10.01.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KANAL İSTANBUL ÇALIŞTAYI'NDA KONUŞTU (10 OCAK 2019)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen Kanal İstanbul Çalıştayı'na katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen çalıştayda yaptığı konuşmada şunları söyledi: Efendim hepinize merhabalar. Sayın Genel Başkanım, siyasi partilerin saygıdeğer temsilcileri, değerli milletvekilleri, saygıdeğer bilim insanları, aslında sadece İstanbul’un değil Türkiye açısından da büyük sorunlar doğuracak bir olayı tartışıyoruz. Neden tartışıyoruz, hangi gerekçeyle tartışıyoruz? Bir kişinin dayatması üzerine.  Değerli arkadaşlarım, ailelerin öncelikleri vardır, bireylerin öncelikleri vardır, bir toplumun öncelikleri vardır, bir devletin öncelikleri vardır. Bunlar planlamayla olur. Planı kim yapar? O toplumun saygıdeğer insanları yapar, bilim insanları yapar, akademisyenleri yapar, mühendisleri yapar, mimarları yapar, ekonomistleri yapar. Yani liyakat erbabı olan kişiler bir toplumun önceliklerini belirlerler. Peki bu projenin önceliklerini kim belirliyor? Bu ülkenin mimarları mı, mühendisleri mi, jeologları mı, ekonomistleri mi, dış politika uzmanları mı? Hayır. Bir kişi belirliyor, benim önceliğim budur diyor ve ben bunu yapacağım diyor. Biz de diyoruz ki, kusura bakma beyefendi sen bunu yapamazsın, bunu yapmaya kalkan kim olursa bir kuruş para dahi vermeyeceğiz Millet İttifakı iktidarında. Kimse yeltenmesin, bir kuruş bile vermeyeceğiz.  Değerli arkadaşlarım, Ekrem Bey konuşmasında, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız, bu ameliyat mutlaka yapılacaktır diyor, böyle bir anlayışla Erdoğan yola çıktı. Yalnız şu var, bu ameliyat mutlaka yapılacaktır diyen adamın önce doktor olması lazım. Doktor da değil, sorunumuz da o zaten. Hani uzmanı olsa deriz ki evet yani bu işi biliyor. Dolayısıyla bu işi bildiğine göre bir şeyler söylüyor. O işi de bilmiyor. Bilmemesi de gayet doğaldır. Çünkü o işin eğitimini almadı, eğitimini alması lazım. 21.yüzyılda gelişmenin tanımı da değişti. 21.yüzyılda bir ülke gelişmiş mi gelişmemiş mi ölçü şu, küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Eğer küçük ayrıntılarda işbölümüne gitmemişseniz siz gelişmiş ülke değilsiniz. Her şeyi ben bilirim mantığıyla yola çıkan bir ülkede gelişmişlik değil az gelişmişlik konuşulur doğal olarak.  Bu şehrin bu kadar derdi varken, hatta bu ülkenin bu kadar derdi varken, Sayın Genel Başkan da değindi, bu projenin önceliği ne? Rant, para hırsı, birilerine para verme. Peki konuşmama başlarken önceliklerden söz ettim; bir bireyin öncelikleri vardır, ailenin öncelikleri vardır, kentin öncelikleri vardır, köyün, kırsalın öncelikleri vardır ve bir ülkenin öncelikleri vardır.  Bakın değerli arkadaşlar, 21.yüzyılın Türkiye’sinde kişi başına aylık geliri 673 liranın altında olan kişi sayısı 8 milyon 647 bin 283 kişi. 8 milyon 647 bin kişinin aylık geliri 673 liranın altında ve biz bu kanalı yapmaya çalışıyoruz. Önceliğimiz ne? Ayda bin liranın altında geliri olan dul ve yetim sayısı 847 bin 643 kişi. Ayda bin liranın altında bunlar gelir elde ediyorlar ve bununla geçinmeye çalışıyorlar. 2019’un ilk 9 ayında elektrik borcunu ödeyemediği için elektrikleri kesilen hane sayısı 3 milyon 365 bin 784 hane ve bu hanede oturan insanlar. 3 milyon 365 bin hane elektrik borcunu dahi ödeyemediği için elektriği kesiliyor. Bu aileleri düşünün. Yine aynı şekilde ilk 9 ayda doğalgaz parasını ödeyemeyen hane sayısı 710 bin 364 kişi. Ayda 2 bin liranın altında geliri olan emeklilerin sayısı 6 milyon 850 bin 513 kişi ve işsiz sayımız 8 milyon 400 bini aştı. Bana söyler misiniz aklı olan, vicdanı olan birisi düşünsün Türkiye’nin öncelikleri ne? Bir Allah’ın kulu çıksın bu ülkenin öncelikleri insan mı, bu ülkenin öncelikleri birilerine özel avantaj, rant sağlamak mı? Nedir bu ülkenin öncelikleri? Yüzbinlerce kişiyi düşünün, çöplerden geçinen yüzbinlerce kişiyi. 21.yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyoruz. 17 yıldır tek başına bir ülkeyi yöneten iktidardan söz ediyoruz. İstedikleri yasayı, istedikleri kararnameyi, istedikleri tebliği çıkaranlar, istedikleri gibi ülkeyi yönetenler, istedikleri bürokratı istedikleri yere atayanlar, istedikleri zaman görevden alanlar, istedikleri gibi bütçe yapanlar… Bu tabloyu Türkiye’nin oturup iyi düşünmesi lazım, 21.yüzyılın Türkiye’si bu tabloyu hak ediyor mu, hak etmiyor mu? Bu tabloyu Türkiye’nin önüne koyan siyasal iktidarı, 82 milyonun oturup düşünmesi lazım. Tek başına yönetiyorsun. Tablonun ortaya çıkışıyla ilgili olarak hiç kimse hiçbir zaman akılcı bir gerekçe üretemez. Gelirleri birilerine sadece verirseniz, ülkeyi ekonomiden koparırsanız, üretimden koparırsanız, belli alanlara ve kişilere rantı sağlarsanız Türkiye’nin geleceği nokta budur.  Değerli arkadaşlarım, öyle bir noktaya geldik ki üniversite öğrencilerine verilen yemeğe zam yapıyorlar. Ama ben Kanal İstanbul’u yapacağım diyor. 15 Temmuz şehitleri yakınlarına ve gazilerin paralarına göz diktiler, o paraları bile aldılar. Kanal İstanbul’u yapacağım diyorlar. Tarım kanununun 21.maddesine göre çiftçilerin alacağı var. Ne kadar biliyor musunuz? 177 milyar lira. O paraya göz diktiler, vermediler. İstanbul ciddi bir deprem riskiyle karşı karşıya, milyonlarca insan bu riskle karşı karşıya. Eğer bu ülkenin sorunlarıyla, bu kentin sorunlarıyla, bu kadim kentin sorunlarıyla ilgileneceksen önce o insana değer ver, deprem riskiyle karşı karşıya. Kentsel dönüşümü yapalım, hazır Büyükşehir Belediye Başkanımız, onun ekibi, kadroları hazır. İlçe belediyeleri de hazır. Hiçbir siyasi parti farkı gözetmiyor, Belediye Başkanımızın bakışı bu. O zaman neden bu sorunu çözmüyoruz? Neden önceliği insan hayatına vermiyoruz? Çocuklarımızın geleceği için çaba harcamıyoruz? Onları neden deprem riskiyle baş başa bırakıyoruz?  Değerli arkadaşlarım, o kadar çok derdimiz var ki dolayısıyla bütün bunların hepsinin oturulup yeniden konuşulması lazım.  Değerli arkadaşlar, Erdoğan şöyle bir cümle kullandı, “Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorsanız bizi ikna edeceksiniz.” Güzel bir cümle aslında, karşı çıkıyorsanız bizi ikna edeceksiniz. Bildiğim kadarıyla Büyükşehir Belediye Başkanımız beyefendiyi davet etti, buyurun gelin dedi, ben konuşmayacağım, siz de istiyorsanız bir açış konuşması yaparsınız, bilim insanları oturup tartışacaklar, ben de dinleyeceğim, siz de dinleyin belki sizi ikna ederler. Gerçi Beyefendi her konuda uzman ama olsun bir bakarsınız ki bilim insanlarının düşünceleri onun da düşüncesinde, dünyaya bakışında, kente bakışında farklı bir görüşün olmasını sağlayabilir. Ama gelmedi, “karşı çıkıyorsanız beni ikna edeceksiniz” diyor.  Değerli arkadaşlarım, Libya olayı dolayısıyla asker gönderme kararı alırken dedik ki, “Niye asker gönderiyoruz? Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunalım Birleşmiş Milletler Libya’ya barış gücü göndersin, oradaki iç savaşı sonlandıralım.” Bu soru Kılıçdaroğlu böyle dedi ne düşünüyorsunuz diye Erdoğan’a sorulduğunda, Erdoğan televizyonda şunu söylüyor: “İnanın uluslararası hukuku bu adam bilmiyor.” Ben uluslararası hukuku bilmiyorum. “Bir tarafta darbeci var, bir tarafta meşru hükümet var. Yani bir tarafta Hafter, bir tarafta ulusal mutabakat hükümeti var. Meşru hükümet ile darbeci arasında arabulucu olunur mu” diyor. Putin geldi Türkiye’ye oturdular beraber televizyonların karşısına geçtiler ve Birleşmiş Milletlere çağrıda bulundular. Yani beni dinlemiyorsun, benim söylediğimi yanlış olarak görüyorsun, kabul ediyorsun çıkıp televizyonlarda bunu söylüyorsun, Putin söylediği zaman da çıkıyorsun evet diyorsun Birleşmiş Milletlerin gelmesi ve o sorunu çözmesi lazım. Akıl var, mantık var, yani illa Putin mi diyecek bu Kanal yanlıştır.  Buradaki toplantıları bilmiyorum ama Sayın Erdoğan’a bir tavsiyem var, bir önerim var. TÜBİTAK bizim saygın kuruluşlarımızdan birisidir. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu. Bu kurumun Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verdiği bir rapor var. Raporu hazırlayan MAM dediğimiz Marmara Araştırma Merkezi Başkanlığı 14 madde halinde bu projenin ne kadar yanlış olduğunu orada sayıyorlar 14 madde halinde. 6 sayfa, altında da 6 bilim insanının imzası var. Bana inanmayabilirsin, diğer bilim insanlarına da inanmayabilirsin ama sana bağlı bir kurum, TÜBİTAK dediğimiz Türkiye’nin gözbebeği olan bir kurum, oraya da soruyorlar ne diyorsun diye Kanal İstanbul’la ilgili. 14 madde halinde tek tek bu projenin ne kadar yanlış olduğunu sayıyor.  Tavsiyem, eğer bulamazsan o raporu ben sana göndereceğim. Ama diyorsan ki sen gönderdiğin zaman ben inanmıyorum, Putin’e göndereyim o sana göndersin veya Trump’a göndereyim o sana göndersin. ÇED raporunu yerden yere vuruyor. Siz bu raporu görmüyor musunuz Allah aşkına? Bu bilim insanlarının yazılarına, görüşlerine değer vermiyor musunuz? Türkiye’nin yönetilmediğini ve savrulduğunu sık sık söylüyorum. Evet gerçekten de Türkiye sağlıklı yönetilmiyor. Ama asla hiçbirimiz umutsuz değiliz asla. Bu ülkeye bütün güzellikleri getireceğiz. Bu ülkeye sevgiyi, bu ülkeye hoşgörüyü getireceğiz ve hiç kimse unutmasın Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’i görkemli bir demokrasiyle taçlandıracağız. Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler