23.05.2025

CHP Lideri Özgür Özel: “Kendi İktidarı İçin Anayasayı Ayaklar Altına Almaktan Çekinmeyen Biriyle Anayasa Yapmayız”

“DÜNYA SİYASET TARİHİNDE BİZİM YAPTIĞIMIZ GİBİ BİR ŞEY YOK”

“TELEFON KONUSUNDA AVUÇLARINI YALADILAR, BOŞUNA SEVİNDİLER”

“VİCDANSIZ, ACIMASIZ, HUKUK TANIMAYAN ADAMLARLA NEYİ MÜZAKERE EDECEĞİM?”

“ALGI YÖNETİMİNDEN BAŞKA HİÇBİR ŞEY YAPMIYORLAR”

“ERKEN SEÇİM TÜRKİYE’NİN TEK ÇIKIŞ UMUDUDUR”

“O SANDIK YA GELECEK YA GELECEK…”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevinde Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in duruşmasına katıldı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüştü. Cezaevi çıkışında açıklamalarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Değerli basın mensupları bir kez daha Silivri’deyiz. Hem Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer’in nihayet yedi ay sonra hakim karşısına çıktığı gün duruşma salonunda kendisinin yanındaydık. Hem de Ekrem Başkanımızı bir kez daha Silivri Cezaevi’nde ziyaret ettik. Bugün sabahleyin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlarda yeni bir dalga gerçekleşti. Onu da yakından takip ediyoruz” dedi. Özel, şunları söyledi:


“YENİ BİR ŞEY SORACAKSA ÇAĞIRIP SORABİLİR”

“Öncelikle şunu söylemek isterim. Ekrem Başkanımızın Özel Kalem Müdürü Değerli arkadaşımız Kadriye Hanım’ı bir kez daha sabahın köründe, oğlu ile birlikte yaşadığı konutundan gelip gözaltı yapıyorlar. Kadriye Hanım daha önce gözaltına alındı ve dört gün kaldı. Artık emniyette verecek bir ifadesi yok. Usül böyle, kural böyle. Bu davadan artık savcıya ifade verebilir. Onun için de savcılığa çağrıldığında gidecek zaten. Bakın bırakmışsınız, kaçmamış. İşinin başında. Çağırsa savcı, ‘Şunu da soracağım’ dese sorar. Öyle olması lazım. Daha önce gözaltına alınmış, emniyet sorgusu yapılmış, savcılığa gelmiş. Bütün Türkiye’de hukuk fakültelerinden aldıkları diplomaları ile mesleklerini yapan birçok sayın savcı, şu anda serbest olan kişilere yeni bir şey soracaksa çağırıp soruyor. Bu nedir yahu düşman hukuku? Sabahın köründe küçücük oğlu ile yaşadığı evden yalnız bir kadını gidip polisle almak. Kardeşinin şehir dışından yetişmesine bile imkan yok. Evladı başkalarının yanında kalıyor. Şimdi teyzesi yetişecek. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Daha önce de dört gün tutulmuş olan Genel Sekreterimiz Akın Bey’i, bu yöntemle bir daha alıp dört gün daha tutup, sonra yine savcılıktan serbest bıraktılar. Bu zulme ne gerek var? Bundan ne bekliyorsunuz, ne yapıyorsunuz yani bunu yapmanın size faydası ne? İçiniz mi soğuyor, intikam mı alıyorsunuz? Bu hırs kime, bu kin kime? Kadriye Hanım gibi görevi Ekrem Başkan’ın Özel Kalem’i olmak olan birine zulmedince ne oluyor? Ne oluyor evladını üzünce, ailesini ağlatınca? Sana ne faydası var, hukuka ne faydası var? Erdoğan’a ne faydası var? Ne faydası var o çocuğun gözyaşlarının Erdoğan’ın siyasi kariyerine? Neden almış? Telefon bulundu ya.”

“EKREM BAŞKAN ÇOK GÜLMÜŞ”

“Dün hatta söyledim, Ekrem Başkan da çok gülmüş ona. ‘Graham Bell bile telefonu bulduğuna bu kadar sevinmedi’ telefonun mucidi. AK Partili troller seviniyor, ‘Her şey sil baştan, her şey sil baştan. Şimdi yeniden başlıyoruz.’ Bir kez şunu söyleyeyim arkadaşlar. ‘Yeni başlıyoruz’un ifadesi şu… O sevinen troller, AK Partili sözde yazar - çizer tayfası, ‘Şu ana kadar bir şey bulunmadı. Moral olarak çökmüştük. Ekrem İmamoğlu’nun gizli telefonunu bulduk. Şimdi aradığımızı bulacağız.’ Ona seviniyor. Aha da bulduğu ne biliyor musunuz? O telefon numarasını daha önce söyledim. Tekrar edebilirim. O telefon numarasını girince bende ‘Beylikdüzü, BBA, Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’ yazıyor. Aday adayıyken, belediye başkanlığına adayken tanımışım Ekrem Bey’i. 2013’te kaydettiğim ilk numara. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2 milyon üyesi Ekrem İmamoğlu’nun ismine bastığında, biz hepimizin birbirimizin telefonlarını görebildiğimiz bir sistem var, o numara çıkıyor. Ekrem Başkan’ın savcılık sorgusunda verdiği ilk numara o. O numara Beylikdüzü Belediye Başkanlığı bitip İBB Belediye Başkanlığı başladığından beri o telefon bilgi işlemdeki bir kişiye verilmiş. ‘Bunu yönlendir, özel kaleme’ denmiş. Beylikdüzü’nden bir arayan olursa ‘Bu numarasını kendi açamıyor, notunuzu biz alalım’ deyip Ekrem Bey’e bilgi verilen numara. Hiç araması yok. Üzüntüyle ifade ediyorum ki arama hiç yok. Çok üzülecek troller ama Whatsapp yok. Varsa 5-6 yıl önce Whatsapp’a ne yazıldıysa, en son o yazılmış. Kuvvetli ihtimal Dilek Hanım’a yazdığı mesaj var. ‘Hakkımızda hayırlısı, seçimi aldık’ falan diye yani. İyi gidiyor ya. Sabaha karşı. O iptal edilen seçim de o. Benim Ekrem Başkan’ı altı yıl önce aradığım numara o. Avucunuzu yaladınız, boşuna sevindiniz. Hopladınız, zıpladınız ama bir şeyi itiraf ettiniz. O telefondan bir şey çıkması dışında bir umudunuz yok. Hiçbir şey bulamadınız bugüne kadar. İtiraf ediyor ki o AK Partili telefonun bulunduğunu hoplayan, zıplayan arkadaşlar, ‘Bugüne kadar güvendiğimiz dağlara kar yağdı. Akın Bey deplasmandan puan çıkaramadı.’ Rezil oldunuz, rezil. Hiçbir şey yok işte. Bugün alınan arkadaşlardan raylı sistemleri alıyor. ‘Orada da yolsuzluk yapmışlar’ algısı yaratacak. Aldıkları ihale iptal edilmiş. İptal edilmesine, iptal edilen firma dava açmış. İdare mahkemesinde reddedilmiş, Danıştay’da onaylanmış. Şu anda üzülerek söylüyorum ki raylı sistemlerle ilgili iddia ettikleri dosyanın İBB tarafından o ihalenin iptalini Danıştay onaylamış. Mahkeme kararı ile sabit yapılan işlemin doğru olduğu. O yüzden fasarya işlerle uğraşıyorlar. Mustafa Bey’i tutukluyorlar, gözaltına alıyorlar. İşte ‘Koruma müdürünü aldık.’ Ne yapmış Mustafa Bey? Ne bulursanız bana yazın iki katını haydi. Bu kadar söylüyorum. Devletin polisinden, devletin memurundan, geçmişin başarılı emniyet müdüründen, yıllardır Ekrem Bey’in bir adım yanından ayrılmayan arkadaşa Ekrem Bey’e koyduğum kefaleti koyuyorum. Sadece algı yönetimi. Başka hiçbir şey yok.”

“TRT NEREDE ?”

“Bugün Silivri’de neye tanık olduk? Nerede TRT? Anadolu Ajansı burada da TRT nerede? Biz TRT’den ne bekliyoruz, o ne yapıyor? Neredesin TRT? Neredesin? Biz diyoruz ki ‘Gel şu davaları canlı ver.’ Erdoğan’a diyorum ki ‘Ben başkanlarıma güveniyorum. Gel yargılamaları TRT’den canlı verelim’ diyorum Anadolu Ajansı canlı versin, ona da razıyım. Cepheden haber versin diye Atamın kurduğu ajans bu. Kimin yönettiğine bakma, bütün çalışanları çok kıymetli. O yönetenlerin neler yaptığına bakmayın. Böyle TRT’nin, Anadolu Ajansı’nın marka değerini Tayyip Erdoğan bile düşüremez. O itibarlı günlerine geri dönecekler. Bakın Ahmet Özer’in yargılaması keşke yayınlansaydı da millet artık nelerin olduğunu gözüyle görseydi. Dört ay iddianame bekledi adamcağız. Üç ay mahkeme günü bekliyor. Yedi ayın sonunda hakim karşısında ve her konuştuğu kelimede ‘Bu kadar da olmaz’ dedirtti yahu. İddianame böyle tel tel döküldü. İzleyen heyet için hiçbir şey diyemem, mutlaka onlar da çok şaşırdı. Ama iddia makamındaki savcının santim santim… Çünkü biri yazmış, o da kabullenmiş ya, o iddianameyi savunacak şimdi o. Santim santim makama gömülüyor. Arkasında durulamayacak bir durum.”

“O İDDİANAMEYİ YAZAN SAVCI OLSAM GİDİP BAŞKA İŞ YAPARDIM”

“Ne biliyor musunuz arkadaşlar? Lütfen okuyun Ahmet Özer’in savunmasını. ‘Birilerine para yollamışsın’ diyorlar, terör örgütüyle ilişkili isimler. Tek tek çıkardı. Diyor ki Ahmet Özer savunmasında, ‘İsim bu. Damadımız. Parayı yolladım. Dekont bu. Altında yazıyor. Kurban parası.’ İki kurban parası yollamış, ‘Bir eşim için, bir benim için kurban kes’ diye. Bin 600 lira yollamış birine. ‘Terör örgütüne yardım mı yaptın?’ diyor. ‘O Van’ın Beko bayisi. İşte sana faturası. Almışım elektrik süpürgesi.’ Çıldırır insan. Birine yüklü miktarda para yollamış, 2 bin 500 liradan dört aylık aidat birikmiş. Ev sahibi olduğu sitenin profesyonel yöneticisi. Tek tek ispatlıyor. Teker teker koydu. Böyle yani deyim yerindeyse iddianameyi uçak yaptı, attı savcıya doğru. Böyle başının üstünden geçti. Fiilen değil. Yapılan iş o. İddianameyi uçak yaptı, yolladı. Gemi yapsa yüzmez, batar. İddianamede, 17 yıl boyunca görüştüğü kişileri taramışlar. 610’unun hakkında adli işlem varmış. 14’ü milletvekili çıktı, iyi mi? Zeynel Emre ile görüşmüş. Filanca ile görüşmüş. Önceki dönem milletvekilleriyle, Mahmut Tanal ile görüşmüş. Hakkımızda fezleke oluyor ya bizi de suçlu sayıyorlar. Onun gibi teker teker görüştüğü isimleri söyledi, hesap veremediği hiç yok. En çok söyledikleri, ‘En çok görüştüğü Remzi Kartal,14 kez. Terör örgütü yöneticisi.’ Ne çıktı? İki kez görüşmüş. 12’sinin yanında sıfır yazıyor. Savcı bey görmemiş. O şu demek; aradığında bağlantı kuramayınca sıfır yazıyormuş. Dıt dıt dıt yapıyor ya. Ya da çalarsa açmazsa. O hiç aramamış. Remzi Kartal anlaşılan onu aramış. İki kez görüşmüş, ama ilk görüşme 3-5 saniye yine düşmemiş. İkincide görüşmüş. Remzi Kartal ile 14 görüşme bire iniyor. O bir görüşmenin yapıldığını da Ahmet Özer bilmiyor, ‘Tut ki yapıldı’ diyor. ‘Çünkü aramıştır beni, ‘Hocam ben filanca…’ Bir konuda bir şey söylemiştir, davet yapmıştır, şunu yapmıştır. Hatırlamıyorum kim olduğunu’ diyor. 10 yıl önce, bir görüşme. 12 kere arıyor, düşmüyor. 13’üncüde birkaç dakika bir şey söylüyor. Ama bu kişi ile AK Parti aktif Milletvekili Hüseyin Yayman oturmuş, yemek yemiş. Hüseyin Yayman’ın savunması şu: ‘Evet oturduk ve yemek yedik. Ama ben o dönem siyasetçi değildim, akademisyendim’ diyor. Ahmet Özer de o görüşmenin yapıldığı gün akademisyendi. Sen doçentsin, o profesör. Ahmet Özer’in 10 yıl önce akademisyenken yaptığı görüşmeyi soruyorlar. Bunun dışındaki bütün görüşmeleri tel tel döktü. Ben o iddianameyi yazan savcı olacaktım. Vallahi, billahi her şeyi bırakırdım. Her işi bırakırdım. Hukuk diplomasını bana veren hocalarımdan özür dilerdim. Gider başka bir iş yapardım.”

“SUÇLARI KÜRT OLMAK VE BİZE OY GETİRMEK”

“Olacak iş değil. Bu kadar kul hakkına giren bir iddianame olmaz. Yedi aydır Ahmet Özer burada diye, Esenyurt’a yapılamayan hizmetlerin de vebali hepsi boynunda senin. Ahmet Özer neden tutuklu? Belediye başkanı seçilmeseydi, 10 yıl önceki görüşmeleri didikleyecekler miydi? Esenyurt’u aldı diye tutuklu. Ahmet Özer neden tutuklu? Esenyurt’u AK Parti alamıyor, kayyım atamak istiyor diye tutuklu. Terörle ilişkilendirecek. Neden tutuklu? Kürt diye tutuklu. Ben olsaydım Esenyurt Belediye Başkanı, Namık Tan olsaydı tutuklu olacak mıydık? Suç? ‘Kürtsün Esenyur’ta Kürtler’den oy aldın, belediyeyi AKP’ye kaptırmadın. 25 yıl yönettiği belediyeyi Tayyip Bey alamıyor CHP’den ilk seçimdir, Esenyurt’u kazanma suçu.’ TCK’da yazmıyor ama vallahi de billahi de milletimin vicdanına söylüyorum. Esenyurt’u kazanma suçundan yatırıyorlar adamı. İddianameye yazmış, ‘Kürtler Doğu’da belediye kazanabiliyor’, oralara da kayyım atıyorlar. ‘Batı’da belediye kazanamadıkları için belediye meclislerine Kürtler’den birer temsilci konulmak suretiyle onlara belediyede temsil hakkı tanınması suçu.’ Bizim belediye başkanlarımızı bununla suçluyorlar. Ben bu suçun mucidiyım, mucidiyim, sahibiyim. Ben Esenyurt’ta Kürtler’den en iyi oyu alabilecek adayı belirleme fikrinin sahibiyim. Ben Esenyurt’u almak için yapıyorum bunu. Diğer ilçelerde, örneğin dün HDK davasında 10 saatin sonunda tutukluluğa devam dediği arkadaşların her biri ilçelerinde Kürtler’in oy verebileceği kanaat önderleri. Temiz isimler. Temiz kağıdını, ben ne bileceğim, siz verdiniz adliyeye geldiler. Biz dedik ki ‘Burada Kürtler’in oyunu kim çeker?’, dediler ki ‘Şu isim iyi isim.’ İkna ettik, temiz kağıdını devlet verdi, bir suçu yok. Suçu Kürt olmak adamların, suçu bize oy getirmek. Çatır çatır kazandık mı belediyeleri? Kazandık. Yenebildin mi bizi? Yenemedin. Şimdi ne yapıyorsun? ‘Kürtler’i aday göstermek suretiyle oylarını almak.’ Bu suç değil, bu siyaset. Bu politika. Bunun için yapıyoruz, bu başarı, bu bükemediğin bilek. O fikrin sahibi benim, ben. Ben Türkiye İttifakı’nın mucidiyim, icat etmişim, adını koymuşum, hayata geçirmişim. Övünüyorum ben bununla. Beni yarın alsan buraya yatırsan, 50 sene hapis yatırsan, 51’inci sene ben yine bununla övünürüm. ‘Nasıl yendim Tayyip Bey’i’ derim. ‘Nasıl kazandık, nasıl aldık Esenyurt’u’ derim. ‘Nasıl doğru adaylar’ derim. ‘Nasıl onlar Kürtler’in oyunu alamazken biz doğru, saygın kanaat önderlerini listelerimizi koyarak Kürtler’den oy aldık’ derim. Tayyip Bey bunu yapınca, efendim Kürtler’in ikinci partisi olmakla övünüyordu bir ara. Bir ara Kürtler’in en çok oy verdiği kişi olmakla övünüyordu. Şimdi benim o. Ekrem Bey o. Biziz, bizim belediye başkanlarımız o. Niye şişiniyorsunuz, niye hasetlik yapıyorsunuz? Niye sonra insanların namusuyla oynuyorsunuz, iftira atıyorsunuz? Kazanacak adayı AK Parti bulursa Gabar’da petrol bulmuş gibi sevinecek, ona hepimiz seviniyoruz. Özgür Özel bulursa dövünecek, çatlayacak, iftira atacak. Ya yolsuzluk diyecek, ya terör diyecek. Millet bunu görmeyecek, değil mi? Görmeyecek. Bu zulüm ne kadar sürerse sürsün, bir yerde bitecek. Millet eline o oy vereceği gün mührü alacak, bu vicdansızlıkların inadına doğru yere mührü basacak, basacak, basacak. O zaman göreceğiz bakalım nasıl kaçacaksın sandıktan. O yüzden darbeciliğe kalkışan ve cuntacılığa girişen bir iktidarla karşı karşıyayız.”

“ÜÇ AYDIR YALANLAYAMIYORLAR”

“Şunu bir kez daha ısrarla hatırlatmak istiyorum. Bakın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yalanlasın beni. Açık açık Akın Gürlek, yalanla. Üç haftadır söylüyorum yalanlayamıyorsun. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden ‘Şu ihale dosyalarını bir yolla’ diyorsunuz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi hepsini birden yolluyor. ‘Dur ya bu çok, 2019 öncesini istemiyorum.’ Niye istemiyorsun sen? Sen adalet mi arıyorsun? Yoksa bulduğun kişiye suç mu arıyorsun, içeri attığın kişiye suç mu arıyorsun? 2019 öncesinde yolsuzluk görse, görmeyecekmiş. Baksa, bakmayacakmış. Ya sen Cumhuriyet’in savcısı mısın, AK Parti’nin savcısı mısın? Niye bakmıyorsun? Sonra ‘Şu şirketleri getir, bunu getirme.’ Aynı ihalede. Niye? ‘Getirme’ dedikleri AK Parti’ye yakın ve AK Parti’den de iş alan, koruyup kolladıkları şirketler. ‘Getir’ dediklerinde de öylesi var. AK Parti’ye yakınken gelip buralarda ihaleye girmiş diye. Acaba. Onları da sorguluyor. Ama bakanlıklarda duran, AK Parti’ye yakın ‘Şu şirketleri istemiyorum, bunu istiyorum.’ Niye? ‘CHP’li, İYİ Partili, DEM Partili, MHP’li ve -MHP’de ilişemezsin de- görüşlü olan müteahhit yolsuzluk yaptıysa yakalayayım, AK Parti yaptıysa yakalamayayım.’ Senin yeminin nerede, vicdanın nerede, insafın nerede? Belli bir yıldan sonrasına. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımıza suç bulabilmek için tane tane tane bakıyor. Açıkça söylüyorum. Belediyelerin nasıl denetleneceği belli. Sayıştay denetliyor, mülkiye müfettişleri denetliyor, iç denetçiler denetliyor. Suç bulursa, suç duyurusunda bulunuyor. Bulunduğu suç duyurusuna göre savcılık harekete geçiyor. Suç varsa soruşturma, iddianame, kabul edilirse kovuşturma. Bitti. Senin işin bu. Ama koskoca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı şu anda ne yapıyor? İBB denetimi. Denetlenmiş dosyaları suç bulabilmek umuduyla yeniden denetliyor. Senin işin bulunmuş suçun üstüne gitmek. Sayıştay bakmış ‘Bir şey yok’ demiş. Sayıştay bakmış ‘Bir dosyada bir şey var’ demiş. Ne demiş? Dijital Deney Müzesi’nde. Bak orada senin işlem yapman lazım. Yaptın mı? Yaptın. Ne yaptın? Sayıştay kusur bulunca Ekrem Bey iç denetçi görevlendirip de Dijital Deneyim Müzesi’nde hatalar bulup, kusurlar bulup, bununla ilgili gereğini yaptığı dosyada, gereğini yaptığı kişiye itirafçılık imkanı tanıyor. Anladık mı? Ben Akın Gürlek’ten iki satırlık bir açıklama bekliyorum. ‘Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden dosya istedik, tarih vermedik. Tarih vermeyince hepsi geldi, 2019 öncesini geri yollamadık’ diye açıklama yapsın. Bütün vatandaşlarımıza, vicdanlarına suç duyurusunda bulunuyorum. Partizanlık yapıyorlar, sadece CHP dönemine bakıyorlar. Hırsızlık, yolsuzluk AK Parti döneminde ise bakmıyorlar.”

“TAYYİP BEY VE AKIN BEYE İNANANLARIN SAYISI AZALIYOR”

“Önümüzdeki Salı Sayıştay’ın ‘İşlem yapın’ deyip, bunların yapmadığı İstanbul’daki belediyeleri teker teker kanıtlarıyla açıklayacağım. Salı’ya kadar AK Partili belediyelere operasyon yaparsa, Fatih Belediyesi’nden başlayacağım. Fatih. Fatih Belediyesi üç yıldır, iki yıldır bunlara operasyon yapılması gerektiği halde beklettiğiniz dosyaları haftaya Salı açıklayacağım. Bak yine benim tavsiyem. Belediye Başkanını çağır gelsin. Öyle evine gitme, çoluğunu çocuğunu ürkütme, korkutma. Annesinin, babasının canına kast etme kimsenin. Çağır, ifadesini al, orada ismi geçen herkesi gözaltına al. Getir, hadi bakalım bir gün şurada onları tutuklu yatır göreyim. Fatih’ten başlıyoruz. Açık oynuyoruz Akın Bey. Fatih Belediyesi’nin Sayıştay raporları elimde. Üç senedir söylüyorum bir şey yapılmıyor denilen raporlar elimde. Fatih Belediyesi’ni alıyor musun, almıyor musun göreyim. İnsan gibi çağır ama. Öyle insanlık onuruna aykırı muameleyi Fatih Belediye Başkanına da yapman doğru değil. Hiçbir belediye başkanına yapma. Biz yönetiyor olsak ülkeyi sana bunu yaptırmam zaten de. Yönetenlerde iş yok. Seni Türkiye Başsavcısı gibi veya böyle işte hukuk devleti olmayan yerde kendince düzen tutturmuş zorbanın temsilcisi gibi iş yapıyorsunuz. Çok net söylüyorum, çok net. Bu kadar haksızlık, milletin vicdandan döndü, dönüyor, dönecek. Her hafta Tayyip Bey’e ve Akın Bey’e inananların sayısı azalıyor. Bize inananların sayısı artıyor. O anketleri de görüyorsunuz. İşte bu yüzden yerin dibine batıyorsunuz, bu yüzden. Beter olun, beter olun.”

“SAYIN BAHÇELİ’NİN KONUYU YAKINDAN TAKİP EDİYOR OLMASI LAZIM”

Açıklamalarının ardından soruları yanıtlayan Genel Başkan Özgür Özel, bazı terör hükümlülerinin cezalarının Yargıtay tarafından bozulması ancak belediye başkanlarının içerde tutulması hakkındaki soruya, “Bombada parmak izi bulunan terörist bu şekilde serbest kalıyorsa bu çok vahim bir durumdur. Bu konuyu en yakından Sayın Bahçeli’nin takip ediyor olması lazım. Cenazeye katılmış, biz o zaman katılamamıştık cenazeye. Aileye verdiği taziye vardır. Ben diyorum ki, ‘O aile bu süreçte kurulacak komisyonda sözü olsun’ diyorum. ‘O ailenin gözünün içine bakamayacağımız işler yapmayalım’ diyorum. İşte mesela bu anlattığınız, olay böyleyse yani. Ben de sabah gazetede böyle bir okudum haberi sadece. Devlet Bey’in cenazeye katıldığını okudum, 300 yıl ceza almış bozulmuş. Eğer buysa anladıkları, işte bu yapmaya çalıştıkları işler, bunlar olmasın diye biz yıllardır diyoruz ki ‘Meclis’te bir komisyon kuralım, oturalım, bütün boyutlarıyla konuşalım.’ Bir sürü kategori var. Suç işlemişler, işlememişler, örgüt üyeleri, üye gibi sayılanlar falan. Bunların hepsinin enine boyuna konuşulması lazım. Ondan sonra da sağlıklı adımlar atılması lazım. Biz terörsüz Türkiye istiyoruz, biz terörsüz ve demokratik Türkiye istiyoruz. Biz terörsüz Türkiye’nin en önemli yolunun demokratikleşme olduğunu biliyoruz. Bunun için en önemli katkıları vermeye hazırız. Ama bu dediğiniz gibi şehitlerin kemiklerini sızlatacak, gazilerin yüzüne bakamayacağımız, analara, çocuklara ne diyeceğimiz… Hadi Devlet Bey, şimdi gitsin o aileye bir şey söylesin. Bir süreci böylesine yönetirseniz, böyle zor durumda kalırsınız. Onu iterek, bunu kakarak kendince plan yaparak, Tayyip Bey’i yeniden seçtirme üzerinden hesap kitap yaparak değil, demokratikleşerek, sorunları çözerek ve her adımı doğru planlayarak, kimsenin de sinirine, yarasına, sinir ucuna basmadan, yarasını yeniden kanatmadan yapılması lazım. Yoksa öyle bu olacak şey mi? Bu mu yani yapacağınız? Öyle yaparsan, böyle olur. Hani diyorum ya pankreas ameliyatı 3 bin yıl önce yapıldığı gibi yapmaya çalışıyor, safra kesesi ameliyatını. Bizim belediye başkanlarımızın suçu çok ağır. Bizim belediye başkanlarımız, belediye kazanmakla suçlanıyorlar. Tayyip Bey’i yenmekle. Asker şehit etmekle değil. Asker şehit etmekle suçlandığında ona sürecin bir çözümü varmış, bugün siz anlatıyorsunuz. Ama AK Parti’yi yenmenin affı yok. O yüzden tutuklulukları devam ediyor” yanıtını verdi.

“TÜRKİYE’NİN EN DEMOKRATİK ANAYASASINI YAPARIZ”

Genel Başkan Özgür Özel, sivil Anayasa ve azınlık tartışmaları hakkındaki soruyu şöyle yanıtladı:

“Soruyu sahiplenmeden söylüyorum. Çünkü Kürtler azınlık değil, Aleviler azınlık değil. Azınlıklar Anayasal bir tanım ve o kanun çıktığında kimler azınlık sayıldıysa, azınlıklar onlar. Ama şunu söylemek isterim: Anayasa’ya uymayan biriyle, Anayasa’yı tanımayan biriyle, kendi iktidarı için Anayasa’yı ayaklar altına almaktan çekinmeyen biriyle, bekar, gencecik, yalnız bir annenin bebeğinin gözünün yaşına bakmayan biriyle, acıması olmayan biriyle, müzakere edilemeyen biriyle, yani oturup da şu arkada yarattığı hukuksuzluğu içine sindirebilen biriyle, Vera’yı üç yıldır babasız tutan biriyle, kendisinin annesine edilen küfrü elleriyle silmiş Osman Kavala’yı hala daha ‘Anneme küfür yazdı’ diye Ahmet Hakan’ın köşesinde yalanlandığı halde aylar önce, yıllar önce şahidi akademisyenler söylediği halde, sırf kendi iktidarını uzatmak için burada insanları tutan biriyle, siz diyorsunuz ki ‘Demokratik bir Anayasa yapar mısınız?’ Bakın onu seçenlerle yaparım. Geçmişte bir hata yapmış Erdoğan’ı seçmiş. Gelecekte o insanlarla Türkiye’nin en demokratik Anayasasını, en sivil Anayasasını yaparım. Dezavantajlı grupları kayıran Anayasa da yaparım. Hepimiz yaparız bunu. Biz sivil bir Anayasa istiyoruz, biz herkesin tam eşit olduğu bir Anayasa istiyoruz. O Anayasa’ya uygun kanunlar olsun, o kanunlar herkese eşit uygulansın istiyoruz. Kimse geride kalmasını istiyoruz. Ben geride İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üç kez üst üste Tayyip Erdoğan’ın adaylarını yenmiş ve Cumhurbaşkanı Adayımı geride bırakacağım, sonra gideceğim Tayyip Erdoğan’a. Arkadaşlarım buradayken ne konuştuk? Can Atalay, seçilmiş milletvekili buradayken ne konuştuk? Anayasa Mahkemesi kararları varken ne konuşacağım? AİHM kararları varken ben bunlarla ne konuşacağım? Önce bir Anayasa’ya uyusunlar. Ben 31 Mart’ta seçimi kazandım, Mayıs ayının 6’sı mıydı neydi, Sayın Erdoğan’la görüştük. Dedim ki ‘Bu zehirli dilden Türkiye’yi kurtaralım. Birbirimize bağırmakla çağırmakla, emeklinin de karnı doymuyor, asgari ücret de artmıyor, insanların demokratik talepleri de olmuyor, cezaevleri de boşalmıyor. Gelin hukuka ve Anayasa’ya uyalım.’ Yanımdaydı Namık Bey, satır satır not tuttu. Tarihin önünde utanacak değil, övünülecek bir görüşme yaptık orada. Bizim açımızdan. O gün dediklerimizi söyleseler, bugün yaşanan bunca olumsuzluğun hiçbirisi yaşanmayacak. Ne bu kadar yoksulluk, ne bu kadar haksızlık, ne bu kadar adaletsizlik. Ama neyi tercih ettiler? Kavgayı tercih ettiler, zulmü tercih ettiler. İstanbul İl Başkanlığı’nın önündeydik beraber. Ne dedim o gün? Bu yaptıklarını sordunuz. ‘Savaş ilanı kabul ediyorum’ dedim. ‘Siz ne yapacaksınız?’ ‘Savaş ilan edilmiş bir parti ne yaparsa onu yapacağım, mücadele edeceğim’ dedim. Mücadele ediyorum arkadaşlar, mücadele ediyoruz hep beraber. Mücadele edeceğiz. Bunlarla müzakere edilmez, bu kadar vicdansız, acımasız, hukuk tanımayan adamlarla neyini müzakere edeceğim? Önce bir normal, böyle bir müzakere edilebilir bir zemine getirsinler bakalım Türkiye’yi. Bütün Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun, AİHM kararlarına uysun. Desin ki ‘Ben tamamım.’ Ben de tamamım o zaman. Oturalım bir bakalım ne yapabiliriz diye. Bir Anayasa çiğnemenin müeyyidesini konuşmak lazım ilk önce bu ülkede. Anayasa’ya ilk onu yazmak lazım, böyle alnına. Anayasa’ya uymayana ne müeyyide yapılacak? Çünkü bu müeyyidesizlik şımarttı bunları bu kadar.”

“BEN ASACAĞIM, GELSİN AKIN GÜRLEK İNDİRSİN”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun pankart ve afişlerinin toplatılması ile yasaklanması kararının sorulması üzerine Genel Başkan Özel, şunları söyledi:

“Hayatımda duyduğum en hukuk tanımaz karar bu. Ekrem İmamoğlu’nun unvanı ne? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Buna kim karar veriyor? İstanbul’un seçmeni. Suçu ispatlanmış mı? Hayır. En temel hukuk ilkesi ne? Suç ispatlanana kadar suçsuzdur. Hem seçilmiş, hem suçsuz. Şu anda da maaşının üçte ikisi yatıyor. Kanun öyle, görevden uzaklaştırsan da. Unvanı; Belediye Başkanı. Onun fotoğrafını asmaya nasıl yasak getiriyorsun sen? Suçlu mu? Daha iddianamen yok yahu. İddianame yok. Sadece senin aldığın bir talimat, yaptığın gözaltı, ardından tutuklama tedbiri; haksız. Bu kişilere aradığın suç var. Kazıdıkça batıyorsun, kazıdıkça derine batıyorsun. İddianame yok. Olsa ne yazar? Yargılama yok. Olsa ne yazar? Karar verilmemiş. Verilse ne yazar? Kesinleşmesi lazım. Ancak o zaman diyebilirsin, ‘Bu kişi suçlu’ diye. Suçu ve suçluyu övmeye girermiş, Ekrem İmamoğlu’nun pankartını asmak veya metroda sesini duymak, metro duraklarında Ekrem İmamoğlu’nun sesini duymak. Böyle bir şey olabilir mi? Yani gerçekten insan utanıyor. Utanıyor bu yaptıklarına. Başkanım biz asalım, gelsinler indirsinler. Ben asacağım şimdi gidip o bayrağı. Haydi gelsin, indirsin. Hangi suçlu ya? Kendini inkar ediyor adam. Adliyeden vermişsin temiz kağıdını, aday olmuş. O günden bugüne bir şey yok. Bir iddian var, iddianamesi yok. Orada suçlu varmış gibi ‘Yapamazsın, asamazsın.’ Haydi bakalım ben asacağım, Akın Gürlek gelsin ve indirsin. Zavallı polislere, gariban adamlara verecek kanunsuz emri oradan bir amir. Haydi bakalım bizim emekçilerle ‘İndirirsin, indirmezsin…’ Ayıp bir şey ya. Tepemin tasını attırmasın, giderim odasının kapısına asarım Ekrem Bey’in resmini yani. Arsızlığın da bir limiti var.”

“BU, BADİRE DEĞİL; TÜRKİYE’NİN TEK ÇIKIŞ YOLUDUR”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erken seçimle ilgili açıklamaları hakkında şöyle konuştu:

“Şimdi erken seçim olursa ne olur? Erdoğan kaybeder. Bu nedir? Onun için badiredir. O zaman buna ‘badire’ diyelim. Bu badire değil, Türkiye’nin tek çıkış umududur. Bu kadar yoksulluktan, bu kadar haksızlıktan, bu kadar yüksek tansiyondan, bu kadar herkesin mutsuz olduğu bu ülkeden kurtulmanın yolu sandıktır. O yüzden bakın akşam mitingleri yapıyoruz. Dünya siyaset tarihinde yedi gece üst üste aynı meydanda, aynı saatte, aynı konuşmacı, milyonlarca kişi… Böyle bir şey yok. Üstüne her Çarşamba, aynı saatte, bir ilçede. Pendik’i gördünüz, Pendik’in enerjisini. İzmir’i gördünüz, Mersin’i, Konya'yı, Van’ı, Yozgat’ı, Samsun’u. 50’nin üzerinde il sırada, ‘Daha büyüğünü ben yapacağım’ diye. Bütün ilçeler il başkanımı sıkıştırıyorlar, ‘Bize ne zaman geliyorsunuz?’ diye. Ne diye bağırıyorlar? ‘Ey Erdoğan adayımı bırak, sandığı getir. Adayı yanımda, sandığı önümde istiyorum’ diye. Bu sese daha ne kadar dayanacaksın? 20 milyona gidiyor imzalar. 20 milyonda noter tespitini yapacağız. Sonra salt çoğunluğa geri sayacağız. Ne yapacaksın? Yahu şu anda 18 bilmem kaç, 17,5 milyonun üzerinde insan ‘Adayımı bırak, sandığı getir’ demiş yahu. İnsan bir de ondan sonra ‘badireymiş’ de bilmem neymiş de... Kaçamaz. O sandık ya gelecek ya gelecek.”

“KÖR TOPAL, ZORLA AYAKTA TUTTUKLARI BİR İKTİDAR VAR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni Anayasa’yı kendim için istemiyorum. Benim tekrar seçilme ya da aday olma gibi bir derdim yok” sözleri hakkında, “Anayasa tartışmaları üzerinden bunu nasıl okumak gerekir?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Anayasa masasına çağrı için toplumdaki en büyük çekince şu: Bir kez daha aday olabilmek için yapıyor. Bu itirazı durdurabilmek, toplumun bu itirazının önüne geçebilmek için gerçekleri konuşmuyor. Hepimiz biliyoruz ki tek derdi… O derdi yüzünden Ahmet Özer içeride. Tek derdi, ‘Hiç kaybetmiyorum’ diyordu, kaybetti. Birinci parti olmakla övünüyordu, ikinci parti. Beşinci parti ile birlikte kör topal, zorla ayakta tuttukları bir iktidar var. O yüzden bundan sonraki süreçte de Erdoğan bu tip taleplerde bulunur. Ama daha önce sözüne güvenilemez olduğunu defalarca ispatladığı için bizim onun sözüne bu anlamda bir itibarımız yok maalesef. Ayrıca da biz AK Parti’nin adayıyla değil, kendi adayımızla ilgileniyoruz. Sayın Erdoğan aday olsa da olmasa da bir sonraki Cumhurbaşkanı, milletimizin takdirleriyle Ekrem İmamoğlu olacak.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL İSTANBUL’DA