16.07.2010

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BURSA’NIN İNEGÖL İLÇESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (16 TEMMUZ 2010)

Referandum Mitingleri - 16.07.2010 Bursa-İnegöl

Buradayız, güzel yerdeyiz. Köftesi dünya markası olan bir yerdeyiz. Geciktiğimiz için özür diliyoruz. Ama önümüzde başka seçenek yoktu. Koca Veysel’in dediği gibi uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece. Gecemizi gündüzümüze katacağız, mücadele edeceğiz, insanımız için yapacağız, halkımız için yapacağız, kul yiyenlerden hesap sormak için yapacağız.

Başbakanlık bölümüne geleceğim. O benim irademin dışında. O konuda yetki sizde, karar sizde. Sandık gelecek karar vereceksiniz. Ama ben size bir söz veriyorum. İster doğuda, ister batıda, ister güneyde, ister kuzeyde bu coğrafyada yaşayan, beraber havasını teneffüs ettiğimiz bütün insanların haklarını korumak için, onların çıkarlarını korumak için, milletime hizmet etmek için yola çıktım emrinizdeyim.

Siyaset yıllar yılı inançlarımızı sömürdü, etnik kimliklerimizi sömürdü. Bizi soydular. Siyasete yırtık ayakkabıyla girdiler, şimdi İstanbul Üsküdar’da havuzlu villalarda oturuyorlar. Size söz veriyorum. Halkın iktidarında, yani Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında hiçbir zaman, hiçbir şekilde önce hedefimiz, tek hedefimiz halkın zenginleşmesi olacaktır. Hedefimiz budur bizim. İnançların sömürüldüğünü söyledim. Her insanın bir inancı vardır. İnsan inancıyla ve etnik kimliğiyle Allah’ın yarattığı en değerli varlıktır. Siyaset inançla ilgilenmez. Herkesin inancı kendisiyle Allah arasındaki manevi bağdır, ona saygı duyulur sadece. Etnik kimlikte öyle bir şey. Hiç kimse kendi anne ve babasını seçme özgürlüğüne sahip değildir. Ama herkes anne ve babasıyla onur duyar, şeref duyar. Onun için şunu söylüyoruz. İnançlar ve etnik kimlik başımızın üstündedir. Biz insanın sorunlarıyla ilgileniriz. İnsanımız işsiz midir, yoksul mudur, Türkiye Cumhuriyetinin bir sorunu var mıdır? Türkiye Cumhuriyeti dünyada sesini çıkaran güçlü bir ülkemidir? Türkiye üretiyor mu? Yoksa Türkiye sömürülüyor mu? Siyasetin konusu budur. Bunun için yola çıktık. Bunun için diyoruz uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece diyoruz.

Şimdi bakın Allah aşkına burada işsizlik var mı? Yoksulluk var mı? Çiftçi memnun mu, sanayici memnun mu? Emekli memnun mu? Allah aşkına bu düzenden kim memnun? Bu düzenden gözünü milletin cebine dikmiş, siyaseti zenginleşme aracı olarak kullanan bir avuç adam memnun. Bu düzeni tersine çevireceğiz. Neden diyorum bu düzeni tersine çevireceğiz? Önce halk zenginleşecek, halk mutlu olacak, köylümüz mutlu olacak, işçimiz mutlu olacak, çiftçimiz mutlu olacak, emeklimiz mutlu olacak. Çünkü biz mutlu bir Türkiye yaratmak için yola çıktık. Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye için yola çıktık. Onlar Türkiye’nin rantına talip oldular. Onlar dediler ki biz mağduruz, milletimiz oy verdi. Geldiler hizmet vermek için. Hizmet vermediler. Önce mağrur oldular, şimdi hükmediyorlar. Biz millete hükmetmeyeceğiz, biz millete hizmet edeceğiz. Hizmet için yola çıktık biz. Siyasetin konusu şudur arkadaşlar, oy vereceksiniz siyasette. Sandığa gideceksiniz. Oy vermeden önce şimdi sorduğum soruları Allah aşkına düşünün, birinci şu, siz TBMM’de hayali ihracatçı bir milletvekili ister misiniz? Siz TBMM’de ihaleye fesat karıştırıp cebini dolduran milletvekili ister misiniz? Siz TBMM’de kalpazan ister misiniz? Eğer bunları istemiyorsanız her yerde söylüyorum burada da söylüyorum. Helal süt emmiş bütün vatandaşlarımı Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altına bekliyorum. Ve yola sizlerin oylarıyla gideceğiz. Türkiye’de siyaseti kirlilikten arındıracağız. Temiz siyaset gelecek. Temiz siyaset şudur; halka hesap vermeyi namuslu görev kabul eden siyasettir. Hesap vermekten korkmayacağız. Neden halka hesap vermekten korkuyorsunuz. Sizin gizli kapaklı işiniz mi var? Allah şükür alnımız ak. Niye hesap vermekten korkuyoruz? Bakınız 12 Eylül geliyor. Önümüze bir anayasa gelecek. Şimdi size soru bu anayasa değişikliği yolsuzlukları ortadan kaldırıyor mu? Çiftçinin sorununu gideriyor mu? Emeklinin sorununu gideriyor mu? Dokunulmazlıkları kaldırıyor mu? O zaman soracaksınız halkına hesap vermekten korkan bir siyasetçinin halkına hesap vermekten korkan bir siyasi partinin mutfağında hazırlanan bir anayasa değişikliğine hayır diyoruz diyeceğiz.

Yolsuzluk yapacaksın, hayali ihracat yapacaksın, milleti dolandıracaksın, ondan sonra diyeceksin ki efendim biz anayasayı değiştirelim. Yemezler. Bu millet bu hapı yutmaz, yutmamalı.

Bunlar şimdi anayasa değişikliklerini niye yaptılar onu anlatayım size. Şimdi biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisinin iktidara koşusunda ayak seslerini duydular. Baktılar CHP geliyor. E CHP diyor ki ben kul hakkı yiyenden hesap soracağım. Bunlarda kul hakkı yediler. Şimdi diyorlar ki, bir anayasa değişikliği yapalım, hakimleri ayarlayalım, mahkemeye istediğimiz hakimleri tayin edelim, yüce divana gidersek bizi beraat ettirsinler. Yüce divanda beraat etseniz niye Allah’ın katında beraat etmeyeceksiniz. Kul hakkı yemek affedilecek bir suç değildir. Onun için söylüyoruz üzerine gideceğiz diye. Onun için söylüyoruz mücadele edeceğiz diye. Onun için söylüyoruz Türkiye’de mutlaka ama mutlaka temiz siyaseti getireceğiz diye. İnegöl’ü düşünün mobilyasıyla da bir dünya markası İnegöl. Orada insanlar çalışıyor, alın teri döküyor, marka yaratıyor, dünyaya ihracat yapıyor ve binbir bela ile gelir elde ediyor. Çalışanlar alın teri döküp evlerine ekmek götürüyorlar. Birileri de bir köşede oturuyor onların yarattığı katma değeri çalıyor. Buna izin verecek miyiz? Vermeyeceğiz. Onun için bu anayasaya hayır diyoruz. Onun için diyoruz ki, milletin alın terine eğer birisi göz dikmişse ona izin vermeyeceğiz. Kararımız odur.

İşsizliği biliyorsunuz. İşsizlik. Bakın şimdi; Recep beye Allah akıl fikir versin. Geçen gün kalktı bir şey söyledi. Dedi ki, her üniversiteyi bitiren çocuk illa iş bulacak diye bir kural mı var dedi. Şimdi soru şu değerli arkadaşlarım. Bir anne baba çocuğunu üniversiteye niye gönderir? Daha iyi okusun, daha iyi makamlara gelsin, daha iyi gelir elde etsin, daha iyi bir evlilik yapsın, gelir düzeyi yükselsin, torunlarına daha iyi baksın. Bütün bunlar için yapar. Üniversiteye bunun gider. Boğazından keser çoluk çocuğunun üniversitede okuyorsa para gönderir, harçlık gönderir çocuğum okuyun diye. Şimdi İnegöl’den seslenelim Recep beye. Sevgili Recep bey senin çocuklarınla İnegöl’deki garibanın çocukları aynı mı? Sen çocuğuna gemi alıyorsun, e al mesele yok. Ama İnegöl’deki üniversiteye çocuğunu gönderen anne baba bekliyor ki çocuk bir iş sahibi olsun. Bunu oy kullanırken de düşüneceksiniz. Oy kullanırken de düşüneceksiniz. Demokrasilerde bu kadar işsizlik varken bir Başbakan bunu söylüyorsa o Başbakan o koltukta artık oturmamalı. Yerine gelmeli.

Şimdi pankartımız var gayet diyor ki, kalmadı süt, et, AKP’yi defet. AKP’yi sandıkta beraber götüreceğiz. Bu işin yolu bu. Demokratik yollardan götüreceğiz. Biz unutmayın birinci ulusal kurtuluş savaşını meydanlarda verdik. Savaş meydanlarında verdik. Dedelerimiz, babalarımız şehit düştüler, biz onların çocuklarıyız. Şimdi ikinci ulusal kurtuluş savaşını sandıkta vereceğiz. Demokrasi savaşı bu. Bu demokrasi savaşını kazanacağız, halktan yana bir iktidar getireceğiz. Hedefimiz bu. Hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Bu bize oy vermez demeyeceğiz. Şunu söyleyeceğiz. Bu memleketin yurtseverleri, bu memlekette temiz siyaset isteyenler bu memlekette milletvekili dokunulmazlığının arkasına saklanıp milletin cebinden para yürütenler, bu memlekette ihaleye fesat karıştıranlar. Bunlardan hesap sormak istiyorsak beraber olacağız, birlik olacağız, güç olacağız, halkın gücü olacağız ve mücadeleyi öyle yapacağız.

Akşamın bu saatinde beraberiz. Beni burada mutlu eden iki tane güzel şey var. Birincisi şu; aramızda çok sayıda genç var ve gençler siyasetin içinde bu açıdan çok mutluyum. Çünkü gençler siyasete ilgi gösterdiyse Türkiye’nin geleceği parlak demektir. Gençler bizim umudumuzdur. Gençlerin hiçbir önyargısı yok. Gençler bağımsız ve güçlü bir Türkiye isterler. Onun için gençler bizim onurumuzdur.

Beni mutlu eden bir şey daha var. Çok sayıda kadınımız var, bacımız var. Öyle anlaşılıyor ki kadın artık siyasete el koydu. Buda benim için çok önemli. Çünkü bir evin dramını, bir toplumun dramını en acı şekilde kadın yaşar. Beyi işsiz kalmışsa, akşam eve geldiğinde bir şey getirememişse, tenceresi kaynamamışsa o acıyı kadın çeker. Onun için kadının dramını biliyoruz. Onun için kadın siyasete girecek, kadın bu coğrafyada bir tek çocuk bile yatağa aç girmesin diye sandığa gideceksin.

İnegöl’de hak ettiğimiz oyu almadık, alamadık. Ama bunun için İnegöllülere kırgın değilim. İnegöllülere hedef gösteriyoruz. Temiz siyaset diyoruz, düzgün siyaset diyoruz, inançlara saygılı siyaset diyoruz, kul hakkı yemeyen bir siyaset diyoruz ve İnegöllülere diyoruz ki, gelin hep beraber önce İnegöl’de, sonra Türkiye’de halkın iktidarını kuralım, halkla beraber kuralım.

Diyorsunuz Başbakan Kemal diye. Unutmayın bu kardeşiniz sizin Kemalinizdir, sizinle beraberdir, sizinle beraber yola çıktı, sizinle beraber mücadele edecektir. Ama bunun için hepimize bir görev düşüyor. Biliyorsunuz hepimize bir görev düşüyor. Sadece benim çalışmam, sadece sizin çalışmanız yetmiyor. Beraber çalışacağız. Kahvede çalışacağız, lokantada çalışacağız, fabrikada çalışacağız, tarlada çalışacağız ve şunu söyleyeceğiz. Artık bu ülkede barış içinde yaşayalım, herkesin geliri olsun. Herkes evine alın teriyle kazandığı ekmeği götürsün. Esnafımız memnun olsun, emeklimiz memnun olsun, çiftçimiz memnun olsun, sanayicimiz memnun olsun. Orada çalışan işçi memnun olsun. Bu güzel coğrafyada barış ve kardeşlik yaşalım. Bunun mücadelesini yapalım diyelim. Bu mücadelenin anahtarı Cumhuriyet Halk Partisidir. Yeni Cumhuriyet Halk Partisi, yeni Halk Partisi. Sizinle beraber yürüyecek, sizi kucaklayacak ve sizin sorunlarınızı çözecek. Bunun için yola çıktık.

Bu işin yolu sandıktadır, sandığa gideceğiz, oy kullanacağız. Ben diyorum ki, seçim sırasında Süleyman sizsiniz, mühür sizin elinizde. Hz. Süleyman’dan söz ediyorum. Mührü hep doğru kullandı. Temizlikten yana kullandı, kul hakkı yemeyenlerden yana kullandı. Bizde diyoruz ki mademki mühür vatandaşın elinde, mademki o da Süleyman. Mührünü doğruluktan yana kullansın, kul hakkı yemeyenlerden yana kullansın. Temiz siyasetten yana kullansın, ülkenin kalkınması için kullansın, teröre son verelim diye kullansın. Onurlu, yiğit Türkiye için kullansın diyorum.

Ve son söz; bizim ülkemiz dünyanın en güzel ülkesi. Tarlalarımız var bereketli, suyumuz var, denizlerimiz var, insanımız var hoşgörülü, birbirini seven, kardeşçe arzusu güden insanımız var. Bu coğrafyada her şeyimiz var. Ama bir eksiğimiz var. Nedir o eksik? Temiz siyaset ve temiz siyasetçi. Helvayı yapacak yiğide ihtiyaç var. Düzgün, namuslu bir insana ihtiyaç var. Beraber mücadele edeceğimiz, halkın çıkarlarını koruyan, halkla beraber yürüyen, halkı baş tacı eden bir insana ihtiyacımız var.

Böyle yola çıktığımızda göreceksiniz Koca Nazım’ın dediği gibi bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız. Hepimiz saygılı olacağız, insanımızı seveceğiz ve Türkiye’yi dünyanın onurlu ülkelerinden birisi haline getireceğiz. Sağolun, var olun diyorum. Hepinize iyi akşamlar diliyorum, sağolun.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler