15.12.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, HABER GLOBAL’DE “CANDAŞ TOLGA IŞIK İLE AZ ÖNCE KONUŞTUM” CANLI YAYININA KATILDI (14 ARALIK 2021)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haber Global'de Candaş Tolga Işık'ın Az Önce Konuştum programına konuk oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Işık'ın ve yurttaşların sorunlarını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Candaş Tolga Işık- Az önce konuştuma hoş geldiniz. Yine bir Salı akşamı canlı yayınla karşınızdayız. Sevgili seyirciler özellikle döviz kurundaki hareketlilik, enflasyon, hayat pahalılığı dolayısıyla ve ekonomi Türkiye’de hangi siyasi görüşte olursanız olun herkesin canını yakıyor ve tam da bugünlerde, bu dönemlerde muhalefetin ne söylediği, muhalefetin ne yaptığına herkes son derece konsantre bir şekilde takip ediyor ve muhalefet hiçbir dönem olmadığı kadar Türkiye’de gündem yaratıyor ve konuşuluyor. Bizde bugün az önce konuştumda canlı yayında o muhalefetin ana muhalefet partisinin liderini konuk edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hoş geldiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim hoş bulduk.
Candaş Tolga Işık- Nasılsınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet iyiyim sağ olun. Umarım sizde iyisiniz.
Candaş Tolga Işık- İyiyiz teşekkür ederiz. Daha doğrusu iyi olmaya çalışıyoruz. Az önce de söyledim toplumun hangi kesiminde olursanız olun, hangi siyasi partiye, hangi siyasi düşünceye ait olursanız olun hayat pahalılığı, enflasyon, döviz kuru ister dövizle maaş alın, ister almayın insanları etkiliyor, konuşuyor. Bizde dolayısıyla gazeteciler olarak bundan bağımsız değiliz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Dövizle maaş alanların etkilenmesi artı.
Candaş Tolga Işık- Aslında dövizle maaş alsak biraz daha kolay olur hayat ama maalesef öyle olmadığı için. İsterseniz en başından biraz daha şeyden başlayalım. İzleyicilerimizden de çok bu soruyla ilgili sorular var. Muhalefeti özellikle son 3 aydır, 4 aydır, 6 aydır hiçbir dönem konuşmadığımız kadar çok konuşuyoruz. Bugünkü ekonomik konjonktür mü bunda etkili? Yoksa sizde 2010 yılında ben çok iyi hatırlıyorum sizin Genel Başkan seçildiğiniz kurultayda bende gelip orada röportajlar yazmıştım. Sizin siyasi tarzınız Gandi’ye çok benzetilirdi hatta tırnak içinde “Gandi Kemal” falan diye de ben manşetler atıldığını biliyorum. Biraz daha siyaset tarzınız agresifleşti mi? Mesela çıkıp TÜİK’e gidiyorsunuz, gerçi almıyorlar içeri ama. Merkez Bankasına gidiyorsunuz. Biraz daha agresifleştiğinizi ben gözlemliyorum. Bu kadar daha fazla ön planda olmanın, dikkat çekiyor olmanın bununla mı alakası var? Yoksa ikisi birden mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Vatandaşın canına tak etti. Şimdi TÜİK ne yapacak? Enflasyon rakamları veriliyor, saraydan talimat geliyor enflasyonu düşük gösteriyorsunuz. Düşük gösterdiğiniz zaman işçinin, memurun, emeklinin aylığına da az zam yapılacak. Sıkıntı oradan. Ben siyaset yapıyorsam işçinin, emeklinin, asgari ücretlinin hakkını, hukukunu korumak zorundayım. Bu insanlar bir taraftan diyorlar ekonomi uçuyor, ekonomi şaha kalktı. Öbür taraftan da talimat veriyorlar rakamları düşük gösterin diye. Enflasyon rakamları düşük gösteriliyor. Düşük gösterildiği içinde az maaş verecekler bunlara. Şimdi siz siyasetçi olsanız buna göz yumabilir misiniz? Hayır. Biz TÜİK’e gittik doğru. Gittim TÜİK’e arkadaşlarımla beraber gittik. Benimle beraber gelen milletvekili arkadaşlarım da eski Hazine Müsteşarı, Üniversitede hocalık yapan arkadaşlarım vardı. Şimdi milletvekili bu arkadaşlar. Kendi internet sitelerinde diyor zaten gelebilirsiniz merkeze merkezden her türlü bilgiyi alabilirsiniz.
Candaş Tolga Işık- Ne diyor internet sitesi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Kapıyı kapatmışlar ben geleceğim diye. Bu ne demektir?
Candaş Tolga Işık- O sahneyi bir anlatır mısınız nasıl oldu? Kapıyı çaldınız kimse açmadı mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim demir kapı var zaten biz burayı açamayız dediler. Yani ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde seçimle gelen bir milletvekiline resmi devlet dairesi kapatılmıştır. Bakın ilk kez. Bu Türkiye’de demokrasinin olmadığını gösterir. Bütün kamuoyu, dünya kamuoyu buna tanık oldu. Benim oraya gidişim bilgi almaktı. Kendi internet sitelerine koyuyorlar, randevu almadan herhangi bir şekilde gidebilirsiniz oraya. Sade vatandaş olarak da gidebilirsiniz ama ben gittiğim için saraydan talimat geldiği için kapatıldı. Kapatılması ne demektir? Kendilerini rezil ettiler.
Candaş Tolga Işık- İçişleri Bakanı sizi mekan basmakla suçladı.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ona artık pek girmek istemiyorum. Gerçekten bakan mı? Öyle bakmak lazım. Tolga Bey, bunlar yani mevcut olan kendilerine bakan olarak unvan verilen insanlar aslında gerçek anlamda birer bakan değil. Yani eski bakanlar gibi değil. Bunlar sadece bir kişinin verdiği talimatları yerine getirmekle görevlendirilmiş kişiler. Bunları bütçe görüşmelerinde de söyledim bunlar bildiğimiz klasik devlet memuru yani. Devlet memuru hangi haklara sahipse üç aşağı, beş yukarı aynı haklara sahipler. Sadece bunların maaşları biraz daha fazla. Saraydan talimat alırlar ve talimatın gereğini yaparlar.
Tolga Bey şunu söyleyeyim Allah aşkına ya. Marmaris’te yangın çıkmış, siz oraya gitmişsiniz bakan olarak demeç veriyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yangınları söndürmeye başladık. Yangını söndürmek için Cumhurbaşkanından talimat mı beklenir? Böyle bir mantık olabilir mi? Dolayısıyla bunlar bildiğimiz eskiden bakanlar vardı. Bakan çıkardı bakanlığıyla ilgili görüşlerini açıklardı, bütçenin ne olduğunu, İçişleri Bakanlığında ne olduğunu, nelerin yapıldığını açıklardı bunların tamamını ve hepimizde bakan konuşuyor derdik. Şimdi ortada bakan falan yok bunlar bildiğimiz bir kısmı zaten atamayla gelmiş. Atamayla gelen kişiler parlamentoda bütçeyi sunuyorlar. 84 milyon insanın ödediği vergilerin nerelere harcandığını gelip TBMM’de seçimle gelen bütün milletvekillerinin önünde atamayla gelen birisi gelip bütçeyi sunuyor. Bu bile Türkiye’de demokrasinin ne kadar tahrip edildiğini gösteriyor.
Candaş Tolga Işık- Ama bu sistemde seçimle onandı ve halk böyle bir sistemi onayladı ve sonuçta işliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın kıl payı kazanıldı. Öyle büyük bir arada fark yok. O dönem geldiler meclis daha güçlü olacak dediler. Meclis daha mı güçlü? Daha hızlı işler yapılacak dendi. Daha mı hızlı işler yapılıyor? Parlamentonun iradesi daha güçlü olacak dediler. Parlamentoda irade mi kaldı? Tamamı halkı kandırdılar, kendi medyalarıyla, televizyon kanallarıyla bütün bunları anlattılar. Bütün bunlara rağmen geldiler şimdi gerçeği halk görüyor zaten, vatandaş görüyor. Bu sistemin ülkenin başına felaket getirdiğini görüyor, yaşıyor zaten. Yaşıyor vatandaşlar.
Candaş Tolga Işık- Bir izleyicimiz soruyor Soley Akça diyor ki, TÜİK’e gitmek, Merkez Bankasına gitmek çok güzelde TÜİK Merkez Bankası ve siyasi iktidar 20 yıldır aynı siyasi iktidar bunca yıldır neredeydi Sayın Kılıçdaroğlu diyor. Niye daha önce gitmediniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle; Türkiye bu kadar derin bir ekonomik buhranı yaşamamıştı. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 84 milyon insan bir avuç insan için çalışıyor. Bu kadar derin bir ekonomik buhranı bizim demokrasi tarihimizde hiç yaşamadık. Türk lirasının bu kadar pul edildiği bir dönemi yaşamadık ve bugüne kadar Merkez Bankaları bağımsızdı. Merkez Bankası Başkanı fiyat istikrarını korumakla sorumluydu, Merkez Bankasının yasal görevi de buydu. Bu görevden uzaklaştığını, Merkez Bankasına müdahale edildiğini, Merkez Bankası Başkanlarının sık sık değiştirildiğini ve Merkez Bankasının itibarının yerle bir edildiğini gördük.
Candaş Tolga Işık- Bu Merkez Bankası Başkanıyla mı yoksa?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bu Merkez ve bundan önceki Merkez Bankası Başkanları.
Candaş Tolga Işık- Naci Ağbal dahil mi, hariç mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani hepsi dahil. Sayın Ağbal’ı görevden aldılar. Niye alındığını Ağbal’ın açıklaması lazım. Niye açıklamıyor, ne kusuru oldu? 128 milyar doların nerelere gittiğini araştırdı herhalde onun için alındı. Merkez Bankasının cumhuriyetin kuruluşudur o kuruma itibar kazandırmak benim görevimdir. Çünkü o aynı zamanda Türk lirasından da sorumlu. Aynı zamanda fiyat istikrarından da sorumlu. Merkez Bankasının araçlarına müdahale edemezsiniz ama siyasi talimat verebilirsiniz. Örneğin enflasyonu indir kardeşim dersiniz. Ama enflasyonun nasıl ineceğine Merkez Bankasının kurmayı oturur kendi araçlarıyla müdahale ederler ve enflasyonu indirirler. Şimdi siz talimat veriyorsunuz şunu yap diyorsunuz. 128 milyar doları Merkez Bankasının iradesinin dışında başkası satsın diyorsunuz. Olmaz, olmaz.
TÜİK. TÜİK’e neden şimdi gittim? Çünkü emeklinin, memurun ve çalışanın alacağı aylıklar TÜİK’in verdiği rakamlar üzerinden belirleniyor. Enflasyon rakamları üzerinden. Enflasyon 50, 60’ı bulmuş. Bunlar enflasyonu küçük bir rakam gösteriyorlar. Bunların pazardan da haberleri yok.
Candaş Tolga Işık- Sizin kendi ölçümleriniz var mı partinizin ekonomistlerinin filan?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır bizim ölçümümüz yok. Zaten bir siyasi partinin ölçüm yapması da doğru değil.
Candaş Tolga Işık- Ekonomistleriniz, istatistik bilimcileriniz muhakkak bir kurullarınız vardır onların yaptığı bir çalışma var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Var ama bağımsız kurullar var. Bu konuda ENAG var onlar bir çalışma yaptılar…
Candaş Tolga Işık- O daha yüksek çıkarttı 50’ye yakın galiba.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi, evet o civarda.
Candaş Tolga Işık- TÜİK’e gitseydiniz ne diyecektiniz mesela o kapı açılsaydı size?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu nasıl hesapladınız bu rakamı yüzde 26 mı 29 mu bir enflasyon. Bunu nasıl hesapladınız, hangi parametrelerden yola çıktınız bunu soracaktık yani. Neye göre hesapladınız bunu? Ya arkadaş sizde vicdan yok mu? Bu rakamları esas alarak emekliye aylık bağlayacaklar, esas alarak asgari ücreti bağlayacaklar, esas alarak memura zam yapacaklar. Verdiğiniz rakam doğru bir rakam değil. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız diye soracaktık. Soramadık. TÜİK Başkanı TBMM’ye giremedi.
Candaş Tolga Işık- Neden?
Kemal Kılıçdaroğlu- Sokmadık içeri. Seçimle gelen bir milletvekilini TÜİK’e almayan bir adamın TBMM’de ne işi var?
Candaş Tolga Işık- Bu sizin tarzınız değil ama bizim hepimizin tanıdığı, bildiği Kemal Kılıçdaroğlu daha sakin bir güç, az önce söyledim ya daha Gandi’yle eşleyen modeldi. Şimdi diyorsunuz ki, eleştirilerinizde var bu bir gerekçeyle, bir sebeple yapıyorsunuz ama meclise sokmadık diyorsunuz. Bu pek de tanıdığımız Kemal Kılıçdaroğlu değil.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, şimdi siz bıçağa boynunuzu uzatırsanız bu olmaz. Haksızlığa karşı direneceksiniz. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. İnsan hata yapabilir. Ben bunu anlayışla karşılarım. Hatasından erdemle döner bunu da anlayışla karşılarım. Hatta takdir de ederim. Ama bile bile emeklinin hakkıyla, işçinin hakkıyla, memurun hakkıyla uğraşırsanız ve onların hak ettiği paraları almaması için oturup da Ali Cengiz oyunları oynarsanız ben ona isyan ederim. Aksi halde görevimi yapmamış olurum.
Candaş Tolga Işık- Merkez Bankasına gidip ne dediniz tam nasıl bir konuşma yaptınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Merkez Bankasının bağımsız olması gerektiğini söyledim.
Candaş Tolga Işık- Nasıl bir ortam oldu? Yani girdiniz kapıdan sizi kim karşıladı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Sayın Başkan karşıladı, içeriye girdik. Tabi içerdeki konuşmaları benim anlatmam doğru olmaz ama şunu ifade ettim dışarıda çıkarken de söyledim zaten. Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasıdır. Dolayısıyla bu cumhuriyetin önemli bir kurumudur. Bu kuruma herkesin saygı duyması lazım. Bu kurumun yasasında düzenlemeler vardır, fiyat istikrarından sorumludur Merkez Bankası. Fiyat istikrarını sağlaması lazım. Kuruma dışarıdan sıcak siyasetin müdahale etmemesi lazım. Müdahale ettiği takdirde Merkez Bankasına olan güven hem Türkiye’de, hem uluslararası finans çevrelerinde kaybolur. Bunları söyledim. Aynı şeyi içerde de söyledim. Dolayısıyla görevimiz Merkez Bankasının itibarını sağlamaktı, itibarını korumaktır görevimiz bu. Yoksa benim kamu kuruluşlarıyla bir ilgim yok. Yarın iktidar değişir TÜİK gene olacaktır, iktidar değişir Merkez Bankası yine olacaktır. Ama başlarında liyakatli kişilerin olması lazım bu çok önemli.
Candaş Tolga Işık- Bugünkü Merkez Bankası Başkanının liyakat sahibi biri olduğunu düşünüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Merkez Bankası kültürü farklıdır o kültürden gelen birisi değil.
Candaş Tolga Işık- Ne demek o?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, siz dışarıdan herhangi birisini getirip gazeteci yapabilir misiniz? Yapamazsınız.
Candaş Tolga Işık- Gerçi yapıyorlar ama.
Kemal Kılıçdaroğlu- Normalde olmaz. Yani usta çırak ilişkisi içinde yetişir gazeteciler ben bunu da gayet iyi biliyorum. Siz dışarıdan birisini getiriyorsunuz Merkez Bankasının M’sini dahi bilmeyen insanı getiriyorsunuz Merkez Bankasının başına koyuyorsunuz veya Merkez Bankası kurullarından birisine bir üye getiriyorsunuz adam arkeolog. Devlet böyle mi yönetilir? Devlette liyakat vardır. İşi ehline teslim edin. İnancımızda böyle, bilimde böyle söyler. O işi en iyi kim yapıyorsa ona teslim edeceksiniz. Ona teslim etmiyorsunuz. Merkez Bankasının kapısından içeri girmemiş insanı getiriyorsunuz Merkez Bankasına başkan yapıyorsunuz. Hadi buyurun başkan yaptınız. İradesi var mı? İrade sıfır. Nereden irade? İrade sarayda. Bir kişi Allah aşkına bana şunu söyler misiniz dünyada hangi devlet bir kişinin iki dudağına teslim edilmiştir? İki dudağından çıkacak söze teslim edilmiştir? Böyle bir devlet yönetimi var mı? Tarihte var mı? Biz getirdik 21.yüzyılda koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini bir kişinin iki dudağından çıkacak söze bağladık. Her şeye oraya bağladık. Bakanlıklar mı var? Bana söyler misiniz İçişleri Bakanlığı adına kim konuşuyor? Sayın İbrahim Kalın konuşur, Sayın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar konuşur. Dışişleri Bakanı fırsat olursa konuşur. Hazine ve Maliye Bakanı Allah aşkına bütçeler çıkarken Hazine ve Maliye Bakanlarının ağırlığını görürdük değil mi, bilirdik ağırlığını. Şimdi bazen soruyorlar, efendim diyorlar bütçe geldi 128 dolar satıldı nerede bu Hazine ve Maliye Bakanı? Yok ki öyle bir bakanlık fiilen. Kağıt üstünde var, usulen de bir bakan var. Bakan ne yapacak yani, ne yapacak bu bakan? Bütçeyi kendisi hazırlamıyor, kamu hesaplarını da kendisi yapmıyor. Nerede? Bakan oturuyor orada konuşmuyor. Ne konuşsun bu adam?
Candaş Tolga Işık- Sayın Cumhurbaşkanı sizin Merkez Bankasında yaptığınız ziyaretten sonra kapıda çıkışta yaptığınız konuşmayı eleştirdi dedi ki, sizin kabul edilmenizi anlattı ve sonrasında ama o kapıda yaptığın konuşma oldu mu diye de size bir eleştiri sundu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet güzel oldu. Merkez Bankasının bağımsızlığını savundum. Bağımsızlığına inanmıyor Merkez Bankası bağımsız değil diyor. Ben fiyat istikrarından sorumludur Merkez Bankası dedim. Merkez Bankası kanununu hatırlattım. Ama devleti yöneten kişi Merkez Bankasının ne fonksiyonunu biliyor, ne yasasını biliyor, ne de görevini biliyor. Bir şey soruyum Allah aşkına, Merkez Bankasının kasasında para var 128 milyar dolar. 128 milyar doları Merkez Bankasının kasasından çıkarıyorsunuz bir protokolle damadınıza teslim ediyorsunuz ve damat 128 milyar doları satıyor. Kime sattığını bilmiyoruz. 6 liraydı şimdi 14 lira. Alanların nasıl vurgun yaptığını görüyoruz değil mi? 6 lirayla 14 lira arasındaki farkı kim ödüyor? 84 milyon ödüyor. Bunun hesabı sorulmaz mı? Fakir fukaranın ahı yerde mi kalacak, tüyü bitmemiş yetimin hakkı yerde mi kalacak? Ben bunların hakkını savunmayacak mıyım? O zaman ben bunların hakkını savunmuyorsam benim siyasette ne işim var? Köşeme mi çekilip oturayım, bunlar iyi yaptı diye alkışlayım mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden hesap sormamız lazım. İşin kuralı budur. Merkez Bankasının satması gereken bir parayı Merkez Bankaları piyasaya müdahale eder mi? Eder tabi biz etmez demiyoruz. Merkez Bankalarının sağır odaları vardır. Orada dövizi satarsınız, bütün bankalar oraya bağlıdır dolayısıyla hangi banka hangi kur üzerinden sattığını bir tek Merkez Bankası bilir, birde satın alan banka bilir. Diğer bankalar bunu bilmezler. Sonra bunu Merkez Bankası kendi internet sitesinde yayınlar. Dövizi, doları, avroyu şu fiyattan sattım der ve bizlerde bakarız oraya tamam deriz satmıştır bunu. Şimdi yayınlamıyorlar niçin? Kimden gizliyorlar? Benden mi gizliyorlar, vatandaştan mı gizliyorlar? Devleti yöneten bir siyasal iktidar sattığı paranın hesabını nasıl vermez, hangi kurdan kime sattığını. Ben kime sattığını sormuyorum, Merkez Bankası satıyorsa bankalara satacaktır. Ama damat satıyorsa kime sattığını ben sormak zorundayım. Kime sattı damat bu parayı? Çıkarken ne demişti? At izi it izine karıştı demişti. Hangi at izi hangi it izine karıştı?
Candaş Tolga Işık- Sayın Albayrak’ın istifasından bahsediyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Açıklama yapması lazım ağır bir tweeti o sıradan bir tweet değildi. Damatla kayınpeder arasındaki kavganın faturası kime çıktı? 84 milyona çıktı.
Candaş Tolga Işık- Siz şuandaki eleştirdiğiniz bu tabloya dair Sayın Cumhurbaşkanının yerinde siz olsanız yarın ne yaparsınız mesela? Bütün bu anlattığınız tabloyu düzeltecek ilk adımınız ne olur?
Kemal Kılıçdaroğlu- İlk adımım şu olur, derhal Ekonomik Sosyal Konseyi toplarım. Derhal. Ekonomik Sosyal Konsey bir anayasal kuruluş. Rahmetli Bülent Ecevit bir kararnameyle kurdu, sonra yasası çıktı. Sonra bu bir anayasal kurum haline geldi. En son ne zaman toplandı? 5 Şubat 2009'da.
Candaş Tolga Işık- Üyeleri kimlerdir?
Kemal Kılıçdaroğlu- Üyeleri TOBB gibi, işçi, işveren, çiftçiler. Yani bir ekonomik toplumsal tarafların liderleri. Bunu toplardım. Karşıya da bakanları toplardım, beyler buyurun sorunlarınızı anlatın derdim. Sanayici diyecek ki şu sorumum var, tüccar bu sorumum var, esnaf şu sorunum var, işçi şu, memur şu neyse. Bakanlar dinleyecekti beyler bu sorunları nasıl çözeceğiz. Niye Ekonomik Sosyal Konsey toplanmaz?
Candaş Tolga Işık- En son ne zaman toplandı dediniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- 5 Şubat 2009. Eskiden 3 ayda bir toplanıyordu kanuna göre.
Candaş Tolga Işık- Kanunda değişti demek ki.
Kemal Kılıçdaroğlu- Kanun kalktı. Sadece anayasada Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur diyor o kadar, vardır diyor o kadar. Ama yok fiilen. Merkez Bankası fiyat istikrarından sorumlu Erdoğan çıkardı bir kararnameyle fiyat istikrar komitesi kurdu Merkez Bankasının dışında. Yani paralel devlet kurdu, paralel işlem kurdu. Kimden alıyor örnek bunu? Merkez Bankasının görevini siz bir kararnameyle başka bir kuruma devredebilir misiniz? O da toplanmadı. Fiyatlar habire artıyor. Fiyatı indirecek olan kim, ekonomik kararları alacak olan kim? Kim olduğu belli değil. Merkez Bankası diyor ki, valla benim böyle bir görevim vardı, kanuna göre var ama fiilen fiyat istikrar komitesinde oradan da onun sekretaryasını da Hazine ve Maliye Bakanı yapıyor onlarda toplanmıyorlar ne yapıyım diyor yani. Ne yapacaklar? Stokçuyu suçlayacaklar, soğan üreticisini suçlayacaklar, patates üreticisini suçlayacaklar, onlara terörist diyecekler böylece işi götürmeye çalışacaklar yani. Devlet yönetilmiyor.
Candaş Tolga Işık- Ben onu anlamadım ilk ne yapacaksınız? Yani Ekonomik ve Sosyal Konseyi topladınız da bir karar almanız gerekmiyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Önce oturacaklar sorunlarını anlatacaklar karşısında çözümleri kendilerine söyleyeceğiz ve gereğini yapacağız.
Candaş Tolga Işık- Ama sizin şuan tespitleriniz vardır. Ne biliyim faizimi yükselteceksiniz, Merkez Bankası Başkanını mı değiştireceksiniz bilmiyorum yani.
Kemal Kılıçdaroğlu- Onları yapacağız.
Candaş Tolga Işık- Yani kafanızda ilk bir şey yok mu, konsey toplamak dışında bir adım yok mu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır şimdi bakın, önce Ekonomik Sosyal Konseyi toplayacağız. Orada bir anlaşacağız. Faizi, vergisi, alıcı, fiyatları neyse. Çünkü eğer bir sorunu çözmek istiyorsanız sorunu yaşayanı dinleyeceksiniz.
Candaş Tolga Işık- Sizce faiz yükseltilmeli mi şuan?
Kemal Kılıçdaroğlu- Doğrusunu isterseniz faiz yükseltilmeli mi, faiz düşürülmeli mi? Merkez Bankasına bağımsız yetki verirsiniz Merkez Bankası onu kullanır fiyat istikrarını sağlar.
Candaş Tolga Işık- Ben karışmam mı diyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır bakın, siz oraya müdahale ederseniz zaten en büyük yanlışı yapmış olursunuz.
Candaş Tolga Işık- Çünkü niye biliyor musunuz? Ben Sayın Cumhurbaşkanının bir konuşmasında görmüştüm galiba bir görüntü vermişlerdi sizin konuşmalarınız sizde görmüşsünüzdür. Siz konuşmalarınızda faizin düşürülmesini hatta sıfıra inmesini falan öneriyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Söyledim. O diyor ki, faizi işte en son dedi ya nas var dedi faizin sıfır olması lazım yani bu o anlama geliyor. Faizi sıfırlasınlar o zaman niye sıfırlamıyorlar? Siz ekonominin ne olduğunu bilmiyorsunuz demektir, ekonomi okumamışsınız demektir. Kitabını yazdım diyor Erdoğan, neyin kitabını yazdı? Türk lirası nasıl pul haline getirilir, yabancı paralar karşısında nasıl kar gibi erir herhalde onun kitabını yazdı şuanda uygulamada o. Devletin liyakatle yönetilmesi gerektiğini defalarca söyledim. Siyaset yani siyasi partiler devlet değildir. Siyasi partiler devleti yönetmek üzere 5 yıl süreyle halktan izin alıp, yetki alıp gelip devleti yönetirler. Siz devleti allak bullak edemezsiniz. Devletin liyakat sistemini çökertemezsiniz. Bunu yaptığınız andan itibaren devlette çürüme başlar, bürokraside çürüme başlar, bürokraside yozlaşma başlar, rüşvet alır başını gider ve siz sonunda rüşvet alan adamı büyükelçi tayin edersiniz. Sonrada bana dönüyorsunuz diyorsunuz ki, nasıl çözersiniz. Önce o adamları devletin bürokrasisinden temizleyeceğim. Rüşvet alan, hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan bunların tamamını ayıklayacağız. O nedenle tarih verdim bürokratlara da açıkça söyledim yasadışı bir işlemin altına imza atmayacaksınız atarsanız hesabını soracağım dedim. Bu devlet sıradan bir devlet değildir. Milli Kurtuluş Savaşını vermiş bir devlet. Gün geldi bunlar yönetiyorlar ama berbat ettiler, ülkeyi berbat ettiler. Sadece bizde değil dünyada da bizi rezil ettiler bunlar. Bana söyler misiniz Tolga Bey Allah aşkına rüşvet alan birisi arabasında Türk bayrağı taşıyor ve siz o adamı Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmek üzere yurtdışına gönderiyorsunuz. O insanlar ne diyecek? Türkiye diyecekler. Rüşvet alanlar büyükelçi oluyor bu ülkede. Ne kadar çok rüşvet alırsan o kadar çok yükseliyorsun. Ne kadar çok malı götürüyorsan o kadar yükseliyorsun. Bu anlayış devleti çürütür. Devleti yönetmek zor bir şey değil. En kolay şey devleti yönetmektir neden biliyor musunuz? Çünkü devlette herkesin görevi yasalarla, tüzüklerle, yönetmeliklerle tanımlanmıştır. Genel müdürün görevi nedir TRT genel müdürü vardır. Devlet Su İşleri genel müdürünün görevi vardır. Daire Başkanının görevi vardır. Odacının görevi vardır. Efendim üniversitedeki hocanın görevi vardır. Bunların hepsi zaten tanımlanmıştır. Siz bu tanımlanan görevlere o işin ehline getirdiğiniz zaman zaten başınız ağrımaz.
Bakın Almanya’dan örnek veriyim. Sayın Merkel ayrıldı değil mi? Sosyal Demokrat Partinin lideri kazandı şimdi başbakanlık yapıyor. Merkel liderler toplantısına gittiği zaman Sosyal Demokrat Partinin Genel Başkanını yani kendisinden sonra başbakan olacak kişiyi beraberinde götürdü benden sonra Almanya’yı bu yönetecek diye. Devlet budur işte.
Candaş Tolga Işık- Siz şimdi bu ekonomik modelle ilgili daha doğrusu ekonomik model olduğunu ekonomi yönetimi söylüyor Sayın Maliye Bakanı söyledi. Şuandakinin bir ekonomik model olduğunu ve bunun 6 aylık bir dönem içerisinde sonuçlarının alınacağına dairde Sayın Maliye Bakanının açıklamaları var. 6 ay sonra gerçekten de söylendiği gibi bu model Türkiye’nin lehine bir sonuç vermeye başlarsa ne yapacaksınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Memleketi bu hale kim getirdi? 20 yıldır. 6 ay önce gelseler ya da yeni iktidar olsalar yeni bir model getirdik diyecekler. Milletin anasını ağlattılar bunlar. Hangi model? Bir devlet deneme sınama yöntemiyle yönetilir mi? Parayı pul ettiler. O zaman sormak lazım 128 milyar doları dolar sabit kalsın diye niye sattınız? Ben mi sattım? Erdoğan’ın deyimiyle Bay Kemal mi sattı? Kim sattı bu paraları?
Candaş Tolga Işık- Size Bay Kemal deyince kızıyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır. Keşke günün 24 saati söylese. Dolayısıyla devleti yönetme erkini kaybetmişler bunlar. Tam bir perişanlık içinde. Herkes bunlarla oynuyor herkes ama. Güven güven güven diyorlar. Bu millet bunlara güvenmiyor artık. Bir daha söyleyeyim Tolga Bey, bu millet bu iktidara güvenmiyor. Güvense parasını zaten bankalarda dolar olarak tutmaz. Yüzde 65’e çıktı. Yani ben sana güvenmiyorum demektir. Bu halk sana güvenmiyorsa oradan ayrılacaksın kardeşim. İzzetü ikbal ile terk edeceksin orayı. Diyeceksin ki, evet yani ben… Bunlar bir araya şey yapmıyorlar mıydı propagandalar doları bozdurana şunu yapacağım, şunu yapacağım, hatta yandaşları efendim tıraş olursan şöyle yapacağım, doları şurada bozduracağım, doları tutmayacağım. Hatta dolar yakanlar bile oldu. Ne oldu? Şimdi herkes parasını dolara yatırıyor ve bunlardan çıktı gene birisi. Efendim ne diyor? Kredi alıp dolara yatıranlar ahlaklı değil mi öyle bir şey söylemişti. 128 milyar doları satarken ahlak mı vardı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını satarken ahlak mı vardı? Onun hesabını verdiniz mi siz? Yani söylediğiniz bir şeyi kulağınız duyuyor mu Allah aşkına? Bunlar devleti yönetemiyorlar.
Şimdi öyle bir noktaya geldik ki onu da söyleyeyim. Seçime kadar ne götürürsen kardır. Şuanda o mantık çalışıyor. Seçime kadar herkes onların bürokratları dahil olmak üzere. Onun için söyledim o bürokratların burnundan getireceğim diye. Onların bürokratları da, bunların yöneticileri de ne götürürsek kardır diyorlar. Tam bir soygun düzeni var şuanda ne götürürsek kardır.
Candaş Tolga Işık- Aslında bütün bu ekonomik tartışmaların ortasında birde asgari ücret görüşmeleri devam ediyor. Hükümet kayda değer bir artış yapacağını söylüyor. Kulislerde böyle 4 bin lira civarında 4 bin lirayı aşan yeni bir asgari ücret belirleneceğini söylüyor ama DİSK’in bildiğim kadarıyla teklifi 5 bin 200 lira. Siz bugün bir açıklama yaptınız bununla ilgili. Diyorsunuz ki, 384 dolar olsun o da 5 bin 489 liraya falan geliyor yaklaşık. Fakat KESK’in bir araştırması var o da diyor ki, 4 kişilik ailenin bütün barınma, gıda, kira ihtiyaçları hesaplandığında açlık sınırı 6 bin 200 lira yani sizin teklifinizin de üstünde. Siz bu teklifi neye göre yaptınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, 1 Ocak 2021 yani bu yılın başında asgari ücret net 2 bin 825 liraydı. O dönemin döviz kuruna çeviriyorsunuz 384 dolar ediyor.
Candaş Tolga Işık- Net değil mi sizin söylediğiniz. 3 bin 577 lira brüt galiba.
Kemal Kılıçdaroğlu- Brüt evet. Net 384 dolar ediyor. O büyük kalkınma hamleleri, ekonomideki şahlanan büyüme onların olsun. İşçiye bugün 383 doları teslim edin bugünkü kur üzerinden. O da yaklaşık eğer 14 liraysa 5 bin 376 lira yapıyor net.
Candaş Tolga Işık- Ben 5 bin 489 hesapladım ama tabi…
Kemal Kılıçdaroğlu- Net. Şimdi bu parayı verirlerse bu yılın kayıpları yani önümüzdeki yılın kayıpları büyük ölçüde telafi edilecek yani yılın başında hangi net ücreti aldılarsa yılın sonunda da aynı net ücreti verecekler. Böylece büyüme, kalkınma, şahane, bilmem şöyle oldu, böyle oldu, Türkiye şaha kalktı o da onların olsun. 5 bin 376 Türk lirası net işçiye vermek zorundalar. Aksi halde işçinin cebinden paraları aldılar. İktidarın eli işçinin cebinde.
Burada bir şey daha söyleyeyim. Sanayicinin korunması lazım. Asgari ücretin vergiye tabi olmaması lazım. Adı üstünde zaten asgari ücret neyin vergisin alacaksın. Gelir vergisinden muaf olması lazım. O zaman 5 bin 376 lirayı verirken sanayicide itiraz etmeyecektir. Evet diyecek ki ben bu parayı kendi işçime verebilirim. Bakın bu para aynı zamanda piyasanın canlanması içinde çok değerlidir. Çok önemli. Aksi halde siz insanları açlığa mahkum edeceksiniz. Hani ekonomi şaha kalkmıştı, hani bu işin kitabını yazmıştınız. İstediğim ne, söylediğim ne? 384 dolar 1 Ocak’taydı, 31 Aralık’ta dolar kuru neyse çarpacaksınız 384 dolarla karşılığında net parayı vereceksiniz. İşin Türkçesi bu.
Candaş Tolga Işık- Türkiye’de son yılların belki de en önemli problemi liyakatsizlik. Devlette, bürokraside partilerde sizin Türkiye’de yaygın ve kalıcı bir liyakat sistemi oluşturmak için bir planınız var mı diyor bir seyircimiz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Yasalar var. Eskiden şöyleydi, devletin üç dört temel kurumu vardı. Mesela Devlet Planlama Teşkilatı, Maliye Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu, Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu gibi devletin bir anlamda akademisi olarak tanımladığımız kurulları vardı ve bu kurullarda çok nitelikli insanlar yetişirdi ve bu kurallar giderlerdi birbirlerinden üniversite son sınıftaki en başarılı öğrencileri biz alacağız diye kendi aralarında mücadele ederlerdi. Bunları kapattılar. Şuanda Devlet Planlama Teşkilatı yok, Hesap Uzmanları Kurulu yok, Maliye Teftiş Kurulu yok. Niye kapattılar? Devlette liyakati bırakmadılar ki, devlette eğer rüşvet alıyorsanız süratle yukarıya tırmanabiliyorsunuz. Yolsuzluk yapıyorsanız süratle yukarıya genel müdür, genel müdür yardımcısı hatta bakan, hatta büyükelçi bunları olabiliyorsunuz. Bakan? Kendi bakanlığına kendi şirketinden mal alıyor ihalesiz düşünebiliyor musunuz? Hiç rastlamadığımız olaylar yani yolsuzluğun adeta meşrulaştığı bir süreçten geçiyoruz. Bunlar devleti yönetemezler. Liyakat getireceksiniz. Bir sefer işi en iyi yapan insanı getireceksiniz o insanın partisi, sağı, solu, ortası buna bakmayacaksınız. Kardeşim senin görevin budur, sen bu işi en iyi yapıyorsun sana bu işi teslim ediyorum. Ayrıca ben sana siyasi talimatlar vereceğim sende o talimatların gereğini yapacaksın ama yasalara uygun olarak yapacaksın. Benim bir eksiğim olursa siyaset kurumu olarak beni uyaracaksın. Diyeceksin ki şurada hatalar var, şu kararın şu şu şu noktaları eksik veya şu şu noktaları çok iyi. Aydınlatacaksın. Çünkü bürokrasi devletin hafızasını taşır bünyesinde. Devletin hafızası bürokrasidedir siyaset kurumunda değil. Bizde devletin hafızası yoktur. Devletin hafızası bürokrasidedir. Ama bürokrasinin ehil ellerde olması lazım. Ehil ellerde olmadığı zaman işte Türkiye bu noktaya geliyor.
Candaş Tolga Işık- Bugün Aile Destekleri Sigortası diye bir proje açıkladınız siz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir sigorta dalını evet açıkladım.
Candaş Tolga Işık- Bu nedir bunu bir anlatabilir misiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın Tolga Bey, Türkiye 1971 yılında 9 sigorta dalını uygulayacağını ve yasasını çıkaracağını taahhüt etti 1971 yılında bir kanunla. 102 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı sözleşmesini kabul ederek. En son rahmetli Ecevit döneminde işsizlik sigortası çıktı 8’i kabul edildi. 9. sigorta dalı Aile Destekleri Sigortası. Geliri olmayan veya devletin belirlediği gelirin altında olan ailelere devlet sosyal destek veriyor. Aile Destekleri Sigortasının özü şu; bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, bu topraklarda her ailenin sosyal güvencesi olacak, mali açıdan herkesin güvencesi olacak. Hiçbir aileye yardım yapılırken yardım insan onurunu koruyacak şekilde yapılacak. Yani sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Yani para ailede kadının banka hesabına yatırılacak, kadın işçi gibi, memur gibi, emekli gibi gidip her ay düzenli aylığını alacak ve çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Bütün bunları 15 soru, 15 yanıt olarak bütün kadın kollarının ilçe başkanları, il başkanları, kadın milletvekilleri, kadın belediye başkanları yani bugün görkemli bir toplantı yaptık salon tamamen kadınlardı. Kadın kardeşlerime şunu söyledim, her bir eve gireceksiniz. Asla ve asla umutsuzluğu aşılamayın, umudunu verin, umutlu olsunlar bütün insanlar az kaldı iktidar değiştiği zaman göreceksiniz bu coğrafyada hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir düzeni inşa edeceğiz. Aile Destekleri Sigortasını bugüne kadar çıkarmadılar 50 yıl geçti. Niye çıkarmadılar? Çünkü yoksulluğu bitirmek değil, yoksulluğu yönetmek için yaptılar. Ben sana ekmek veriyorum sen bana oy ver. Ben sana peynir veriyorum sen bana oy ver. Ben sana makarna veriyorum sen bana oy ver. Ve bunu yaparken de insan onurunu zedeliyorlardı. İnsanları fakirleri sıraya diziyorlar, onlara bir şeyler veriyorlar, televizyonlar çekiyor beyefendi kendi vicdanını rahat ettiriyor ben bunlara yardım ediyorum diye. Yardım ettiği kişilerin onuruyla kimsenin oynamaya hakkı yok. O nedenle biz kadının banka hesabına yatıracağız. Gidecek alacak çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Bunu bütün ayrıntılarıyla anlattım. Aile Destekleri Sigortası Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği 9. sigorta dalı. Bunu yapacağız. 1971 yılında Türkiye’nin taahhüt edip mecliste onayladığı bir sigorta dalını Allah nasip ederse milletin takdiriyle iktidar olduğumuzda ilk 6 ay içinde uygulamaya koyacağız. Bu ailelerin çocuklarının, bu ailelerin eğer çalışma yaşına gelmiş evde işsiz varsa önce devlet bu ailelerden çocukları alacak bunlara istihdam verecek. Her evde mutlaka bir sigortalı olacak ve hiçbir anne çocuğunu yatağa aç yatırmayacak. Bu sigorta dalının hedefi o. Bunu yapacağız.
Candaş Tolga Işık- Sayın Cumhurbaşkanı sizinle ilgili hep sürekli söylediği bir eleştiri var ya SSK’yı batırdı SSK’yı batırdı. SSK’yı siz mi batırdınız hakikaten?
Kemal Kılıçdaroğlu- Devletin kurumu batsa bugün öyle bir kurum olmazdı değil mi?
Candaş Tolga Işık- Neden ısrarla Cumhurbaşkanı böyle bir eleştiride bulunuyor size?
Kemal Kılıçdaroğlu- Çünkü SSK açık veriyordu. Benden önce de açık veriyordu, şimdi de açık veriyor. Daha garip olanı şimdi açık çok daha fazla büyüdü ama bir şey demiyor dikkat ederseniz. Kendisine ben mecliste bütçe görüşmesini yaparken belki birisi bana bunu sorar diye bende açıkça Erdoğan’a sen, kurmayların, istediğin kişilerle gel senin istediğin televizyonda isteyelim tartışalım bakalım SSK’yı kim batırdı? Gelir mi? Gelemez. Tartışır mı? Tartışamaz. Benim genel müdürlük yaptığım döneme bir müfettiş ordusu görevlendirdiler acaba Kılıçdaroğlu’nun bir açığını bulabilir miyiz diye. Bulamadılar, bulamazlar. Boğazdan aşağı haram lokma inmemişse korkmayacaksınız. Niye bu kadar rahat konuşuyorum? Araştırıyorlar, araştırdılar acaba bir şey bulabilir miyiz diye. Bulamazsın kardeşim bulamazsın. Emeklilik yaşı 34 – 43’tü benim genel müdürlük yaptığım dönemde kanun belirliyor ben belirlemiyorum. 65’e çıkardılar değil mi? Niye açık veriyor sistem vermemesi lazım. Prim ödeme gün sayısı 7 bindi 9 bin güne çıkardılar. Vermemesi lazımdı. Bir şey söyleyeyim belki şaşıracaksınız. Normalde bir kişi daha fazla prim yatırırsa daha yüksek maaş alması lazım değil mi? Yani daha fazla prim yatırıyorsunuz 9 bin gün değil 10 bin gün prim yatırıyorsunuz, 12 bin gün prim yatırıyorsunuz daha fazla maaş almanız lazım. Öyle bir düzenleme yaptılar ki, ne kadar çok prim yatırıyorsan o kadar az aylık alıyorsun.
Candaş Tolga Işık- Nasıl oluyor o?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bende bilmiyorum nasıl oluyor ama bunu yaptılar kanunu böyle çıkardılar. O nedenle EYT’li sayısı artıyor niçin? EYT’li emekliliği doldurmuşsa hemen işinden ayrılıyor çünkü daha fazla çalışıp prim öderse alacağı emekli aylığı düşüyor. Ve bunu reform diye millete sattılar. Şimdi EYT’liler diyorlar hakkımızı verin. Verecekler verdirmek zorundayız. Daha fazla prim ödeyenin daha fazla aylık alması lazım kuralı budur. Dünyadaki sistemde böyledir. Ama Türkiye’de her şey tersine gittiği için onu da böyle yaptılar. Ona rağmen sosyal güvenlik sisteminde olağanüstü büyük açıklar var. Çıkıp söylüyor mu sosyal güvenlik sisteminde açık var diye. Niye açık var çıksın söylesin anlatsın bakalım. Anlatamaz çünkü devleti bilmiyor. Sosyal güvenlik kurumları dünyanın her tarafında açık verirler çünkü tek gelir kaynakları var prim. Sosyal güvenlik kurumunda emekli aylıklarını genel müdürler mi belirler? Hayır. Siyasi otorite belirler. Emeklilik yaşını genel müdürler mi belirler? Hayır. Kanun belirler. Siz ne yapacaksınız? Siz var olan kaynakları en optimum şekilde kullanmışsanız görevinizi yapmışsınızdır. Bu kardeşiniz o görevi yaptı. O nedenle araştırdılar acaba bir şey bulabilir miyiz diye. Bulamazsın kardeşim.
Candaş Tolga Işık- Bir yandan da Sayın Maliye Bakanının en son toplantıda söylediği bir şey var. İhracat rakamlarında önemli bir artış var. Yani ihracat artıyor resmi istatistiklere baktığımızda. Şimdi şuanda birkaç tane daha böyle gelen size de soru var. Tam kapasiteyle çalışan fabrikaların sayısı çok fazla, pandemi sebebiyle bize yakın coğrafyada ciddi bir talep artışı var. Muhtemelen de kurunda buna çok etkisi var kurdaki bu hareketlenmenin. Bunu nasıl anlatıyorsunuz peki?
Kemal Kılıçdaroğlu- Fakirliğimizi satıyoruz. İhracat olsun eyvallah ona itirazımız yok zaten ama hak ettiğimiz parayı alıyor muyuz oradan? Siz fakirliğinizi, yoksulluğunuzu ihraç ederseniz yani Türkiye’yi batının egemen güçlerine pazar haline getirirseniz, içerde işçiye vermeyip de onun hak ettiği parayı dışarıya aktarırsanız bu iş yürümez nereye kadar gidecek bu iş zaten. İhracat. Eskiden de ihracatımız vardı. İhracatımız var zaten. Burada sorulması gereken soru şu, katma değeri yüksek ürün ihraç ediyor musunuz? Katma değeri yüksek ürün ihraç ediyorsanız dünyada söz sahibi olursunuz. Yoksa efendim işte tekstil ürünleri sattık güzel, şunu sattık, bunu sattık güzel ama bunlar Türkiye’yi büyütmez. Türkiye’yi büyütecek olan katma değeri yüksek ürün üretmektir. Onun için üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Üniversite bilgi üretecek ki katma değeri yüksek ürün üretebilsin sanayici. Tolga Bey, İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini geçti biliyor musunuz? Acaba kaç vatandaşımız biliyor. Eskiden biz çok öndeydik. Üniversiteleri de körelttiler, perişan ettiler. Gidiş gidiş değil. Onun için düzelteceğiz kimse umutsuzluğa kapılmasın.
Candaş Tolga Işık- Bu üretimi arttırmakla ilgili çok fazla istihdama ve yerli üretimi arttırmakla ilgili sizin ana muhalefet partisi olarak ne gibi tedbirler ve teşvikler düşünüyorsunuz soruları çok geliyor onu soruyum size bir. Birde az önce söylediğim talep artışını kalıcı hale getirmek için CHP’nin önerileri var mı diye soruluyor? Biraz önce siz yoksulluğumuzu satıyoruz dediniz ya.
Kemal Kılıçdaroğlu- Var tabi. Tolga Bey, Türkiye’nin ayağa kalkması için 4 aşamalı bir strateji uygulamak zorundasınız. Birinci aşama şudur, ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceksiniz. Yani herkesin can ve mal güvenliği olacak. Yabancı sermayede, yerli sermayede bilecek ki bu ülkede benim can ve mal güvenliğim var. Gerçek anlamda demokrasi var, ben paramı getiririm ve burada yatırımımı yaparım. Türkiye’de büyük para çıkışları var. Kaçak milyar dolarları var bizim iş dünyasının.
Candaş Tolga Işık- Kaçak derken yani parayı kaçırıyorlar mı diyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim. Kazandığı parayı yurtdışına götürüyor Türkiye’de tutmuyor çünkü siyasi otoriteye güvenmiyor.
Candaş Tolga Işık- Kim onlar mesela biliyor musunuz isim?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi isim burada telaffuz etmem doğru değil. Ama mevcut hükümetle en çok iş tutanların paraları İngiltere’de. İngiltere’den gelen bir dostunuza sorun en lüks mahallelerde kimlerin villaları var?
Candaş Tolga Işık- Türkiye’de kamu işi yapan iş insanlarından bahsediyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi canım sorun. Bunu iş dünyası zaten biliyor benim ayrıca bir şey söylememe gerek yok zaten. Paralar var, dünyanın parası var yurtdışında tutuluyor bankalarda. Türkiye’ye getirilmiyor. Çünkü demokrasi yok, çünkü can ve mal güvenliği yok. Önce bunu sağlamanız lazım, güven vermeniz lazım güven. İki üreteceksiniz. Bakın şunu not edin bir tarafa önümüzdeki süreçte Türkiye bir gıda kriziyle karşı karşıya kalacak. Gübreye yapılan zamdan sonra tarlalar doğru dürüst ekilecek mi? Yarın buğday ne olacak? Dışarıdan ithal edeceksiniz. İthal edecek ülke bulamayacaksınız. Kendi çiftçinizi küstürürseniz, tarımı stratejik sektör olarak görmezseniz, bizi başkaları besleyecek diye önemli değil bizim paramız var dışarıdan alıyoruz derseniz yarın size dışarıdakilerde ben önce kendi halkımı doyurmak zorundayım size niye bunu satıyım derse ne yapacaksınız? O günler uzak değil. Devleti yönetenlerin üç adım sonrasını görmeleri lazım. Bunlar üç adım sonrası değil yarın sabah ne olacağını bilmiyorlar. Sadece bunlar mı? Bugün sanayicide yarın sabah ne olacağını bilmiyor, döviz kurunun ne olacağını bilmiyor. Yatırım yapamıyor, önümüzü göremiyoruz diyor. Birinci ayak o. İkinci ayak üretim. Üçüncü ayak güçlü bir sosyal devlet inşa edeceksiniz. Güçlü bir sosyal devlet olmazsa yani aç gezen insanların ülkesinde zenginler olursa o ülkede huzur olmaz, herkesin karnının doyması lazım. Dördüncüsü de sürdürülebilirliktir onun temeli de devlette liyakattir. Bu dört ayaklı stratejiyi uygulamazsanız Türkiye’yi düzlüğe çıkaramazsınız. Biz bunu yapacağız.
Candaş Tolga Işık- Sizce şuanda Türkiye’nin en büyük problemi, sorunu ne?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hangi açıdan soruyorsunuz?
Candaş Tolga Işık- Her açıdan, hepsini değerlendirdiğinizde ana muhalefet partisi liderine göre bir numaralı sorunumuz ne?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir numaralı sorun var olan sistem. Bunun süratle değişmesi lazım.
Candaş Tolga Işık- Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden bahsediyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet efendim. Devleti bir kişinin iki dudağına teslim edemezsiniz dünyada örneği yoktur bunun. Bir kişi her şeyi bilmez. Bir kişi ben her şeyi biliyorum diyorsa o devlet felaketle karşılaşır. Tolga Bey, gelişmişliğin yeni tanımı nedir biliyor musunuz? Küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Eskiden doktor derdik. Şimdi ne doktoru diyoruz. Göz mü, kulak burun boğaz mı, cildiye mi, cerrah mı, çocuk cerrahisi mi? Hepsi. Her bir alan giderek ayrışıyor ve insanlar ihtisas o alanda uzmanlaşıyorlar. Gözünüz ağrıdığında pratisyene gitmiyorsunuz göz doktoruna gidiyorsunuz. Yani her alan ayrışıyor ve bu ayrıntılarda işbölümüne gidiyor insanlar. Siz bütün bunları bir tarafa atıyorsunuz bir kişiye Türkiye’yi teslim ediyorsunuz sen karar ver diyorsunuz. Nereden bilecek o bakanlar ulaşamıyorlar. Siz binlerce atamanın altına ben imza atacağım dediğiniz andan itibaren devlet sistemini çökertiyorsunuz ve çöktü de zaten.
Candaş Tolga Işık- Meclisteki bütçe görüşmelerindeydi yanılmıyorsam sizin konuşmanız sırasında bir el hareketi yaptınız. O el hareketini tam bize anlatır mısınız? Çünkü kimileri dedi ki, o el hareketi argo bir hareket. Ana muhalefet partisi lideri böyle bir hareket yapar mı? Sizin partili arkadaşlar dediler ki, aslında onu yapmadı o söylenilen hareketi. Siz buradasınız size soruyum siz tam ne yaptınız orada?
Kemal Kılıçdaroğlu- Niye onu yaptık, neden o el hareketi? Bakın size önce şunu anlatıyım. İhale yapıyorsunuz dolarla veya avroyla. Türkiye Cumhuriyetinde iş yapıyorsunuz, iş yapan müteahhit Türk, yatırım Türkiye’de niye avroyla ve dolarla? Birinci soru koyduk bir tarafa. İki, buna birde garanti veriyorsunuz. Garantiyi Türk lirası üzerinden vermiyorsunuz yine dolarla veya avroyla veriyorsunuz. Yani beni değil benim torunumu da borçlandırıyorsunuz. Hadi buna da katlandık. Ya arkadaş, sen birde sözleşmenin altına şunu yazıyorsun, dolarla ihaleyi verdiysem sana Amerika’daki enflasyonu, avroyla verdiysem AB’deki enflasyonu da fiyatlara yansıtacağım diyor. Bunu hangi vicdan kabul eder, hangi ahlak kabul eder, hangi devlet yönetimi kabul eder? Bana ne arkadaş ya zaten kazığı yedik biz dolarla yaptın ihaleyi 6 liraydı oldu 14 lira. Avroyla yaptın avro bilmem kaça çıktı. Hadi bu kazığı yedik ya arkadaş sen birde kalkıyorsun bunun üstüne Amerika’daki enflasyonu dolarla yapmışsan, avroyla yapmışsan AB’deki enflasyonu getiriyorsun birde fiyatlara yansıtıyorsun. Hangi vicdan kabul eder bunu Allah aşkına. Bu millete bu kadar büyük kazık atan başka hangi devlet, hangi iktidar olmuştur? Ben buna isyan etmeyim de kim isyan etsin? Yazık günah değil mi bu millete? Bu kadar fakir fukaralık nedir Allah aşkına. Bakın bu bütçe cumhuriyet tarihinin en büyük kaynak transferini yapan bütçedir. Yani fakirden alıp bir avuç zengine kaynak aktaran bütçedir. Dolar çıktı kim memnun Allah aşkına? Siz memnun musunuz?
Candaş Tolga Işık- Değilim. Olanı da tanımıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Esnafa soralım memnun mu, çiftçiye soralım memnun mu, sanayiciye soralım memnun mu? Kim memnun? Devletle dolarla iş tutanlar memnun. Dolar ne kadar artarsa onların keyfi yerinde. Çünkü bir parasını alıyor dolarla. İki geçiş garantileri var onlarda dolarla. Üç, bir de enflasyon varsa o da fiyatlara biniyor o da dolarla. Kime çalışıyor 84 milyon? Bir avuç insana çalışıyor. Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük kaynak transferi hiçbir bütçeyle olmadı.
Candaş Tolga Işık- Ben size ama el hareketini sordum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bende onu anlatıyorum. Bu millet bu kadar büyük kazığı yiyemez, yememelidir. Kazığı atanlar orada oturuyor saraylarında oturuyorlar. O doğru değil. Bu millete bu kazığı atanlar… Bakın mesela bu söylediklerime hiç itiraz yok, bu yanlıştır da demiyorlar. Kılıçdaroğlu doğruyu söylemiyor diyemiyorlar. Niye demiyorlar? Bu kazığı kime attın sen? Sen o anlaşmaları yaparken soruyoruz ya arkadaş sen bu anlaşmayı yaptın çıkar şu anlaşmayı bir görelim. Ticari sır. Parasını benim ödediğim yatırımın ticari sırrı mı olur? 84 milyon ödüyor onu kardeşim. Senin şirketinse ticari sır olabilir. Senin şirketin değil kardeşim bu devletin bütçesinden ödüyorsun sen bu parayı. Hangi ticari sırdan söz ediyorsun? Biz rakamları nereden öğreniyoruz Tolga Bey biliyor musunuz? Bunlara danışmanlık yapan İngiltere’deki kuruluşun internet sitesinden öğreniyoruz. Çünkü o ülkede demokrasi var, o ülkede alınan paraları yayınlıyorlar, yapılan yatırımlarda danışmanlık yapıyorlar, danışmanlık yaptıkları firmaların yatırımlarının büyüklüklerini kendi internet sitesinde yayınlıyorlar. Biz oradan öğreniyoruz. Şu geldiğimiz hale bakın Allah aşkına. Bunların yatacak yeri yok. Emin olun bunların yatacak yeri yok. Yazıktır günahtır bu memlekete. Bu kadar büyük kazıklar atılır mı?
Ama şunun vaadini yaptım. İlk yapacağımız işlerden birisi bunların tamamını Türk lirasına çevirmek tamamını. Avro, dolar bitti tamamını Türk lirasına çevireceğiz. Efendim Londra’daki mahkemeler yetkili. İstersen dünyanın en uzak yerindeki mahkemeler olsun bunların tamamını Türk lirasına çevireceğiz. Bu milletin soyulmasına engel olacağız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkının 5 kişilik bir çeteye tahsis edilmesine engel olacağız. Tabi şöyle yapmayacağım. Yani ezeceğim, keseceğim, öldüreceğim, yere yatıracağım, boğacağım yok böyle bir şey. Kardeşim gerçek maliyetleri bulacağım, üstüne makul bir kar vereceğim tamamını kamulaştıracağım. Boğaz köprüsü bizim değil mi? Bizim. Boğaz köprüsünden kaça geçiyorsun şu kadar. Türk lirası, Türk lirası. Şimdi sormak lazım kim milliyetçi? Bahçeli’ye sormak lazım kim milliyetçi Allah aşkına? Ben miyim, o mu? Kim vatansever? Erdoğan’a sormak lazım ben miyim sen misin? 84 milyonun hakkını ben mi koruyorum, sen mi koruyorsun? Ben 84 milyonun hakkını koruyorum onlar koruyamıyorlar.
Candaş Tolga Işık- O hareketle ilgili eleştirileri kabul etmiyorsunuz doğru anlıyorum değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın Tolga Bey şunu söyleyeyim, siz konuşurken hangi el hareketini yapacağım falan demezsiniz. Burada da konuşurken.
Candaş Tolga Işık- Gerekçesi bu diyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani. Şu çok önemli, bir topluma, 84 milyona kazık atılmışsa sizin isyan etmemeniz mümkün değil.
Candaş Tolga Işık- Bu biraz önce bahsettiğiniz projeleri kamulaştıracağım dediniz ya bu uluslararası hukuka aykırı değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim.
Candaş Tolga Işık- Mesela Avrasya tünelini nasıl yapacaksınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim. Bu konuda uluslararası mahkemelerin yani Londra’daki mahkemelerin ve bu konuda açılan davaların hangi gerekçeyle açıldığını bir sefer istismarı, haksızlığı hiçbir mahkeme kabul etmez Londra’daki mahkemede. Bu konuda çalışmalarımızı da yaptık hiç endişe kimse etmesin. Bu konuda yazılmış kitaplar var, kitapları yazan hakimler var bunlarla da oturuldu, bunlarla da görüşüldü, bunların tamamını kamulaştıracağız Türkiye Cumhuriyetine tarihinde atılan en büyük kazığı çıkaracağız.
Candaş Tolga Işık- Yani bütün Avrasya tüneli, havaalanı, üçüncü köprü?
Kemal Kılıçdaroğlu- Dolarla ne yapılmışsa, avroyla ne yapılmışsa tamamını Türk lirasına çevireceğiz.
Candaş Tolga Işık- Ve kamulaştıracaksınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.
Candaş Tolga Işık- Araya gidiyoruz.
Ben 15 yıldır gazetecilik yapıyorum 2010’dan beri de sizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığınızdan beri de sizi de çok yakından takip ediyorum. Herhalde 20’den fazla röportaj yapmışımdır televizyonda, gazetede sizinle. Genelde sorduğum sorulara yani bence sizin eleştirilmekle ilgili hiçbir kaygınızı görmedim ve hiç de tırnak içinde söylemeyeceğim direk söyleyeceğim hiç yalan söylediğinizi de görmedim. O yüzden bu soruyu sorarken de çok rahatlıkla soruyorum ama sizi de tanıyorum bu birazcık siyaseten ne yaptığınızı da çok yakından takip eden bir gazeteci olarak. Ben size şimdi dönüp desem ki, Sayın Genel Başkan millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı siz misiniz? Bana dersiniz ki eğer birazcık Kemal Kılıçdaroğlu’nu tanıdıysam buna ben karar vermiyorum ittifak içerisindeyiz…
Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen öyle.
Candaş Tolga Işık- İttifak ortaklarımız, partili arkadaşlarım, çalışma arkadaşlarım hep birlikte karar vereceğiz kim olacak diye. O yüzden ben soruyu böyle sormayacağım. Ben sizin gerçekten kendinizin karar verebileceği bir şeyi merak ediyorum. Cumhurbaşkanı olmayı istiyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- İttifak kabul ederse bir sorun yok.
Candaş Tolga Işık- Gayet net cevap verdiniz çok teşekkür ediyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, bir ittifakımız var doğru. İttifakın liderleri bu konu hiç bir araya gelmedi ve bu konuyu hiç konuşmadık. Dolayısıyla benim ittifak adına konuşma diye bir şeyimde olamaz.
Candaş Tolga Işık- Yo ben sizin bireysel Kemal Kılıçdaroğlu olarak kendi isteğiniz var mı bu yönde diye soruyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- İttifak kabul ederse adaylık konusunu, tabii bundan onur duyarım. Ama dediğim gibi bu konu hiç konuşulmadı, görüşülmedi. Dolayısıyla bu konuda karar vermek doğru değil, bireysel olarak karar vermek doğru değil. Bir araya gelip, oturup konuşmamız gerekiyor ve ondan sonrada karar vermemiz lazım. Biz demokrasiyi savunuyoruz, karşı taraf cumhur ittifakında demokrasi yok orada otoriter anlayış var. Otoriter anlayışla demokrasi arasındaki temel farklılıkta bu zaten. Bir araya gelip istişare etmek, oturmak, konuşmak, bir karar vermek. Öbür tarafta zaten bir araya gelmeye gerek yok bir kişi diyor herkes ona biat ediliyor. Dolayısıyla oranın havasıyla, atmosferiyle bizim atmosferimiz çok farklı.'
Candaş Tolga Işık- Sayın Akşener dedi ki, ben cumhurbaşkanı adayı falan değilim, istemiyorum olmak ben başbakan olacağım dedi. Bu açıklamasından ittifakın ortağı olarak haberdar mıydınız? Nasıl değerlendirdiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bu konularda yorum yapmak doğru değil. Daha doğrusu ittifakın kendi içindeki özel görüşmeleri kamuoyuyla paylaşmak doğru değil. Sayın Akşener evet başbakanlığa yakışır. Devlet deneyimi vardır, bakanlık da yapmıştır. Dolayısıyla yaptığı açıklamada hepimizin dikkatinde olan bir açıklama.
Candaş Tolga Işık- Cumhurbaşkanlığı adaylık tartışmaları ilk olduğunda ben sizi aradım ve off the record bir konuşma yaptık, siz çünkü bunun daha iletişimini yapmamıştınız, bir kısmını yazdım, öbür kısmını da yazmamıştım. Şimdi burada soracağım o kısmını. Siz demiştiniz ki bana, biz parlamenter sisteme geçişte bir görev, misyon üstlenecek bir cumhurbaşkanı adayı arıyoruz. Yani bu sistemin yanlış olduğunu, Türkiye’nin hızlıca parlamenter sisteme dönmesi için bunun kendisinin de bir takım feragatler yapması gerektiğini bilen birini istiyoruz. Bu ya da bu göreve uygun birini istiyoruz. Hatta şunu unutmuyorum şöyle bir lafınız vardı. Bir kahraman aramıyoruz demiştiniz. Hala aradığınız özellikler bunlar mı? Bu geçiş sürecinde çünkü sonuçta seçilen cumhurbaşkanı şuan ki sistemin yetkileriyle seçilecek. Ve siz bu yetkilerin aslında olmaması gerektiğini savunuyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Yetkilerin bir kişide toplanması asla ve asla doğru değildir. Evde bile bir karar alırken eşimizle oturur bir konuşuruz, çocuklarımız varsa çocuklarımızla konuşuruz. Bakın, evin yönetiminden söz ediyorum. Köyde muhtar birde ihtiyar meclisi var. Adı ihtiyar meclisi yani köyün duayenleri demektir. Köyle ilgili bir karar alınırken oturur bir konuşurlar. Biz koskoca bir devleti bir kişiye teslim ettik. Temel ve köklü bir krizimiz var aslında bizim. Devlet yönetilmiyor yani şuanda. Devletin bütün kurumlarında ciddi çürümeler var. Güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz biz. Parlamenter sistemin güçlenmesi lazım. Yani milletvekillerinin parlamentoda iradelerinin olması lazım. Şuanda parlamentoda milletvekilleri ne yapıyor? Mesela gazetecisiniz ne yapabilir?
Candaş Tolga Işık- Kavga ediyorlar bol bol.
Kemal Kılıçdaroğlu- Onun dışında. Tartışıyorlar. Her parlamentoda tartışma olabilir.
Candaş Tolga Işık- Bizdekiler biraz daha fazla oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ama bakın şu çok önemli. Siz bir soru önergesi veriyorsunuz değil mi yani bu nedir diyorsunuz mesela bir soru veriyorsunuz. Bakan siz soru sordunuz diye sizi mahkemeye veriyor veya sizin sorunuza hiç cevap vermiyor. Ama anayasa diyor ki, 15 gün içinde cevap verilir. Vermiyorum diyor cevap. Meclis başkanı ben yukarıdan talimat gelmeden bende konuşmam diyor. Hangi parlamentodan söz ediyoruz ve hangi milli iradeden söz ediyoruz. 600 milletvekilinin olduğu bir parlamento, sesi çıkmayan bir parlamento, iradesi ipotek altında olan bir parlamento, vesayet altında olan bir parlamento. Parlamentolar vesayeti kabul etmez. Bakın, Gazi Mustafa Kemal, başkomutanlık yetkisini isterken meclisten meclis o kadar titiz davranmıştır ki, 3 ay süreyle vermiştir. İrade bize aittir diyor meclis. 3 ay süreyle veriyorum git savaşı yönet ve gel. Şimdi ne 3 ayı olduğu gibi devrettik, bütün yetkiler orada ve bir kişide.
Candaş Tolga Işık- Siz cumhurbaşkanı seçilirseniz ama aynı yetkiler bu sefer sizde olacak.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunları devredeceğiz, parlamentoyu güçlü hale getireceğiz. Adı üstünde güçlendirilmiş parlamenter sistem.
Candaş Tolga Işık- Yani o yetkiler sizde olduğu halde yokmuş gibi davranacaksınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette ki. Şimdi bakın, yetkiler bir kişide olsa dahi eğer sizin demokratik geleneklere saygınız varsa o yetkileri bir şekliyle parlamentoya devredeceksiniz, oturacaksınız konuşacaksınız. Şuanda millet ittifakını oluşturan bütün partiler artı geçmişte millet ittifakı içinde olan, artı millet ittifakının dışında olan geçmişte hatta olmayan o dönem parti olarak da olmayan iki parti DEVA ve Gelecek Partisi her bir parti güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anladığı konusunda oturdu rapor hazırladı. Ve bu raporları karşılıklı teati ettik, birbirimize gönderdik, ziyaretler oldu, gerçekleşti, oturduk konuştuk. Sonra bu 6 partinin hukukçu Genel Başkan Yardımcıları buluştular güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlıyoruz, neleri yapacağız ve nasıl yapacağız bununla ilgili bir rapor hazırladılar. O raporun da bildiğim kadarıyla son rötuşları yapılmak üzere. Artı cumhurbaşkanı seçilecek kişinin bu iradeye sahip çıkması lazım. Öngörülen zaman dilimi içinde bütün bu yetkilerin parlamentoya devri gerekiyor, bunların devredilmesi lazım ve parlamentonun güçlendirilmesi lazım. Bu ülkeye gerçek anlamda bir demokrasinin gelmesi lazım. Parlamento vesayeti kabul etmez. Milli irade vesayeti kabul etmez. Halkın seçtiği milletvekilleri üzerinde vesayet olmaz. Hele hele bu vesayet bir kişinin vesayeti asla olamaz çok kişinin vesayeti de olamaz. Burası eğer milli iradeyse halk kendi milli iradesiyle seçip göndermişse o parlamento üzerinde sizin vesayet kabul etmeniz doğru değil.
Candaş Tolga Işık- Ama bu insanın doğasına biraz ters bir durum değil mi? Şu yetkilerle cumhurbaşkanı seçileceksiniz ama diyeceksiniz ki seçildiğiniz sabah ben bu yetkileri kullanmayacağım. Ben Türkiye’nin bir önceki sistemi, çünkü bu arada bu da bir…
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır şimdi şöyle, yetkileri kullanmayacağım derseniz bu yanlış olur. Devlet yürüyor devletin bir mekanizması var. Demokrasi içinde yetkilerinizi kullanacaksınız ve o yetkilerin nasıl parlamentoya devredileceği konusunda oturup çalışacaksınız.
Candaş Tolga Işık- İttifak ortaklarıyla?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani şimdi diyelim ki, Merkez Bankasının Başkanı istifa etti ne yapacaksınız? Hayır ben atama yapmayacağım mı diyeceksiniz? Yapacaksınız atamayı buraya. Veya herhangi bir kamu kuruluşunun başkanı istifa etti, veya vefat etti, veya bir şekliyle görevden ayrıldı. Şimdi orayı boş mu tutacaksınız? Hayır. Bunlar kendi kuralları içinde ama atamayı yaparken liyakat eğer söylüyorsanız o liyakate uyacaksınız, işi ehline teslim edeceksiniz ve kamuoyu da şunu bilecek. Atadığınız kişiden görecek ve bilecek ki evet bu kişi bu işi yapan birisidir. Bu kişi bu işi yapar. Dolayısıyla atama yaparken efendim onun dur bakıyım kimliğine, dur bakıyım hangi partinin üyesiydi, dur bakıyım efendim bunun inancına, dur bakıyım yaşam tarzına derseniz bu iş olmaz. Bu işi en iyi kim yapıyorsa gel kardeşim işi sana teslim ediyorum diyeceksiniz.
Candaş Tolga Işık- Olur da siz seçilirseniz parlamenter sisteme dönüş için bir takvim belirlediniz mi? Bir başbakan olması gerekiyor. Yani bu başka bir sistem.
Kemal Kılıçdaroğlu- O konuda da ittifakı oluşturacak olan siyasi partilerin bir araya gelmesi lazım. Şu da oh ne güzel ya ben tam cumhurbaşkanı oldum bütün yetkiler bende, nereden çıktı güçlendirilmiş parlamenter sistem demeyecek. Güveneceğiniz bir insan olacak, belli bir takvimi olacak, o takvim içinde bu iradenin gerçekleşmesi olacak. O zaman güçlendirilmiş parlamenter sisteme hangi takvim içinde öngörülüyorsa o takvim içinde mesele yürüyecek. Öyle yapılması lazım.
Candaş Tolga Işık- Belediye Başkanlarının adaylığına siz çok sıcak bakmadığınızı söylediniz öncesinde. Ama bir kesim insanda var ki, o isimlerinde yani İstanbul ve Ankara’daki belediye başkanları Sayın İmamoğlu, Sayın Yavaş’ın da aday olması gerektiğini çok yoğun bir şekilde talep eden bir kesimde var. Siz ama bunu kesin bir dille…
Kemal Kılıçdaroğlu- Talep olabilir, vatandaş talep edebilir, vatandaş isteyebilir ama sonuçta bir siyasi karardır.
Candaş Tolga Işık- Siz bir dönem daha yapmaları gerekiyor diyorsunuz değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Ve bu siyasi kararında ittifakı oluşturan partiler tarafından alınması lazım. Yani isteğimiz nedir? İsteğimiz ittifakın güven içinde görev yapmasıdır. İsteğimiz ittifakın Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu tablodan süratle çekilip çıkarılmasıdır. İsteğimiz demokratik parlamenter sistemin güçlendirilmesi ve biran önce hayata geçirilmesidir. İsteğimiz devlette liyakat sistemine dayalı bir atamanın yapılmasıdır. İsteğimiz budur.
Candaş Tolga Işık- Sayın Akşener’de sizinle hemfikir mi bu konuda? Belediye başkanlarının adaylıkları konusunda?
Kemal Kılıçdaroğlu- Dediğim gibi cumhurbaşkanlığı olayını hiç tartışmadık ki ben kabul ediyor veya etmiyor diye bir düşünce ifade edeyim.
Candaş Tolga Işık- Siz ama doğru bulmadığınızı söylediniz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ben doğru bulmadığımı söyledim. Belediye başkanlarımız başarılılar, başarılı görevleri yapıyorlar ve başarılarını kanıtlamaları gerekiyor, çalışmaları gerekiyor. Bu konudaki düşüncelerimi açıkladım daha önce kamuoyuna.
Candaş Tolga Işık- TRT’de bir dizi var Teşkilat diye bir dizi. Dizide bir kötü karaktere sizin şu ara çok sık söylediğiniz geliyor gelmekte olan sözü söyletilmiş. Aslında o İsmet Özel’in yanılmıyorsam yaklaşıyor yaklaşmakta olan sözünün temelinde devam eden bir sözdür. Çok büyük şairdir. Hatta Gürsel Tekin’de suç duyurusunda bulunmuş galiba bildiğim kadarıyla. Süreci takip ettiniz mi ne olduğunu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır süreci takip etmedim ama sadece Gürsel Bey suç duyurusunda bulunmadı İlhan Bey RTÜK üyesi İlhan Beyde bu konuda bazı dilekçeler verdi. Az önce söyledim ya devlette çürüme başladı diye. TRT'de de çürüme başladı.
Candaş Tolga Işık- Burada bir kasıt var mı sizce?.
Kemal Kılıçdaroğlu- Var tabi yani. Biz bunu bilmiyor muyuz yani? Onlar bunu yaparak saraya yaranmak istiyorlar. Çok özür dilerim ama bu tür hareketler, onlara bir şey kazandırmaz. TRT zaten iktidarın borazanı haline gelmiş.
Bir şey anlatıyım. 15 Temmuz'dan sonra bir kez saraya gittim. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye çok derin bir travma geçiriyordu, bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştı. Dolayısıyla darbeye karşı olmak bütün siyasi partilerin ortak göreviydi bu şekilde gittim. Sayın Erdoğan'a devlette liyakat sistemini bitirdiğini, devletin kurumlarının büyük ölçüde dejenere olduğunu, bunun biran önce toparlanması gerektiğini ifade ettim ve TRT örneğini verdim. TRT'nin sürekli bizim aleyhimize yayın yaptığını, CHP aleyhine yayın yaptığını. Benim de Genel Başkan olarak TRT'ye çıkarılmadığımı söyledim. Olur mu öyle şey dedi, siz ana muhalefet partisisiniz, TRT'nin size kapılarını açması lazım, TRT’nin sizinle röportaj yani şimdi yaptığımız gibi oturup konuşması, soru sorması ve sizin de kendi düşüncelerinizi aktarmanız lazım. Çünkü TRT’nin kanuna göre TRT tarafsız bir kuruluş. O konuşmadan sonra bir gün TRT'ye çıktım bir sefer. Darbe girişiminden buyana artık bir daha TRT bütün kapıları kapandı.
Candaş Tolga Işık- Davet edilmiyor musunuz yoksa siz mi çıkmıyorsunuz? Çünkü sizin de çıkmayı tercih etmediğiniz yerler var çünkü.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır hayır davet yok TRT'den. Bu neyi gösteriyor? İktidar sahiplerinin samimi olmadığını ve bize yalan söylediklerini gösteriyor. Yasasına göre TRT bağımsız değil mi? Yasasına göre tarafsız yayın yapması lazım. Sadece beni değil bütün siyasi parti liderlerini davet etmesi lazım. Hatta bütün siyasi parti liderleriyle TRT olarak biz ortak bir yayın yapabilir miyiz demesi lazım. Gelsinler gazetecilerde olsun orada ortak yayın yapılsın. TRT bildiğimiz gibi iktidarın sözcülüğünü yapıyor. TRT öyle yapıyor diye biz kaybediyor muyuz? Yok efendim günün 24 saati yayın yapsın. Hatta ben şunu söyledim yani. Keşke mümkün olsa da saraydan 24 saat bir kanal açsınlar canlı yayın yapsınlar ne olacak yani. Merak eden izlesin ne yapıyor. Yemek nasıl yiyor, hangi saatte uyuyor, hangi saatte kalkıyor, neleri yapıyor versinler canlı yayın.
Millette bıçak kemiğe dayanmış vallahi billahi bıçak kemiğe dayanmış. Tam bir perişanlık var. Sadece İstanbul değil yani gidin yani ben Şanlıurfa’dan yeni geldim. Kars’a gittim tam bir perişanlık var. Millet gerçekten geçinemiyor, gerçekten millet çok zor durumda. Bunların haberi yok. Devlet yönetiminin nasıl olduğundan bunların haberleri yok. Herkes gelip tozpembe bir tablo çiziyor.
Bakın, bütçenin açılışını atamayla gelen birisi yaptı TBMM’de yani Fuat Oktay yaptı. Onun kendi konuşmasından “Ödeme gücü olmayan yaklaşık 9,5 milyon vatandaşımızın sağlık giderlerini, prim giderlerini biz karşılıyoruz” diyor. 9,5 milyon asgari ücretin geliri 3’te 1’inden az. 9,5 milyon insan ve siz 20 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz. Utanılacak tablo 21.yüzyılın Türkiye’sinde. Bunlar ne yapıyorlar? Nereye gidiyor bu paralar? Dünyanın vergisini ödüyoruz. TRT’ye de dünyanın parasını ödüyoruz. Raporlarını sunmadılar bunlar biliyor musunuz? Sayıştay’a müdahale ediyorlar Sayıştay eleştirilecek olan bölümleri raporlarından çıkarıyor. Biz bunları da çıkardık ortaya koyduk.
Devletin çarkını işleteceğiz bundan emin olmasını isterim herkesin. Dürüst, namuslu, erdemli, bilgili, birikimli bir şekilde devletin çarkını yeniden işleteceğiz. Fazla değil 6 ay içinde. 6 ay içinde devletin çarkları adaletten yana, haktan yana, hukuktan yana dönecek.
Candaş Tolga Işık- Bugün Sayın Ümit Özdağ çok güzel bir öneride bulundu dedi ki, bizim yani siyasi parti Genel Başkanlarının bir televizyona çıkıp Türkiye’nin sorunlarını toplu olarak tartışabilmemiz için Sayın Cumhurbaşkanına ihtiyacımız yok yani o da olsa ne güzel olur ama Sayın Cumhurbaşkanı tercih etmiyor bunu. Buyurun biz bütün Genel Başkanlar bir televizyona çıkalım ve bu kültür geri dönsün diye bir çağrıda bulundu ve hepinizi de sosyal medyada etiketledi. Önce buna nasıl bakıyorsunuz bu öneriye?
Kemal Kılıçdaroğlu- Olumlu bakarım ne olacak yani hep beraber çıkarız bir tartışma programına sizin sorduğunuz gibi her bir parti liderine ayrı ayrı sorular sorulur bizde cevabını veririz.
Candaş Tolga Işık- Birde bu yani Türkiye’nin özlediği bir şeydi aynı zamanda. Bir arada bütün siyasi parti Genel Başkanlarının katıldığı, Türkiye’nin meselelerinin tartışıldığı.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi oradaki olay şu, Sayın Bahçeli katılacak mı? Katılmayacak. Sayın Erdoğan katılacak mı? Katılmayacak. Biz tartışacaktık onlar doğru yapıyorlar diyeceklerdi değil mi? Bizde doğru olmadığını yapılan hataları dillendirecektik. O zaman iş tartışma programı olmaktan çıkacak monoloğa dönüşecek. Sorun orada zaten. Taraflar oturacak, karşıt taraflar oturacak. Bir maç nasıl olur? İki takım vardır kendi aralarında yarışırlar ve bizde onu izleriz. Kim iyi oynadı bakarız, kim galip geldi bakarız bir şekliyle değerlendiririz. Burada karşıt taraflar olmayacak. Dikkat ederseniz bu da çok enteresandır bakın bizim tarihimizde de böyle bir şey yoktur. AK Partiyi savunanlar gazeteciler. AK Parti milletvekilleri değil, bakanları da değil. Tartışma programlarında bakıyorsunuz bazı gazeteciler, seçilmiş gazeteciler var bunlar tartışmaya davet ediliyor ve bunlar AK Partiyi savunuyorlar. Gazeteciliğin yüzkarasıdır bu. Gazeteci bir partiyi koşulsuz savunamaz. Varsa eksik yönleri söyler, varsa artıları söyler. Ben buna itiraz etmem. Ama çıkarıyorsunuz AK Partinin militanı gibi çıkıyor milletvekili değil, bakanda değil çıkıyor tartışma programlarında koşulsuz AK Partiyi savunuyor. Sen gazeteci değilsin kardeşim altına niye gazeteci yazıyorsun. Gazetecilere ayıp ediyorsun sen. Gazetecilik o değil ki. Gazetecilik varsa bir eksiklik, bir kusur varsa bunu sorar sizin sorduğunuz gibi. Ben size söyledim mi Tolga Bey bana şu soruları sorun diye.
Candaş Tolga Işık- Hayır. En çok kimle helalleşmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Toplumla.
Candaş Tolga Işık- Kimle ama toplumla olduğu şüphesizde.
Kemal Kılıçdaroğlu- Başörtülü kızlarla helalleşmek isteriz. En sıcak olaydır.
Candaş Tolga Işık- Peki bu helalleşme sürecinde çünkü bu birkaç haftadır devam eden ve çok da karşılık bulmuş bir süreç. İktidar tarafından eleştiri de alıyorsunuz ama bu helalleşme sürecinde helalleşmeyi sizle kabul etmeyen bildiğim kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanı etmedi. Kimler var başka?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorum. Yani kabul ederler etmezler. Benim irademle onların iradesi arasında fark var tabi. Biz irademizi gayet açık netlikte ortaya koyuyoruz. Efendim Erdoğan helalleşmek istemiyormuş yani kendisi bilir. Ben düzgün insanlarla helalleşmek isterim. Ahlaklı insanlarla helalleşmek isterim. Ben kusurları tartışan değil, varsa kusurları kişileri uyaran, iyi niyetle uyaran kişilerle helalleşmek isterim. Benim yanlışımı bana söyleyen kişilerle helalleşmek isterim. Benim hatamı bana söyleyen kişilerle helalleşmek isterim. Yoksa bir dayatma içinde illa geleceksin, biz oturacağız helalleşeceğiz. Böyle bir şey yok zaten. Bu tamamen gönülden gelen bir şeydir. Temelinde ahlak yatar ve temelinde adalet yatar. Ahlakı ve adaleti temel edinmişseniz ve bir kusurunuz varsa, bir eksiğiniz varsa sizin helalleşme talebinizin karşı taraftan reddedilip edilmemesi o ayrı bir şeydir. Önemli olan sizin gönlünüzdür, sizin yüreğinizdir. Ben yüreğimde bunu söylüyorum. Eksiğimiz var mı? Var. Kusurumuz var mı? Var. Hatamız var mı? Var. Bakın, hata insana özgü bir kavramdır. Çünkü biz aklımızı kullanmak zorundayız. Hatamız varsa hatadan dönmek bir erdemdir. İşin özü budur.
Candaş Tolga Işık- Neden başörtülü kızlarımızla en çok onlarla helalleşmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hata yaptık.
Candaş Tolga Işık- Ne hata yaptınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hata yaptık. Başörtülü kızlar üniversiteye giderken üniversitelere alınmadıkları zaman itiraz etmedik.
Candaş Tolga Işık- Bu sadece sizin Genel Başkanlık döneminiz değil galiba?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır hayır. Ben Genel Başkan olduktan sonra dönemin YÖK Başkanıyla konuşup başörtülü kızların üniversiteye alınmalarını istedim. O dönemin YÖK Başkanı Sayın Yusuf Ziya Özcan hayattadır. Ayrıca bu işi pek çok çevrede bilir bu konularda ne kadar duyarlı olduğumu.
Başörtüsü olayını getirip de siyasetin malzemesi yapmanın da asla doğru olmadığını kabul edenlerden birisiyim. O nedenle hani kurumsal olarak bir eksiğimiz var o nedenle bunu söylüyorum.
Candaş Tolga Işık- Helalleşmeniz kadar hesaplaşılmanız gereken birileri de olduğunu düşünüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Hesaplaşmak ayrıdır, helalleşmek ayrıdır. Eğer siz yolsuzluk yapmışsanız, kul hakkı yemişseniz ben sizinle nasıl helalleşeceğim? Allah'ın affetmediği bir günahı benim affetmem, benim onunla helalleşmem nasıl mümkün olacak? Yüce yaradan benim önüme kul hakkı yiyerek gelmeyin diyor. Şimdi kişi yasalara aykırı davranmışsa, yolsuzluk yapmışsa, haksız kazanç elde etmişse onun kuralları yargıda verilir. O yargıya ait bir şeydir biz oraya karışamayız. Ama onun dışında oturur kabahatimiz, kusurumuz, davranışımızdan ötürü birisini üzmüşsek oturacağız onunla helalleşeceğiz.
Candaş Tolga Işık- Bu nereden çıktı bu helalleşme? Yani nasıl bir anda böyle bir söylem geliştirdiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir anda değil bunu defalarca söyledim. Ama ne hikmetse sosyal medyada paylaştığım bir görüntüden sonra olay çok büyüdü. Büyümesinden de memnunum. Türkiye’de herkes duydu. Yani biz oturup helalleşmeliyiz toplum olarak. Eski yaraları kaşımamalıyız, eskilere takılıp kalmamalıyız geleceğe bakmalıyız, güzel bir gelecek inşa etmeliyiz. Dolayısıyla eskiden varsa hatalar oturup helalleşmeliyiz. Bunlar oldu tamam eyvallah tarihçiler araştırsın bunları eyvallah ama gelin hep beraber artık bir gelecek inşa edelim, güzel bir gelecek inşa edelim, birlikte bir gelecek inşa edelim. Benim evladım var onlarında evlatları var. Ben iyi koşullarda yaşıyorum diyelim ama iyi koşullarda yaşamayan çok kişi var. Dolayısıyla onlarında iyi koşullarda yaşamalarını benim istemem lazım ve bunun için çaba harcamam lazım. Böyle bakmam lazım olaya. Yüreğinde insan sevgisi olan herkesin helalleşmeye hazır olması lazım.
Candaş Tolga Işık- Bu yaz aylarında biliyorsunuz çok kötü orman yangınları oldu yaşadık. Hakikaten hepimizin ciğeri yandı o ağaçlarla birlikte. O süreçte şöyle bir şey oldu. Türk Hava Kurumuna ait uçaklarla ilgili bir tartışma başladı ve bu uçakların uçamayacağıyla ilgili Sayın Tarım Bakanı bir açıklama yaptı. Sonra siz gittiniz oraya ve siz de aynı açıklamayı yaptınız yani ben baktım bu uçaklar uçamaz mealinde bir şey söylediniz. Şu yüzden soruyorum bunu, geçenlerde Türk Hava Kurumu kayyum heyeti başkanı Abdullah Kaya tam da böyle olmadığını söyledi. Dedi ki, elimizde 9 yangın uçağı var bunların 3’ünün ağır bakıma ihtiyacı var ama 6’sı yangınla mücadeleye katılabilecek durumda ve hatta TUSAŞ’la bir çalışma başlattıklarını duyurdu. Şimdi ben bir aydır Sayın Tarım Bakanına soruyorum. Diyorum ki Sayın Bakanım, bu Türk Hava Kurumunun yaptığı açıklama nedir doğru mu? Doğruysa sizin söylediğinizden çok başka bir şey bu. Yanlışsa lütfen bunu söyleyin. Ben bir aydır ki siz beni tanıyorsunuz ben yani hiçbir yere angaje bir gazeteci olmadım hayatım boyunca. Bana cevap vermiyor Sayın Tarım Bakanı. Olabilir beni muhatap almak istemiyor olabilir, sevmiyor da olabilir ama ekibinden de kimse cevap vermiyor. Fakat işin burada tuhaf bir tarafı var siz ana muhalefet lideri olarak sizde böyle bir açıklama yaptınız. Sizin söylediğinizin de tam tersini söylüyor Türk Hava Kurumu kayyum başkanı.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, bir sefer siz soruyu kişisel olarak kendiniz için sormuyorsunuz siz gazetecisiniz, siz kamu görevi yapıyorsunuz ve halk adına soruyorsunuz bu soruyu. Dolayısıyla bakanın size mutlaka cevap vermesi lazım. Cevap vermiyorsa bir yanlışı var o yüzden. Bir kabahati, bir kusuru var ondandır. Yoksa normalde demokrasilerde gazeteciler sorar siyaset kurumu ona cevap verir. Çünkü gazeteci kendisi için sormaz, kişisel bir sorusu yoktur gazeteci bunu halk adına, halkın doğru bilgilenmesi adına sorar. Gazeteci kamu görevi yapar. Ama dediğim gibi iradeleri olmadığı için büyük bir ihtimalle talimat gelmiştir konuşma diye o da ağzına bandı çekmiştir konuşmuyordur.
Candaş Tolga Işık- Şimdi size de aynı soruyu soruyorum ama.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tamam ben şimdi söylüyorum. Evet Türk Hava Kurumuna gittim o yangınlar olurken. Türk Hava Kurumuna ihale verilmedi. Türk Hava Kurumunun uçakları uçamaz hale geldi. Türk Hava Kurumuna gittim kendileriyle konuştum kendileri anlattılar bana uçakların olmadığını. Bir iki uçağı varmış zaten onlar yangın bölgesinde çalışıyormuş ama alanda uçakların uçmadığını, belli bir miktar para olduğu takdirde bunların onarılacağını ve bu uçakların uçması içinde uluslararası bir sertifika var o sertifikayı almaları gerektiğini, ancak o sertifikadan sonra bu uçakların uçabileceğini bize ifade ettiler. Bizde şunu söyledik, genel kurula gidin, genel kurulu süratle yapın yeni bir yönetim seçilsin uçakların onarımı için gerekirse biz kampanya açacağız parayı toplayacağız bu uçakları onartacağız. Çünkü o kurumun fahri başkanı cumhurbaşkanıdır biliyor musunuz? Ama cumhurbaşkanının haberi bile yok. Ve kötülüyor. Kendi fahri başkanı olduğu kurumu kötülüyor. Bütün TBMM Başkanları genel kurul üyesidir eski yeni.
Candaş Tolga Işık- Ben şimdi anlamadım siz bana böyle bilgi verildi diye böyle söylüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle. Gittik görüştük.
Candaş Tolga Işık- Uçakları görmedim ben?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır uçakları da gördük. Sonra ben hangara da gittim. İyi bir ekibi var bakın, çok mükemmel bir ekibi var Türk Hava Kurumunun. Bize gösterdiler, neyi nasıl yaptıklarını anlattılar, üniversiteyi nasıl kurduklarını anlattılar, yaşadıkları sorunları anlattılar. Ama uçakların uçmadığını söylediler bizde aldığımız bilgiyi kamuoyuyla paylaştık. Şimdi ben uçak uzmanı değilim ki bu uçuyor veya bu uçmuyor deyim. Bilmiyorum ama yetkililerin bize verdiği bilgi oydu biz bu bilgiyi paylaştık. Ve şunu da söyledik. Eğer siz olağanüstü genel kurulu hemen toplayın kayyum heyetini bırakın bir tarafa toplayın yeni bir yönetim seçilsin ve biz her türlü desteği verelim. Finans? Finans desteği kampanya açacağız destek vereceğiz dedik. Bunu söyledik.
Candaş Tolga Işık- Şimdi çünkü Türk Hava Kurumu Başkanı başka bir şey söylüyor bizde hangisi doğru diye öğrenmeye çalışıyoruz Sayın Bakana soruyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şu da olabilir yani Türk Hava Kurumu bu süreç içerisinde o uçakların onarımı için çaba harcamış olabilir.
Candaş Tolga Işık- O zaman demek ki bu uçaklar onarıldığında uçabiliyormuş?
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim elbette uçabilir. Onarıldığı takdirde uçabilir. Uçması içinde az öncede söyledim iyi bir ekibi var. Hangara gittik, ustaların nasıl çalıştığını gördük, iyi bir ekibin olduğunu gördük, onlarla beraber fotoğraf çektik, uçağın başında fotoğraflar çektik bunların hepsi var. Türk Hava Kurumu sıradan bir kurum değil aslında. Cumhuriyet mirası bir kurum olduğu için bu kurumdan intikam almaya çalışıyorlar, bu kurumu yok etmek istiyorlar. Zaten sorunumuzda orada.
Candaş Tolga Işık- Sayın Genel Başkan programı yavaş yavaş bitireceğiz. Artık bir yılında sonuna geliyoruz iki haftamız kaldı. Aslında bu bizim için, sizi bilmiyorum bundan sonra yapacağınız bir program var mı, vereceğiniz röportaj ama sizin de yeni yıl dileklerinizi alalım. Her şeye rağmen güzel bir ülkede yaşıyoruz, güzel insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Belki de bitirirken sizin yeni yıl dileklerinizle bitirelim isterim.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle söyleyeyim, gerçekten çok güzel bir cümle kurdunuz. Çok güzel bir ülkeyiz, güzel insanlarımız var. Biraz sıkıntılar var biliyorum. Ekonomik açıdan, sosyal açıdan sıkıntılar var, toplumun değişik kesimlerinde ciddi rahatsızlıklar var ama hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yok. Her birimiz umudumuzu büyütmeliyiz ve yeşertmeliyiz. Önümüzdeki süreçte gençler Türkiye’nin kaderini belirleyecek. Sandığa ilk kez gidip oy kullanacak 6 milyon 300 bin evladımız var. Bunlar demokrasi istiyorlar, bunlar özgürlük istiyorlar, bunlar beraber yaşamak istiyorlar, bunlar kimlik siyasetinden rahatsızlar. Bunlar inanç siyasetinden rahatsızlar, bunlar yaşam tarzı siyasetinden rahatsızlar. Bunlar Türkiye’nin büyümesini istiyorlar, bunlar güzelleşmesini istiyorlar ve bunlar Türkiye’nin kucaklaşmasını istiyorlar. Bunu yapacağız herkesin bundan emin olmasını isterim.
Candaş Tolga Işık- Çok teşekkür ediyoruz geldiğiniz için.
Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun.
Candaş Tolga Işık- Az önce konuştum bitti, hoşçakalın. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler