bu adalet midir?
Sizden isteğim şu, bu memleketin başına bir de haram yemeyen bir adam getirin, kul hakkı yemeyen bir adam getirin, yolsuzluk yapmayan bir adam getirin Allah aşkına. İlla yolsuzluk yapan birisi mi, illa haram yiyen birisi mi, illa kul hakkı yiyen birisi mi gelip devleti yönetecek? Devleti yönetince böyle oluyor sonra hep beraber şikayet ediyoruz. Bir de düzgün adam olsun, bir de ahlaklı adam olsun. Herkesin inancına saygı duysun, herkesin yaşam tarzına saygı duysun. Bir de böyle bir insan getirin, bir de böyle bir politikacı getirin, bir de böyle bir siyasi partiye destek verin. O zaman Türkiye’nin kurtulacağını göreceğiz. Türkiye zengin bir ülke, fakir bir ülke değil. Ama kaynakları adil dağıtılmadığı için büyük bir kısmı fakir, bir kısmı da köşeyi dönmüş zengin. Bu tabloyu değiştireceğiz ama elbirliğiyle değiştireceğiz.
Efendim çocuklarınıza en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Çocukların gözlerinden öpüyorum. Eşlerinize selam söyleyin. Eşlerinizin her birisi moralini bozmasın inşallah güzel bir Türkiye’yi kadınların sayesinde kuracağız. Bakın onu da söyleyeyim kadınların sayesinde. Çünkü sizin yaşadığınız sorunların büyük bir kısmını belki beyleriniz yaşamıyor.
Elif Çil- Başkanım ben Elif Çil merhaba.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Merhaba Elif’ciğim, nasılsın iyi misin?
Elif Çil- İyiyim Başkanım, siz nasılsınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben de çok iyiyim. Derslerin nasıl?
Elif Çil- Güzel.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Güzel. Sana Ankara’dan selam gönderiyoruz; ben, buradaki bütün arkadaşlar, sana ayrıca başarılar da diliyoruz.
Elif Çil- Ben sizden bir şey istiyorum Başkanım, babam bizim masrafları karşılamak için sürekli mesaiye kalıyor, babamı göremiyorum, onu çok özlüyorum. Artık mesaiye kalmasını istemiyorum. Şu hayat artık bir düzene girsin.  
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiç üzülme, derslerine çalış. Bir sorunun olursa bana haber ver olur mu?
Elif Çil- Tamam Başkanım, çok teşekkür ederim beni dinlediğiniz için. 
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tamam, estağfurullah. 

Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...

Gündem'den Öne Çıkan Haberler