27.09.2021

CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, HATAY MUHTARLAR VE APARTMAN GÖREVLİLERİ BULUŞMASINA KATILDI

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hatay'da Muhtarlar ve Apartman Görevlileri Buluşması'nın kapanışında konuştu.


Efendim hepinize yürekten teşekkür ederim. Dün Medeniyetler Korusunu dinledik. Böylece Hatay’ın hem tarihsel zenginliğini, hem kültürel zenginliğini yaşamış olduk. Dolayısıyla kadim bir kent olan Hatay’da çalışmak, Hataylılara hizmet vermek özellikle muhtarlar için son derece önemli. Bizde önemsiyoruz Hatay’ı, Hataylıları, Hatay’ın kültürünü, kadim bir kent olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu ülkede yaşayan herkes bilir. Ve Hatay’ın bir başka özelliği bu kadim kentin barışı öncelemiş olmasıdır. Bir arada yaşamayı, bir arada yaşamanın ne kadar güzel olduğunu sadece Hatay’a değil bütün Türkiye’ye ve dünyaya göstermiş olmasıdır. Farklı inançlar bir arada, farklı kimlikler bir arada huzur içinde yaşıyorlar. Bu son derece değerli bir şey ve dolayısıyla bir yerde eğer bir çatışma varsa, bir yerde eğer böyle bir farklılaşma varsa herkesi Hatay’a, o kişileri Hatay’a davet etmek lazım. Hatay’ı görsünler, Hatay’ın kültürünü görsünler, Hatay’ın nasıl bir kadim kent olduğunu görsünler.
Dün başkanımız söyledi ilk cami Hatay’da, ilk kilise Hatay’da, ilk havra Hatay’da. Düşünebiliyor musunuz Hatay’ın dünya tarihindeki yerini, inanç tarihindeki yerini, kimlikler tarihindeki yerin görüyoruz, tanık oluyoruz ve güzel bir şey.
Muhtar kardeşlerimle beraberim ve apartman görevlisi arkadaşlarımla beraberim. Önce apartman görevlilerine değinmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Altını bir kez daha çiziyim, genelde kimlik lafı bizde farklı algılanır sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Muhtarlar bir sosyal kimliktir, apartman görevlileri bir sosyal kimliktir, işçiler bir sosyal kimliktir, milletvekilleri bir sosyal kimliktir, devlet memurları bir sosyal kimliktir, ev kadınları bir sosyal kimliktir. Dolayısıyla belli bir sosyal kimliğe sahip olanların sorunlarını oturup düşünmemiz ve tartışmamız lazım. Çünkü o kimlik içerisinde herkes var. İşsiz dediğiniz sadece muhtarların çocuğu işsiz değil ki, her partiden insanların çocukları işsiz. Sanayici dediğimizde hepsi bir partili değil ki, çok farklı siyasi görüşte olan sanayicilerimiz var, çiftçilerimiz var, üreticilerimiz var. Dolayısıyla politikamızı sosyal kimlikler üzerine inşa edip o sosyal kimlikte yaşayanların ya da olanların sorunlarını çözmeye çalışıyoruz ve çaba harcıyoruz.
Apartman görevlileri apartmanda oturanların hemen hemen her gün gördüğü kişiler. Gördüğümüz zaman çoğu zaman görmediğimiz, farkında olmadığımız kişiler. Hepimiz evlerimizde otururken pandemi döneminde alışverişi apartman görevlisi yapar. Maskesi var mıydı, önce ona aşı yapıldı mı? Madem sokağa çıkıyor, madem geliyor, madem bizimle muhatap oluyor acaba ona gerekli önemi verdik mi? Açıkça söyleyeyim vermedik. Defalarca söyledim önce apartman görevlisi aşı olması lazım. Sokağa çıkıyor, geliyor bizimle muhatap oluyor, çoluk çocuğumuzla muhatap oluyor, ailemizin bir parçası aynı zamanda. Acaba düşündük mü onun sosyal güvenliği yeteri kadar sağlanmış mı? Onların yeteri kadar sorunları çözülmüş mü? Genelde apartmanların en altında yaşarlar bodrum katlarında. Onların güneş görmeye hakları yok mu, onların ağaç görmeye hakları yok mu, onlar bizim bir parçamız değil mi? İstanbul’da böyle bir toplantı yaptığımda Güngören’de bir apartman görevlisi rutubetin içinde oturuyoruz bütün çocuklarım hasta. Belediye Başkanı arkadaşlarıma söyledim onu dinledikten sonra. Bundan sonra yapı ruhsatı verirken en azından apartman görevlisinin oturacağı yerin insani koşullarda olması lazım. Ve yine bir apartman görevlisi kadın İstanbul’da şunu söyledi, ben çalışıyorum, eşimde çalışıyor ama eşimin zaten sigortası yok ben burada görevliyim 30 gün çalışıyorum 15 gün primim yatıyor. Ama ben gidip diyemiyorum apartman yöneticisine niye benim primimi eksik yatırıyorsunuz diyemiyorum çünkü bunu söylersem korkuyorum ya beni kapının önüne koyarlarsa ne yapacağım diyor. Gerekli güvenceleri sosyal devletin sağlaması lazım. Sosyal devlet dediğiniz fakirin fukaranın yanında olan devlete biz sosyal devlet diyoruz zaten. Yoksa devletin sosyal olması sadece varlıklılara hizmet eden bir devlet değil. Devletin bizatihi kendisinin sosyal olması o coğrafyada kendisinin yönettiği coğrafyada hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir devlet demektir. Bunu hedeflemesidir sosyal devletin. Bunu yapabilir miyiz? Elbette yapabiliriz. İnançla yapabiliriz, inanarak yapabiliriz, inanarak çalışabiliriz. Az önce çiftçilerimiz vardı, bereketli bir ovanız var Amik Ovası. Faizlerden şikayet ediyorlar, elektrik fiyatlarından şikayet ediyorlar, gübre fiyatlarından şikayet ediyorlar. Haklılar mı? Haklılar. Bir çiftçi ekecek, biçecek sonra zarar edecek. Peki nasıl geçinecek? Banka borçları olacak, yüksek faizler olacak. Hayat bir zincir gibi bizi bağlamış her birimizin farklı görevleri, farklı işlevleri var. Gönlümüzde yatan bu zincirin içinde kim varsa hepimiz mutlu olalım, hepimiz görevlerimizi yapalım, hepimiz bir şekliyle yaşamımızı doğru dürüst sürdürelim.
Apartman görevlisi arkadaşlarım unutmasınlar, onların hakkını ve hukukunu sonuna kadar arayacağım. Taşeron işçilerine kadro vermiyorlardı 1 milyonun üstünde taşeron işçisi kadrosu yok, hiçbir güvencesi yoktu. Yıllar yılı dile getirdim sizin haklarınızı savunacağım diye. Sendikalar sahip çıkmadı ben sahip çıktım. Önce onlara dernek kurdurdum Erzurum’dan başladım, ilk toplantıyı Erzurum’da yaptım. Şimdi 1 milyona yakını kadro aldı. Demek ki, mücadele olursa başarıya ulaşabiliriz. Apartman görevlisi kardeşlerimde unutmasınlar o mücadeleyi yapacağız. Onlarda insani koşullarda yaşayacaklar, onlarında sosyal güvenliği olacak. Bunu yapacağız, beraber yapacağız. Hiç kimse aç ve açıkta kalmamalı. Eğer bir kişi bu coğrafyada aç ve açıkta kalıyorsa sorumlusu sadece siyaset kurumudur başka kimse değildir. Çünkü devleti yöneten siyaset kurumudur. Birisini aç bırakıyorsan, işsiz bırakıyorsan, açıkta bırakıyorsan siyasetin ayıbıdır, insanlığın değil siyasetin ayıbıdır. Dolayısıyla siyasetinde bu bağlamda yeni şeyler söylemesi lazım, yeni bir ufuk açması lazım. Bunu yapmamız gerekiyor.
Demokrasi, gayet güzel. Demokrasi ne demek? Düşüncelerimizi özgürce ifade etmek demek. Demokrasi ne demek? Can ve mal güvenliği demek. Demokrasi ne demek? Eğer bir yerde haksızlığa uğrarsam mahkemeye başvururum ve adalet tecelli eder ve adalet benim hakkımı bana teslim eder. Demokrasi budur. Demokrasi gazeteler, siyaset kurumu yerin geldiğinde siyasi otoriteyi iktidar muhalefet ne olursa özgürce eleştirebilmektir. Demokrasi budur. Demokrasi güçler ayrılığı ilkesi demektir aynı zamanda. Meclis hata yapabilir, 600 milletvekili hata yapabilir, yanlış bir kanun çıkarabilir. Kim denetleyecek? Anayasa Mahkemesi denetleyecek. Diyecek ki, 600 kişi bir araya geldiniz kanun çıkardınız bu kanun yanlıştır düzeltin diyecek ve düzelteceğiz. Yürütme organı bir karar alır bakanı, başbakanı, cumhurbaşkanı karar alır karar yanlışsa gidersiniz mahkemeye hakkımı teslim edin dersiniz. Bu karar yanlıştır. Yargı onu düzeltir, hatayı düzeltir. Dolayısıyla demokraside hiçbir güç bağımsız ve denetimin dışında değildir. Her güç mutlaka denetlenir. Çünkü kontrolsüz güç güç değildir felakettir. Felaketten kaçınmak istiyorsanız her gücün denetlenmesi lazım. O nedenle deriz işi ehline vereceksiniz diye. İşi ehline vermek o işi biline bu işi teslim edeceksin. Dolayısıyla işi ehline vermek bir anlamda liyakat demektir, adalet demektir. Bunu yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, muhtarlar. Demokrasi için üzerinde niye bu kadar uzun durdum. Demokrasinin temel taşı muhtarlardır bunu sakın unutmayın. Bu cümleyi muhtarlarla nerede muhatap olursam bunu ifade ediyorum. Demokrasinin temel taşı muhtarlardır. Diyeceksiniz ki, nereden çıktı muhtarlar demokrasinin temel taşı oldu. Bu topraklarda yapılan ilk seçim 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bir muhtarlık seçimidir düşünebiliyor musunuz milletvekillerinden önce. 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimidir. Seçim demokrasinin temelidir, özüdür. Çünkü halkın iradesi seçime yansır ve o seçimle bir kişi seçilir, bir parti seçilir, bir Belediye Başkanı seçilir, bir Cumhurbaşkanı seçilir. Demek ki, işin temelinde yatan nedir? Milletin iradesidir. Milletin iradesi 1833 yılında nasıl tecelli etti? Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bir muhtarlık seçimiyle tecelli etti. Muhtar kardeşlerimin önce kendi tarihlerini bilmesi lazım. Çok önemli. Tarihinizi bilirseniz rotanızı doğru çizersiniz ve o rota üzerine yürürsünüz. Neden demokrasi üzerinde bu kadar duruyorum? Demokrasi olmazsa hiçbirimizin can ve mal güvenliği olmaz. Demokrasinin özü vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Haksızlığa uğradığımda mahkemeye başvurup adalet istemeliyim. Demokrasinin bir unsurudur bu. Bir kanun çıktığı zaman toplumun beklentilerine uygun olarak o yasanın çıkması lazım, ülkenin çıkarlarına uygun olarak çıkması lazım. Kim çıkarıyor? Sizin seçtiğiniz milletvekilleri. Dolayısıyla demokrasi dediğimiz kavram sürekli gelişen bir kavramdır.
Güzel muhtarlar demokrasinin temel taşı, güzel söyledik, lafta güzel, anlattık da niye temel taşı olduğunu onu da söyledik. 82 kanunda, 300 küsur maddede muhtar adı geçer. Bilir misiniz? Hiçbir muhtar bilmez. Bende bilmiyorum. Bir araştırma yaptık bir sorun bakıyım dedim kaç kanunda muhtar adı geçiyor? 82 kanunda. Kaç maddede geçiyor? 300 küsur maddede muhtar adı geçiyor. Niye sizin tek bir muhtarlık kanunu yok böyle ele alındığı zaman bütün yetkiler, her şey bu muhtarlık kanununda niye yok? Çünkü muhtarlık kurumuna önem vermiyorlar. Muhtar mı seçildi tamam bitti o kadar. Ama eğer ülkenizde demokrasiyi geliştirmek ve büyütmek istiyorsanız muhtarlar için bir kanun çıkması lazım. Belediye Başkanları için var, milletvekilleri için var, Cumhurbaşkanı için var, herkes için var. Sizde seçimle geliyorsunuz. Onları seçen millet sizi de seçiyor. Ama sizin bağımsız bir kanununuz yok. İsteyin bağımsız bir kanun. Bu kardeşiniz onu hazırladı. Bütün muhtar derneklerine gönderdik. Dedik ki, biz bunu hazırladık ama eksiğimiz olabilir, yanlışımızda olabilir. Siz işin içindesiniz alın bir bakın bakalım burada eksik, yanlış varsa tamamlayalım. Aldık ve tamamladık. Başka siyasi partiler yaptı mı? Hayır yapmadılar. Demokrasiye aşığız biz. Demokrasi olmazsa biz kucaklaşamayız. Demokrasi olmazsa farklılıklarımızı zenginlik kabul edemeyiz. Farklılıklar zenginliktir kavga aracı değil. Biz farklılıklarımızı kavga aracı yapıyoruz. Farklılıklar zengindir, farklı düşünceler bir toplumu ileriye taşır. Bir muhtar a şeklinde düşünür, öbürü b şeklinde. Bunların kavga etmesine gerek yok. Bir araya gelip uygarca tartışabilmeliler. Doğrusu nedir oturur konuşurlar, bir kanaat önderine sorarlar. Bunların hepsi çözülebilir.
Başka bir şey daha. Gideriz belediye seçimlerine kabine gireriz bakarız oy vereceğimiz muhtarın oy pusulası orada yok birisi cebine koymuş götürmüş diğer rakibi ona oy vermesinler diye. Yaşıyorum ben bunu arkadaşlar, sizlerde yaşıyorsunuz. Niye sizin için birleşik oy pusulası yok? Birleşik oy pusulası olsa böyle bir şey olmayacak. Muhtarlar orada, fotoğraflar orada, adı var, soyadı var. Gidersin hangi muhtarı istiyorsan mührünü basarsın bitti bu kadar basit. Çünkü değersizleştiriyorlar. Muhtarı değersizleştiriyorlar. Muhtar mı ya ne olacak işte koyarsın oraya bir tane pusula öyle gider idare ederiz diye. Şimdi bir şey daha yapıyorlar ona da dikkatinizi çekmek isterim. Efendim muhtarlık seçimiyle belediye başkanlığı seçimini ayıralım, muhtarlar için ayrı seçim yapalım. Buna karşı çıkın. Sandığa seçmen getiremezsiniz. Çünkü siz siyasi kimliğinizle çıkmıyorsunuz siz isminizle, adınızla soyadınızla çıkıyorsunuz. Belediye başkanı bir siyasi kimlikle çıkıyor. Dolayısıyla bütün siyasi partiler çalışıyor. Muhtarlar için bütün siyasi partiler nasıl çalışacak? Sakın ola ki, böyle bir düzenleme hazırlığı yapıyor bütün muhtar kardeşlerimin bu konuda dikkatli olması lazım. Ben dikkatliyim meraklanmayın bunun gereğini yapacağım. Ama sizden destek görmem lazım. Buna itiraz edeceğiz zaten getiremezsiniz böyle bir düzenleme diye. Yerel seçimdir bu evet yerel seçim. Muhtarda yerel yöneticidir, belediye başkanı da yerel yöneticidir. Seçiliyorsa belediye başkanıyla muhtarın seçimini beraber aynı zaman dilimi içinde yapacaksınız, birleşik oy pusulası olacak meselede bitmiş olacak. Bunu yapacağız.
Öyle muhtar arkadaşlar gördüm ki kirada oturuyorlar. Öyle muhtar arkadaşlar gördüm ki barakada oturuyorlar. Niye sizin doğru dürüst bir yeriniz yok? Niye yok? Burası sizin tapulu malınız olmayacak muhtarlık evi olacak. Bir girişi olacak, vatandaş geldiği zaman oturacağı bir yer olacak, dolapların konacağı bir yer olacak, birde muhtarın makam odası olacak. Niye böyle bir şey yapmıyoruz? Bizim bazı belediyelerimiz bu tür binalar yapıyorlar, muhtarlara teslim ediyorlar. Ama gönlümüzde yatan tek tip muhtarlık evi olmalı, Türkiye genelinde olmalı, her görende bu muhtarlık evidir diyebilmeli. Tabelası da olmalı. Ben muhtarlık evi diyorum, siz muhtarlık konağı diyorsunuz o da olur bence hiçbir sakıncası yok. Neyi istiyorsanız ama rahat oturabileceğiniz, vatandaşında gelip kapısını çalabileceği, muhtar orada yokken orada oturup dinlenebileceği, çayını, kahvesini en azından içebileceği bir ortamın olması lazım. Bu mahallenin de muhtara saygı duyması için son derece değerlidir. Bunu bizim belediyelerimizin bir kısmı yapıyor ama bunu normalde hükümetin yapması lazım.
Ben muhtarlara bir yardımcı personel verilsin dediğim zaman kıyamet koptu, itirazlar kıyamet. Vay efendim muhtara yardımcı personel, özel kalem müdürünü nasıl verirsin. Niye vermeyim vereceğim hiç endişemde yok. Bir sürü işsiz genç var üniversite mezunu genç var. Kardeşim KPSS sınavına girmiş, muhtarın yanında bir tane yardımcı olacak, geldiği zaman notunu alacak, muhtar bir yere gittiği zaman kapıyı kapatıp gitmeyecek orada bir kişi olacak. Bilgisayarı olacak, dosyalar olacak, icradan bir sürü dosya geliyor onları düzene koyacak bir kişinin olması lazım. Vay efendim bunu nasıl vereceksin? Niye vermeyeceğiz adam gibi vereceğiz. Gidecek çalışacak. Muhtar seçime girer kazanamazsa başka bir muhtar gelecek onun da yardımcısı olacak aynı şekilde. Biliyorum işe gitmeden maaş alan var, beş yerden maaş alan var ben onların hepsini biliyorum. Hepsini çözeceğim muhtarım hiç meraklanma. Hepsini çözeceğim tereyağından kıl çeker gibi bütün bunların hepsini çözeceğim.
Köy tüzel kişiliklerini de iade edeceğiz. Muhtar ve ihtiyar meclisi gene olacak bunun sağlanması lazım. Yine bir şey dillendirdim ona da itiraz geldi ama biraz düşük geldi itiraz. Sizin bir bütçeniz yok. Niye bütçeniz yok? Bir mahalleye bakmıyor musunuz siz, köye bakmıyor musunuz, seçilmediniz mi? Diyelim ki mahallenizde Antakya’da bir mahalledesiniz muhtarlık yapıyorsunuz, fakir bir ailenin çocuğu üniversiteyi kazandı Adana’ya gidip kaydını yaptıracak. Belediye başkanına ulaşamıyor, milletvekiline ulaşamıyor, bakana ulaşamıyor, cumhurbaşkanına ulaşamıyor. En rahat kime ulaşır? Mahallenin muhtarına ulaşır. Yani siz gidiş dönüş için bir otobüs bileti alacak bir bütçenizin olması ayıp mı olur? Hayır. Ben bunu söylediğim zaman parayı nereden bulacağız diyorlar. Benim maliyeci olduğumu bilmiyorlar herhalde onu söyleyenler. 27,5 yılımı bütçe nasıl yapılır, para nasıl harcanır, israf nasıl önlenir 27,5 yılımı buna ayırdım. Mahalleniz var değil mi, mahallede oturanlar var, oturanlar emlak vergisi ödüyor mu? Ödüyor. Nereye ödüyor? Belediyeye ödüyor. O mahallede ödenen emlak vergisinin yüzde 1’i mahallenin muhtarına verilse ne olur ayıp mı olur? Ama bütçe demek aynı zamanda denetim demektir. Paranın doğru harcanıp harcanmadığı denetlenir. Dolayısıyla bir yere bütçe tahsis edilmesi demek bir kamu kaynağının tahsis edilmesi demek o kamu kaynağının aynı zamanda doğru, yerinde ve zamanında harcanıp harcanmadığının denetlenmesi demek. Dolayısıyla muhtarlarında buna benzer mütevazide olsa bir bütçelerinin olması lazım.
Bakın şimdi bir şey daha söyleyeyim size. Muhtarlık kurumu seçimle geliyorsunuz değil mi? Muhtarlık kamu kurumu olarak kabul edilmiyor. Belediye kamu kurumu, TBMM kamu, cumhurbaşkanlığı kamu ama muhtarlık kamu kurumu olarak kabul edilmiyor. Muhtarların yüzde 99’unun bundan haberi bile yok. Dolayısıyla belediye başkanları muhtarlarla ortak proje yapamazlar suç. Bunun değişmesi lazım. Belediye yasasında muhtarların kamu kurumu olarak tanımlanması lazım. Tanımlandığı zaman belediyeyle muhtarlar arasında işbirliği olacak, ortak proje geliştirecekler, ortak çalışma yapacaklar, hem mahalleli, hem belediye rahat etmiş olacak. Bunun yapılması lazım.
Başka bir şey daha, mahallede oturuyorsunuz muhtarsınız seçildiniz. Belediye meclisi bir karar alıyor sizin hiç haberiniz bile olmaz. Niye olmuyor? Bulunduğunuz mahalleyle ilgili bir karar ya da bir olay belediye meclisinde görüşülecekse o toplantıya muhtarın katılması söz ve oy sahibi olması zorunlu olmalı, mecburi olmalı. Bu olmalı, bunun olması lazım. Mahalleyle ilgili karar alınmış mahalleli size geliyor tabi muhtarım nedir bu. Diyorsunuz vallahi bilmiyorum. O zaman seni niye muhtar seçtik diyor. Dolayısıyla belediye meclisine, her toplantıya değil kendi mahallesiyle ilgili bir olay görüşülecekse o muhtar o belediye meclisi toplantısına yasal olarak katılmalı çıkıp konuşmalı evet demeli ki, çok haklısınız bende buna destek veriyorum veya bu sakıncalıdır şu şu şu sakıncaları var ben buna muhtar olarak karşıyım diyebilmeli, görüşünü ifade edebilmeli. Bunun içinde bir yasal düzenlemenin olması lazım.
Şimdi değerli arkadaşlarım, Sencer Ayata diye bir hocamız vardı ODTÜ’de sonra bizde milletvekili oldu. Şimdi gazetelere yazılar yazıyor, bazı internet sitelerinde görüşlerini beyan ediyor. ODTÜ’de hocalık yaparken yanlış hatırlamıyorsam dünya bankasının bir projesini alıyorlar Türkiye’de yoksulluk araştırması. Hoca ODTÜ’de oturuyor, lojmanda oturuyor yoksulu nereden bulacak ki araştırma yapsın. Birisi diyor ki, mahalledeki yoksulu bulmak istiyorsan ya mahallenin bakkalına veyaP1 P2 P3 P4 P5 P6  mahallenin muhtarına gideceksin. Onlar kim yoksuldur, kim varsıldır en iyi onlar bilirler. Ve gerçekten de mahallenin bakkalıyla mahallenin muhtarı hangi evde tencere kaynıyor, hangi ailenin borcu var, hangi aile fakirdir bunları en iyi bilen kişidir. O nedene sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım. Muhtarlar çünkü kimin yoksul olup olmadığını en iyi bilen onlardır. İki, muhtarların seçime girerken bir parti kimlikleri yoktur dolayısıyla fakirler arasında ayrım yapmazlar. Bizim partili, öbür partili demezler. Sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla veya en azından muhtarın katıldığı bir ortamda bu sosyal yardımların yapılması lazım.
Sizin Türkiye Muhtarlar Birliğiniz yok. Olması lazım. Türkiye Belediyeler Birliği var ama Türkiye Muhtarlar Birliği yok. Bunun da bir özel yasayla oluşturulması lazım Türkiye Muhtarlar Birliğinin kurulması lazım.
Az önce konuşan arkadaşımız dedi ki, daha önce çok düşük bir ücret alıyorduk sonra Kılıçdaroğlu devreye girdi. Mahmut Bey, biraz aylıkları yükselttik.
Şimdi değerli arkadaşlarım, siz maaş almıyorsunuz size ödenek veriyorlar. İzin aldığınızda ödeneğiniz kesilir, düşer. Belediye Başkanı izin aldığında kesilmez, milletvekili izin aldığında kesilmez, bakan izin aldığında kesilmez, cumhurbaşkanı izin aldığında kesilmez. Onları seçen millet sizi de seçti. Onların aylığı kesilmiyor da sizin ki niye kesiliyor? Haklı mıyım? Haklıyım. Maaş olması lazım. Maaş olursa ne olur? Maaş olursa sosyal güvenlik primlerinizde yatmak zorunda olur. Sosyal güvenlik priminizi yatırmamak için size ödenek veriyorlar, maaş vermiyorlar. O nedenle bir yerde karşılaştığınızda bir politikacıyla karşılaştığınızda, milletvekiliyle karşılaştığınızda niye bize maaş vermiyorsunuz? Siz maaş alıyorsunuz. Hatta öyle adamlar var ki, 5 – 6 yerden maaş alıyor, 7 – 8 yerden maaş alıyor. Niye size maaş verilmiyor? Maaş verilmesi lazım. Angarya yasaktır anayasa der angarya yasaktır. Dünyanın bütün ülkelerinde yani bedava adam çalıştırmak yasaktır. Angaryada yasak. Size icra tebligatları geliyor değil mi bunları tebliğ edeceksiniz diye. Karşılığında bir şey veriyorlar mı muhtarlığa? Bütçe olursa verecekler hizmet veriyorsunuz. Her icra işlemi için tebliğ ettiğinizde belli bir ücret ödenmesi lazım. Aynı işi PTT memuru yaptığı zaman aylık alıyor mu? Alıyor. Sizi niye bedava çalıştırıyorlar? Angarya yasaktı. Ben bunları söylediğimde biliyorum ufkunuz biraz açılıyor. Açılacak. Bu ülkeye ne dedim? Demokrasinin temel taşı muhtarlardır. Bu bireysel tek tek muhtarları çok sevdiğim için değil, ülkemi seviyorum, demokrasinin büyümesini istiyorum, demokrasinin güçlenmesini istiyorum, insanlar muhtarın kapısını da özgürce çalmalı, milletvekilinin de, belediye başkanında ve her birimiz tek tek demokrasiyi savunmalıyız, insan haklarını savunmalıyız, beraber yaşamayı savunmalıyız, adaleti savunmalıyız, israftan kaçınmalıyız, yoksuzluklardan kaçınmalıyız. Yolsuzluk yapanları almalıyız, görmeliyiz, eleştirmeliyiz, kul hakkı yiyenlere mesafe koymalıyız, kul hakkı yiyenleri toplumun dışına itmeliyiz. Bunları ancak demokratik ortamlarda gerçekleştirebiliriz. O nedenle muhtar arkadaşlarım üzerinde bu kadar ayrıntılı durdum.
Yaşadığınız bölgede Suriyelilerde var. Bazen Suriyelilere kızıyoruz, vay efendim Suriyeli geldi şöyle yaptı, böyle yaptı diye kızıyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz. Suriyelinin bir kabahati yok arkadaşlar. Adam kaçmış canını kurtarmış. Çoluk çocuk, kadın, genç, yaşlı herkes gelmiş. Kime kızacağız? Suriyelileri buraya getirene kızmamız lazım. Biz bağı bırakmışız bağcıyı dövüyoruz. Asıl bağa bakacaksın kardeşim bu bağ niye üzüm vermiyor, niye bu kadar sorun yaratıyor, bu Suriyeliler buraya niye geldi? Nasıl oldu da bu böyle oldu? Efendim işte sınır boylarındaki ilçelerde Suriyeli nüfus sayısı çok daha fazla. Bende biliyorum fazla. Kim getirdi, kim bu tabloyu önümüze çıkardı? Çözemiyorlar, çözemezler. Ama çözmeye kararlıyız. Bütün Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine göndereceğiz ama barış içinde göndereceğiz kavga ederek değil. Nasıl göndereceğimi anlatıyım.
Bir; Suriye yönetimiyle iki ülke karşılıklı büyükelçiliklerimizi açacağız. Kavga yok. Onların büyükelçisi bizde olacak, bizim büyükelçimizde orada olacak. Yeter mi? Hayır yetmez.
İki; burada var olan Suriyelileri kendi ülkelerine gittiği zaman can ve mal güvenliklerini garanti altına almalıyız. Oraya gittikleri zaman efendim geldin ben seni öldüreceğim, kaçtın vs. bunu garanti altına almalıyız. Bunun yolunu, yöntemini bütün dünya nasıl yapıyorsa bizde aynı şekilde yapacağız. Gerekirse belli bir süre barış gücü orada olacak ve bu olacak. Yeter mi? Gene yetmez.
Üç; Suriyelilerin yolunu, köprüsünü, okulunu, kreşini, hastanesini yapacağız. Nasıl yapacağız? AB fonlarıyla. Onlar bunu yapmaya evet biz bunları yapabiliriz diyor, kaynak ayırabiliriz diyorlar. Yaptık mı yolunu, köprüsünü, okulunu, her şeyini yaptık mı? Yaptık. Yeter mi? Gene yetmez, gene gitmezler. Bunlara diyeceğiz ki, Hataylı işadamlarına, Antepli, Urfalı sanayicilere, kardeşim gidin Suriye’ye barış geldi, artık bir kavga yok, artık barış içinde yaşıyoruz, oradaki halklar bizim akrabamız, bizim komşumuz, biz beraber birlikte yaşayacağız oralara fabrika kurun. Her türlü desteği vereceğiz, sizden tek istediğimiz kazandığınız paranın dövizini Türkiye’ye getirin ondan da vergi almayacağız. Böylece Suriyelinin neyi olacak? İşi de hazır olacak. İş var mı? Var. Can güvenliği var, okulu var, fabrikası var, kreşi var her şeyi var niye dursun Türkiye’de asgari ücretle çalışsın veya asgari ücretin yarısına çalışsın veya niye sefil bir hayat sürsün. Oraya gidecektir. Bunu en geç iki yıl içinde hayata geçireceğiz. Böylece bizde rahatlayacağız, Suriye’de rahatlayacak. Sadece Suriye’yle mi barışacağız? Hayır Mısır’la da barışacağız. Bütün komşu ülkelerimizle barış içinde yaşayacağız. Farklı kimlikler olabilir, farklı kimlikler zenginliğimizdir, kavga nedeni değildir, hiçbirimiz anne babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz ama her birimizin kimliği kendi şerefimizdir bu çerçevede çalışacağız, bu çerçevede çaba harcayacağız ve bu çerçevede Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını kuracağız. Ortadoğu’yu bir barış havzasına döndüreceğiz.
Efendim benim kısaca anlatmak istediklerim bunlar. Sizden isteğim, seçimler olacak biliyorum, sandığa gideceksiniz biliyorum, oy kullanacaksınız biliyorum. Ben size efendim gelin Cumhuriyet Halk Partisine oy verin diye bir çağrıda bulunmayacağım. Öyle bir çağrım yok. Ben sizin sorunlarınıza talibim. Ben bu ülkenin sorunlarına talibim. Biz beraber birlikte Türkiye’nin var olan bütün sorunlarını çözebiliriz. Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yok her sorunu çözeriz. Her birimiz kendi ülkemizde insanca yaşarız. Hiç kimseyi ötekileştirmeyiz. Herkes kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmez. Buna izin vermeyeceğiz zaten. Ha bunu söylerken efendim Cumhuriyet Halk Partisinin hiç kabahati yok muydu diye sorabilirsiniz. Vardı efendim kim dedi CHP’nin kabahati yok diye. Kusurumuzda var, kabahatimizde var, yanlışımızda var ama önemli olan yanlıştan, hatadan, kusurdan ders çıkarmaktır. Aynı şeyi tekrar etmemektir. Biz bunu biliyoruz ve yapacağız. Huzur içinde, barış içinde kendi ülkemizde yaşayacağız. Birlikte yaşayacağız, birlikte üreteceğiz. Üretmek kadar değerli bir şey yoktur. Dediğim gibi yukarıda az önce çiftçilerle konuştum. Gidin Reyhanlı’daki çiftçiye sorun, gidin hayvan üreticisine sorun hepsi perişan. Elektrik fiyatlarından şikayet ediyorlar, gübre fiyatlarından şikayet ediyorlar, her şeyden şikayet ediyorlar. Oysa olayı çözmek çok kolay planlama yapacaksınız. Kişi neyi ektiğini bilecek bir yıl önceden ve kaça sattığını da bilecek. Planlama yapacağız. Bizde planlama olmadığı için şöyle yapıyoruz, çiftçi bakıyor bu sene patates iyi fiyat yaptı hepimiz patates ekiyoruz. Sonra hep beraber iflas ediyoruz. Soğan iyi fiyat oldu hep beraber soğan ekiyoruz. Bir Allah’ın kulu da çıkıp demiyor arkadaş sen soğan ek kazan, sen patates ek kazan, sen ayçiçeği ek kazan, sen arpayı ek kazan, sen buğdayı ek kazan. Toprak analizi yapacaksın diyeceksin ki sen burada sulu tarım, susuz tarım, sen fidan, sen çiçek, sen arpa, sen ayçiçeği, sen kanola neyse herkes ekecek ve devlet onlara bir fiyat verecek. Maliyet artı makul kâr. Bu fiyatın üstüne satıyorsan kime satarsan sat. Ama bu fiyatın altına düşerse devlet olarak ben garanticiyim geleceğim senden alacağım sen zarar etmeyeceksin. Çiftçi zarar ederse ne olur? Aç kalırız. Yanlış politika bizi nereye götürdü? Buğday dışarıdan, arpa dışarıdan, mercimek dışarıdan, canlı hayvan dışarıdan, et dışarıdan, nohut dışarıdan, dışarıdan almadığımız hiçbir şey kalmadı. Saman dışarıdan, yem dışarıdan hepsi dışarıdan. Kalkmışız 83 milyon bir avuç kişiyi besliyoruz 83 milyon. Tarım dünyanın her tarafında stratejik sektördür. Buzdolabınız olmayabilir, arabanız olmayabilir, çamaşır makinası olmayabilir ama günde iki sefer, üç sefer yemek yemek zorundasınız, karnınızı doyurmak zorundasınız. Bizim karnımızı biz mi doyuracağız, elin oğlu mu doyuracak sorun burada. Biz doyuracaksak oyumuzun rengini değiştireceğiz. Yok yabancılar doyursun bizde ne olsun işte çoluk çocuk üniversiteyi bitirdi işsiz o da gezsin ortalıkta diyorsanız o ayrı bir şey. O da bir tercihtir, o tercihe de bir şey demem. Ama bu tercih Türkiye için felakettir. Siyasetin ahlaki zeminde büyümesi ve yürümesi lazım. Sözüm var Allah nasip ederse dostlarımızla birlikte iktidar olduğumuzda meclise ilk sevk edeceğimiz bir numaralı kanun siyasi ahlak kanunu olacak. Bir siyasetçi siyasete girdikten sonra zenginleşmişse bilin ki malı götürmüştür. İki kere iki eşittir dört. Kendi hayatımdan biliyorum. Siyasete girdik doğru. Girdiğim gün mal beyanımı internet siteme koydum hepsi alın teriyle kazandığım mallar yani. Karımın yüzüğüne kadar koyduk bu. Ama ben zenginleşmedim. Üstelik iyi para alıyorum milletvekili aylığı, çoluk çocuk iyi geçiniyoruz. Peki nasıl oluyor da birileri büyük han hamam sahibi oluyor nasıl oluyor yani bu? Siyaset kirlilikten arınmak zorundadır, ahlaki zemine oturmak zorundadır. Düşünebiliyor musunuz bir ülkenin İçişleri Bakanı çıkacak devletin televizyonunda başka bir televizyonda değil devletin televizyonunda açıklama yapacak. Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar rüşvet veriyorlar. Düşünün. Kim bu siyasetçi, hangi savcı harekete geçti, kim bu işi soruşturdu? Hepsinin ağzında bir bant kimse konuşmuyor. Olmaz. Kul hakkını birisine yedirmem sözüm var. Kul hakkını yedirmeyeceğiz. Beraber yedirmeyeceğiz. Kul hakkı yemek eğer bizim inancımıza göre en büyük günahsa ve o günahın sahibi olarak yüce Yaradan’ın huzuruna çıkamıyorsak o kul hakkını kimseye yedirmememiz lazım. Yedirmemenin yolu da demokrasiden geçiyor ve siyasi ahlaktan geçiyor.
Muhtar olarak hepinize büyük görevler düşüyor. Apartman görevlilerini de büyük görevler düşüyor, onlarda emek harcıyorlar, onlarda alın teri döküyorlar, onlarda günün neredeyse 24 saati çalışıyorlar bunları biliyoruz. Çalışan insana saygım var, alın teri döken insana saygım var, üreten insana saygım var, demokrasiden yana olan, güzel ahlaktan yana olan her insana saygım var. Ama birisi malı götürüyorsa orada dur diyeceğiz, dur dememiz lazım. Bunu mutlaka beraber çözmemiz lazım. Ahlaki zeminde Türkiye’yi aydınlığa çıkarmamız lazım.
Efendim adalet dedik, liyakat dedik, devlet dedik, sosyal devlet dedik, sosyal devletin temel taşı, demokrasinin temel taşı muhtarlarımız dedik. Bize günün 24 saati hizmet veren apartman görevlilerimiz dedik. Daha çok sayıda insanımız var. Çöplerden yiyecek toplayan, konteynırlardan yiyecek toplayan insanlarımız var. Üniversiteyi bitirmiş işsiz evlatlarımız var. Üniversiteyi bitirmiş eve temizliğe giden kadınlarımız var. Bunların hepsinin tanığıyım. İçim acıyor ama sonuçta bu acılara birlikte derman olmak zorundayız.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bir şeyden emin olmanızı istiyorum tekrar ediyorum. Sizin sorunlarınıza talibiz. Sorunlar çok ağır biliyorum, sorunlar çok yüklü biliyorum ama bütün bu sorunları çözmek mümkündür asla umutsuz olmayın umutsuzluk bize yakışmaz. Biz mademki Mustafa Kemal’den söz ettik, Milli Kurtuluş Savaşında hangi mücadeleyi verdiyse aynı mücadeleyi beraber vereceğiz, birlikte vereceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hatay'da ayrıca Büyükşehir Belediyesi Taş Bina’yı ziyaret ederek Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile makamında bir araya geldi; Hatay’ın Kırıkhan İlçesinde Hatay Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in çocuklarının mezarlarını ve Bayezid-i Bistami Türbesi’ni ziyaret ederek dua etti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, daha sonra hayatını kaybeden CHP Hatay İl Başkanlığı eski yöneticilerinden Mehmet Gezmen’in ailesine taziye ziyaretinde bulundu.
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...  

Gündem'den Öne Çıkan Haberler