02.03.2022

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV’de “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat” Canlı Yayınına Katıldı (2 Mart 2022)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV’de “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat” canlı yayınında gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

İsmail KÜÇÜKKAYA- Günaydın hoş geldiniz. 2 Mart 2022 Çarşamba sabahında, Ankara’daki üçüncü günümüzde İsmail Küçükkaya’yla Demokrasi Meydanında, Türkiye’nin ana muhalefet partisi lideri CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu konuğumuz. Demokrasi meydanında ‘siz ne öneriyorsunuz’ diye sorular soracağız. Hoş geldiniz efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim. Siz de hoş geldiniz. Umarım Ankara’da üç gün güzel geçmiştir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ankara bize iyi geliyor efendim. Doğan’la da onu konuşuyorduk, yayın yönetmenimiz Doğan Şentürk’le. Şimdi Ankara olunca tabi her yerde haber, kulis, bir yerlere gidiyorsunuz…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Haberin merkezi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Haberin merkezi. Şimdi de efendim size öncelikle teşekkür ediyorum. 6 partili liderler zirvesiyle ilgili bir yayın aslında planlamıştık.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ona da tanıklık ettiniz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sağ olun, geldik, tarihi bir olay.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim siyaset tarihimizin önemli bir olayı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok önemli bir olay. Ve sizin dünkü grup konuşmanızdan manşetler seçtim efendim. İktidarın bu konudaki tepkilerini de derleyip toparladım. Sizin yaklaşımlarınızı merak ediyorum. Bu arada öncelikle bu yayının böyle planlaması, şimdi savaş da oldu tabi Rusya’nın işgali, ama biz aslında sizin basın danışmanınız Ömer Bey’le bunu liderler zirvesiyle bağlantılı olarak planlamıştık uzun bir zaman önce ama sizi onu biraz sonra sormak üzere şimdi önce Ukrayna meselesi. Fakat efendim şu dikkatimi çekti, bu nedir Sayın Genel Başkan?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”, 6 siyasi parti liderinde olan bir kitap. Orijinal imzalar var, ıslak imzalar var. Genel Başkanlar imzaladılar, her bir Genel Başkanda birer tane var böyle.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu sizin nüshanız. Bir gösterebilir miyim efendim izin verir misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi tabi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu ıslak imzalı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet ıslak imzalı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunu siz ilerde hani diyorsunuz ya bugünlerde CHP’nin müzesine mi koyacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet. Partinin arşivinde yer alacak.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Önemli değil mi efendim bu, 6 lider?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önemli tabi, 6 liderin ıslak imzalarının olduğu bir metin önemli tabi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu konuda Ankara’daki kime gittiysek sizin buradaki çabalarınızdan özellikle bahsediyorlar, onu söyleyeceğim efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olsunlar. Bütün siyasi partilerin Genel Başkanları da aynı çabayı gösterdiler, onu da ifade etmek isterim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki bu konuya gireceğiz detaylı olarak. Efendim öncelikle kısa kısa ama net olarak sizin yaklaşımlarınızı çok merak ediyorum. Rusya Ukrayna’ya askerlerini soktu, bir çeşit işgal var, Ankara bunu savaş hali olarak tanımladı. Önce kısaca bu olay ne oldu, neden oldu kısa bir değerlendirmenizi alırsam bakış açınızı merak ediyorum. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yaşananlar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Rusya’nın şöyle bir endişesi vardı. NATO’nun Rusya sınırlarına fazla yaklaşmasının Rusya için ciddi bir risk oluşturduğu defalarca ifade edildi. Kuzey ülkeleri bu konuda uyarıldı NATO’ya üye olmayın diye. Dolayısıyla Polonya’nın, Macaristan’ın NATO’ya üye olması, AB ile ilişkileri güçlendirmeleri Rusya kendi geleceği açısından risk olarak görüyordu ve dolayısıyla NATO’nun daha fazla yaklaşmasını istemiyordu. Kırım’ı kendi topraklarına katarak Karadeniz’deki Rusya egemenliğini de büyütmeye çalıştı. Daha sonra tabi Ukrayna’ya baskı yaptı Ukrayna’daki gelişmeler hoşuna gitmiyordu. Dolayısıyla daha sonra Ukrayna’ya askerlerini soktu. Dolayısıyla da bugünkü tabloyla karşı karşıya kaldık. Bir savaş.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Savaş sizce de?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir savaş evet. Yani başlangıçta biz savaş olarak dillendirilmesini çok doğru bulmadık bunu. Çünkü Montrö Sözleşmesinin gereği olarak hükümetin çok dikkat etmesi gerekiyor Montrö sözleşmesine. Daha sonra Erdoğan bunu savaş olarak tanımlayınca savaş olduğu tanımlanıyorsa Montrö sözleşmesi devreye giriyor dolayısıyla savaş gemilerinin girişi ve çıkışı Montrö sözleşmesinin gereği olarak kontrol edilmeye başlanıyor.

Bizim orada bir de tabi çok sayıda öğrencimiz de var, çok sayıda vatandaşımız var, işçilerimiz var, iş insanlarımız var, yatırımlarımız var. Ukrayna’dan buğday ithal ediyoruz, Rusya’dan buğday ithal ediyoruz. Doğalgaz, petrol artı enerji konusunda Rusya’ya büyük ölçüde bağımlıyız yüzde 60 – 70 oranında nükleer santralde devreye girerse bir bağımlılığımız var. Burada da kontrolsüz bir ilişki en azından enerji alanında kontrolsüz bir ilişkinin kurulduğunu da ifade etmek isterim. Ben bunu da defalarca eleştirdim. Bir ülke kendisini enerji açısından bir başka ülkeye bağımlı hale getiremez. İşte yarın Rusya’yla çatıştığımızda şalteri indirdiğinde perişan olacağız. Bu tablo olmamalı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim sizin partinizde çok sayıda, deneyimli, dış işlerinden gelmiş insanlar var; emekli büyükelçiler var, kurmaylarınız var. Onlarla yaptığınız değerlendirmede, net olarak bunu duymak istiyorum, Rusya’nın yaptığı doğru mu, hatalı mı, Ukrayna’nın buradaki tutumu, batının buradaki tutumu; bunları bir konuşabilir miyiz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Rusya’yı asla doğru bulmuyoruz. Yani Dışilişkiler Komisyonumuz var bizim. Eski büyükelçilik yapmış, CHP’de milletvekilliği yapmış kişiler, eski dışişleri bakanları yine burada. Zaman zaman eğer olay biraz daha farklı bir mecradaysa emekli önemli askerlerde bu komisyonun içindeler. Görüşlerini bildiriyorlar, paylaşıyorlar. Ukrayna olayı gündeme geldiğinde biz hemen olağanüstü toplandık artı Dışilişkiler Komisyonunu da süratli bir şekilde topladık ve hepimizin ortak görüşü tabi bu konuda Türkiye’nin tarafsızlığını koruması gerektiği yönündeydi. Türkiye tarafsızlığını korumalı, herhangi bir şekilde taraf olmamalı. Ama savaşın durması için de elinden gelen bütün çabayı göstermeli. Bu konuda sıcak mesajlar vermeli. Çatışmanın Rusya’ya da, Ukrayna’ya da yarar getiremeyeceğini, bunun dünyaya zarar vereceğini, en büyük zararı da Rusya’nın göreceğini, Rusya’nın itibar kaybına uğrayacağını en azından demokrasisi gelişmiş ülkelerde. Bu dillendirildi, bizde bunu değişik yerlerde, ortamlarda dillendirdik.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi tarafsızlığa vurgu yaptınız ya efendim. Sayın Cumhurbaşkanı bu krizin başladığından itibaren hep şu söylemi gerçekleştirdi. ‘Biz ne Rusya’dan vazgeçeriz, ne de Ukrayna’dan vazgeçeriz.’ Bu doğru bir tutum mudur efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Rusya’dan zaten isteseniz de vazgeçemiyorsunuz enerji açısından bağımlısınız. Ukrayna’dan da vazgeçemezsiniz Ukrayna’yla ciddi ticari ilişkilerimiz var. Yani bakıldığı zaman Rusya’da da aynı şekilde ciddi ticari ilişkilerimiz var, yatırımlarımız var, çok sayıda fabrikalarımız var. Orada üretim yapıyorlar, orada istihdam yaratıyorlar. Ukrayna’da giderek gelişen bir süreç vardı. Çok sayıda öğrencimiz var aynı zamanda Ukrayna’da üniversitelere devam eden. Dolayısıyla zaten isteseniz de vazgeçemezsiniz. Yani biz hiçbir ülkeyle bir vazgeçilmezlik daha doğru şu ülkeyle ilişkilerimizi tamamen keseceğiz ve vazgeçiyoruz diyemezsiniz yani. Dünya artık küçük bir dünya. Dolayısıyla bütün ülkelerle sıcak, samimi ilişkiler kurmak gerekiyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sabah efendim Joe Biden’in konuşmaları vardı bu konuda ve Putin’in bir hesap hatası yaptığını ve öngöremediğini, dünyayı ve batılı ülkeleri böleceğini zannettiğini ve Ukrayna’yı kolaylıkla işgal edebileceğini zannettiğini ama bu hesap hatasının kendisine ve ülkesine fatura olarak çıkacağını söyledi. Bugün itibariyle 7. gün. Gelişme nasıl oldu sizce? Mesela Ruslar girdi içeriye ama 7. gündür Ukrayna’da da bir direniş var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ukrayna’da direniş var. Ukraynalılar kendi topraklarını savunuyorlar, kendi halkını savunuyor, kendi ülkesini savunuyor, kendi bayrağını savunuyor bu da gayet doğaldır. Yani bir ülkenin kendi bağımsızlığını koruması için mücadele etmesi, işgali kabul etmemesi kadar doğal bir şey olamaz zaten. Hele hele Milli Kurtuluş Savaşını vermiş Türkiye olarak biz onları çok daha iyi anlamalıyız. Burada yanlış olan Putin’in tutumu ve davranışıydı. Putin aslında bir anlamda ekonomik olarak bu kadar zor duruma düşeceğini herhalde hiç tahmin edemedi. Şimdi bütün bankalardaki paralar, özellikle oligarkların paraları milyar dolarlar hepsine el konuldu. Dolayısıyla Rusya büyük bir ekonomik çıkmazla karşı karşıya kalacaktır diye düşünüyorum. Eğer akılcı bir politika izlerlerse süratli bir şeklide masaya otururlar ve masada bir uzlaşma zemini yakalarlar, o uzlaşma zemini içinde imzalar atılır ve olay sonlandırılır. Akılcı bir politika bunu gerektiriyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bugün ikinci tur müzakerelere başlıyorlar efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet başlasınlar. Yani görüşme iyi, müzakere iyi, oturup konuşma iyi ama müzakere masasına otururken Rusya’nın hala Ukrayna’da savaşın sürmesi doğru değil.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Genel Başkan, hani oligarklar dediniz ya sabah ABD Başkanı Joe Biden Rusya’ya yönelik yaptırım kararlarından bahsederken özellikle Putin’e yakın oligarklardan bahsetti ve onların mallarına, evlerine, yatlarına, her şeylerine el koyacağız dedi. Bu konuda bir haberimiz var kısacık bir izleyelim lütfen.

Joe Biden’ın açıklamaları bu şekildeydi. Özellikle Londra’da, New York’ta dünyanın farklı ülkelerinde milyar dolarlık servetleriyle gününü gün eden oligarklarla ilgili. Ne diyorsunuz efendim buna?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten Rusya’yı başka türlü vuramazsınız. Oligarkların paraları büyük ölçüde Rusya dışında. Amerika’da, Almanya’da, Güney Kıbrıs’ta, pek çok yerde var. Bu paralara el koyduğunuz andan itibaren Rusya’nın ekonomisine büyük bir darbeyi vurmuş olursunuz. Oligarklar şimdi hedef olarak Putin’i alacaklardır. Dolayısıyla öyle bir tablo ortaya çıktı ki Putin bir anlamda kendi sonunu getirdi bu işle Ukrayna’ya girerek. Bunları baştan düşünmesi gerekiyor muydu? Bilmiyoruz belki düşünmüş de olabilirler. Ama ben Putin Ukrayna’ya girmeden önce ekonomide ciddi bir ön hazırlık yaptığını, 630 milyar dolarlık Merkez Bankasında para tuttuğunu, artı dış ticaret fazlası verdiğini, bütün bunların hesabını yaptığını ama olayın bu boyutlara ulaşacağını hiç düşünmediğini tahmin ediyorum. Oligarkların paralarına el konulması, Rusya’nın elinin, kolunun bağlanması anlamına geliyor ekonomik açıdan.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim burada tabi Putin’in yaptığı hesap hatası veya Rusya’nın işgalci devlet durumuna düşmesi işin bir tarafı. Bir tarafı da Ukrayna’nın yaşadığı. Ben şimdi bu kriz çıktığından itibaren şunu söylüyorum. Diyorum ki, demek ki hiçbir emperyalist güce adı Amerika olsun, Rusya, Çin, Hindistan güvenerek hiçbir halk böyle özgürlük şarkıları filan çalamaz yani inanmayacaksınız. Biz kendi ülkemizin çıkarlarını savunan bir çizgi. Şimdi bugün Sabah gazetesinde bir haber dikkatimi çekti dün AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu söylüyor. Ben doğru buldum ama benim doğru bulmam önemli değil, sizin görüşünüzü merak ediyorum. ‘AB üyeliği için savaş mı lazım?’ Yani şunu söylüyor Sayın Erdoğan diyor ki, bizi de yıllardan beri kapılarda bekletiyorsunuz…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Oyalıyorsunuz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kullanıyorsunuz diyor. Bunu bir yorumlar mısınız efendim bana bu açıklamaları?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Söylem doğru. Yani biz Yunanistan’la birlikte AB’ye üye olmak için hemen hemen aynı tarihlerde başvurduk, protokoller yapıldı, Ankara Protokolü rahmetli İsmet İnönü de imzalamıştı. Bugüne kadar herkes alındı ama Türkiye bunun dışında kaldı. Belki yeteri kadar çaba göstermedik AB’ye tam üyelik için, ama eğer AB samimi olursa Türkiye’nin AB’ye katılımı Türkiye’nin güçlenmesi yanında AB’nin de güçlenmesi anlamına gelir. Bugünkü tablo Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin ne kadar önemli olduğunu da göstermesi açısından son derece değerlidir. Bakınız, AB ister Ortadoğu’da, ister Kafkaslarda, ister Karadeniz’de daha güçlü bir konumda olmak istiyorsa Türkiye’yi yanına almak zorundadır. Bu bağlamda söylenen, öngörülen hedef doğru bir hedef.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bugün mesela Tarık Çelenk gibi muhafazakar dünyadan önde gelen böyle yazarların yorumlarına baktığım zaman bu Türkiye için bir fırsat olabilir ve biz AB müzakerelerini hızlandırabiliriz yani AB’yi bu konuda sıkıştırabiliriz diyorlar. Mantıklı geliyor mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Mantıklıdır ama AB’nin fasıl açmasını beklemememiz lazım. Biz eğer gerçekten AB’ye üye olmak istiyorsak önce ülkemizi demokratikleştirmek zorundayız. Bakın, Rusya’nın özelliği ne? Tek adam rejimi var, bir kişi. Bir kişinin Rusya’yı hangi konuma düşürdüğünü dünyada görüyoruz değil mi? Biz demokrasiyi istiyoruz, güçlü bir demokrasimiz olmalı. Dolayısıyla AB fasıl açmadan şunu şunu yapın biz sizi alacağız demeden bunların tamamını biz kendi özgür irademizle yapmalıyız ve sonra dönüp AB’ye demeliyiz ki kardeşim ne diyorsun sen ben zaten bütün kuralları yerine getirdim. Demokrasi diyorsan tamam, kurallar diyorsan tamam. biz bunların tamamını hayata geçirdik. O zaman verdiğin sözü tut ve Türkiye’yi tam üye olarak kabul et dememiz lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Sayın Genel Başkan, tabi bu kriz aslında Türkiye’nin hem Cumhuriyet dönemini, hem Atatürk’ün vizyonunu, kazanımlarımızı, Montrö başta olmak üzere, hem de aynı zamanda bizim uluslararası sistem içindeki gücümüzü, konumumuzu da gözler önüne seriyor. Şimdi siz artık iktidar namzedi bir insansınız, partiniz ve partinizin işbirliği yaptığı diğer partiler hani belki siz Cumhurbaşkanı olacaksınız, belki sizin onay vereceğiniz birisi Cumhurbaşkanı adayı olacak onu bilmiyorum, ama mesela NATO konusundaki sizin yaklaşımınız nedir? İktidara namzet bir lider olarak, bir parti olarak bunu bir merak ediyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- NATO ittifakının bir parçasıyız zaten. NATO’nun bir parçasıyız biz. NATO’yu artık bir savunma gücü olarak görmemek lazım. Savunmanın yanında NATO aynı zamanda demokrasiyi savunan da bir kuruluş olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla NATO’nun bir parçası olarak biz NATO ittifakının öngördüğü kurallar içinde çalışmak zorundayız, kurallar içinde ordumuzu hazırlamak zorundayız, kurallar içinde güçlenmek zorundayız. Bunu yapmak zorundayız. NATO’ya karşı çıkmanın bir mantığı yok zaten. Gelişen dünyada siz kendi ülkenizin güvenliğini sağlamak istiyorsanız demokrasiden yana tavır alan ülkelerle beraber ortak hareket etmek zorundasınız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki siz Cumhurbaşkanı olsanız veya partinizin içinde bulunduğu blok bir Cumhurbaşkanı seçse siz veya sizin belirleyeceğiniz bir kişi ve halkımız buna oy verse ve onay vermiş olsa Amerika’yla ilişkimiz nasıl olur, Avrupa’yla nasıl olur, Rusya’yla nasıl olur mesela?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün ülkelerle ilişkimiz iyi olur önce onu söyleyeyim. Amerika’yla da ilişkilerimiz iyi olur, AB’yle de ilişkilerimiz iyi olur, Rusya’yla da, Ortadoğu halklarıyla da ilişkilerimiz iyi olur. Bizim temel felsefemiz şu, yurtta barış dünyada barış. Yani biz bütün ülkelerle barış içinde yaşamak isteriz. Kavganın bize de zarar vereceğini, diğer ülkelere de zarar vereceğini çok iyi biliyoruz. Elbette ki ülkeler arasında rekabet olacaktır. Bu rekabet daha çok ekonomik alanda, teknolojik alanda olacaktır ama bunun için sizin üniversitelerinizi güçlendirmeniz lazım, eğitim sistemini düzeltmeniz lazım, daha güçlü bir eğitim, analitik eğitim diyoruz, sorgulayan eğitim diyoruz. Üniversitelerin bilgi üretmesi diyoruz. Asıl mücadeleyi buralarda yapmamız lazım. Eğer mücadeleyi buralarda yaparsanız ekonomik olarak büyürsünüz, teknolojik, bilimsel alanda büyürsünüz, dünyada saygınlığınız olur, filmleriniz olur, romanlarınız olur, öyküleriniz olur, üniversitelerin ürettiği bilgiler dünyanın pek çok yerlerinde bilim insanları tarafından paylaşılır. O zaman Türkiye güçlü bir Türkiye olur. Savaşın kazanım getirdiği bir süreç hemen hemen yoktur. İnsanlık hep kaybetmiştir savaşla. Ama siz savaşı değil de barışı öncelerseniz, dostluğu öncelerseniz, ilişkileri öncelerseniz burada elbette ki kazanan Türkiye olur. Biz Amerika’yla da, AB’yle de… AB’ye girmek istiyoruz, tam üye olmak istiyoruz AB’ye. Yani uygar dünyanın bir parçası olmak istiyoruz, yani demokrasinin bir parçası olmak istiyoruz, demokrasimizi geliştirmek istiyoruz, insan haklarını geliştirmek istiyoruz, ülkemizde adalet istiyoruz.

Şimdi bazı bilim adamlarının yayınladıkları İslamiyet’in temel kurallarına göre yönetilen ülkeler hangileridir diye işte adalet, ahlak, hesap verebilirlik falan diye en çok kuzey ülkeleri çıkıyor. O ülkelerin hiçbirisi Müslüman ülke değil. Ama bakıyorsunuz öngörülen temel kurallar nedir? Ahlaktır, adalettir, erdemdir, bilgidir, insan haklarıdır, kadın – erkek eşitliğidir. Baktığınız zaman biz çok daha gerilerde yer alıyoruz. O açıdan bakıldığı zaman biz kendi ülkemizde önce var olan kuralları, dünyada var olan ve herkesin bir anlamda üzerinde mutabakat sağladığı kuralları, ilkeleri kendi ülkemize getirmek zorundayız. Demokrasi böyledir, insan hakları böyledir, kadın erkek eşitliği böyledir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Evrensel değerlerden bahsediyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evrensel değerlerden evet. Onların olması lazım. O zaman siz evrensel değerleri getirirseniz AB’ye üyeliğiniz çok daha rahat olur.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani ben şimdi sizi izlerken aynı zamanda da hani sonuçta seçime doğru gidiyoruz artık, Türkiye seçim sattı mahalline girdi. Seçimlerde belki aday olacaksınız bilmiyorum, belki olmayacaksınız. Anlamaya da çalışıyorum acaba Cumhurbaşkanı olsa nasıl olur, bir taraftan kafamdan da. Şimdi mesela efendim ülkeyi siz yönetseniz böyle bir krizde Montrö ne yapardınız mesela Montrö Sözleşmesi bağlamında?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Montrö Sözleşmesinin gereği neyse o gereği yerine getirirdik. Montrö Sözleşmesini asla ve asla tartışmaya açmazdık. Geçmişte hatırlıyorsunuz değil mi Montrö Sözleşmesi tartışmaya açıldı. Kanal İstanbul… ‘Savaş gemileri gerekirse Kanal İstanbul’dan geçer’ diye Erdoğan’ın söylemi var. Bugün o söylemin ne kadar havada kaldığını ve Türkiye’yi nasıl büyük bir felaketin içine sürükleyebileceğini gösteriyor bu gerçek. Şimdi insanlar tarihte yaşananlardan ders çıkarırlarsa geleceği daha sağlıklı inşa edebilirler. Erdoğan tarihi bilmediği için Montrö Sözleşmesinin hangi koşullarda imzalandığını bilmediği için, boğazların ne kadar önemli olduğunu, bizim açımızdan ne kadar güvenli olması gerektiğini bilmediği için Karadeniz’in anahtarının Montrö olduğunu ve o anahtarın da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde olduğunu bilmediği için onları söylemişti. Ama bugün ben eminim Montrö’nün önemini artık o da anlamıştır ve tartışmaya açmayacaktır. Ve Kanal İstanbul’u da bir tarafa bıkacaktır.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir taraftan da liderlerde hep şöyle bir söylem izliyorum. Dün mesela devlet adamı Hikmet Çetin buraya geldi, o da şunu söyledi. Cumhurbaşkanının böyle durumlarda liderlerle görüşmesi gerektiğini söyledi. Böyle bir beklentiniz, çağrınız olur mu? Böyle bir krizi Cumhurbaşkanı diyorlar çağırsın liderleri herkese bir bilgi versin.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dün grup toplantısında söyledim. Elbette ki önemli bir olay, Rusya’yla Ukrayna arasındaki savaş önemli bir olay. En çok etkilenecek olan ülkede biziz. Yapılması gereken neydi? Milli Güvenlik Kurulunu toplamaktı. Milli Güvenlik Kurulu toplandı mı? Toplanmadı. Milli Güvenlik Kurulu toplanmadı ama Güvenlik Zirvesini topladılar. Güvenlik Zirvesi nedir? Bunun hukuki altyapısı nedir? Hiçbir şey yok. Artı bu kadar önemli olaylarda mutlaka en azından grubu olan siyasi partilerin bilgilendirilmesi lazım. Artı TBMM’nin bilgilendirilmesi lazım. TBMM bilgilendirilmedi mi? Hiç bilgilendirilmedi. TBMM’yi o gün tatildi, tatil kararı almışlardı, biz o gün TBMM’nin toplanması çağrısını yaptık, grup başkanvekillerimiz harekete geçti, ittifakı oluşturan 6 parti biz telefonlarla konuştuk, Meclisin toplanması gerektiğini vurguladık. Meclis toplandı ama yürütme organından bir kişi gelip TBMM üyelerine bilgi vermedi. Ne oluyor? Dışişleri Bakanlığından birisi gelebilirdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan gelebilirdi, TBMM’ye bilgi verebilirdi. Hiçbirisi gelmedi. AK Partinin Grup Başkanvekili çıktı açıklama yaptı. Hangi bilgiyle, hangi birikimle, bilginin hangi derinliğiyle? Hiçbir şey yok ortada maalesef.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu krize baktığınız zaman efendim şimdi ben sizi dinlerken bir taraftan da aklıma benim rahmetli İnönü geldi. Hani biz her zaman minnet borçluyuz şöyle, bizi savaşlardan korudular. Yani onlar; Atatürk, İnönü onlar savaşması gerektiği zaman gerçekten savaştılar ama aynı zamanda savaşın ne kadar kötü olduğunu bildikleri için, ulusumuzu savaş badiresinden korumaya da çalıştılar. Mesela burada ben korkuyorum bu bir dünya savaşına evrilebilir mi diye. Sizin buradaki yorumunuz nedir efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben bir dünya savaşına evrileceği kanısında değilim. Batı bu konuda son derece dikkati. Ekonomik yaptırımlarla Rusya’nın geri çekilmesini sağlayacaktır. Yani ekonomik yaptırımlar Rusya’nın yalnızlaştırılması, ekonomisinin çökertilmesi, parasının büyük ölçüde değer kaybetmesi Rusya’da bu kararı alanların Rus halkının gözünde büyük ölçüde değer kaybetmesine, itibar kaybetmesine yol açacaktır. Bir önemli gelişme daha var onu da yeteri kadar belki dillendiremedik. Rus halkı da aslında bunu istemiyor. Rusya’da da, Moskova’da da gösteriler oldu savaşa karşı olduklarını söylediler. Demek ki orada da ciddi bir savaşa karşı damar var. Dolayısıyla bu gerçeğinde her hâlükârda bilinmesi lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim şimdi bir reklama gidelim, sonra aralıksız 10.30’a kadar gidelim. Bu 10.30 hikayesini anlatacağım çünkü danışmanın özel bir ricası vardı, Sayın Genel Başkanın ona bir talimatı varmış onun ne olduğunu sizlere belki anlatırım. Reklamlardan sonra efendim 6 partinin muhalefet liderinden o toplantıdan derlediğimiz haberleri Sayın Kılıçdaroğlu’na soracağım. O toplantıda neler oldu, Türkiye’ye ne vaat ediyorlar? Ekonomiyi konuşacağız. Elektrik faturalarını ödediniz mi efendim bu arada?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ödemiyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ödemiyorum evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki bu indirimden sonra Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey daha söyledim. En azından KDV’yi 8’e indirdi, Haziran’a kadar sıfır yapmasını istiyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA- O sıfır olana kadar ödemeyecek misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ödemeyeceğim evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Elektrikleri keserlerse?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey olmaz. Mum ışığında ne olacak yani?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki, efendim bütün bunları da konuşacağız. Sezgin Baran Korkmaz meselesi var Avusturya mahkemesi bir karar verdi Sezgin Baran Korkmaz’ın iadesi. Bütün bunları CHP lideri Kılıçdaroğlu’yla reklamlardan sonra konuşacağız.

Sayın Genel Başkan, 6 partinin liderleri olarak bir araya geldiniz. İşte Ahlatlıbel’de de buluştunuz, sonra…

Kemal KILIÇDAROĞLU- İlk toplantıyı Ahlatlıbel’de yaptık.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Evet, biz de geldik oraya. Şimdi dün partinizin grup toplantı salonunda bir konuşma yaptınız. Ben onun içinden böyle 1,5 dakikalık bunu özetleyen bir bant hazırladım. Onu bir izleyelim sizin sesinizden, ondan sonra o zirveyi bir konuşalım.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun dünkü açıklamaları böyleydi. Efendim kendi cümlenizde var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şöyle sorayım, efendim siz geriye mi götüreceksiniz bizi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır ileriye. Şimdi şöyle bir eleştiri yapıyorlar, efendim bizi geriye mi götürecek? Zaten geriye götürsek mevcut sistem zaten geride olan bir sistem. Bu sistemi mi savunuyoruz? Hayır. Bir önceki sistemi mi savunuyoruz? Hayır onu da savunmuyoruz. Çünkü o sistem darbe hukuku dolayısıyla büyük ölçüde yozlaştırılmıştı. Parlamentonun iradesi büyük ölçüde elinden alınmıştı liderlere verilmişti. Bugün AK Partiden veya MHP’den herhangi bir kişi çıkıp da Türkiye’nin sorunlarını gündeme getirebilir mi? Asla getiremez. Niçin? Bir dahaki milletvekili seçiminde üstü çizilecektir. O zaman parlamentonun özgür iradesi var mı? Özgür iradesi yok. Bu yeni mi? Hayır. Daha önce de var mıydı? Daha önce de vardı. Biz ona mı dönmek istiyoruz? Asla ona dönmek istemiyoruz. Milletin vekilini millet seçmeli diyoruz. Bu kadar açık, bu kadar net ifade ediyoruz. Yeni bir Türkiye, “Yarının Türkiye’si” diyoruz özellikle buna. Yarının Türkiye’si güçlü bir Türkiye olmak zorundadır. Demokrasisi güçlü bir Türkiye olmak zorundadır. İnsan haklarına saygı duyulan bir Türkiye olmak zorundadır. Yarının Türkiye’sinden bunu amaçlıyoruz biz. Eğer bugünün veya geçmişin Türkiye’sinde gençler geleceklerini yurtdışında arıyorlarsa bir sorunumuz var demektir. Biz ne yapıyoruz? Gençlere diyoruz ki, ülkende kalacaksın, özgürce yazacaksın, özgürce düşüncelerini paylaşacaksın, özgürce eleştirebileceksin. Sabahın köründe senin kapına gelip polis çalmayacak diyoruz. Bize oy verin diye zaman zaman gençlerle sohbet ederken söylüyorum. Gençler soruyorlar bana, neden size oy verelim? Diyorum ki, bize oy verin çünkü bizi rahatlıkla ve özgürce eleştirebileceksiniz. Bunun için bize oy verin ve demokrasiyi biz kökleştirelim kendi ülkemizde. Bunu yapalım diye. Adalet var mı ülkede? Allah aşkına adalet var mı? Anayasa Mahkemesi kararını en alttaki mahkeme ben uygulamıyorum diyor. Adalet çürürse demokrasi de çürür, insan hakları da çürür. Üst mahkemenin kararını alt mahkeme ben uygulamıyorum diyorsa artık o ülkede adalet yoktur kimseye anlatmazsınız bunu.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizin bu metni okuduk. Tabi ki hem Bilkent’te biz Doğan Şentürk’le birlikte geldik oraya Tülay Ünal bizim bütün ekip olarak o tarihi ana tanıklık etmek istedik. Sonra metinleri çalıştık gayet tabi. Bence tabi ben de bir gazeteci bir vatandaş olarak bana ne veriyor acaba, ne vaat ediyor diye. Benim için önemi şu efendim, ben Cumhurbaşkanının tarafsız ve bağımsız olmasını çok önemseyen birisiyim. Şimdi sizin bu 6 partinin lideri olarak üzerinde mutabakata vardığınız metinde de Cumhurbaşkanının bir defa 7 yıl için seçilmesi ve partisiyle ilişiğini kesmesi öngörülüyor. Şimdi mesela siz Cumhurbaşkanı adayı olsanız ve kazansanız veya sizin üzerinde mutabakata varacağınız ortaklarınızdan birisi diyelim ya da kimse. O rozetini filan çıkaracak mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çıkaracak, parti üyeliğinden ayrılacak. Tarafsız ve bağımsız olacak. Bütün siyasi partilere eşit olacak. Böyle olması lazım. Elbette ki, Cumhurbaşkanı oy kullanmak için sandığa gittiğinde hangi partiyi istiyorsa ona oy verir ona saygı gösterirsiniz ama ilişkilerinde tarafsız olması lazım, devletin sigortası olması lazım, her gün konuşmaması lazım, 24 saat konuşmaması lazım. Önemli günlerde konuşması lazım. Parlamentoyu açış konuşmaları bir partinin propagandasına dönmemesi lazım. Parlamentoyu açış konuşmasında demokrasi vurgusu yapması lazım, dünyayı anlatması lazım, Türkiye’nin geleceği konusundaki Cumhurbaşkanı olarak parlamentodan beklentilerini anlatması lazım. Böyle olması gerekiyor. Tarafsız olması gerekiyor çünkü tarafsızlık Cumhurbaşkanı yargıç tayin ediyor, hakim tayin ediyor. Bir partinin Genel Başkanı hakim tayin edemez. Bir partinin Genel Başkanı bir mahkemeye hakim tayin ederse bu doğru olmaz. O nedenle tarafsızlık korunur Cumhurbaşkanlığında. Tarafsız olması lazım. O nedenle tarafsızlığı ben tarafsızım demek yetmiyor. Anayasa diyor ki, namusun ve şerefin üzerine yemin edeceksin tarafsız olacağına dair. Ve Cumhurbaşkanı seçilecek kişi namusu ve şerefi üzerine yemin ediyor ben tarafsız olacağım diye. Bu tarafsızlığın kesinlikle korunması lazım.

Aynı zamanda Cumhurbaşkanının tarafsızlığı şu açıdan da çok önemlidir. Diyelim ki, siyasi partiler var, başbakan var, bir konu var, kritik bir konu var ama bir türlü çözülmüyor bu konu. O zaman Cumhurbaşkanı bunları davet edecek beyler buyurun gelin bakalım Türkiye’nin bu kadar derdi var, bu kadar sorunu var biz bu sorunu oturun beraber nasıl çözelim. Bunu konuşacak. Veya Ukrayna – Rusya savaşı çıktı önemli bir süreç, derhal Cumhurbaşkanı Milli Güvenlik Kurulunu topladıktan sonra arkadan grubu olan bütün siyasi partilerin Genel Başkanlarını toplayıp ülkenin içinde bulunduğu durumu, bize etkilerini bütün onlara aktaracak. Belki de parlamento açıkken kapalı oturum hariç açıkken anlatılamayacak konuları, ayrıntıları belki Genel Başkanlara aktaracak. Böylece ülkenin birliği ve bütünlüğünün de teminatı olduğunu Cumhurbaşkanı göstermiş olacak. Ben ülkenin birliğinden ve bütünlüğünden sorumluyum, milletime karşı sorumluyum. Dolayısıyla bütün siyasi partilerle eşit mesafedeyim, ülke ciddi bir riskle karşı karşıya, ekonomik olarak, politik olarak, askeri olarak karşı karşıya. Ne yapmamız gerektiği konusunda ortak bir dil geliştirmeliyiz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- O zaman sizin dediğiniz olur da sizin göstereceğiniz aday kazanır ve bu sistem olursa biz bir daha Cumhurbaşkanlarının başka partilerin liderlerini eleştirdiğini görmeyeceğiz demektir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır hiç görmeyeceksiniz. Çünkü Cumhurbaşkanı kısır tartışmaların parçası olamaz, günlük tartışmaların parçası olamaz. Cumhurbaşkanı siyaset üstündedir ve yeri, zamanı geldiği zaman konuşur. Yeri, zamanı geldiğinde konuştuğunda da 84 milyon onu dikkatle dinler bakalım Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor diye.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim o toplantıyı da izledik ya biz, sonrasında tabi Ankara’da üç gündür haber kaynıyor her yere gittiğimizde şunu söylüyorlar. Tabi aynı zamanda bu programda demokrasi meydanı diyorum. Bütün farklı partilerden siyasi aktörlere ve liderlere de hepsiyle de konuşuyorum. Şimdi hemen hemen Ankara’daki herkesin ve liderlerin de üzerinde mutabakata vardığı bir husus var. 6 partinin lideri, 6 farklı ekol, 6 farklı dünya görüşü, 6 farklı taban, 6 farklı ego hatta. Bunları bir araya getirmek çok zor ve bunda aslında aslan payı Kılıçdaroğlu’nun diyor. Mesela Akşener de bunu söylüyor, Temel Karamollaoğlu diyor ki, ‘her babayiğit yapamaz onun yaptığını’ diyor. Zor mu efendim bu gerçekten?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, dediğiniz gibi 6 siyasi partinin programlarımız ayrı, dünyaya belki bakışımız ayrı ama 6 siyasi parti Türkiye’nin geleceği açısından ortak hedefler belirlemek zorundaydık. Gidiş kötü mü? Evet, gidiş kötü. Gidişten endişe duyuyor muyuz? Evet, endişe duyuyoruz. Demokrasimiz daha güçlü olmalı mı? Evet, daha güçlü olmalı. İnsan hakları konusunda eleştiri alıyor muyuz? Evet, eleştiri alıyoruz. Türkiye dünyada itibar kaybediyor mu? Evet, dünyada itibar kaybediyor. Yozlaşan bir bürokrasi var mı? Evet, yozlaşan bir bürokrasi var. Adalet konusunda herkes şikayetçi mi? Evet herkes şikayetçi. O zaman 6 saygın siyasi lidere bir tarihsel görev düşüyor. Ülke bu konumdayken, bu durumdayken ülkeyi bugün içinde bulunduğu bu tablonun dışına çıkarmamız lazım. Dışına çıkarmanın yolu nedir? Ortak hedefler belirlemektir. Nedir ortak hedefler? Bu güçlendirilmiş parlamenter sistemle aslında bir anlamda hukuku yeniden inşa ediyoruz. Bir daha ifade edeyim, Türkiye Cumhuriyeti devletinde hukuku yeniden inşa ediyoruz güçlendirilmiş parlamenter sistemle, kuvvetler ayrılığıyla. Tek adam rejimine de son veriyoruz. Parlamento gerçek anlamda parlamento olmalı, halkın çıkarlarını savunmalı orada. Sivil toplumla, meslek kuruluşlarıyla bağlantıyı daha da güçlendiriyoruz. Demokrasiyi de sıradan bir demokrasi bir söylem olmanın çok daha ötesine taşıyarak insan haklarıyla, kadın erkek eşitliğiyle hepsiyle bağlantılarını da kurarak. Yolsuzlukları nasıl engelleyeceğiz bununla ilgili mücadeleler nasıl olacak. Bütün bunların hepsi bizim ortak paydamız oldu. Yani Saadet Partisi de, Gelecek Partisi de, DEVA Partisi de, Demokrat Parti de ve önemlisi İYİ Parti de dolayısıyla bir arada. Evet, bunlar bizim ortak paydamız. Yani sonuçta ayrılıklarımız olabilir, farklı görüşlerimiz olabilir. Her evde bile farklı görüşler çıkıyor ama bu evin dağılmasına yol açmıyor. Pekala bizde evimizdeyiz, ülkemizdeyiz, ülkemizin daha da güzel olmasını istiyoruz, ülkenin kazanmasını istiyoruz. Ülkede yaşayan insanların mutlu olmasını istiyoruz, kutuplaşma istemiyoruz. Kucaklaşmak istiyoruz. Kutuplaştılar, böldüler, ayrıştırdılar. Şimdi biz toparlamaya çalışıyoruz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi dağılmaktan bahsettiniz ya efendim ben bir süre önce Sayın Meral Akşener’in davetiyle bir yemekteydim özel bir yemekte. Orada diğer katılımcılar da masanın vermiş olduğu birlik beraberlik mesajından ne kadar memnuniyet duyduklarını ifade edip ama herkeste de bir korku ya bu masa devrilir mi diye. Meral Hanım bunları dinledi dinledi onun böyle bir kahkahası var ya böyle içten bir kahkaha, biz gereken dersleri çıkardık. Mesela kendi daha önceki seçim sürecindeki adaylık süreci yaşadıkları, sizinle o 15 milletvekili hepsini anlattı, detaylara da girdi bize ama televizyonda anlatmak üzere değil de. Sonunda dedi ki, ben bu masanın devrilmesine izin vermeyeceğim dedi. Bu masa devrilir mi efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Devrilmez efendim. Konuşmamın başında da söyledim, tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var ve biz bu sorumluluğun gereğini yapmak zorundayız. Burada A partisi, B partisi yoktur. Burada liderlerin Türkiye’nin geleceği açısından kararlı bir iradeleri vardır. Bu imza atılarak bu iradelerde gösterildi. Elbette ki, Sayın Akşener önemli bir aktördür. Bizim siyaset dünyamızın önemli bir aktörüdür. Kadın olarak da çok önemli bir aktörüdür. Dünyaya bakışı, demokrasiye bakışı, insan haklarına bakışı, ülkenin geleceği açısından kaygılarını özgürce rahatlıkla dile getirmesi ve bu kaygıların nasıl giderileceği konusunda da düşüncelerini ifade etmesi. Aşağı yukarı aynı düşüncelerin paylaşılması, bizler tarafından da paylaşılması son derece değerlidir.

Masa; masayı bozmak istediler. İstiyorlar da zaten.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kim bozmak istiyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumhur İttifakı’nın aktörleri var. Bu aktörlerin bir kısmı siyaset, bir kısma siyaset dışında aktörler var. O aktörler değişik ya laf taşıyarak ya da bir şeyler yaparak, ya da yazılar yazarak veya başka aktörleri devreye koyarak bozmak istiyorlar.

İsmail Bey, şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ülke bu haldeyken hiçbirimiz bu masayı deviremeyiz. Tarihsel sorumluluğumuz vardır, tarihsel yükümlülüğümüz vardır. Biz ülkeyi aydınlığa kavuştururuz, ülke huzura erişir, ülkeye demokrasi gelir ondan sonra her parti kendi yoluna daha rahat gidebilir, ayrışabilir. Ama şu aşamada biz demokrasiyi inşa etmeden, hukuku inşa etmeden, adaleti inşa etmeden, toplumu kucaklaştırmadan, toplumun beklentilerini karşılamadan ayrılırsak bu yanlış olur. Zaten liderlerinde böyle bir niyeti yok.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim ya ramazan bayramıydı ya kurban bayramıydı ben şahsınızın bayramını tebrik etmiştim, birazcık da sohbet etmiştik sonra izninizi de almıştım. Orada siz demiştiniz ki, onu hiç unutmuyorum ben zaman zaman yorumlarımda da kullanıyorum. İsmail Bey, Türkiye’nin gidişatından kaygılıyım, üzüntülüyüm ama hiç kimse merak etmesin nasıl kazanacaksak o ittifakı kuracağız ve biz kazanacağız. Kiminle kazanacaksak ortaklarımızla birlikte beraber karar verip bu seçimi kazanacağız demiştiniz. O kararlılıkta mısınız hala?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O kararlılıktayız. Şimdi içerden dağıtamayınca bu sefer dışarıdan başka aktörleri devreye koymaya… Acaba geçmişte birilerine yeniden siyasi partiler kurduralım…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Tansu Hanım?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani siyasi partiler kurduralım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Tansu Çiller’i mi söylüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet evet. Yani efendim geçmişe dönmek istiyorlar. Demek ki, kendi döneminin kötü olduğunu o da kabul ediyor. Biz geçmişi değil biz yarının Türkiye’sini düşünüyoruz, geleceğin Türkiye’sini düşünüyoruz. Bizim öngördüğümüz hedeflerden hangisi bu dönemde var? Adalet mi var? Yok. Yolsuzluk deseniz var. Yolsuzluktan en çok şikayet eden biziz ve kaldırılması lazım. İki, parlamentonun itibar kazanması lazım. Üç, parlamentonun güçlü olması lazım. Dört, kuvvetler ayrılığı olması lazım. Bunların hiçbirisi yok. Bir kişiye bağlanmış, bir kişinin iradesiyle Türkiye yönetilemez. Dünyada bir kişinin iradesiyle yönetilen ülkelerin sonu felaket olmuştur. Bunu gayet açık, gayet net ifade etmek isterim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- O toplantıya ilişkin bugün Cumhuriyette bir eleştiri var onu soracağım ama bir bilgi vermek isterim izin verirseniz. Değerli izleyenler ben bu yayını aslında daha Ukrayna savaşı çıkmadan Sayın Kılıçdaroğlu’nun Basın Danışmanı Ömer Topsakal’la konuşmuştuk, planlamıştık. Bu toplantıda aslında bu yayın liderler zirvesiyle ilgili bir yayındı. Fakat Ömer Bey konuşunca Kemal Kılıçdaroğlu’yla bana bir hassasiyet ilettiler. Salı günü olmaz çünkü önce grup konuşmasını yapmak istiyor Sayın Genel Başkan dediler bizde Çarşamba’da karar kıldık. Sonra fakat bir daha aradı Ömer dedi ki, Sayın Genel Başkanın bir hassasiyeti var dedi program kaçta bitecek. Bizim programımız normalde 10.45’te bitiyor. Fakat dedi ki, 10.29’da kapatmanızı rica edeceğiz. Yani ben 10.45’e kadar devam edeceğim ama Kılıçdaroğlu 10.29’a kadar kalacak. Neden dedim? Çünkü dedi Çarşamba günleri Sayın Meral Akşener’in İYİ Parti grubunda konuşması var ona çakışsın istemiyor dedi. Bu da enteresan geldi bana.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Birbirinizi böyle gözetiyorsunuz benim gördüğüm değil mi hassasiyetler, nezaket?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle olması lazım. Çünkü bizim vereceğimiz mesajla Sayın Akşener’in vereceği mesajın aynı paralelde olsa dahi çakışmaması lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu benim hoşuma gitti efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Özen göstermemiz lazım efendim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok nezaketli bir tutum. Şimdi efendim bir eleştiri, bugün Cumhuriyet gazetesinde laikliği unuttular diyor. Bunu Nuri Bey de bana sormuş. Hatta şuradan bir okumaya çalışıyım size bizim Nuri Çolakoğlu’da sormuş. Muhalefetin bildirgesinde 1921’den sonraki anayasalar eleştirildi, laikliği unuttular diyor. 6 partinin güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasında diye başlıyor böyle devam ediyor. Laikliği unuttunuz mu efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim. Okuyum, “Din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan demokratik, laik, hukuk devleti çoğulcu toplum düzeninin temelidir”. Laikliğin toplum düzeninin temeli olduğunu, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olduğunu zaten yazmışız buraya. Raporu okumadan görüş beyan etmek doğru değil. Önce raporu okuyacaksınız. Yani bu güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili 6 Genel Başkanın imzaladığı. Kaldı ki, zaten özü itibariyle de, haklar itibariyle de kişilerin inançları, kişilerin kimlikleri, kişilerin yaşam tarzlarının siyasete konu edilmemesi defalarca, defalarca, defalarca ifade edilmiştir. Din ve vicdan özgürlüğü söylenmiştir. Laikliğinde bu işin güvencesi olduğu gene ifade edildi. Dolayısıyla herhangi bir sorun yok ama bazen böyle… Belki şöyle, onların istediği cümle yoksa o zaman hiçbir şey yoktur.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim tabi işim siyaseti anlamak ve yorumlamak ya şimdi ben sizi de tabi dikkatle izliyorum. Yapmaya çalıştığınızı şöyle görüyorum, eğer yanlış yorumluyorsam söyleyin. Siz partinizi mevcut işte bu 20 civarında 20 – 22 oradan alıp klasik bir CHP tabanı mantığından çıkarıp daha geniş kitlelere açmaya çalışıyorsunuz benim gördüğüm. Bazıları buna sağa kayma diyor. Ben merkeze kayma diyorum ve işte bu ittifak konusunda da farklı partiler, muhafazakarlar, milliyetçiler onlarla da bir işte bir araya gelmeye çalışıyorsunuz. Tabi herkesin farklı hassasiyetleri var. Laiklikle ilgili Cumhuriyetin hassasiyeti böyle fakat sizin işbirliği yaptığınız 6 partinin içinde muhafazakarlarda var. Şimdi tabi bu çok zor da bir denklem aslında. Şimdi mesela Atatürk ve cumhuriyet değerleriyle ilgili hassasiyet taşıyanlarda oradaki muhafazakar partiler nedeniyle kaygı taşıyabilirler mi? Ya da mesela siz bugünlerde 28 Şubat konusunda muhafazakar kesimin kaygılarını gidermeye çalışıyorsunuz. İşte tam da yıldönümünde 28 başörtülü kardeşimizle buluştunuz. Yani bu zor bir denklem değil mi efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Denklem zor görülebilir ama bireysel hiçbir çıkar beklemeden sadece ve sadece ülkenizin sorunlarına odaklanıyorsanız ve sorunların samimi olarak arka plansız nasıl çözüleceğini ifade ediyorsanız ve bunu vaat ediyorsanız karşılıklı güveni oluşturabiliyorsunuz. Evet diyor bu insana güvenilebilir. Bu güveni vermeye çalışıyorum. Bireysel beklentimiz yoktur. Ülkenin bu kadar sorunu varken bizim şöyle veya böyle o ne düşündü, bu ne düşündü değil. Bir masanın etrafına toplanıp ben kaygılıyım ülkemin geleceğinden. Aynı şeyi 5 Sayın Genel Başkanda söylüyor, bizde kaygılıyız ülkemizin geleceğinden. O zaman ülkemizin geleceğini nasıl inşa edeceğiz? İnsan haklarını nasıl sağlayacağız? Bu kadar kutuplaşmayı nasıl önleyeceğiz ve dolayısıyla ben düşünüyorum ama diğerleri de düşünüyor. O zaman biz biraya geldiğimiz zaman oturup konuşuyoruz. Ben gittiğim her ilde mutlaka kanaat önderleriyle de bir toplantı yaparım her ilde. Çünkü kanaat önderleri kişi ben kanaat önderiyim demekle kanaat önderi olmaz toplum onu kanaat önderi yapar. Onunla otururum ve sorarım onlara, bakın ben karşınızdayım bana arzu ettiğiniz her soruyu sorabilirsiniz. Ya şu soruda Genel Başkana sorulur mu? Soracaksınız. Ben yanınızdayım. Çünkü siz soracaksınız bende cevap vereceğim ve onlara şunu söylüyorum ayrıca. Benim sorduğunuz sorulara büyük bir samimiyetle cevap verdiğimi de bilmenizi isterim. Öyle evirip çevirmeyeceğim samimi, doğru, dürüst cevapları vereceğim dedim ve veriyorum da. Güven ilişkisini kurduk şuanda. O güveni büyütmeye çalışıyoruz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim hani bu temaslarımızda hep şunu gördük. İşte sizin uzlaştırıcı kişiliğiniz, daha sakin mütevazi kimliğiniz nedeniyle övgüler alıyorsunuz. Fakat birde beklenti var. Bu beklentinin içinde eleştiride olabilir onu da soracağım. Şimdi burada elektrik faturaları konusu ve peki bu 6 parti yaşadığımız ekonomik sorunlardan çıkış için ne öneriyor diyor. Mesela dün ben sizin eski dostunuz Şükrü Kızılot hocamın anısını yad ettim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, Allah rahmet eylesin.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yaklaşım’a gittim orada Ekrem Sarısu, Sezgin Hoca, Tülay Hanım. Şimdi sizin de kulaklarınız çınlattık. Büklüm sokakta sizin ilk milletvekili olurken ki fotoğraflarınızı onları filan gördüm. Ekrem Hoca şunu sordu, amenna dedi 6 parti bir araya gelmiş güzel, hoş tamam. Biz dedi siyasete karışmayız ama vatandaş olarak bu güzel. Fakat dedi bize şunu anlatsınlar. Halk ekonomik zorluklar yaşıyor ne yapacaklarda düzeltecekler? İşsizliği, ekonomiyi mesela ne yapacaksınız efendim? Nasıl düzelecek?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, önce hukuksal inşa gerekiyor. Demokrasi geriyor, düşünce özgürlüğü gerekiyor, medya bağımsızlığı, medya özgürlüğü gerekiyor, Cumhurbaşkanının tarafsızlığı gerekiyor, milli iradenin vesayet altında olmaması gerekiyor. Yani hukuki inşayı bununla yapıyoruz.

İki; devlette liyakatin inşası gerekiyor. Yani siz devletin önemli görevlerine atayacağınız kişilerin ehil olması lazım, o işi en iyi bilen insanlar olması lazım. A partili, B partili, bizim adamımız, dayımın oğlu, amcamın oğlu getiriyim Merkez Bankasına başkan yapıyım, BDDK’ya başkan yap. Bunları yapmayacağız. Bunun hazırlıkları yapılıyor şuanda.

Üç; ekonomi ve sosyal politikalar. Ekonomide ne yapacağız, sosyal politikalarda ne yapacağız? Şimdi şöyle bir karara vardık 6 Genel Başkan. Her parti kendi içinde ön hazırlıklarını yapıyor. Ön hazırlıklar belli bir noktaya geldikten sonra ikili, üçlü gerekirse daha sonrada 6 parti tekrar bir araya geleceğiz Genel Başkanlar olarak. Devlette liyakat, temel ilkeler, temel kurallar belirlenecek. Ekonomi ve sosyal politikalar konusunda neler yapılacak, hangi ilkeler belirlenecek onları da kamuoyuyla paylaşacağız.

Biz hukuku inşa etmeden ekonomiyi düzelteceğiz derseniz ekonomiyi düzeltemezsiniz. Önce hukuk, önce adalet yani.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu kadar önemli midir efendim? Mesela hukuk olmayıverse, demokrasi az olsa?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir şey olmaz. Tam bir kaos olur çünkü devlet olmaz. Devletin dini adalettir. Devletin dini adaletse siz adaleti inşa etmeden neyi, nasıl yapacaksınız? Adaleti sağlayan kurumun adına da devlet diyoruz. Mahkemeler var orada, yargıçlar var, bağımsız olması lazım. Adalet dağıtması lazım. Haksızlığa uğrayan kişinin gidip bir yerde hakkını araması lazım. Şimdi iş adamısınız diyelim sabahın köründe geldiler işyerinizi bastılar, mallarınıza el koydular, hemen avukat tuttunuz dediniz ki, mallarıma el koydular mahkeme talimat geldi gizlilik kararı koyun, gizlilik kararı koydu avukatınız bile niye mallarınıza el koydu haberiniz bile olamaz. Hukuk aynı zamanda yani adalet ve hukuk devletin yeniden inşası geleceğe güvenle bakmanın da en önemli unsurudur. Şuanda sanayici yatırım yapıyor mu? Yapamıyorum diyor. Esnaf geleceği göremiyorum diyor. Geleceği görmenin yolu nereden geçiyor? Hukuktan geçiyor, demokrasiden geçiyor, istikrardan geçiyor. Çünkü demokrasi aynı zamanda istikrar demektir. Demokrasi aynı zamanda hesap verme demektir. Burada çok önemli bir şey daha var. Kesin hesap komisyonu. İktidar olarak biz muhalefete parlamentoda hesap vereceğimizin altyapısını, zeminini oluşturuyoruz, kesin hesap komisyonu başkanı ana muhalefet partisinden olacak diyoruz. Bakın, bu kadar özgüvenle aslında çıkıyoruz toplumun karşısına.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu ne kadar önemli biliyor musunuz efendim. Bakın sizi dinlerken aklıma sabah 5 civarındaydı Biden’i dinliyordum bir emekli olan yargıcı alkışlattı ulusa birlik konuşmasında. Bütün dünya izliyor onu. Sonra yanında yeni atanan bir savcıdan ya da hakimden bahsetti. Dedi ki, ona dedi demokratlarda cumhuriyetçilerde oy verdiler dedi. Dedim ne güzel işte. Aslında böyle olmalı. Yani muhalefette, iktidarda bu kadar kritik konularda söz sahibi olabilmeli. Yani siz iktidara geldiğiniz zaman muhalefete de?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Muhalefet iktidarı denetleyecek, denetleyeceği mekanizmaları kendisine vereceğiz. Ben geleceğim iktidarım ana muhalefet partisi komisyonun başında. Ben ona geçen yıl bütçede paraları nerelere ne kadar harcadığımın hesabını vereceğim. O bana soracak ben hesabını vereceğim. Bu ne demektir biliyor musunuz? Hiçbir bürokrat yolsuzluk yapamaz çünkü ben oraya gidip hesap veriyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Müthiş. Şeffaflık üstelik bu ve hesap verebilirlik.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen öyle. Bu olmadan ekonomi olmaz zaten. Bakın, bu çok önemli. Şunun için çok önemli, herkes vergi verir. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi verir. Emzik alırsınız vergi, altına bez alırsınız vergi. Verginin nereye harcandığının hesabını parlamentoya vermezseniz, milletinize vermezseniz yolsuzluğun kaynağı kendiliğinden oluşur. Köprü yaptın. Kaça yaptın kardeşim? Ticari sır. Niye ticari sır? Parasını ben ödüyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi birde fatura konusu var efendim. İlk bölümde bir parça girdik ama onunla ilgili bir soru daha sormak istiyorum. Çünkü memleketimin, halkımın gerçek meselesinin ekonomi olduğunu, faturalar olduğunu biliyorum. Nereden biliyorum? Bende böyle görüyorum her gün faturaları. Şimdi siz elektrik faturalarını ödemeyeceğim dediniz. Tekrardan bir kere daha soracağım hala ödemiyorsunuz değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hala ödemiyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Cumhurbaşkanının yeni yaptığı bu KDV indiriminden sonra da ödemeyecek misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sıfır yapması lazım. Haziran’a kadar sıfır yapması lazım. Yüzde 170 zammı yüzde 100’e indirdi. Yani yüzde 100 gene zamlı veriyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yılbaşında gelen zam yüzde 127.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yüzde 127’ydi KDV’yi 18’den 8’e indirdi efendim işte o yüzde 170 olan zam yüzde 125’i falan buluyor yani hesabını yaptığınız zaman. En azından dedik ki, bunu KDV’yi sıfır yap Haziran ayına kadar. En azından kışı insanlar rahat geçirsinler. Haziran’a kadar KDV sıfır olsun.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ve siz KDV sıfıra inene kadar da ödemeyeceğim diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ödemiyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kesecekler ne olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Mum ışığında ne olacak yani. Bahçeli’nin gönderdiği kandiller var kandilleri yakarız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Müzeye koyacağım dediniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Koyacağız ne olacak yani. Birde kandil alır orada yakarız. Bu da Bahçeli’nin kandilidir deriz ne olacak yani.

Bakın niye ödemiyorum biliyor musunuz?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Niye efendim? Bu doğru bir tutum mu efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, elektrik faturasını ödeyemeyen yüzbinler var. Ama bu yüzbinlerin sesi çıkmaz. Yüzbinlere gazeteci ulaşamaz, televizyoncu kolay kolay ulaşamaz. Bu insanlarda gidemezler zaten. Nereden bulacak gazeteciyi derdini anlatacak. Ancak gazeteci ararsa bulabilir bunu. Onların sesi olmak istedim. Bu benim o vatandaşların sesi olmak gibi bir yükümlülüğüm var çünkü ben muhalefetteyim, ana muhalefet partisiyim. Vatandaşın derdi var ve ben o derdi dillendirmiyorsam, hükümetin dikkatini çekmek için bir şeyler yapmıyorsam o zaman ben sorumluluğumu yerine getirmiyorum demektir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bu tutum net bir cümle istiyorum efendim. Bir ülkenin ana muhalefet partisi liderinin ben faturayı ödemiyorum demesi doğru bir tutum mudur?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru bir tutumdur. Olağanüstü bir zam gelmişse.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yüzde 127 zam geldi çünkü.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani şimdi insaf denen bir şey var. Beyefendi sarayda otururken elektrik faturası ödemez. Ama gariban gecekonduda otururken elektrik faturası öder. Yüzde 127 de zam gelmiş. İnsaf, insaf, insaf…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki durum anlaşıldı. Kılıçdaroğu, Türkiye yüzde 11 büyüdü diyorlar kim büyüdü. Esnaf mı, çiftçi mi büyüdü, beşli çete büyüdü, üç maaş alanlar büyüdü, dolar milyarderleri büyüdü. Şimdi Türkiye böyle biraz çelişkilerle dolu bir ülke gibi gözüküyor. Kim büyüdü efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Esnafa sorun arkadaş sen büyüdün mü? Hayır. Sattığı malı yerine alamıyor. Aynı malı alamıyor. Fırıncıya sorun, akaryakıt bayilerine sorun. Çok sayıda akaryakıt istasyonu kapandı. Sanayiciye bakın ihracatçıların durumu iyi, malı ihraç edenlerin durumu iyi. Ama şimdi kriz çıktı malum Rusya – Ukrayna krizi çıktı orada ciddi sorunlar çıkacak. Antalya’da çiftçiler perişan vaziyette. Çiftçide büyümedi, çiftçide perişan oldu. Yüzde 400 zam gelebilir mi İsmail Bey? Yüzde 400 zam gübreye yapıyorsunuz. Yüzde 400 zam daha bahar gelecek, arkasından yaz gelecek bu ürünler kaça satılacak o da belli değil. Çiftçi de üretmedi. Doğru dürüst gübre atamadı tarlasına. Orada da büyük sorunlar var. Şimdi fiyat istikrarını sağlamazsanız fiyat istikrarını sağlayacak olan kurumun yasal yetkisini, görevini yerine getirmesine imkan vermezseniz yani Merkez Bankası sorumlu. Merkez Bankasının başkanını da tarafsız değil de bir yandaş atarsanız Türkiye buradan kurtulamaz. Mümkün değil kurtulamaz.

Fiyat istikrar komitesi kurdular. Maliye Bakanlığı toplamış fiyat istikrar komitesini. Maliye Bakanının görevi midir fiyat istikrarını sağlamak? Maliye Bakanının görevi nedir Allah aşkına? Maliye Bakanının görevi hakça vergi toplamaktır. Herkesin gelirine göre vergi ödemesini öngören anayasanın ilgili maddesi var buna göre vergi toplamaktır. Fiyat istikrarıyla senin ne ilgin var? Maliye Bakanının şuandaki görevi nedir? Alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına kaynak aktarmaktır. Bir daha ifade edeyim önemli bir cümle olduğuna inanıyorum. Maliye Bakanının şuandaki temel görevi fakirden, fukaradan alınan vergileri bir avuç zengine vermektir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kur garantili mevduatı mı söylüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen öyle. Getirdi parası var, doları var, avro var, milyonları var getir diyor ki, Türk lirasına yatır diyor. Kur atarsa kur garantisi veriyorum. Yetiyor mu? Hayır. Ayrıca buradan elde ettiğin faiz, gelir varsa onu da vergiye tabi tutmayacağım diyor. Çocuk emzik alırken vergi var, dolmuşa binerken vergi var. Bir avuç beyefendi için hiç vergi yok. Maliye Bakanı bunu yaparsa… Anayasada aykırıdır bakın benim şahsi kanaatim. Bu kadar olağanüstü bir şey olamaz yani. Kaynak aktarıyorsunuz transfer ediyorsunuz oraya milyarlar üstelik. Rakamları çıkardım okuyum izin verirseniz. Kur 14 lira olursa 23 milyar lira kaynak aktarılacak. Kur 14,5 lira olursa 33 milyar lira bu beylere kaynak aktarılacak. Kur 15 lira olursa 53 milyar lira kaynak aktarılacak. Kur 17 lira olursa 123 milyar lira para verilecek bu beyefendi dolar milyarderlerine, avro milyarderlerine verilecek.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunun anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Kimin parasını veriyorsun? Garibin, gurebanın parasını veriyorsun. Veriyorsun birde senden vergi almayacağım diyorsun.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir soru daha var efendim ekonomiye döneceğim ama. Bu arada dün yine sizin yaptığınız açıklama bu program için hazırlanırken dikkatimi çekti. Yüzde 10 seçim barajını darbeciler getirdi diyorsunuz. Biz darbeye de, darbecilere de karşıyız. Şimdi cumhur ittifakında da bir tartışma var Sayın Bahçeli yüzde 7 diyor. İktidarın burada yüzde 10’da ısrar ettiğine dair kulisler var. Destici iktidarı destekleyenlerden sıfır olmalı diyor. Bu arada şimdi Mart’ın 2’sindeyiz efendim normal tarihinde yapılırsa Haziran 2023. Takvim sıkıştı, bu seçim kanunu da gelmedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gelmiyor anlaşamıyorlar öyle anlaşılıyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Baraj konusunda mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Baraj konusu var, başka konular var. Tabi AKP kendi partisi açısından bakıyor, MHP kendi partisi açısından bakıyor, Büyük Birlik Partisi kendi açısından bakıyor. Yüzde 7 baraj olursa Büyük Birlik Partisi gene sistemin dışında kalacaktır. MHP yüzde 7 anlaştık diyorlar. Ama AK Parti için yüzde 10 daha önemlidir yüzde 10’da kalmasını ister o da. Çünkü MHP eğer barajı geçemese onun çıkaracağı bütün milletvekillerini AK Parti çıkarmış olacaktır.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bahçeli buna izin vermez ki o zaman. Cumhur ittifakında etkili bir aktör. Çünkü partisinin herhalde geleceğini düşünür.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne kadar etkili olduğunu bilmiyorum. Ama şunu gayet iyi biliyorum. Bu cumhur ittifakı Türkiye’yi böyle giderse felakete götürecek. Böyle yollarına devam ederlerse felakete götürecek. Çünkü bunlar Türkiye’yi günlük yönetiyorlar, gelen tepkiler üzerine yönetiyorlar. Bunlar Devlet Planlama Teşkilatını kapattılar. Bir devletin planlaması olmazsa, bir devletin gelecek hedefi olmazsa, bir devlet 10 yılını, 15 yılını planlamazsa o devlet devlet olur mu Allah aşkına? Nasıl bir anlayıştır, hangi anlayışla götürüyorlar?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz yüzde 3 barajda mutabakata vardınız değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz yüzde 3 barajda mutabakata vardık. Yüzde 10 seçim barajını getirenler askeri darbe döneminde gelmiştir. Biz darbe hukukunun Türk hukuk sisteminden çıkarılmasını istiyoruz. Demokrasinin kuralları neyse onların tamamı gelmesin istiyoruz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Genel Başkan şimdi dün haberleri sunarken işte danışmanım yolladı, editörün yolladı, sonra Çiğdem Toker’in yazısı, Ali Ekber Yıldırım’ın yazısı. Çok kaygılandık. Geçmişte de biz buna üzülmüştük zeytinlikler konusu efendim. Şimdi biz ülkemizin gelişmesini, büyümesini isteriz. Ama bu binlerce yıllık bereketin, ölümsüzlüğün sembolü olan zeytinliklerimizin talana, imara açılarak yapılmasını istemiyoruz, madenlere açılmasını istemiyoruz. Bu konuda bir düzenleme var. Bunun önlenmesi için ne yapabilirsiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakınız, defalarca meclise geldi bu konuda bir kanun çıkarmak istediler. Fakat parlamentoda bizim mücadelemiz, diğer partilerin mücadeleleri, AK Partiden, MHP’den vicdan sahibi olanlarda dediler ki, evet bu olmaz biz bunu geri çekelim. Çektiler. Parlamentodan çıkamayan bir kanunu bir yönetmelik yaparak yönetmeliği değiştirerek getirdiler. Dava açılıyor zaten. Bu konuda davalar açılıyor. Çevre dernekleri açıyor. Bildiğim kadarıyla bazı meslek kuruluşları açacak. Bizden de zeytin üreticilerinin yoğun olduğu bölgelerdeki milletvekili arkadaşlarımızda bu davalara taraf olacaklar. Doğru değil.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Mücadele edeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zeytine saygı duyun.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim birde Sezgin Baran Korkmaz meselesi SBK. İşte kara para aklamak, dolandırıcılık vs. bir takım kirli ilişkiler, iddialar filan. Bu konuda bir haber hazırlattım çünkü dün Avusturya mahkemesi bazı bakımlardan SBK’nın Amerika’ya iadesine karar verdi. Bir izleyelim.

Ne diyorsunuz efendim? Şimdi şöyle neden önemli. Yeni bir Reza Zarrab vakası olabilir bu iş.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olacak zaten. Ya yanlış hatırlamıyorsam 200 küsur yıl hapis yatacak veya bülbül gibi konuşacak, neler yaptığını anlatacak. Buradaki temel sorun şurada İsmail Bey, Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışına çıkmasını Erdoğan istiyor. Toplantılar yapılıyor. Bir değil iki kez Sezgin Baran Korkmaz’ı İçişleri Bakanı kabul ediyor. Yurtdışına çıkması için bütün altyapı hazırlanıyor, malvarlığına konulan hacizler kaldırılıyor, hakimlere talimat veriyor, dönemin savcılarına talimat veriliyor. O savcılardan birisi getirildi Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı. Diğer savcı yardımcısı da getirildi Adalet Bakanlığında bakan yardımcısı yapıldı. Rezalete bakar mısınız? Rezalet. Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle bir tabloyla hiç karşılaşmamıştı. Ve Sezgin Baran Korkmaz’ın üzerindeki malvarlıkları haczi kaldırdılar Sezgin Baran Korkmaz’ı yurtdışına gönderdiler. Ne oldu? Amerika dedi ki, hayır bende istiyorum ve tutuklandı, gözaltına alındı şimdi hapiste. Biz şimdi bize verin diyoruz. Sen çıkardın niye istiyorsun? Amerika’ya gidip ötmesin diye, orada konuşmasın diye. Çünkü kime ne kadar rüşvet verdiğini, kimlere hangi paraları verdiğini orada anlatacak. Anlatmazsa hapse girecek, ömür boyu hapiste kalacak.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Belki de Reza Zarrab gibi konuşacak anlaşma yapacak. Reza Zarrab yeni bir hayat.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Yeni bir hayat, konuşacak orada, Amerika’ya yerleşecek orada. Ne diyorlar itirafçıların yararlandığı kurallar neyse o kuralların tümünden veya hakların tümünden yararlanmış olacak. Ondan sonra asıl Türkiye’de neyin ne olduğunu biraz daha net öğrenmiş olacağız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bugün Sözcü’de Aytunç Erkin’in bir yazısı var. Siz hani 28 Şubat’ta başörtülü kardeşlerle buluştunuz. Kılıçdaroğlu için sahte BÇG belgesi, şimdi şöyle bir size onu okumak isterim. Kılıçdaroğlu için sahte Batı Çalışma Grubu belgesi. Peki fişleme kimin tarafından yapılmış? Şimdi bu şöyle çıktı tartışma, sizin de bende 28 Şubat mağduruyum demenizle. Bu işin aslı ne efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslı şu; genel müdürlük yaptığım dönemde görevden aldığımız pek çok kişi veya beni istemeyen pek çok kişi o ihbarların çok yoğun olduğu bir dönemde benimle ilgili de çok sayıda ihbarlar, şunlar, bunlar vs. başbakanlığa diğer gruplara, diğer yerlere gitti. Bunu ben FETÖ’nün bir gazetesi vardı o dönem bugün diye o gazetede ben havaalanından meclise gelirken Ulus’ta bir gazete büfesinin önünde gördüm Kılıçdaroğlu diye 8 sütuna manşet kocaman atılmış. Ya nedir bu falan diye baktık bir yazı, bir köşe yazısı. Köşe yazısında ben suçlanıyorum ve haksız yere suçlanıyorum. Ben o gazeteci aleyhine dava açtım. Gazeteci mahkemeye geldi dedi ki, bu benim iddiam değil başbakanlığın iddiasıdır dedi. Bende o zaman o raporun ya da yazının başbakanlıktan istenmesini istedim hakimden. Avukat istedi ve rapor geldi. Raporun altına kırmızı damgalar vurulmuş işte başbakanlığındır falan filan diye. Aslında başbakanlığın değil ama orada o şekliyle mahkemeye sunuldu. Bende onun üzerine gazeteciyi bıraktım doğrudan başbakanlık aleyhine dava açtım. Neden bu kadar haksız ithamlarla karşı karşıya kalıyorum bunların tamamı yalandır diye. Yaklaşık 8 – 9 yıl dava devam etti. Başbakanlık Erdoğan kendi avukatlarını daha doğrusu başbakanlığın avukatlarını görevlendirdi FETÖ’nün iddiaları doğrudur diye. O dönem işte başbakanlığın iddiaları doğrudur diye. Bizde hayır doğru değil bunların tamamı yalandır diye. Neyse sonunda yargı beni haklı buldu. Ben 50 bin lira tazminat davası açmıştım şimdi faiziyle beraber galiba 100 bin lira falan para alacağız bu işten.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim şimdi bu adaylık meselesi var. Şimdi ben tam anlamak için sizlerin buradaki yaklaşımınızı biliyorum ama farklı bir şey denemek istiyorum. Kısa kısa ben söylesem de siz evet doğru ya da hayır yanlış der misiniz? Şimdi normalde sizin partinizin kurmaylarına ben bunu sorduğum zaman diyorlar ki, aday olmak bizim Genel Başkanımızın hakkıdır diyorlar. İşte anlatıyorlar böyle böyle oldu. Ve o ister de diyorlar. Gayet tabi ki herkes ister, herkes Cumhurbaşkanı olmayı ister. Bunlar doğru mu buraya kadar ki kısım?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru. Bunlar söyleniyor da zaten.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ancak diyor henüz liderler arasında bu konu konuşulmadı. Bu doğru mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu da doğru.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani adayın kim olacağı konusunda bir şey konuşulmadı mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

İsmail KÜÇÜKKAYA- İlkeleri konuşuyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İlkeler konuşuluyor evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ve en son aşamada takvime uygun olarak liderler oturup bu seçimi biz hangi ilkeler ışığında hangi adayla kesin kazanırız buna bakacaksınız. Bu doğru mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet doğrudur tabi. Yani sonuçta böyle bir görüşme olmadığı için diğer Genel Başkanlar adına konuşmayım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama sizin bakış açınız bu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet bakış açım bu evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ve en son aşamada liderler size ya siz olun derlerse siz olmak istiyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olurum tabi yani eğer öyle bir teklif gelirse zaten kaçınamazsınız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Tamam benim için durum net aslında. Yani sizin illa ben olayım diye bir iddianızda yok. Olmamda demiyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz şimdi bakınız bir yola çıktık. Yola çıktığımıza göre Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa edeceğiz. Sadece ben mi? Hayır. Beraber inşa edeceğiz. Dolayısıyla bir güven burada çok önemli. Güven veren birisinin olması lazım. Şöyle birisi olursa, seçtik seçildi oh ne kadar güzelmiş ya tek imzayla her şey oluyor nereden çıktı bu güçlendirilmiş parlamenter sistem derse ne olacak? Olmaz. Güven. O güveni vermek için Cumhurbaşkanı adayının yazılı bir deklarasyonu en azından bir güveni liderlere vermesi lazım. Liderlerle aralarında karşılıklı güvenin oluşması lazım. Yönetimin ve belli bir takvimin belirlenmesi lazım. Biz hangi takvim içinde güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz, o süreç içinde neleri yapacağız. Bunların belirlenmesi lazım. Dolayısıyla ‘ben cumhurbaşkanı olacağım’ demekle bu iş olmuyor. Bu iş hani böyle iğneyle oya yapmak mı derler ona benziyor. Oturacaksınız bütün bunların hepsini sadece ben değil, 6 liderde oturup düşünecek tabi. Yani sonuçta bir gelecek inşa ediyoruz ve bu geleceği inşa ederken karşılıklı güven artı sizin de topluma güven vermeniz lazım. Bu çerçevede olması lazım. Başka? Cumhurbaşkanı adayının devlet aklının ne olduğunu bilmesi lazım. Bir devlet deneyiminin olması lazım. İşin doğasında da bunun olması gerekiyor. Çünkü belli bir süre devleti yöneteceksiniz. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçinceye kadar devleti yöneteceksiniz. Ve yönetirken de ittifakın bileşenlerini asla göz ardı edemezsiniz. Böyle bir hakkınız olamaz. O zaman güven tümüyle sarsılmış olur. Bu çerçevede tabi başbakan adayımız da var. Başbakanlığa talibim diyen…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Meral Akşener.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. İttifakın önemli bir aktörü de var. Bütün bunların hepsini düşünmek zorundasınız. Bu çerçevede hareket etmek zorundasınız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz bu kişi olursanız o zaman zaten rozetiniz şuanda Türk Bayrağı o zaman mesela altıoklu CHP olmayacak, üyelikten çıkacak kişi ya da kimse?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ve sembolik özelliklerde olacak öyle mi? Hani bu biraz önce saydığınız özellikler 7 yıllığına seçilecek, partisiz olacak.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Partisiz olacak, 7 yıllığına seçilecek, topluma güven verecek, devletin sigortası, toplumun sigortası olacak, toplumun kucaklaşması için elinden gelen bütün çabaları gösterecek. Önyargılı olmayacak, tarafsızlığını özenle koruyacak. Eğer bir yere hakim tayin edecekse o hakiminde topluma güven veren, iyi seçilmiş bir hakim olmasına özen gösterecek. Yani Sezgin Baran Korkmaz’ı sen yurtdışına çıkmak için malvarlığından haczi kaldır hadi gel seni Anayasa Mahkemesine üye yapıyım demeyecek.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim teşekkür ediyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben de teşekkür ederim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi ben 10.28 10.29’a gidiyor size söz vermiştim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tamam.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Çünkü efendim Meral Akşener’in grupta yapacağı konuşmayla çakışmasını istemiyorum demişti. Müsaade ederseniz ben konuğumu CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu teşekkür ederek uğurlayacağım. Huzurlarınıza kapanış için döneceğim efendim. Bizimle birlikte olduğunuz için teşekkürler. Sayın Genel Başkan teşekkür ediyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun.


Gündem'den Öne Çıkan Haberler