18.09.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, DENİZLİ HONAZ BELEDİYESİNİ ZİYARET ETTİ (17 EYLÜL 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, DENİZLİ HONAZ BELEDİYESİNİ ZİYARET ETTİ
(17 EYLÜL 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Denizli programı kapsamında Honaz Belediye Başkanı Yüksel Kepenek'i makamında ziyaret ederek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Daha sonra belediye önünde toplanan vatandaşlara hitap eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:


Efendim merhabalar. Honaz’da bulunmaktan, sizlerle beraber olmaktan onur ve gurur duyuyorum. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Ayrıca asıl bir teşekkürüm var, Belediye Başkanını seçtiğiniz için. Genç, yetenekli, çalışkan, kendisini Honaz’a adamış, gerçekten buranın önemli bir marka olması için çaba harcayan bir arkadaş. Dolayısıyla onu seçtiğiniz için özellikle bütün Honazlılara yürekten teşekkür ediyorum.
Belediye Başkanlarımdan iki şey istedim. Yedi şey var ama iki şeyden söz edeceğim size. Birincisi şu, ‘seçildikten sonra efendim bu mahalle bana oy vermedi, bu mahalle bana oy verdi oraya hizmet götüreyim, öbür tarafa götürmeyim ayrımını yapmayacaksın’ dedim. Herkese eşit hizmet. Ama bir mahallede eğer yoksullar fazlaysa oraya pozitif hizmet götüreceksiniz, çocuklara pozitif hizmet götüreceksiniz. Çocuklar bizim geleceğimiz, çocuklar bizim umudumuz, çocuklar Türkiye’nin geleceği ve umudu. Dolayısıyla çocukların iyi yetişmesi lazım, iyi eğitilmesi lazım, önlerindeki engellerin kaldırılması lazım ve en önemlisi hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi lazım. Anneler her çocuğu karnı doymuş olarak yatağa yatırmalı. Eğer bir çocuk Honaz’da yatağa aç giriyorsa, o gece Honaz Belediye Başkanı uyumayacak o çocuğun karnı doyuncaya kadar. Bunu yapacağız, yapmak zorundayız.
İkincisi, Belediye Başkanımız az önce para kısmını kısaca açıkladı. Belediye Başkanlarının harcadıkları para kendi şahsi paraları değil. Bu para sizin ödediğiniz paralar, yani hepimizin ödediği paralar. Dolayısıyla yaptığı her harcamanın hesabını Honazlılara verecek.
Yeni bir siyaset anlayışı başlatıyoruz, düzgün bir siyaset, ahlaklı bir siyaset, hiç kimseyi ötekileştirmeyen bir siyaset, herkese sıcak, el uzatan bir siyaset. Oy versin veya vermesin onun Belediyeden hizmet alma hakkı var, bunu ona hatırlatan bir siyaset. Biz eğer bunu yapabilirsek Türkiye’deki yeni siyasetin temellerini güçlendirmiş oluruz.
Bakın bir sürü kavga var. O kavga ediyor, bu kavga ediyor, gerilim var vs. Neden gerilim, neden kavga? Vermek istemediler Honaz Belediye Başkanlığını. Niçin vermek istemediler? Efendim illa kazanmasın. ‘1 oy fark var, 8 oy fark var, şu kadar oy fark var…’ En sonunda iptal ettiler, yapın kardeşim. Yapın iptal edin, hatta istiyorsanız bir daha iptal edin, ne olacak yani? Millete güveniyoruz biz. Çünkü Honazlılar yeni bir ufku açtılar, yeni bir insan gelsin bir görelim bakalım; akıl akıldan üstündür, genç birisi, yetenekli birisi, tuttuğunu koparan birisi, hizmet etmek isteyen birisi, gelsin bir bakalım. Bir daha seçim, olur, bir daha seçin. Bir daha seçim oldu ne oldu? Aradaki farkla geldi. O nedenle ben Honaz’a ve Honazlılara özellikle yürekten teşekkür ediyorum Belediye Başkanını seçtiğiniz için.
Bir başka konu değerli arkadaşlar, harcadığı her kuruşun hesabını verecek. Hesap vermek ne demektir biliyor musunuz? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak demektir. Çünkü sizin paranız. Sizin paranızı bir Belediye Başkanı, bir Bakan, bir Başbakan, bir Cumhurbaşkanı istediği gibi harcayamaz. O para milletin parasıdır, o paranın milletin çıkarları doğrultusunda harcanması lazım. Harcanacak ve hesabını da siyasetçi verecek. Bunu şunun için söylüyorum. Diyorlar ki, ‘biz şehir hastaneleri yaptık’, iyi. ‘Havaalanları yaptık’, çok güzel. ‘Otoyollar yaptık’, gayet güzel. ‘Havaalanları, otobanlar yaptık’, çok güzel. Kimse size niye bunları yaptınız diye sormuyor. Ama şu soruyu soruyoruz: Kaça yaptınız? Çünkü bu parayı sonunda ben ödeyeceğim. 1 liralık işi 1 liraya mı yaptınız, 1 liralık işi 5 liraya yapıp 4 lirasını cebe mi attınız? Ben bu soruyu soracağım. Niye bu soruyu soracağım? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için soracağım. Başka ne için soracağım? Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkı derken sıradan bir söylem olarak söylemiyorum bunu. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder, altına bez alırsınız vergi ödersiniz, su içirirsiniz vergi ödersiniz, süt verirsiniz vergi ödersiniz, musluğu açarsınız 4 çeşit vergi ödersiniz, elektrik düğmesine basarsınız 5 çeşit vergi ödersiniz. Bu vergiyi siz ödüyorsunuz. O zaman kaça yaptın bana söyle. Efendim biz bunu size söyleyemeyiz. O zaman sen millete değil cebine çalışıyorsun demektir. Bunu bilmemiz lazım.
Kul hakkı sıradan bir kavram değildir. Kul hakkı eşittir demokrasidir. Niçin? Vatandaştan alınan her kuruşun hesabını millete veriyorsanız, o ülkede demokrasi var demektir. Vatandaş soruyor benim paramı nereye harcadın diye. Bu demokrasidir. Demokrasinin çıkış kaynağı da budur zaten. O nedenle yeni bir siyaset anlayışı.
Başkanın 7 tane ilkesi var, belirledik, bütün Belediye Başkanları ona uyacaklar. Bunu yeni bir siyaset anlayışını topluma anlatmak için getiriyoruz. Önümüzdeki süreçte olacak. Aynı şekilde benzer bir olayı, Honaz’da yaşadığınız bir olayın benzerini İstanbul’da yaşadık. Orada da gittik, vatandaşın ben ferasetine güveniyorum, vatandaşın adalet duygusuna güveniyorum, vatandaşın vicdanına güveniyorum. Haksızlık olduğu zaman, diğer partiye bir seçimde oy veren kişi; ‘burada bir haksızlık var, nasıl bu haksızlığa tahammül edeceğiz, bu sefer oyumun rengini değiştireceğim, gideceğim haksızlığa uğramış kişiye oy vereceğim’ diyor. Verdi de, başkan öyle kazandı.
Yeni bir siyaset anlayışında bir başka konu daha. Biz herkesin inancına saygılıyız. İnanç bizim alanımızda değil, bizim Allah’la kul arasına girme hakkımız da yok, yetkimiz de yok. Kimsenin kimliğini sorgulamıyoruz, kimsenin yaşam tarzını da sorgulamıyoruz. Herkesin yaşam tarzına saygılıyız. Peki siyaseti ne için yapıyoruz? Siyaseti herkesin karnı doysun diye yapıyoruz, işsizlik olmasın diye yapıyoruz, her evde tencere kaynasın diye yapıyoruz, her evde huzur olsun, bereket olsun diye yapıyoruz. Eğer biz bunu siyaseti bu noktaya çekmezsek kavga dövüş arasında kimin doğruyu, kimin yanlış söylediğini vatandaş anlayamaz. Biz siyaseti buraya çekmek istiyoruz. Doğru, düzgün, namuslu, ahlaklı, adaletli bir siyasete çekmek istiyoruz. Devletin de bu bağlamda kullanılması lazım. Devletin adalet dağıtması lazım. Adalet olmadığı bir yerde devlet olmaz. O nedenle hepimizin bu konuda duyarlı olması lazım. Para harcanıyor mu, evet. Para toplanıyor mu, evet. Siz vergi ödediniz ve ödüyorsunuz da. Başka? Vergileri aldılar, yetmedi dediler devletin fabrikalarını sattılar. Sümerbank’tı, Etibank’tı, bankalardı, bez fabrikasıydı vs. hepsini sattılar. Başka? Telekom’u sattılar. Yani Türkiye’nin en büyük yatırımlarından birisi, rahmetli Özal’ın yaptığı, onu da sattılar. Nasıl sattılar? Yabancı bir firma geldi, Hariri Ailesi, Türk bankalarından kredi aldı, gitti onu satın aldı, kârını götürdü kendi memleketine, sonra borçları ödemedi bankalara, kâr onların oldu, borç da bizim oldu. Allah aşkına hangi akıl, hangi mantıktır bu ve gitti. Başka? Otelleri sattılar, arsaları sattılar devlete ait. Sonra?
Şimdi Tank Palet Fabrikasına, sıra geldi ordunun silah fabrikalarını satmaya, pazarlamaya. Allah aşkına Sevgili Honazlılar vicdanınıza sesleniyorum, adalet duygunuza sesleniyorum. Bir devlet düşünün kendi silah fabrikasını başka bir orduya peşkeş çekiyor, Katar ordusuna. Niçin? Tank palet yapacak.
Bakın şimdi olay şudur, Katar ordusuna veriyorsun Tank Palet Fabrikası yapacak diye, orada tank palet yapacak, size satacak. Benim fabrikamda yabancı gelecek yapacak, benim fabrikamda benim işçilerimin, benim subaylarımın, benim mühendislerimin çalıştığı yerde tankı yapacak, bana satacak. Niye ben yapmıyorum? Şuna benziyor; sizin kirazınız meşhur ya, oturacağım sizin kiraz bahçenize bakacağım, kirazı elde edeceğim ve kirazı size satacağım. Diyeceksiniz ki, bu kiraz bahçesi zaten benim niye bana satıyorsun? Bunu açıkladım, ‘efendim 50 milyon dolar para bulamadık da onun için bunu verdik’ diyor. Allah aşkına şunu da ben sizin vicdanınıza seslenerek ifade etmek isterim. Son 17 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye ödediğimiz faiz 170 milyar dolar. Yani her gün 50 milyon dolar faiz ödüyoruz. Her saat 2 milyon dolardan fazla faiz ödüyoruz. Kime? Londra’daki bir avuç tefeciye ödüyoruz. Ve sen kalkıyorsun gerekçe olarak diyorsun ki, ‘50 milyon dolar bulamadım o yüzden bu fabrikayı götürdüm Katar ordusuna teslim ettim.’ Olmaz, bunu vicdan kabul etmez, adalet de kabul etmez bunu!
Bakın bu işin sağı solu yoktur arkadaşlar. A Partisi, B Partisi yoktur. Ordu hepimizin ordusudur. Yani benim çocuğum da askere gidiyor, sizin çocuğunuz da askere gidiyor. Dolayısıyla hepimizin ordusudur orası. Peki bizim ordumuzun silah fabrikasını yabancı bir orduya niye veririz, hangi gerekçeyle veririz? Bunu dillendirdim, dediler ki ‘biz özelleştirmiyoruz.’ Allah büyüktür, özelleştirme kararını çıkardık Resmi Gazeteden, kapı gibi Türk bayrağı var, yanında Cumhurbaşkanının logosu var, altında da Cumhurbaşkanının imzası var. Bu imza bana ait değil, bu gazete de benim gazetem değil, devletin gazetesi. Sen imzalamışsın, nasıl inkar ediyorsun? Şimdi yeni bir kararname çıkardılar, onu yayınlamıyorlar, çünkü yayınlasalar yaptıkları suçu, ki ben suç diyorum burada herhangi bir şey değil yaptıkları açıkça bir suçtur, devletin silah fabrikasının bir orduya peşkeş çekilmesi suçtur. Bunun görünmesini istemiyorlar. Ben de dedim ki, ‘Sayın Bahçeli sen diyorsun ben milliyetçiyim, partinin adı da Milliyetçi Hareket Partisi. Allah aşkına, numarasını da verdim 1105 sayılı bu yayınlanmayan kararnameyi al Erdoğan’dan yayınla millet öğrensin’ Değil mi? Daha ses yok, bekliyorum. Benim milliyetçilik anlayışım şu, bayrağımı severim canımı veririm, vatanımı severim canımı veririm, insanımı severim, haksızlığa uğruyorsa bir vatandaş kim olursa olsun onun yanında olurum. Bu ülke üretecek, bu ülke kazanacak, bu ülkede herkes zengin olacak. Bu ülkede haksızlık olmayacak, adaletsizlik olmayacak. Benim milliyetçilik anlayışım budur. Ama benim milliyetçilik anlayışımda devletin silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekmek yoktur. Ben bunu kabul etmem, kabul edemem de.
Suriyelilere kızıyorsunuz çoğu zaman ‘vay efendim bu Suriyeliler niye geldi buraya…’ Suriyelilerin bir günahı yok ki. Suriyeliler savaştan kaçtılar geldiler. Kime kızacaksınız? Suriyelileri buraya getirene kızacaksınız Suriyeliye niye kızıyorsun. O getirdi, o getirmedi mi? Şimdi İdlib’de sıkıştık. 3 milyon 600 bini aşkın Suriyeli var. Bunlara 40 milyar dolar para harcadık. Az para değil. Diyorlar 40 milyar dolar para harcadık. Peki, şimdi İdlib’de sıkıştık, oradan 3,5 milyon Suriyelinin gelme ihtimali daha var. Şimdi bakalım ne yapacaklar. Ben en baştan söyledim; Ortadoğu bataklığında senin ne işin var arkadaş, niye oraya giriyorsun, niye orayı karıştırıyorsun, niye oraya silah gönderiyorsun? Silah gitti, kim kimi öldürüyor Allah aşkına? Ben size söyleyeyim, Müslümanlar birbirini öldürüyor. Bir grubun eline Amerika silah veriyor, bir grubun eline de Rusya silah veriyor. Beyler diyor birbirinizi öldürün, bak yeni silahlarım geldi size vereceğim diyor. Siz birbirinizi öldürün bana alttaki petrol lazım diyor. Kim buna uyuyor? Erdoğan. Niçin? Yani düne kadar Beşar Esad’la beraber tatil yapıyordunuz, kimse kızmıyordu. Suriye’de yaşayanlar bizim akrabalarımız aslında. Onlarla ortak tarihimiz var, ortak kültürümüz var, ortak inancımız var, akrabalık ilişkileri var, kız alıp vermeler var, bütün bunların hepsi var. Niye bu hale geldik? Birileri istedi diye. Olmaz. Ortadoğu’yu bu hale kimsenin getirmeye hakkı yoktur. Ortadoğu’da Müslüman kanının akmasına kimsenin gönlü razı olmamalı. Ben bunu söylüyorum, her yerde söyleyeceğim.
Efendim ben bunları anlatınca bana kızıyorlar vay efendim sen niye konuştun, vay efendim sen bunu niye yaptın, vay efendim sen doğruları söylemiyorsun. Biliyorsunuz elimde belge olmadan ben konuşmam. Belgesi olacak, bakacağım, ayrıca o belgeyi de doğrulatırım,  gerçekten bu belge doğru mudur, yanlış mıdır? Ondan sonra konuşurum. Ve bütün bunlara baktığınız zaman Türkiye iyi yönetilmiyor. İşsiz sayımız 8,5 milyona dayandı, her evde neredeyse işsiz var. Belki Honaz’da fabrikalar var, birden fazla sanayi kuruluşu var vs. falan ama o kadar çok acı olaylar var ki, o kadar çok işsizler var ki, o kadar çok ailelerde dram var ki. Düşünün bir evde hem oğlu işsiz, hem baba işsiz. Düşünün bir ailede akşam pişirecek yemek yok. Düşünün bir ailede çocuğun karnını doyuracak ekmek yok. Düşünün bir ailede anne akşam tencereyi nasıl kaynatacak bilmiyor. Bütün bunlar 8,5 milyondan fazla hanede bir şekliyle yaşanıyor. Bunun kalkması lazım, Türkiye büyük bir ülke, güçlü bir ülke.  
Yerel seçimlerde bir başarı elde ettik, bir çıtayı atladık. Şimdi bir çıta daha atlayacağız inşallah, önümüzdeki seçimlerde göreceksiniz, Türkiye’ye barışı getireceğiz, Türkiye’ye huzuru getireceğiz, Türkiye’ye kardeşliği getireceğiz, yeni bir siyaset anlayışını getireceğiz, Kuvayı Milliye ruhuyla, kimseyi ayırmayacağız. Türkiye’nin barışa ihtiyacı var, beraber birlikte yaşamaya ihtiyacı var, kavgaya ihtiyacı yok Türkiye’nin. Türkiye’nin hapishaneleri tıka basa dolu. Niçin? Bütün bunlara bakmak lazım, bütün bunları değerlendirmek lazım. Yeni siyaset anlayışıyla yolumuza devam edeceğiz.
Sayın Başkan şöyle gel. Sayın Başkanı beğeniyor musunuz? Hanımefendi nerede, hanımefendi siz de gelin. Kısa bir süre görev yaptı şu anda. O kısa süre içinde yaptığı görevin hakkını da teslim etti. Ne kadar borç ödediğini, ne kadar borcun kaldığını, bütün bunların hepsini de bir şekliyle sizlere sundu. Önümüzdeki süreçte de bütün bunları sizlere sunacak. Yani her kuruşun hesabını verecek. Bu bizim ahlakımızda var, bu bizim kültürümüzde var, bu bizim inancımızda var. İnançlı olmak ayrı bir şeydir, kültürlü olmak ayrı bir şeydir, vatandaşa hesap vermek ayrı bir şeydir. Başkan bütün bunların hepsini Honaz’a yaşatacak. Dolayısıyla ben onu başkan seçtiğiniz için Honaz’a, Honazlılara tekrar yürekten teşekkür ediyorum.  
Laf aramızda kimse duymasın kirazdan söz etti, Honaz’ın kirazı meşhurdur diye. Daha kiraz miraz yemedik, bakıyoruz şimdi. İnşallah kiraz mevsiminde de gelirim, gerçekten buranın kirazının çok meşhur olduğunu biliyorum. Sadece Türkiye’de değil pek çok uluslararası arenada da Honaz kirazının ne kadar önemli olduğunu, ne kadar meşhur olduğunu da biliyorum. İnşallah bir gün geliriz, başkan kiraz ikram eder, kirazdan da yeriz. Çünkü az önce makamında otururken baktık, çay ikram etmiş ama çay bir türlü gelmiyor. Ya Başkan çayı Dursun’a mı söyledin nerede bu çay dedim. Neyse sonunda çay geldi, inşallah kiraz mevsiminde daha güzel geliriz, sohbet ederiz.
Efendim hepinize gönül dolusu sevgiler, saygılar sunuyorum, Başkanı size emanet ediyorum, sizi de Allah’a emanet ediyorum sağ olun, var olun diyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler