27.05.2025
27.05.2025
“REİSİN TARİF ETTİĞİ AHTAPOT BULUNDU; 17-25 ARALIK DA BURADA, SEFALET ÇEKEN EMEKLİ DE”
“ERDOĞAN SEN BAŞBAKAN OLARAK GELDİN, CUMHURBAŞKANI OLDUN AMA CUNTA BAŞKANI OLARAK SİYASETİ NOKTALIYORSUN”
“İSMET PAŞA’YA SÖYLEDİĞİ HER SÖZÜ, 65 YIL SONRA BAŞKA DARBEYE GİRİŞEN CUNTABAŞINA ŞİMDİDEN İADE EDİYORUM”
“BİZİM BAŞIMIZI ÖNE EĞDİRECEK KUSURUMUZ YOK, SİZİNSE TUTULACAK BİR BELEDİYENİZ YOK”
“YOLUMUZ AÇIK, CESARETİMİZ TAM, ARKADAŞLARIMIZ TERTEMİZ, MÜCADELEDE VARIZ, GERİSİNİ ONLAR DÜŞÜNSÜN”
“AHMET AMCAYLA FATMA TEYZE BU BAYRAM İKRAMİYESİYLE MEMLEKETE GİTSE DÖNÜŞ YOK, PARA YETMİYOR”
“BELEDİYE AK PARTİ’Lİ OLUNCA HERKES SUSUYOR, BİZİM BAŞKANLAR SİLİVRİ’DE”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Türkiye’nin dört bir yanından grup toplantımızı onurlandıran, belediye başkanlarımıza, örgüt yöneticilerimize, üyelerimize, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelip seslerini duyurmak için bizi ziyarete gelen derneklere, vakıflara, kendisini burada ifade etmek isteyen, gelip sesini duyurmak isteyen herkese, televizyonlarından bizi izleyenlere, radyolarından dinleyenlere, Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak selamlarımızı, saygılarımızı iletiyoruz. Hepiniz hoş geldiniz. Sağ olun, var olun” dedi. Özel, şunları söyledi:
“‘İMAMOĞLU’NA ÖZGÜRLÜK’ DEDİLER, BİZİ YALNIZ BIRAKMADILAR”
“Geçtiğimiz hafta İstanbul’da tarihi bir toplantıya ev sahipliği yaptık. 81 ülkeden 89 kardeş partimiz, Sosyalist Enternasyonal davetiyle İstanbul’daydı. Onları ağırladık. Değerli yoldaşımız İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in başkanlığında, dünyada yaşanan her şeyi ve buna karşı sosyal demokratların, sosyalistlerin neler yaptığını, neler yapabileceğini uzun uzun değerlendirdik. Aşırı sağın, ırkçılığın yarattığı tehditleri, mülteci yaratan iç savaş kışkırtıcılıklarını, mülteci sorunu ile başbaşa bırakılan Türkiye’nin bu meseleyi nasıl aşacağını, Filistin’i, Trump’ın Gazze üzerindeki hayallerini ve bu hayallerin esas sebeplerini, Rusya - Ukrayna savaşını, Rusya’nın Ukrayna’daki işgalini… Hepsini konuştuk. Ve elbette 19 Mart tarihinde girişilen ve büyük bir direnişle, büyük bir mücadeleyle bir hafta süren Saraçhane eylemleriyle, milyonların milletin iradesine sahip çıkmasıyla, 81 ilde bütün demokratların ayağa kalkmasıyla püskürttüğümüz geleceğe yapılan darbeyi, geleceğimize yapılan darbeyi. Cumhurbaşkanı adayımıza, milletin takdiriyle bir sonraki dönem Cumhurbaşkanı olacağına inandığımız Ekrem İmamoğlu’na hep birlikte sahip çıktık. Hem ‘Ekrem İmamoğlu’na özgürlük’ dediler. İmamoğlu’nun resimlerini taşıdılar, paylaştılar dünyanın liderleri. Hem de bundan sonrası için derhal serbest bırakılması, tutuksuz yargılanması, İstanbul’un kendisine verdiği görevi yapması için özgürlüğünün ve göreve iadesinin takipçisi olacaklarını, beklentilerinin bu yönde olduğunu, doğrusunun bu olduğunu, aksinin darbe olduğunu ifade ettiler. Bizi İstanbul’da yalnız bırakmayan, ilk günden beri bize sahip çıkan ve bundan sonra da sahip çıkacak olan tüm yoldaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi adına bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altından teşekkür ediyorum.”
“GÖZÜMÜZE BAKAN KİMSE OTOKRASİYE DESTEK İŞARETİNİ GÖRMEDİ”
“Bugün 27 Mayıs, 1960 darbesinin 65’inci yıl dönümü. 65 yıl önce yapılan o darbe, seçilmişleri asker zoruyla görevden uzaklaştırıp, seçilmişlerin yerine bir vesayet kurup, ülkeyi belli bir dönem de olsa seçilmişlerin yerine askerlerin ve onların görevlendirdiklerinin yönetmesini amaçlıyordu. 12 Mart muhtırası da 12 Eylül darbesi de 15 Temmuz darbe girişimi de hep seçilmişleri hedef aldı. Darbeler iktidarlara yapılır ve herkes dönüp muhalefete bakar. Ana muhalefetin de gözünün içine bakar. Ne 27 Mayıs sabahı, ne 12 Mart’tan sonra, ne 12 Eylül’de, ne 15 Temmuz gecesi gözümüzün içine bakan kimse milli irade yerine vesayet, asker; demokrasi yerine otokrasi, seçilmiş yerine atanmışlara cesaret verebilecek, yol açacak ya da Cumhuriyet Halk Partisi’nden bu konuda destek bulacak hiçbir işareti görmediler. Biz tarihimiz boyunca her darbeye karşı olduk. Yaklaşan darbe süreçlerinde engel olmak için mutlaka pozisyon aldık. O konularda irade ortaya koyduk. Bugün birileri emin olun birkaç saat sonra devletin imkanlarıyla çıktığı kürsüde, Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyorken, kendisi şu anda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve İsmet Paşa’nın makamında oturuyorken, çıkacak 27 Mayıs darbesi üzerinden… Ki o darbenin mağduru ailelerle Cumhuriyet Halk Partisi, referandum sürecinde bu tek adam rejimi kurulurken, o darbenin mağdurlarının aileleriyle, torunlarıyla, çocuklarıyla, tek adam rejimine karşı, bugün getirilen güya Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı birlikte mücadele etti. O gün darbeye uğrayan Demokrat Parti, altılı masa sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte tek adam rejimine karşı mücadele eden parti. O darbe sürecinde darbenin içinde olanların kurduğu partiler şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ittifak ortakları. Kendisini bir kenara çekecek. 27 Mayıs darbesi, onun yarattığı mağduriyet, başbakanın, bakanların asılması gibi bir utanç üzerinden onu Cumhuriyet Halk Partisi’ne mal etmeye çalışacak. Bunu yaparken ülkenin ikinci Cumhurbaşkanı’na, o teslimiyet Sevr Antlaşmasını yırtıp atıp, Lozan’ı yapan diplomata, Batı Cephesi’nin kumandanına, namus, ahlak, dürüstlük timsali bir devlet adamına; İsmet Paşa’ya dil uzatacak. O İsmet Paşa’ya uzanan dili, İsmet Paşa’yı karalayan o tüm kirli sözleri, seçimi kaybettiği gece oğluna ‘Ben kaybettim, demokrasi kazandı’ deyip, tek adam olabilecekken demokrasinin önünü açmış İsmet Paşa’nın hatırası önünde eğilerek o lanetli dili şimdiden kınıyorum. İsmet Paşa’ya söylediği her sözü, 65 yıl sonra o darbeden bir başka darbeye girişen cuntabaşına şimdiden iade ediyorum. İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olarak geldi. Seçimlere girdi. Kaybetti. Cumhurbaşkanlığını da devretti. Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. Sen Başbakan olarak geldin. Cumhurbaşkanı oldun. Ama cunta başkanı olarak siyaseti noktalıyorsun.”
“SEÇİLMİŞİN ARKASINDA, DARBENİN KARŞISINDAYIZ”
Bir küçük hatırlatma… 14 Temmuz günü akşam geç saatlere kadar Meclis çalıştı. Hatta 15 Temmuz gece 02.00’de, 03.00’te Meclis Salı günü açılmak üzere kapandı. Nöbetçi Grup Başkanvekiliydim, Ankara’daydım. 15 Temmuz akşamı tanklar harekete geçtiğinde, uçaklar uçarken ve meselenin bir darbe olduğu anlaşıldığında gözümüzün içine baktılar. Bir dakika tereddüt etmeden ‘Ankara’da olan herkes Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelsin’ dedim milletvekillerine. Toplandık. Dedim ki, ‘Genel Başkan’a ulaşamıyoruz, uçakta. Hava sahası kapanmış. İstanbul’a inmeye çalışıyor. Bir şey yapacağız arkadaşlar. Meclis kapalı. Bütün darbelerin bir hedefi vardır. Darbeler seçilmişleri hedef alır. Meclis’i açtırmalı, Meclis’e gitmeli ve bu darbeye oradan direnmeliyiz.’ Hiçbir arkadaşım tereddüt etmedi. Kimi ‘Evde silahım var, gidip alsam mı? Bunların ne yapacağı belli olmaz’ dedi. Herkes kendi kullandığı arabalarla Meclis’e doğru geldi. Teker teker o dönemin Meclis Başkanı, o dönemin Meclis Başkanvekilleri, grup başkanvekilleri, bulabildiğimiz herkesi arayıp ‘Meclis’i açalım, darbeye oradan direnelim’ dedik. İsmail Kahraman, küs olduğumuz İsmail Kahraman, gırtlak gırtlağa geldiğimiz İsmail Kahraman bu tutumdan dolayı ‘Büyük bir demokrasi örneğidir, dayanışmasıdır’ deyip sarıldı diye günlerce gündem oldu. Kot pantolon üstüne emanet gömlekle kürsüye çıktım. Dedim ki ‘Biz yeni bir seçim yapılıp, millet başka bir görev verene kadar ana muhalefet partisiyiz. Milletin iradesinin, seçilmiş parlamentonun, demokrasinin arkasındayız. Bütün darbecilerin sonuna kadar karşısındayız. Seçilmişin arkasındayız, darbenin karşısındayız. O gün Ayşe Keşir hanımefendi AK Parti milletvekiliydi, halen öyledir. Düzce Milletvekili diye hatırlıyorum. Cep telefonundan yayın yapıyor. ‘Yayın yapabilir miyim?’ dedi. ‘Ne demek’ dedim, ‘Nereye duyuruyorsak sesimizi.’ A Haber canlı yayında bunu Türkiye’ye veriyor. A Haber’deki spiker… İsteyen Youtube’dan arasın, halen daha var: A Haber spikeri, Özgür Özel, 15 Temmuz. ‘Bugüne kadar çok eleştirdik. Özgür Özel’e çok laf söyledik ama bu gece inanılmaz bir demokrasi dersi veriyor Türkiye’ye ve dünyaya. Özgür Özel için şimdi övme zamanı. Özgür Özel’in arkasında durma zamanı.’ A Haber söylüyor bunu o gece. Çünkü biz öyle birileri gibi konjonktürel demokrat değiliz. Çünkü biz demokrasiyi, ‘İşimize geldi, bindik demokrasi tramvayına. İşimize gelmeyen yerde ineriz’ diyen Recep Tayyip Erdoğan değiliz. Biz demokrasiyi… Recep Bey, Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, demokrasiyi bir tramvaya benzetiyorsan, biz raylarını döşeyeniz ha. Bu memlekete tramvayın rayını döşeyeniz.”
“SANA YAPILINCA ŞİKAYET EDECEĞİZ DE İMAMOĞLU’NA YAPILINCA MI SUSACAĞIZ?”
“Aynı Erdoğan, 15 Temmuz’un ertesi günü 16 Temmuz’da CHP’nin kapısını çalıyor. Yanımda Sayın Genel Başkan’a diyor ki ‘Dün akşamki Meclis grubunuzun tutumundan dolayı takdirlerimi ileteyim.’ Allah var Kemal Bey dedi ki ‘CHP her zamanki gibi darbelerin karşısında.’ ‘Teşekkürlerimi iletin.’ Dedi ki ‘Darbeye teşekkür edecek bir şey yok.’ Telefon bağlıyorlardı, Cumhurbaşkanı görüşecek. Aramızda değerlendirdik. Dedim, ‘Teşekkür edecek, teşekkürünü kabul etmeyelim.’ Çünkü biz teşekkür edecek bir iş yapmıyoruz. 100 yıldır yaptığımızı yapıyoruz. Sandığa sahip çıkıyoruz. Demokrasiye sahip çıkıyoruz. Bugün teşekkür kabul etmek, birisini demokrasinin ev sahibi, seni orada misafir yapar. Biz demokrasiden istifade eden herkesin bu makamlara gelmesinin teminatı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikrinin sahipleriyiz. Vuruyor kapıya, ‘Sizin dünya ile bağlantılarınız güçlü. Bu darbeyi dünyaya birlikte anlatabilir miyiz? Sosyalist Enternasyonal’a sizinkiler anlatabilir mi?’ ‘Hay hay’ dedik. Şimdi bana diyor ki ‘Sosyalist Enternasyonal’e bizi şikayet etme.’ Sana darbe yapılınca şikayet edeceğiz de anlatacağız da 15,5 milyon oyla milletin aday gösterdiği İmamoğlu’na sen darbe yapınca mı susacağız?”
“12 EYLÜL’DEKİ ‘BİZİM ÇOCUKLAR’ ŞİMDİ BUNA KARAR VERMİŞLER”
1980 darbesini yapanlara Amerika ‘Bizim çocuklar’ diyordu. ‘19 Mart darbesini yapanlar Amerika’dan icazet aldı’ dedim. Üç gün sustular, sonra bir - iki kınama mınama yaptılar. Şimdi o konulara girmiyorlar. Ama Gazze’yi güya ‘Turistik kent yapacağım’ deyip, önündeki doğalgaza çökmek isteyen, deli numarasıyla orada oyun kurgulayan Trump’a susan; diğer taraftan ‘Filistinlileri başka ülkelere yollayacağız’ deyince itiraz etmeyen; Kuzey Kıbrıs’ı tanıması gereken Türki Cumhuriyetleri’ne, Güney Kıbrıs’ı tanıttıran bir plana sessiz kalan Erdoğan, 12 Mart tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile Trump’ın petrol baronu, Harold Hamm sözleşme imzalıyorlar. Güneydoğu ve Trakya’daki petrol aramaları için. Trump yolluyor, ‘Adamımı yolladım ona’ diyor. ‘Çok güzel anlaşmalar yaptılar’ diyor. ‘Bizim çocuklar’ diyen, darbeden tam bir hafta önce ‘Sen önce bizim petrol baronu ile Türkiye’deki bütün petrol aramaları için bir anlaşma yap bakalım. Ondan sonra işine bakarsın.’ Bakın bu kişiye gazeteci soru sordu; ‘Türkiye’de bir huzursuzluk var. Bu durum petrol işinizi nasıl etkiler?’ Bu adam diyor ki… Bakın bu adam, Trump’ın Erdoğan’a yolladığı adam. Erdoğan’ın Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile imza attırdığı adam. Diyor ki ‘Türkiye, üçüncü dünya ülkesi. Üçüncü dünya ülkelerinde böyle işler olur. Muhalifleri hapse tıkarsınız, icabına bakarsınız. Yaptıkları işe yarayacak…’ Erdoğan’ın diyor. ‘Muhalifi…’ Bakın teröristi demiyor. Yolsuzluk yapanı demiyor. ‘Muhalifleri içeri tıkarsınız, icaplarına bakarsınız.’ Erdoğan’ın yaptıkları işe yarayacak. O yüzden petrol aramada şey yok. Yani 12 Eylül’deki ‘Bizim çocuklar’, şimdi Trump’ın icazetiyle, bu işlere karşı çıkacak, ses yükseltecek, örneğin Trump’ın Gazze’yi işgaline evet demeyecek bir sonraki Cumhurbaşkanı’nın içeri atılmasına, mevcut Cumhurbaşkanı ile yol yürünmesine karar vermişler. Bu darbe bütün darbelerden farklı olarak, iktidara yapılan bir darbe değildir. Bu darbe iktidar tarafından geleceğe, geleceğin iktidarına yapılan, korkakların yaptığı bir darbedir.”
“ALTI YILDIR ÇEKMECEDE DURAN TELEFONDAN BAHSEDİYORUZ”
“Değerli milletvekilleri, konuklar, değerli milletimiz. 19 Mart darbesinin üstünden 69 gün geçti. Dün beşinci dalga operasyonu yaptılar. Beşinci dalga operasyonla birlikte 46 kişiyi gözaltına aldılar, 25 kişiyi tutukladılar. Bunların içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Özel Kalem Müdürü Kadriye Hanım, Koruma Müdürü Ekrem Başkanımızın ve en yakın çalışma arkadaşları teker teker gözaltına alındılar. Dört gün içeride tutuldular ve ardından tutuklandılar. Dün televizyon kanalları merkez medyanın, ellerine çubukları almışlar Ekrem Başkanın, ‘Arkasına bakın bakın Kadriye hemen arkasında. Bu yanındaki Koruma Müdürü.’ Nerede olacak Özel Kalem Müdürü? Nerede olacak? ‘Bak bak Koruma Müdürü hemen arkasında’ diyor. ‘Çok yakın çalışıyorlar’ diyor. Bu kadar edepsizliğin sonunda olana bakın. Kadriye Hanım ilk gözaltına alındığında dört gün tuttular. Soru ‘Araban üç yıl önce iki kez İpsala’dan çıkmış. Rüşvet parası vardı da İmamoğlu sana teslim etti de onu mu kaçırdın yurtdışına?’ Demiş ki ‘O araba bende üç yıldır yok ki Aralık’tan beri var. O dediğiniz tarih üç yıl öncesi. Araba bende değildi ne bileyim, niye gitti.’ ‘Nereden aldın?’ ‘Bir şirketten aldım.’ Allah Allah. Sonra soruyor ‘Bu para neyin parası?’ 1 milyon 60 bin lira. Diyor ki Arabanın parası. Arabanın parasını verdim.’ O tarihteki dekontu gösterince, ‘Kusura bakmayın.’ Götürdüler, bu ifadeye rağmen savcı tutuklanmasını istedi. Oradaki hakim, suç ceza hakimi ‘Yok artık’ dedi. Ve Kadriye Hanım’ı saldı. 14 yaşında evladı var, Çınar. Bugün yaş günü. Bugün Çınar’ın yaş günü. Annesini dört gün önce bir daha aldılar. Dört gün tuttular. Dün gece götürdüler. Soru: Ekrem Bey’in kayıp telefonu. Diyor ki ‘O telefonu hiç elime almadım.’ Ama o telefonu Ekrem Bey İBB’ye seçildiğimizde o telefondan eski numaramın kayıtlı olduklarından, bende de onlar kayıtlı. Kartvizitinde var Ekrem Başkan’ın. Elinde Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanıyken kartvizitini verdiği kim varsa çekmecesinden çıkarsın, üstündeki telefon, gizli telefon dedikleri. Demiş ki ‘Beylikdüzü’ndeyken arayınca açıyordum, şimdi kapalı derler. Bu telefonu alın özel kaleme yönlendirin. Önemli talepler varsa çözebildiklerinizi çözün. Önemli görüşmeler gerekiyorsa benim bu yeni telefonumu verin ya da bana bağlayın.’ Bu kadar iyi niyetle yönlendirilmiş, altı yıldır bir çekmecede duran bir telefondan bahsediyoruz. Telefonu yönlendiren ‘Ben yönlendirdim’ diyor. Telefonun kendi evinden çıkan, ‘Yönlendirildi, ben evde buraya koydum’ diyor. Kadriye Hanım’a diyorlar ki ‘Bu telefon üzerinden gelen aramaları cevaplamışsın.’ Özel Kalem Müdürü ne yapacak? Telefon oraya yönlü ne yapacak? Ekrem Başkan’ın bilmesi gereken biri aramaysa onu söylüyor, bağlıyor, görüştürüyor. Ne yapacak?”
“ANASINDAN AYRI BIRAKTIĞINIZ ÇINAR’IN GÖZYAŞLARINDA BOĞULUN”
“Dört gün tutup tekrar götürdüler, tekrar tutuklama istediler ve bu sefer tutukladılar. Bakın Türkiye’deki ‘Ben hukukçuyum, Türkiye’de bir hukuk var, Türkiye yasalarla yönetilir’ diyen herkese söylüyorum. CMK Ceza Muhakemeleri Kanunu, ifade alma ve sorguda yasak usuller. Beşinci madde. ‘Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır.’ Türkçesi, aynı meseleden hakim saldıysa, bir daha gözaltı yapamazsın. Dört gün tutamazsın. Polisle sorgu soramazsın, çağırırsın ilave ifade alırsın. Bu burada yazarken ikinci kez gözaltı, dört gün zulüm ve yeniden tutuklama talebi. Niye biliyor musunuz? Sadece zulüm olsun diye değil. Sulh Ceza Hakimlikleri var. 12 Sulh Ceza Hakimliği var o adliyede. Bir suç ceza hakimine düştü, o baktı, tutuklamadı ya. Turnikeyi kaçırmış basketçi gibi antrenmanda, topu alıyor bir daha geliyor, bir daha turnikeye geliyor. Başka birine denk gelirse baskete atacak. Kafaya savcı tutuklamayı takmış. O talimatı almış. ‘Özel Kalemini al, en yakınındakileri al.’ Götürdüğü şeyde bir şey yok, o 12 Sulh Ceza Hakiminden düştüğü, ayarlanmamış, sisteme entegre edilememiş, bu suçu işlemeye ikna edilememiş namuslu bir hakim ‘Hadi canım’ deyip tutuklamıyor. Bu topu alıp bir daha turnikeye geliyor. Ve bakın daha önce Suç ceza Hakimliğinde ‘Tutuklama son tedbirdir, adli kontrolle salıyorum’ diyen bir hakimi görevinden alıp İcra Mahkemesine hakim yaptılar. Yani hakimlere şunu söylüyorlar. Bakın savcı talep edecek, hakim karar verecek değil mi? Avukat da savunacak. Hakime diyor ki ‘Benim dediğimi yapmazsan Suç Ceza’dan seni İcra’ya sürerim. Bu şartlarda İstanbul’da yargılama sürüyor. Ve bir Cumhuriyet Başsavcısı, üç savcı, üç hakimle bunların arkasına sığınarak güya turpun büyüğünü arıyorlar. 12 taneden ayarladıkları üçüne düşmezse, bir kez daha gözaltı yapıp başka bir bahaneyle, başka mahkemeye düşürüp oradan tutuklama yapıyorlar. Bu kadar vicdansızlık, bu kadar insafsızlık. Bakın AK Partili olup gerçekten ‘Türkiye’de hukuk devleti var’ deyip bu usulü savunacak bir kişi çıksın karşımıza. Türkiye’nin namuslu hukukçularına söylüyorum. HSK burada daha ne duruyor? Bu utancı daha ne kadar taşıyacağız? Böyle iş olur mu? Kendine ait olmayan arabadan tutuklayamayınca, açmadığı telefondan tutuklama talep ediyor. Neye yenileceksiniz biliyor musunuz? Doğum gününde babası yok, annesi babası ayrı. Sabahın köründe alıp götürdüğünüz anasını, ört gün daha zulmettiğiniz, denk getirdiğiniz yerden tutuklayıp doğum gününde anasından ayrı bıraktığınız Çınar’ın gözyaşlarında boğulun inşallah.”
“DOSYA DOLMADIKÇA SAĞA SOLA SALDIRIYORLAR”
“Darbeciler panik evresindeler. Boş dosya dolmadıkça sağa sola saldırıyorlar. AK Parti’nin içindeki bazı vicdanlı sesler, bazı akıllı sesler, partinin geleceğini düşünenler buna rıza göstermediler. Şimdi homurdanmalar başlamış, darbeciler arasında. ‘Hani dosya doluydu, kandırıldık mı, neden bulamıyorlar? Ekonomi dibe vurdu, artık nasıl toparlanacak?’ Tayyip Bey bir yandan geçmiş sefer kumpas davalarında Zekeriya Öz’e sahip çıktığı gibi, şimdi sürece sahip çıkmaya çalışıyor. Ama bir yandan da kazan kaynıyor. Öyle bir hale gelmiş ki; Ekrem İmamoğlu İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı. İddia var, iddianame yok. Olsa ne yazar, yargılama yok. Başlasa ne yazar karar yok. Alınsa ne yazar kesinleşme yok. Yani suçsuz. İspatlanana ve kesinleşen ne kadar suçsuz öyle mi? ‘Ekrem İmamoğlu’nun resmini belediyeye asamazsın, metroya asamazsın, oraya asamazsın buraya asamazsın.’ Niye? Başsavcılık. Bir kere böyle bir karar alsa, hakim olacak. Kendisini hakim yerine koymuş, başsavcılık abuk subuk işler yapıyor. Sağ olsun arkadaşlar o ‘Asamazsın’ deyince İstanbul’da hiçbir yere, biz İstanbul’da öyle bir aşarız ki bütün dünyanın haberi olur dediler. Gittiler Boğaz Köprüsü’ne astılar. Buydu, buna deliriyorlar, buna. Hadi gel indir, indir, gel indir. Bir başsavcıya, üç savcıya, üç hakimin arkasına saklanan korkaklara söylüyorum. Ekrem İmamoğlu masumdur, gelecekte de bunun hesabını sizden hukuk önünde soracaktır. Yok arkadaşlar, gün gelip devran dönünce ‘AKP’ deyince bütün AK Partililer korkar, 12 milyon üyeleri var. Biz namuslu, temiz, iftiracı olmayan, partiye ikna olmuş, üye olmuş, bilmeden üye olmuş, şu sebeple olmuş, mülakata girecek çocuğu varmış, zorlamış olmuş, gönlünden olmuş. Bu ülkenin hiçbir vatandaşından bu süreçle ilgili hesap sormayacağız. Biz darbecilerden hesap soracağız. Olmayan ahtapotu varmış gibi göstermeye çalışanlardan hesap soracağız. Biz gerçek rüşvetçilerden, yolsuzluk yapanlardan, milletin kanını emenlerden hesap soracağız. Gün gelecek devran dönecek; haksızlık yapanlar, hukuksuzluk yapanlar, darbe yapanlar hesap verecek. Yoksa bugünün AK Partilisi yarın Cumhuriyet Halk Partisi’nden 14 bin lira değil, 30 bin lira emekli maaşını alınca ‘Geçmişte ne yanlış yapmışım, helal olsun Ekrem oğluma’ deyip iki eliyle birlikte bize oy verecek. Bundan sonra Ekrem İmamoğlu’nun pankartından, resminden korkanlar korkmaya devam etsin. Göreceksiniz ki İmamoğlu her yerde. İmamoğlu her yerde.”
“BİRDEN PANİK; MEYDAN OKUYAN MI ARARSIN, HABER YOLLAYAN MI?”
“Şimdi biraz hızlanalım. Çünkü sonunda ahtapotu göstereceğim. Mutlaka görün. Geçen hafta söyledim, birden bir panik bir panik. Meydan okuyan mı ararsın, haber yollayan mı ararsın. İstanbul’da Cumhuriyet Başsavcısı’na söylüyorum. Bu kadar belediye var, İstanbul Büyükşehir’de 2019’a ait, öncesine ait 37 dört başı mamur yolsuzluk dosyası var. Dosyaya geldi Süleyman Soylu el koydu, örtbas etti. O 37 dosyanın örnekleri İBB’de duruyor. Süleyman Soylu aldı, yanında götürmediyse İçişleri Bakanlığı’nda duruyor. Hiçbir işlem yapmadınız. Ankara’da 97 yolsuzluk dosyası var. El koydular, hiçbir işlem yapmadılar. Bakın bugün Türkiye’de yaşananları şöyle özetleyeyim. Belediyeyi Sayıştay denetler, iç denetçi denetler, mülkiye müfettişi denetler. Bilhassa bu Meclis adına Sayıştay denetler. Raporu düzenler, bir suç unsuru bulduysa ve uyarıp da düzelmediyse, suç olduğuna inanıyorsa suç duyurusunda bulunmasını da karara bağlar. Dedim ki ‘İstanbul’dan AK Partili belediyelerden başlayacağım. Fatih’ten başlayacağım.’ Şimdi Fatih Belediye Başkanı isyanda. ‘Ya niye benden başlıyor, Esenler dururken?’ diyormuş. Benim zaten Fatih’ten başlama sebebim ‘Esenler’i bırak, daha Fatih’te neler var onu görün’ demek için yapıyorum da. Şimdi Sayıştay kararı, 4 Temmuz 2024. 2024’e 74 nolu karar. ‘İstanbul Fatih Belediyesi’nde bir önceki yılın işlemlerinde, belediye başkan yardımcılarının birden fazla belediye şirketinden huzur hakkı alması başlığıyla, bunun yasak olduğu ve suç olduğu ve bütün uyarılara rağmen bu paraların ödendiği oybirliği ile görüldüğünden, 7’nci Daire Başkanı ve dört üyenin imzasıyla suç duyurusunda bulunulmasına.’ Savcılığa. İstanbul Fatih Belediyesi, raporda reklam alanlarının ihalesiz olarak kullanıldığı anlaşıldığından, reklam panoları. İstanbul Büyükşehir bütün reklam panolarına, panoları kiralayan bütün şirketlere, şirketlerin mal varlıklarını el koydular. İhaleler var, Sayıştay incelemiş, usulsüzlük bulamamış. Gizli tanık ‘Usulüne uygun yapıldı, ama mutlaka rüşvet verildi’ dedi diye hepsini almışlar. Burada Sayıştay incelemiş ve diyor ki ‘Reklam panolarının 2886 sayılı kanuna aykırı olarak ihale edilmeksizin kiraya verildiği anlaşılmıştır.’ İhalesiz, istediği birine. ‘Büyük kamu zararı vardır.’ Oybirliği ile 7’nci Dairenin kararı. Fatih Belediyesi. Sadece örnekler sunuyorum. ‘İdare tarafından spor kulübüne taşınmaz tahsisi yapılmaz’, yapmış. Yandaşlar orayı işletiyor, tesislerden para kazanıyor. ‘Yapamazsın’ diyor bunu. Yapılmasının yolu belli nasıl yapılacağı. Belediyeden vermiş, adam da orada kafe işletiyor, kiraya veriyor falan. ‘Zarar var’ diyor suç duyurusunda bulunmuşlar.”
“BİR KÖR KURUŞ PARA ALIŞVERİŞİ YOK, BİZİMKİLERİN HEPSİ İÇERDE”
“Fatih açısından turpun büyüğüne geldik. İstanbul Fatih Belediyesi. Raporda ‘İdarece öğrenci yurt binası yapılması ve işletilmesi şartıyla üst hakkı tesis edilen arsa üzerine yapılan binanın yüklenici tarafından turistik otel olarak işletildiği, bu otelin 2015’te yapıldığı, 10 yıldır işletildiği, mevcut Fatih Belediye Başkanının altı yıldır bunun sürekli eleştirilmesine rağmen bu konuda işlem yapmadığı, otelin … adıyla, -bir şey söyleriz, orada birine şey olur- ruhsatsız bir şekilde, -ruhsat yok, yangın çıksa- turistik otel olarak işletildiği, internet ortamında yapılan aramada bahse konu otelin web sitesinin olduğu, söz konusu otelin adının bir çok otel rezervasyon sitesinde yer aldığı, otel hakkında son beş yıl öncesinden günümüze değin kullanıcıların yorum yaptığı, halen daha otelin müşteri kabul ettiği anlaşıldığından ve defalarca uyarılmasına rağmen öğrenci yurdu diye yapılan yerin otel diye işletilmesinden Fatih Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına.’ Meydan okuyor. Bunlarla, tespit edilen bu suçlarla gelip Fatih Belediye Başkanı’nı almıyor, almasın zaten. Davet etse gider. Bunları sormuyor. Soruşturma açmıyor. Tut ki Fatih Belediyesi bizimdi. Neydi şimdi oraya reklam veren herkes, şirket, belediye başkanı, bütün bürokratlar Silivri’de miydi değil miydi? Ben bunu söylüyorum. Fatih Belediye Başkanı’nın bunlara bir açıklaması varsa, bağımsız yargı önünde tıkır tıkır anlatırdı. Ama belediye AK Parti’nin olunca her belediye hakkında var onlarca hiçbir şey yapmayanlar Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelince bunları yapıyor. Benim anlatmaya çalıştığım bu. Bir tek Fatih olmasın, Fatih Belediye Başkanı demiş ki canım benim, ‘Bayrampaşa dururken Fatih’i anlatacakmış’ diyor. Bak şimdi. Ama hakikaten doğruymuş. Ne diyormuş diye baktım. Mart 2024 öncesi AK Parti’nin yönettiği Bayrampaşa Belediyesi. Belediye tesisinde Ocak-Haziran 2024 döneminde, spor eğitimi verecek eğitmenler için ihale açılmış. Yani geçen seneki seçimden üç ay önce, seçim bittikten üç ay sonrasına kadar. Nasılsa belediye kendinde ya, kaybedeceğini düşünmeden ihaleyi açmış. 1.4 milyon liraya bir şirkete vermiş, ‘Buraya eğitici öğretmenler getireceksin altı ay boyunca.’ Belediye bize geçmiş, bizim arkadaşlar gitmiş dolaşmış. Tesiste kimseler yok, sorumlu kaçmış. Tesise bizimkiler yeni bir sorumlu atamış. Sorumlu bakmış ihale dosyasına ve demiş ki ‘İhale kapsamında orada aylardır çalışıyor gözüken personellerden hiç birini, hiç kimse hiçbir zaman görmemiş.’ Belediye Bayrampaşa AK Parti’de olsa hiç yapılmamış eğitime 1.4 milyon lira ödenmiş ve o ana kadar da paranın 1 milyon liraya yakınını ödemişler. Bunun üzerine soruşturma açılmış, 19 Eylül’de kaymakamlığa teslim edilmiş. Tık yok. Bayrampaşa Belediyesi'nin önceki başkanı ortalıkta geziyor. İhaleyi yapanlar, ihaleyi alanlar, parayı ödeyen, parayı alan ortalıkta geziyor. Niye? AK Partili. Bir kör kuruş para alışverişi yok. Bizimkilerin hepsi içeride. Neyle yalancı şahidin iftiralarıyla.”
“SİZ DE ÇIKIN BUNLARIN BÖYLE OLMADIĞINI ANLATIN”
“Sonra İstanbul İl Başkanımıza dedim ki ‘Fatih tek başına olmasın. OrayI yapalım, başka nereyİ yapalım?’ ‘Vallahi Genel başkan nereyi seçersen seç.’ Dedim, ‘Sen nerede oturuyorsun?’ ‘Bahçelievler.’ Oradan bir tane çektim. AK Partili Bahçelievler Belediyesi, Temmuz 2024, Temizlik hizmetleri ihalesi. Bütün şirketler giriyorlar içeriye temizlik için. Temizlik aracı var, şoförünü düşünüyor, mazotunu düşünüyor. Şunu yapıyor, bunu yapıyor, herkes teklif veriyor. Biri 565 milyona ihaleyi alıyor. Diğer şirketler ‘Kaybettik’ deyip çekiliyor. Bu şirket daha sonra bir bakılıyor, bir ihale daha açılıyor. Bu şirketin arabalarına şoför alım ihalesi. Öncekiler şoförü de hesap edip yüksek para koymuş. Bu düşük koymuş. Diyor ki ‘İçinde şoförü yok.’ Yeni bir ihale açıyorlar ve bu sefer 278 milyon lira şoför parası koyuyorlar. Bunu da bir şirket alıyor. 843 milyon liraya çıkıyor. Bunu görünce diyorlar ki ‘İki ihale var. Tek ihale yapılmalıydı. Araçla şoför aynı firmadan sağlanmalıydı. Bu firmaya böyle bir imtiyaz verilmemeliydi.’ Bunun üzerinden Bahçelievler Belediyesi’ne hiçbir işlem yapılmıyor. Şirket kim? Şirket; Bilginay Temizlik. Beşiktaş Belediyesi’ndeki bir ihaleyi aldığı için Rıza Akpolat, 130 gündür içeride. Esenyurt Belediyesi’nde ihale aldığı için 126 gündür bu dosyadan dolayı ikinci tutukluluğu var Ahmet Özer’in. Bu şirketin Türkiye’de almadığı ihale yok. Bir tek Bahçelievler’de ihale ikiye bölünmüş belediyenin kusuruyla. Hiçbir işlem yapılmıyor. Rıza Akpolat’ın suçu; CHP’li olmak. Silivri’de. Bahçelievler Belediye Başkanı’nın avantajı; AK Partili olmak. Belediyede, akşamları evinde. Adalet mi bu? ‘Ben bunları anlatacağım’ deyince bir de tepki gösteriyorlar. Siz çıkın benim belediye başkanlarımın haklılığını savunduğum gibi bunların böyle olmadığını anlatın. Bizim başımızı öne eğdirecek, birbirimizin gözüne bakamayacağımız hiçbir kusurumuz yok. Sizin ise bir taraftan tutulacak bir tane belediyeniz yok. Bu devir geçecek, kumpası kuranlar da hesap verecek. Milletin malına el uzatanlar da teker teker hesap verecek.”
“VATANDAŞIN CANINA TAK ETTİ, KRİZ; TEK ADAM KRİZİ”
“Eskiden ekonomik krizler bir yıllık oluyordu. Öyle anılıyordu; 94 krizi, 2001 krizi, 2008 krizi gibi. Şimdi tam yedi yıllık bir krizin içindeyiz. Bitecek, bitecek, bitmiyor. Öyle değil mi? Milletin canına tak etti. Emekliyi de bezdirdiler. Asgari ücretliyi de bezdirdiler. İşsizliği de azdırdılar. Yedi yıldır. Saatleri yedi yıl geriye alınca 2018 krizi. Bu krizin adı; vatandaşın canına tak dediği gibi baş harfleri ile ‘Tek Adam Krizi’ arkadaşlar. Tek adam rejimine geçtiğimiz günden beri ekonomi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Bu tek adam rejiminin memleketi ne hale getirdiğinin bir somut göstergesi. Sadece bir örnek. Sağlık Bakanlığı, 3 bin 170 temizlik görevlisi almak için duyuru açmış. Memlekette büyük işsizlik var, sizce kaç kişi başvurmuştur? 10 bin kişi başvurmuştur kesin, üç katı. Eskiden böyle haberler vardı. Yok yahu, 100 bin kişi olabilir mi? 3 bin kişilik temizlik görevlisi için 1 milyon 600 bin işsiz başvuruda bulunmuş arkadaşlar. 1 milyon 600 bin kişi, 60 ilin nüfusundan yüksek başvuranların sayısı. Öyle bir şey de biliyoruz ki aslında alınacak 3 bin 600 kişi. Nasıl belli kimlerin alınacağı belki. Ama o kime acırım biliyor musun? O 1 milyon 600 bin kişi… Kalktı çocuk, tıraş oldu, bu yok zamanda fotoğraf çektirdi, para verdi, evrak aldı, doldurdu, otobüse bindi, şehre gitti, başvuru yaptı, postaya verdi. Bir umut… 3 bin 170 kişi girecek, 1 milyon 600 bin kişi bu işe başvuruyor. Memleket bu halde. Ve dünyaya demokrat görünen Mehmet Şimşek, MASAK’a hazırlattığı raporla ‘Biz bu rezervleri bugünler için biriktirdik’ diyordu. Rezervi 1 milyon 600 bin işsiz için biriktirmemiş. 14 bin lira verdiği emekli için, 22 bin lira verdiği asgari ücretli için biriktirmemiş. Bugünler için biriktirmiş. Bunu ‘darbenin mali ayağı’ olarak ifade etmiştik. Yurtdışında iş baktığını, istifasının cebinde olduğunu söylemiştik. Biz eleştirmiştik. Mehmet Şimşek, ‘Niye bana vuruyorlar anlamıyorum’ diyordu. ‘Başkalarına vur, bana niye vuruyorsun’ diye. Bak, biz sana siyasi bir dille vurduk. Yeni Şafak odunla vurmuş, odunla. Bu Yeni Şafak gazetesi. Yeni Şafak o kadar bereketsizsin ki adın geçti diye alkış sönümlendi yani. Bunu indireyim. Önce bir alkışı yapın. Yeni Şafak nasıl bir gazete? Yeni Şafak hani eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Pravda’sı var ya. ‘İktidarın sesi.’ Yeni Şafak Tayyip Bey için hakaret eder, hedef gösterir. Tayyip Bey sabahleyin kalksa, ‘İki kere iki beş eder’ dese, Yeni Şafak manşet atar, ‘Reis kerrat cetvelindeki tarihi hatayı düzeltti’ diye. ‘İki kere iki eşittir beş.’ Bakın ne diyor Yeni Şafak? Bereketsiz adamlar, alkışın bile bereketini kaçırıyorlar. ‘Ekonomide rasyonel çöküş.’ Mehmet Şimşek, ‘Rasyonel politikalara geçtik’ dedi ya. ‘Ekonomide rasyonel çöküş.’ Cumhuriyet değil ha Yeni Şafak. Sözcü değil, Nefes değil. ‘Şirket iflasları katlandı.’ Yeni Şafak. Dünkü sayı, hepsi birden. Böyle bir mizanpaj, muhteşem. ‘Faiz arttı. Döviz yükseldi. Enflasyon azdı.’ Ben söylemiyorum, kim söylüyor? Yeni Şafak. ‘Üretim düştü, sanayi duruyor.’ Yeni Şafak. ‘Yatırımlar durdu.’ Yeni Şafak. ‘Enflasyon zirve yaptı.’ Yeni Şafak. Başkanım böylesini görmemişsindir, yakından bak. Millet konuşmayı alkışlayacak, bereketsiz yüzünden alkışın da bereketi kaçıyor. Bir de diyorlar ki ‘Cumhuriyet Halk Partisi karışır mı?’ Öyle bir umutları falan var ya, uğraşıyorlar. Parti içi karışıklık sevenler için AK Parti’yi tavsiye ederim. Takip etmek için en güzel mecra Yeni Şafak. Parti içi karışıklık arayanlar Yeni Şafak'a abone olsunlar. Orada daha çok yazacak.”
“A HABER, SON DAKİKA YAZ; ‘ARANAN AHTAPOT BULUNDU’”
“Ahtapota gelmeden önce… Önümüz bayram. Memlekete gitmek lazım. Otobüs biletleri alınacak. Emeklinin otobüs bileti. Para mı yok? Bayram ikramiyesi veriyoruz. Kaç para? Önce şunu hatırlayalım. Bu bayram ikramiyesi ilk verildiğinde bin liraydı. O zaman o bayram ikramiyesi ile… Biliyor, haftaya yapacağız onu. O bayram ikramiyesi ile koçun boynuzundan tutup çekip eve getiriyordun. Şimdi bu bayram ikramiyesi koçun bir budunu alamıyor. 4 bin lira bayram ikramiyesi var. İstanbul’dan Mersin’e gidiş iki kişi; 2 bin 600 lira. Gidiş - dönüş; 5 bin 200 lira. İkramiye; 4 bin lira. Ahmet Amca ile Fatma Teyze İstanbul’dan memleketi Mersin’e gitse, Ahmet Amca dönüyor, Fatma Teyze Mersin’de memlekette kalıyor. Sivas daha da berbat. İstanbul’dan Sivas’a gitseler, gidiş; 3 bin 200 lira. Zaten Sivaslılar memleketi çok seviyor. Dönüş yok, kaldılar Sivas’ta ikisi birden. Şimdi Tayyip Bey kendi kendine bir ahtapot görüyor. Sürekli ahtapot anlatıyor. Ahtapotun kollarını arıyorsan işte Fatih Belediyesi, İşte Bayrampaşa Belediyesi, öbür kolunda Bahçelievler Belediyesi, pek yakında büyük kol Esenler Belediyesi. O kafaya yakın, kafadan çıkıyor en büyük kol. Ama ben Tayyip Bey’in esas ahtapotunu göstereyim bakın. Bu Tayyip Bey’in ahtapotunda ‘beşli çete’ dediğin 40 haramiler. Yaklaşık 43 şirket bunlar. 40 haramiler ahtapotun elinde. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti soygunu, Özel Kalem Müdürü Serim’in gencecik oğlunu önce Dışişleri’nde Özel Kalem yapıp, Kıbrıs’a Büyükelçi yapıp, hem kaset toplatıp hem oradaki büyük vurgunlar, gemiler, gemilerde yakalananlar; KKTC soygunu. Depremde çadır satan Kızılay’ın vurgunu. 17-25 Aralık, dört bakan. Devrin Başbakanı’nın ‘Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu keserim’ dediği dört bakan. Ayakkabı kutuları, çikolata kutuları, elbiseler, kıyafet askıları. Buraya kadar pislik. ‘Sıfırlandın mı oğlum paraları?’ İşte ahtapotun öbür ucu. Yunus Emre Vakfı soygunu; ahtapotun milliyetçi kolu. Dezenfektan satan bakan da ahtapotun bir kolunda. TÜRGEV’e, ENSAR’a kol yetmedi. Ayrı ayrı yazamadık, ikisi birden ahtapotun bir kolunda. İşte ahtapotun besledikleri. Bu da ahtapotun canından bezdirdikleri, boğazını sıktıkları: Bir elinde işçi, bir elinde esnaf, bir elinde emekçi, bir elinde çiftçi, gençlerin geleceğini tüketti ahtapotun ta kendisi. Memuru, işsizi, bitirdiniz memleketi. Al sana ahtapot bu. Ahtapotun bir tarafı bu, bir tarafı bu. Ahtapot meraklılarına gösterilir. Yeni Şafak hazırla manşeti, en güzel sen yapıyorsun mizanpajı. Haydi A Haber. A Haber ‘son dakika’ yaz; ‘Aranan ahtapot bulundu.’ Reisin tarif ettiği ahtapot Özgür Özel’in ellerinde. 17-25 de burada, açlıktan sefalet çeken emekli de.”
“HUZUR VERMEYECEK, ARA ZAMMI SÖKE SÖKE ALACAĞIZ”
“Son sözümüz. Yollara düşüyoruz. Bu hafta öncelikle Perşembe günü Devrimci İşçi Sendikaları DİSK’e, ardından Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu TİSK’e, ertesi gün TÜRK-İŞ’e, ardından HAK-İŞ’e, sendika konfederasyonlarına. Haftaya işçinin, emeklinin, esnafın temsilcilerine. Adım adım gezeceğiz. Öyle bir kişiye sorup değil. Esnafı nasıl koruyacağız? KOBİ’ye ne destek vereceğiz? Sanayiye ne katkı sağlayacağız? Ve söke söke alacağız ki asgari ücrete ara zam alacağız. Emekliye seyyanen zam alacağız. Tut ki asgari ücrete zamlamadılar, tut ki emekliye seyyanen zammı vermediler. Emeklinin de emekçinin de iki eli değil bu ahtapot gibi sekiz eli sizin yakanızda. Huzur vermeyeceğiz, o ara zammı söke söke alacağız. Yarın akşam Esenler’e bekliyorum İstanbul’u. Esenler’e bekliyorum. Gelecek hafta sonu için tartışma büyük. Karar veremedik. Düzce ‘Biz istiyoruz diyor mitingi’, Düzce‘de. Antalya ‘Havalar ısınmadan milyonlar meydanda’ diyor. Karar veremedim Düzce‘ye mi Antalya’ya mı? Cumartesi Düzce’ye, Pazar Antalya’ya. Ahtapota huzur yok. Yolumuz açık, cesaretimiz tam. Arkadaşlarımız tertemiz. Mücadelede varız, gerisini onlar düşünsün. Gerisini onlar düşünsün. Yürüyelim arkadaşlar, yürüyün.”
27.05.2025
26.05.2025
26.05.2025
26.05.2025