17.09.2021

CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, LÜLEBURGAZ ROMAN BULUŞMASI’NDA KONUŞTU

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Lüleburgaz’da Roman Buluşması’na katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Roman Buluşması'nın açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: Değerli arkadaşlarım, bu toplantı sizin için ne kadar değerlidir onu bilemem ama bizim için son derece değerli. Neden bizim için değerli? Eğer bir kitle, toplumun önemli bir kitlesi sürekli ötekileştirilirse, talepleri göz ardı edilirse, sorunları dikkate alınmazsa bizim için önemlidir. Bizim adımız ne? Halk Partisi yani Cumhuriyet Halk Partisi. E siz de halktan bir parça olduğunuza göre var olan sorunlarınızı çözmekte Halk Partisine düşüyor. Tespit etmekte bize düşüyor. Beraber var olan sorunları çözeceğiz.  Bakın değerli arkadaşlarım, sevgili Roman kardeşlerim, kimlikler üzerinden siyaset yapmayı asla doğru bulmadık. İnanç üzerinden siyaset yapmayı asla doğru bulmadık. Yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayı asla doğru bulmadık. Ama bir kişi veya bir kitle kimliğinden ötürü ötekileştirilirse, inancından ötürü ötekileştirilirse biz buna karşı çıkarız. Hiç kimse kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmemeli. Herkesin kimliği kendi şerefidir, herkesin inancı kendisine aittir. Yaşam tarzına siyasetçi saygı duyar. Bugüne kadar hep sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapmaya özen gösterdik. Muhtarlar bir sosyal kimliktir, apartman görevlileri bir sosyal kimliktir, manavlar bir sosyal kimliktir, esnaflar bir sosyal kimliktir. Dolayısıyla sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapınca o sosyal kimliğin yaşadığı sorunları saptıyorsunuz ve çözüm üretiyorsunuz. Sanayiciler o da bir sosyal kimliktir. Memurlar bir sosyal kimliktir. İşçiler bir sosyal kimliktir. İşsizler bir sosyal kimliktir. Dolayısıyla var olan sorunları, çünkü bazen hepimizin bir ortak sorunu var birde ortağın dışına çıkıp her kesimin kendine özgü sorunu var. Esnafın yaşadığı sorunu sanayici yaşamaz. Apartman görevlisinin yaşadığı sorunu ticaret erbabı yaşamaz. Her birimizin farklı sorunları var. Ama sizin sorunlarınız, Romanların sorunu tarihsel derinliği olan bir niteliktedir. Bugünün sorunu değil geçmişten buyana katlanıp gelen bir sorunlar kümesiyle karşı karşıyasınız.  Bir; bu sorunu nasıl çözeceğiz. Bir sorunu çözmeye niyetliyseniz önce sorunun aktörlerinden sorunu dinleyeceksiniz, sorunu yaşayandan dinleyeceksiniz nedir bunların sorunu. Böyle bir uygulama yaptık. Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız Sayın Yüksel Taşkın aynı zamanda bir akademisyen biz ne yapabiliriz dedik. Bir, Romanlara yönelik eylem planı hazırlığı yapalım dedik. Romanlara ait bütün sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini aldık. Yetmedi o dünyada araştırma yapan akademisyenlerinde görüşlerini aldık. Bir taslak Romanlara yönelik eylem planı çıktı. Bu eylem planını Merkez Yönetim Kurulunda tartıştık, sonra bunu aldık Parti Meclisinde tartıştık ve Parti Meclisi belgesi haline dönüştü. Yani artık bizim için değiştirilemez bir metne dönüştü. Sonra biz onu aldık Belediye Başkanlarımız neler yapabilirler çünkü sizlerin de önündedir eylem planının bazı bölümlerini Belediye Başkanlarının yerine getirmesi lazım. Belediye Başkanlarımıza gönderdik.  Değerli arkadaşlarım, sorunlar ne? Temel sorun alanlarınızı biz şöyle belirledik. Eğitim ciddi bir sorun. Sağlık ciddi bir sorun. İstihdam ciddi bir sorun. Barınma ciddi bir sorun. Sosyal yardım ya da sosyal hizmetlerden yararlanma ciddi bir sorun. Ayrımcılık konusu da ciddi bir sorun. Bu sorunlara kilitlendik ve bu sorunların çözülmesi lazım. Çözülmesi lazım ki, herkes anayasa diyor ya demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Bir sosyal hukuk devletinde yaşadığını anlasın. Devlet bana sahip çıkacak ben vergi veriyorum, hepiniz vergi veriyorsunuz. Fırından ekmek alırken vergi veriyorsunuz. Elektrik düğmesine bastığınızda vergi veriyorsunuz. Musluğu açtığınızda vergi veriyorsunuz. O zaman sosyal devlet dediğimiz yani güçsüzleri koruyan devlet dediğimiz devletin harekete geçmesi lazım ve sizin sorunlarınızı çözmesi lazım. Yapmadılar. Yapamazlar zaten. Ama biz yapacağız ve kararlıyız bu sorunu çözeceğiz.  Değerli arkadaşlarım, sorunun çözümünün temel anahtarı Aile Destekleri Sigortası temel anahtar. Belki bazı arkadaşlarınız duydu, belki bazı arkadaşlar hiç duymadı. Ne demek Aile Destekleri Sigortası? Aile Destekleri Sigortası şu; Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan hiç kimse aç ve açıkta kalmayacak. İşin Türkçesi bu. Bir aile var geçinemiyor, düşünün çocukları okula gidecek defter kalem alamıyor. Anne işsiz, baba işsiz buna kim bakacak. Hadi bugün yandaki komşu baktı, ertesi gün öbür komşu baktı, bir başka gün muhtar biraz yiyecek getirdi, öbür gün belediye yardım etti. İyi de kardeşim yani bu işin sonu nereye varacak? O zaman ne yapmak lazım? O kişileri, o pozisyonda olan kişileri veya aileleri sosyal destek kapsamına almak, devletin güvencesi altına almak lazım. Ne demek devlet güvencesi? Diğer yardımlarla devlet güvencesi arasında bir fark var mı, yok mu? Fark var. Bazen sırtı kalın zenginler gelir fakirleri dizerler sıraya ellerinde birer tane yardım onları sırayla verirler birde televizyonlara çıkarlar biz bunlara yardım yaptık diye. Bu insan onurunu zedeler. Her insanın bir onuru vardır. Dolayısıyla yoksulluk onun kaderi değildir. Eğer o yoksulsa onu yoksul bırakan siyasi otoritenin utanması lazım. Sen iş verdin de çalışmadı mı, istihdam sağladın da çalışmadı mı, iyi bir okul sağladın, imkan sağladın da çocuğunu okula göndermedi mi? Dolayısıyla siyasi otorite dediğimiz otoritenin yapması gereken şeyler var.  Aile Destekleri Sigortasını biz mi keşfettik yani Cumhuriyet Halk Partisi mi keşfetti? Hayır efendim. Aile Destekleri Sigortası Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği 102 sayılı sözleşme. Türkiye Cumhuriyeti devleti parlamentoda 102 sayılı sözleşmeyi onaylamış ve ben gereğini yapacağım demiş. 9 sigorta dalından oluşuyor. İşsizlik sigortası, yaşlılık sigortası, emeklilik sigortası, sağlık sigortası, iş kazaları sigortası, meslek hastalıkları sigortası gibi uzuyor. 9. sigorta dalı Aile Destekleri Sigortası. 1971’de kabul edilen ve uygulanacağı taahhüt edilen Aile Destekleri Sigortası 50 yıldır uygulanmıyor. Çünkü fakir sadece bizim ülkemizde değil ki pek çok ülkede var. Ama oralarda özellikle demokrasisi, insan hakları gelişmiş olan ülkelerde Aile Destekleri Sigortasını getirerek kişinin onurluca kendi toplumunda yaşamasının ortamını hazırlıyor kimseye muhtaç olmadan, kimseye el avuç açmadan. 50 yıldır niye uygulanmıyor? Bu da önemli bir soru. Yoksulluğu bitirmek değil yoksulluğu yönetmek istiyorlar da onun için. Yoksulluğu bitirmek istemiyorlar. Fakir hep fakir kalsın, ona biraz makarna vereyim, kömür veriyim o da oyunu bana versin. Hep aç kalsın ben ona verdikçe oyunu bana versin. Bu insan haklarına aykırıdır, ahlaka aykırıdır, erdeme aykırıdır, irfana aykırıdır. Birisini sürekli muhtaç hale getirmek, bir siyasi partiye bağımlı hale getirmek kadar yanlış bir şey yoktur. Aile Destekleri Sigortası o nedenle 50 yıldır uygulanmıyor. Biz bunu uygulayacağız ister bize oy verin, ister bize oy vermeyin. Biz sizin oyunuza değil, biz sizin sorunlarınıza talibiz. Sorunlarınızı çözeceğiz. Bizim hedefimiz bu.  Aile Destekleri Sigortası olursa ne olur? Sadece size yardım mı olur? Hayır efendim. Sosyal yardım bir lütuf olmaktan çıkar bir hak olarak ortaya gelir. Benim hakkım. Ben vergi veriyorsam beni aç bırakamazsın diyor. Ve Aile Destekleri Sigortası bir hak olarak öne çıkar. Siyasi otoritenin veya birilerinin lütfuyla değil hak olduğu için ona vereceksiniz. Emekli prim ödüyor değil mi? Niye bağırıyor emekli aylığıyla geçinemiyorum? Çünkü emekli aylığını hak olarak görüyor benim hakkım diyor bu, yükselteceksin diyor. Aile Destekleri Sigortası olduğunda da eğer yardım yetmiyorsa Aile Destekleri Sigortasından yararlanan kişiler diyecekler ki, biz geçinemiyoruz yükselt bakalım. Yükseltmezsen sana oy vermeyiz. Dolayısıyla olay bir hak olarak çıkmış olur ortaya. Hak olarak çıkması ne demektir? İnsanın onurunun korunması demektir. Bu bağlamda özellikle her biriniz kendi bölgenizin önemli bir aktörüsünüz, kanaat önderisiniz. Bunları çok iyi anlatmak zorundasınız. Her gittiğim yerde bunu anlatıyorum, anlatmaya çalışıyorum dilimin döndüğü kadar. Ama asıl anlatacak olanlar sizlersiniz, talep edecek olanlar sizlersiniz. Politikacıyla karşılaştığınızda sorun kardeşim 50 yıldır niye Aile Destekleri Sigortasını çıkarmıyorsunuz, niye çıkarmıyorsunuz? Ben size yalvaracak mıyım, niye yalvarayım size? Devlet benim devletim değil mi, ben bu devlete vergi ödemiyor muyum o zaman beni nasıl aç bırakırsın, çocuklarımı nasıl aç bırakırsın, nasıl işsiz bırakırsın, nasıl beni kötü şartlarda bir yerde oturmaya mahkum edersin? Bir hak olarak talep çıkacak ortaya. Bu önemli değerli arkadaşlarım. Başka bir şey daha. Düşündüğümüz şu, her hanede Türkiye’de kaç hane var? 24 milyon muydu kaçtı Faik Bey hane sayısı geçen söylüyordun. 24 milyon civarında hane var. Her hanede asgari bir sigortalı olacak. O hanede sigortalı yoksa devlet önce o hanedeki kişiyi istihdam edecek. Böylece dayımın oğlu, amcamın oğlu, kızım, torunum herkes iş buldu çalışıyor sırtım kalın arkamda siyasi var. Öbür tarafın arkasında hiç kimse yok kendisi, çocuğu, eşi herkes işsiz. Kardeşim devlet eğer birisini istihdam edeceksen bu evde hiç sigortalı yok o evden birisini alacaksın. Ne oluyor? Evden birisini sigortalı olarak işe başlattığınızda o ailenin sağlık sigortası sorunu da kalmamış oluyor. Emeklilik hakkını kazanmış oluyor. Geçinemiyorsa talep ediyor asgari ücretimi artıracaksın diye. Dolayısıyla ana hedef ne? Her evde asgari bir sigortalı olacak. Baba olur, anne olur, çocuk olur ama asgari bir sigortalı olacak. Bu o ailenin bir güvenceye kavuşması anlamına geliyor. Devlet önceliği buna verecek. Türkiye İş Kurumu işçi mi alacak veya devlet işçi mi talep edecek şöyle talep edecek; şu hanelerde hiç sigortalı yok o hanelerden bana bildireceksin ben oradan alacağım diye. Bu aynı zamanda ne demektir? Adalet demektir adalet. Torpili olmayanın, dayısı olmayanın adalete güvenmesi demektir. Yasa benim hakkımı savunuyor. Benim oğlum, kızım, eşim işsiz, ben işsizim ama devlet diyor ki beyler içinizden birisini ben şuraya alıyorum. Çalışacak sigortalı çalışacak. 30 gün üzerinden primini ödeyecek, emekli olacaksın, emeklilik hakkını kazanacaksın, çocuğun iyi bir okula gidecek. Bunların hepsinin sağlanması lazım. O zaman devlet bizim anladığımız anlamda sosyal devlet olur.  Tarım işçileri var. Roman kardeşlerimizden tarım işçileri var, temizlik işçileri var, katı atık toplayıcıları var, müzisyenler var. Daha buna benzer pek çok alanda çalışanlar var. Biz şimdi bazı belediyelerimiz bir proje başlattılar. Çankaya Belediyesi katı atık toplayanların tamamını toparladı, kooperatif kurdurdu, hepsini sigortalı yaptırdı siz toplayacaksınız ben size parayı vereceğim dedi. Şimdi bu pilot uygulamayı büyütürsek diğer illere de götüreceğiz. Böylece konteynırlardan çöp toplayanların sosyal güvenliği olacak ve onların sigorta primleri yatacak ve onlar emeklilik hakkına kavuşacaklar. 19 yıldır, 20 yıldır iktidardalar akıllarına bile gelmiyor niçin? Çünkü yoksulluğu bitirmek istemiyorlar, yoksulluğu yönetmek istiyorlar. Müzisyenler; şimdi Roman kardeşlerimizin bir özelliği var, bir Allah vergisi var müzik konusunda çok yatkınlar, harikalar yaratan var. Bu çocuklar müzik konusunda niye eğitilmesin, becerileri neden alınmasın belli yerlere taşınmasın. Bu konuda da biz bütün duyarlığımızı koruyoruz bunu da yapacağız göreceksiniz hep beraber.  Başka bir sorun eğitim söyledim, saydım hangi sorunlarla karşılaştığımızı da. Şimdi eğitim konusunda şöyle, birincisi eğitime erişmek zor. İki, okula devam zor. Çocuğu okula başlatıyorsunuz bir süre sonra çocuk okula gelmiyor veya anne baba çocuğu koyacak yer bulamıyor yanında taşıyor bir sorun yaşıyor yani. Onu da şöyle aşmayı düşünüyoruz, çocuğunu okula kaydederse ve çocuk devamlı gelirse çocuğa burs vereceğiz, bir para vereceğiz. Okula gelmezse parasını keseceğiz. Böylece aile hem bir gelir elde edecek, hem çocuk devamlı olarak okula gelecek ve iyi bir eğitim alacak. Bunu yapacağız. Yazın defterin bir tarafına yani bunu havadan söylemiyorum bir tarafa kaydedeceksiniz Allah nasip eder iktidara gelince göreceksiniz bunların tamamının nasıl karşılandığını. Bu sadece Romanlar için değil doğu güneydoğudan giden geçici işçiler var. Fındık toplamaya giden var, çay toplamaya giden var, zeytin toplamaya giden var onlarında çocukları var. Aynı şeyi yapacağız. O çocukların eğitilmesi lazım, pırıl pırıl olması lazım o çocukların. Çünkü eğitim bir kişiye, topluma sınıf atlatan tek olaydır, sınıf atlatır. O nedenle eğitime ağırlık vermek gerekiyor.  Değerli arkadaşlarım, yine aynı şekilde Belediye Başkanlarımıza şunu söyledim. Az önce Murat Başkanda onunla da konuştuk bir göçmen anıtını açarken. Bulunduğunuz belde de size oy versin vermesin hiçbir ayrımcılık yapmayacaksınız. Herkese eşit davranacaksınız. Efendim bu mahalle bana oy vermedi ben onların burnundan getiriyim yollarını yapmayım, çöplerini toplamayım. Hayır. Herkese eşit davranacaksınız ama fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız. Onlara biraz daha fazla hizmet götüreceksiniz. Peki pozitif ayrımcılığı hak eden mahalleler büyük kentlerde nereler? Roman mahalleleri götürülmüyor. Bu hizmetin gitmesi lazım, ayrımcılığın bu bağlamda kalkması lazım ve bu mahallelerde söyledim yoksul mahallelerden başlayarak kreş, çocuk bakım evleri açacaksınız. Anne diyelim çiçek satacak, çocuğu oldu nereye koyacak? Oraya getirecek kreşe koyacak, çocuk bakımevine koyacak, çocuk beslenecek, altı temizlenecek, arkadaşlarıyla oynayacak, yetenekleri varsa öğretmen tarafından keşfedilecek annede akşam gelecek çocuğunu alacak evine gidecek. Bu kadar basit.  Bakın Mersin’de şöyle yaptık. Halde bir kreş açtık, kadınlar çalışıyor halde. Küçük çocuğu var nereye koyacak? Getiriyor kreşe koyuyor çalışıyor akşamda giderken çocuğunu alıp götürüyor. Çocuk besleniyor, çocuk arkadaşlarıyla oynuyor, çocuk müzik öğreniyor, çocuk sosyalleşiyor akşamda evine gidiyor. Çok mu pahalı? Hayır efendim. Çok mu zor? Hayır efendim. Bunların tamamını yapmak mümkün.  Başka bir şey daha kentsel dönüşüm. Şimdi kentsel dönüşümü şöyle yapıyorlar, Romanlar bir yerde mi oturuyor, orada rant mı ortaya çıktı Romanları sürüyorlar şehrin dışına oraya gene lüks evler yapıyorlar başkaları gelip oturuyor gene Romanlar şehrin dışında. Niye kardeşim? Sulukule bunun en güzel örneği. Niye? O rantı yaratan kim? Romanlar. Yıllardır orada yaşayan kim? Yine Romanlar. Kentsel dönüşüm yapacağız ne olacak? Romanları gene şehrin dışına sürelim burası çok değerlendi burada sırtı kalınlar gelip onlar oturacaklar. Niye kardeşim? Bütün Belediye Başkanı arkadaşlarıma söyledim kentsel dönüşüm yerinde dönüşüm olacak yerinde. Romansa Roman, Roman değilse Roman değil. Erzurumlu, Karslı, Mardinli neyse. Büyük kentlerde biraz mahalleler böyle ayrışıyor. Erzurumlular bir tarafta, Karslılar bir tarafta, Bingöllüler bir tarafta herkesin belli bir mahallesi var kendi kültürünü yaşıyor saygı duyuyoruz bunlara. Kentsel dönüşüm yapacaksanız yerinde yapacaksınız. Çünkü o mahallenin kendine özgü bir kültürü var o kültürü yaşatmamız lazım. O mahallede oturanlar çocuklarını askere göndermiş, o mahallede oturanlar birbirlerine komşuluk ilişkisi geliştirmişler giderler gelirler. O mahallede oturanların taziyeleri olur, ölümleri olur. O mahallede oturanların düğünleri olur. Şimdi siz bunları yer ile yeksan ediyorsunuz her birisini bir tarafa savuruyorsunuz. Bu olmaz. Görüyorsunuz halkın partisi olma yönünde adım atıyoruz. Daha da yapacağız. Bakın şunun için söylüyorum, siyaset kurumu iyi bir sınav vermedi. Siyasetin her şeyden önce ahlaklı olması lazım. Siyaset ahlaklı zeminde büyümesi lazım siyasetin, gelişmesi lazım. Eğer kokain ticareti yapan mafya baronlarına siyasetçi ses çıkarmazsa, kilolarca kokain bulunur savcı korkudan soruşturma açmazsa, hapishanedeki Zindaşti baronu hapishaneden çıkarır serbest bırakırsanız, adam kaçtıktan sonrada uyduruk bir tutuklamayla tutuklamaya kalkarsanız orada siyasetçi iyi bir sınav vermiş değildir. Ne olur? Siyasetçi baronlar tarafından satın alınır. Siyasetçi satın alınmazsa bunların hiçbirisi olmaz. O nedenle siyasetin ahlaklı zeminde büyümesi lazım ve gelişmesi lazım. Belki bunları hiçbir siyasetçiden duymadınız ama bu kardeşinizden duydunuz. Bunları yapacağız, hayata geçireceğiz en ufak bir endişeniz olmasın. Öyle efendim paramız yok, imkanımız yok biz bunu yapamayız. Para var efendim niye para yok. Elin oğluna para varda niye size yok? Sırtı kalınlara dünyanın parası veriliyor da size niye verilmiyor? Kaldı ki, siz bedava bir şey istemiyorsunuz. Bana iş ver çalışacağım diyorsunuz. İstihdam yarat çalışacağım, çocuğum okula gidecek. Gidecek tabi. Bütün bunların tamamını yapacağız göreceksiniz Allah izni ve sizin desteğinizle. Beraber halkın desteğiyle biz bunu yapacağız ve gerçekleştireceğiz.  Bu çalıştayın sözümün başında demiştim belki sizin için bir değeri var mı yok mu bilmem o sizin takdirinize ama bizim için bu çalıştay çok önemlidir. Sizleri dinleyeceğim. Bu saydıklarımın içinde eksiklikte olabilir. Söyleyeceksiniz burası eksik, ayrıca şu sorunda vardır diyeceksiniz biz onu da not alacağız. Çünkü önemli olan ne? Önemli olan var olan sorunların akılcı yöntemlerle çözülmesidir. Sorun var mı? Evet var. Çözülmesi lazım evet çözülmesi lazım.  Bakın, son 19 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye ödenen para 197 milyar dolar. Faiz ödemişiz 197 milyar dolar. İkinci Türkiye’yi inşa edersiniz. Merkez Bankasında buharlaşan para 128 milyar dolar. Kime gitti, kim aldı, hangi kurdan aldı? Para yok. Onlara para var size gelince para yok. Para var kardeşim. Doğru kullanılırsa para var, imkan var, her şey var bu ülkede. Bütün mesele ne dedik? Siyasetin ahlaki zeminde yürümesini sağlamaktır. Siyaseti kirlilikten arındıracağım. Bu konuda çok kararlıyım. Öyle milletin temsilcisi meclise gelecek ihale takipçiliği yapacak, rüşvet alacak, rüşvetle beslenecek. Bunlara izin vermeyeceğiz. İlk çıkaracağımız kanun siyasi ahlak kanunu olacak. Onu da yapacağız. Göreceksiniz çok güzel şeyleri yapacağız, beraber yapacağız.  Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim, selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Sakın umutsuz olmayın çözeceğiz her şeyi. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler