14.05.2025
14.05.2025
“MİLLETİN DESTEĞİNİ KAYBEDENLER DEVLETİN ARKASINA SIĞINMASIN, EKREM BAŞKAN UNUTULUR DİYE PLAN YAPMASIN”
“ZEKERİYA ÖZ’ÜN SONUNU YAŞAMAK İSTEMİYORSANIZ HUKUKTAN AYRILMAYIN, İFTİRACI OLMAYIN”
“BOĞAZİÇİ’Nİ PROVOKE EDEN DE SİZSİNİZ, MARJİNAL OLAN DA SİZSİNİZ”
“ERDOĞAN’A SESLENİYORUM: SEÇİM SANDIĞI GELDİĞİNDE BU MİLLET EKREM BAŞKANI CUMHURBAŞKANI YAPACAK”
“ANDOLSUN Kİ O KALIN DUVARLARINI YIKACAĞIZ, SİLİVRİ’Yİ MÜZE YAPACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Silivri’de ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, burada yaptığı konuşmada, “Bu akşam Silivri’deyiz. Marmara’nın mavisine yaslanmış güzel Silivri’deyiz. Tarımın, turizmin, sanayinin iç içe, kol kola ve güzel insanlarının omuz omuza, yan yana olduğu güzel Silivri’de; güzelliklerle anılması gereken, adı güzel, kendi güzel Silivri’deyiz. Akrabalarımı ziyarete geldim buraya. Selanik doğumlu anneanneme, Üsküp doğumlu dedeme, Kırçova doğumlu babaanneme rahmet okumaya; onların akrabalarıyla kucaklaşmaya geldim. Hepinize merhaba. Sosyal demokratların yanında kol kola milliyetçi demokratlara, muhafazakar demokratlara, Kürt demokratlara, sosyalist demokratlara dayanışmaları için yürekten bir alkış yolluyoruz” dedi. Özel, şöyle devam etti:
“SİLİVRİ’Yİ ÖZGÜRLÜKLER VE DEMOKRASİ MÜZESİ YAPACAĞIZ”
“Bugün güzellikleri konuşmak isterdik. Ne yazık ki internete ‘Silivri’ yazıldığında bu ilçe güzellikleriyle değil; hukuksuzluğa, haksızlığa bayraktarlık yapan bir cezaevi ismiyle anılıyor. Adı değişti, Silivri bu yükten kurtulamadı. Ama size söz veriyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Ekrem Başkan’ın Cumhurbaşkanlığında Silivri’yi Özgürlükler ve Demokrasi Müzesi yapacağız. Hep birlikte gezeceğiz. Diyeceğiz ki ‘Ekrem İmamoğlu burada yattı. Resul Emrah Şahan burada yattı. Mustafa Balbay burada yatmıştı. Bu Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u terör örgütü yöneticisi yapmıştı. Burada yatırmıştı.’ Bugün Silivri’de, güzel Silivri’de, doğası güzel, denizi güzel, havası güzel, insanı güzel Silivri’de gecenin bir vakti bu Silivri’nin olabilecek en büyük meydanını tıklım tıklım doldururken cümle alem duysun ki cümle alem bilsin ki biz buraya bir miting yapmaya değil; hep beraber bir eylem yapmaya, sonuç almaya geldik. Bu akşam Silivri, muhaliflere gözdağı vermek için o tekerlemeye dönmüş söylemle ‘Soğuk değil artık.’ Bu akşam sizin yüreklerinizle, mücadelenizle Silivri ısındı, bu meydan ısındı. Artık çok daha güçlüyüz. Bu meydanı ısıtan yüreklerinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. 2008’de, 2011’de Silivri’de bu ülkenin şerefli askerlerine, vatanseverlerine, aydınlarına, gazetecilerine FETÖ kumpasları kurdular. Dönemin başbakanı o zaman kendisini o davaların savcısı ilan etmişti. Askerler tutsak edilmiş, gazeteciler süründürülmüş, tüm aydınlar susturulmaya çalışılmıştı. Tüm bu hukuksuzluklar yapılırken, dönemin başbakanın zırhlı araç verdiği, ‘Arkasında ben varım’ dediği, dönüp dolaşıp ‘Ben bu davanın savcısıyım’ deyip, arka çıktığı, siper olduğu Zekeriya Öz diye bir savcı vardı. O gün o beyefendinin havasından yanına yaklaşılmıyordu. Kibirliydi, kendince güçlüydü. Kimi isterse alıyor, en dokunulmazlara dokunuyor, onları sözde itibarsızlaştırıyor, Tayyip Erdoğan’ın siyaseten önünü açıyor, etrafında temizlik yapıyordu. Gün geldi, 15 Temmuz darbesinde o Tayyip Erdoğan’ın ne istediyse verdikleri, etle tırnak oldukları, altlarına verilen tanklarla milleti ezmeye, kaldırdıkları uçaklarla Meclis’i bombalamaya kalktıklarında adeta bir sıçan gibi Türkiye’yi ilk terk edenlerden biri o kudretli Zekeriya Öz olmuştu.”
“YARIN KARŞIMIZA ÇIKIP ‘KANDIRILDIM’ DEME, MİLLET SENİ AFFETMEYECEK”
“Bugün de Tayyip Erdoğan’ın yetki verdiği, arkasında durduğu ve kendisi için siyasi operasyonlar yaptırdıklarına buradan açıkça sesleniyorum. Kanundan ayrı, masumiyet karinesini ihlal eden, gizlilik ilkelerini ihlal eden, bir takım internet sitelerine yalanlarınızı, iftiralarınızı da gerçek gibi sorgu gibi verdiğiniz, bir takım gazetelerle, televizyonlarla insanlara itibar suikastları yaptığınız bu süreçler asla ve asla unutulmaz. Eğer Zekeriya Öz’ün sonunu yaşamak istemiyorsanız akıllı olun, hukuktan ayrılmayın, iftiracı olmayın. O gün Zekeriya Öz’ün arkasında duran Erdoğan, her şey ortaya çıktığında döndü, ‘Rabbim ve milletim beni affetsin’ dedi. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. O günlerde Ergenekon’da, Balyoz’da, Askeri Casusluk’ta kurulanlar ne kadar kumpassa, bugün Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza kurulan en az o kadar kumpastır. Sakın yarın karşımıza çıkıp da ‘Aldatıldım, kandırıldım. Rabbim ve milletim beni affetsin’ demeyesin. Bu sefer bu aziz millet seni affetmeyecek, bunun hesabını senden soracak. Geçtiğimiz sefer şöyle söylüyorlardı: ‘Ordunun içinde bir yapılanma var. Bu yapılanma darbe yapacak. Biz darbeye karşı demokrasiyi savunuyoruz.’ Şimdi bırakın darbe yapacaklara karşı demokrasiyi savunmayı, daha bir yıl önce Silivri, belediye başkanını seçmişken, İstanbul büyükşehir belediye başkanını seçmişken, millet kararını vermişken, birileri bu karardan rahatsız oldular. Yaptıkları, giriştikleri bir işle hem geçmiş seçimin seçilmiş belediye başkanına, hem de gelecek seçimin Cumhurbaşkanı adayımıza, milletimiz takdir ederse bir sonraki Cumhurbaşkanı’na, Ekrem İmamoğlu’na darbe girişiminde bulundular. Şüphesiz her darbenin bir karargahı vardır. Bu darbenin karargahı; Beştepe’dir. Şüphesiz her darbenin bir silahı, silahları vardır. Bu darbenin silahı; yargıdır. Her silahın mermileri, mühimmatı vardır. Bu silahın mühimmatı; yalandır, iftiradır. 19 Mart darbesini planlayanlar, iki başlı iftira ile önce bir tarafıyla ‘terör, terör örgütlerine destek’ deyip, Türkiye’deki milliyetçi seçmenin, seçmenimizin içindeki milliyetçi hassasiyetlerin bizi bölmesini, bizim aramıza girmesini sağlamaya çalıştılar. Diğer taraftan da mali konularla ilgili attıkları iftira ile dünyanın, bilhassa Avrupa’nın şeffaf yönetim isteyen, hesap verilebilirlik isteyen, temiz siyaset isteyen anlayışı ile bizim bu konuda Avrupa’dan, dünyadan, Türkiye’de yapılan bu haksızlıklara ses çıkarılmamasını sağlamaya çalıştılar. 19 Mart günü İstanbul’a gelip, Saraçhane’ye gidip, oradan sizlere; bilhassa da gençlere yaptığımız çağrıyla, o gün 19 Mart günü gelip Saraçhane’yi dolduran, ilk başta üniversite gençliği olmak üzere her yaştan demokrasinin yanında duran siz gençlere yürekten teşekkür ediyorum. O darbeyi siz püskürttünüz.”
“BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NE KUMPAS KURUYORLAR”
“Şimdi bir hesaplaşmayla, bir hazımsızlıkla karşı karşıyayız. O gün ilk kez Beyazıt meydanında gençlerin önüne çekilen setler, bariyerler yıkılıp geçilip, Saraçhane’ye koşup gelince İstanbul Üniversitesi, onu görüp koşup gelince Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi koşup gelince darbeciler neye uğradıklarını şaşırmışlardı. İşte şimdi o Boğaziçi’ni, o Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini cezalandırmaya kalkıyorlar. Boğaziçi’ne kumpas kuruyorlar. Yaptıkları iş, Boğaziçi’ni tahrik etmektir. Boğaziçi’nin haklı tepkilerini, sanki Boğaziçili öğrenciler ortamı terörize ediyor gibi göstermeye çalışıyorlar. Buradan televizyonları başından bizi izleyen, bu ülkenin vicdan sahibi, değerli insanlarına sesleniyorum. Bakın Boğaziçi’nde ne oluyor? Yazıklar olsun ki ne TRT, ne merkez medya, ne de diğer kanallar anlatmıyor. Birkaç kanal dışında; Sözcü TV, Halk TV, Tele1 ve Now TV dışında diğer kanallar işin özünü maalesef anlatmıyor. Değerli vatandaşlarımız, Boğaziçi Üniversitesi’nde olanların sebebi şudur. Nureddin Yıldız isimli selefi karanlıktan beslenen… Şimdi biliyorsunuz bir kuralımız var. Bu kurala göre biz kimseyi yuhalamıyoruz. Sadece bir kişiyi yuhalıyoruz. Ama bu Nureddin Yıldız denen de o kadar berbat biri ki. Bir müsaade edin, ne kadar berbat olduğunu söyleyeyim, sonra birlikte gereğini yaparız. Bakın Anadolu’nun güzel insanları, AK Partililer, MHP’ye oy veren temiz insanlar, size sesleniyorum. Üniversiteli öğrencilerin itiraz ettiği Nureddin Yıldız denen adamın lafı şudur: ‘Buluğ çağından önce bir çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikah da olabilir. Büyükler küçüklerle nikah da yapabilir. Mesela altı yaşında bir kız çocuğu 25 yaşında bir erkekle nikahlanabilir’ diyen namussuz bu. Şimdi Volkan Konak ölünce arkasından hakaret eden, söven, komşunuz güzel Çatalca’nın o çirkin adamı Çatalca müftüsüyle, bu Nureddin Yıldız’ı birlikte yuhalayın. Yazıklar olsun. Bu adamları, bu Çatalca müftüsünü halen görevde tutana da bu Nureddin Yıldız’ı Boğaziçi’ne konuşma yapmaya çağıran o kayyım rektör Naci İnci’ye de yazıklar olsun. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Kayseri’deki AK Partiye oy veren Mahmut ağabeyime söylüyorum, Konya’daki Rukiye teyzeye söylüyorum, Yozgat’taki Hasan kardeşime söylüyorum, Trabzon’daki Emine ablaya söylüyorum... Kardeşim ‘Altı yaşında çocuk, 40 yaşında adamla evlendirilebilir’ diyen, böylesi ahlaksız birine davet çıkaran AK Parti’nin rektörüne ne demeli? AK Parti’nin başına ne demeli? Torununuzu, altı yaşındaki evladınızı ‘25 yaşında, 40 yaşında birine verilebilir, nikah mübahtır yapılabilir, uygundur’ diyen ve bunlara karşı hepimizin evlatlarını savunan Boğaziçi’nin aslan evlatlarına ne konuşuyorlar yahu? Ne konuşuyorlar? Sonra çıkmış, ‘Efendim Boğaziçililer polisimizi beş metre çukura ittirmişler.’ Kardeşim bir kere böyle bir görüntü yok, külliyen yalan. Ayrıca sen böyle karanlık bir adamı getirip de dayarsan, orada arbede çıkarsa, gece boyunca orada itiş - kakış olursa, bu olanlardan Boğaziçi’nin pırıl pırıl çocukları mı, bu adamı buraya getiren kara zihniyetli adamlar mı mesul? Yazıklar olsun. 97 arkadaşımızı, evladımızı gözaltına aldılar. Şu ana kadar gelen bilgiyle altısını tutukladılar. Silivri’ye koyuyorlar. Boğaziçi’ne uzanan bu kirli hesaba, bu kirli hesabı yapan o çirkin zihinlere, o karanlık ellere diyorum ki bu millet, bu kötülüğü görüyor. Boğaziçi’ni provoke eden sizsiniz, marjinal sizsiniz. Bu alçaklığı yapanlar sizsiniz.”
“OSMANLI TOKADI ATMAYA NİYETLENENLER, DEMOKRASİ TOKADI YEDİ”
“Bugün Silivri’deyiz. Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki Recep Tayyip Erdoğan her seferinde kumpas davaları görülürken diyordu ki ‘Arı kovanına çomak soktuk, temiz eller operasyonu yapıyoruz. Yargıya saygı duyun, bırakın yargı çalışsın.’ O yargının ne kadar hukuktan ayrı, ne kadar kötü ve ne kadar hak yiyen, kul hakkı yiyen bir yargı olduğu 15 Temmuz ve sonrasında çıktı. 2019 seçimlerinde diyordu ki ‘Çünkü seçimi çaldılar. Hırsızlık var, yolsuzluk var, daha neler çıkacak.’ Ve diyordu ki ‘43 sandık görevlisi FETÖ’cü ve 13 bin oy fark hırsızlıkla oldu. Seçimler yapılacak yeniden, o zaman göreceksiniz Osmanlı tokadını.’ Ve sonra da neyi gördük? 43 sandık görevlisi yargılandı, bir tane bile FETÖ’cü çıkmadı, hepsi beraat etti. ‘Hırsızlık’ dediler, ‘Oylar çalındı’ dediler, ‘Seçim mundar oldu’ dediler, Haziran’ın 23’üne tekrar sandık koydular ve hep birlikte gördüler ki; Osmanlı tokadı atmaya niyetlenenler İstanbul’dan demokrasi tokadını yediler, 806 bin fark yediler. Şimdi o Erdoğan çıkmış bugün utanmadan, ‘Ülke güvenliğini tehdit eden, uluslararası ayağı olan, kolları Anadolu’ya uzanan ahtapot tipinde bir suç örgütü ortaya çıktı’ diyor. Hayatımda duyduğum en büyük iftira, en büyük yalan. Önce kendini savcının yerine koyuyordu, şimdi hakimin yerine koymuş. Bundan 55 gün önce, ‘Bir ay sonra birbirinin gözünün içine bakamayacaklar, neler çıkacak neler’ diyordu Erdoğan. Aynı geçmişteki yalanları gibi. Şimdi 30 değil, 55 gün geçti. Silivri’deyim, akrabalarımın gözünün içine bakıyorum. Yarın sabah Ekrem Başkan’ın yanındayım, her Perşembe olduğu gibi birbirimizin gözünün içine bakıyoruz. Bir tek kanıt yok, yalanları ispatlayacak bir tek kanıt yok. Ve eğer cesaretiniz varsa bütün iftiraları, başta TRT’den, yandaş kanallardan, günde 10 saat yayınlayanlara söylüyorum. Ben arkadaşlarıma güveniyorum, biz seçtiklerimize güveniyoruz. Silivri, evlatlarına güveniyor. Cesaretiniz varsa yargılamayı TRT’den yayınlayın da görelim. TRT’den.”
“TEHDİT VE ŞANTAJLA İFTİRA ATTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”
“Buradan açık açık söylüyoruz, Erdoğan’ın iddia ettiği bir tane kanıt çıkmadığı gibi yalancı şahitler, gizli tanıkların söylediği her şey boşa çıkmıştır. Biliyorsunuz Çınar, Ladin ve Meşe diye üç odun buldular. Onlara bir sürü iftira attırdılar, ardından MASAK Raporu, kağıt peçete gibi döküldü. Söyledikleri yerden bir tane kanıt çıkmadı. Şimdi çaresiz kaldılar. Arkadaşlarımızı teker teker, gecenin bir vakti, sabahın bir köründe nereye gittiklerini bilmeden alıp savcılara götürüyorlar. Savcılar küçücük çocuğu olan kadınlara, ‘İstediğim gibi ifade vermedin, 30 yıl yatarsın, 15 yıl yatarsın. Ama bu ifadenin altına bir imza atarsın, Silivri’ye dönmeden çocuğuna kavuşursun’ diye baskıyla, tehditle, şantajla, ifade değil iftira attırmaya çalışıyorlar. Bu baskıya teslim olmayanlara, namusunu, arkadaşlarını satmayanlara, gerçekten sapmayanlara, iftiracı olmayanlara bin selam olsun. Hepsine helal olsun. Ve bugün Silivri’de yatan bütün arkadaşlarımıza, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na selam olsun. Seçilmiş belediye başkanlarımız Ahmet Özer’e, Mehmet Murat Çalık’a, Rıza Akpolat’a, Emrah Şahan’a, Alaattin Köseler’e selam olsun. Gezi davasından burada hepimizin yerine seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay’a, partimizin üyesi canım kardeşim Tayfun Kahraman’a, yıllardır defalarca beraat ettiği halde Tayyip Bey’in zihninde mahkum edilmiş, aslında Tayyip Bey’e yapılan en büyük hakaretleri eliyle silmiş, dünyanın en iyi insanı Osman Kavala’ya selam olsun. Burada değilse de Bakırköy Kadın Cezaevi’nde yatan Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e ve yarın duruşmaya çıkacak canım kardeşim Esila Ayık’a selam olsun. Mehmet Ali Çalışkan’a, Buğra Gökçe’ye ve hem Silivri’de yatan bir başka Genel Başkan Ümit Özdağ’a, Edirne’de yatan Selahattin Demirtaş’a, Kandıra’da yatan Figen Yüksekdağ’a, tüm siyasi tutsaklara selam olsun. Ben buradaki arkadaşlarım için şunu söylerim. Bütün arkadaşlarımız için şunu söylerim. Marifet, hiç ezilmemek bu dünyada. Ama biçimine getirip de ezerlerse güzel kokmakta. Kekik misali, lavanta çiçeği misali, fesleğen misali, ıtır misali… İsa misali, Yunus misali, Tonguç misali, Nazım misali güzel kokmak… Silivri’de yatıp, biçimine getirip de orada ezilen arkadaşlarımızdan bir tane kötü koku yok. Hepsi güzel kokuyorlar. Evet biçimine getirdiler, ezdiler ama arkadaşlarımız mis kokuyorlar, mis kokuyorlar, mis kokuyorlar. Ama onları ezenler, onları ezenler, onları ezdirenler pis kokuyorlar, pis kokuyorlar, pis kokuyorlar. Kekik misali, lavanta çiçeği misali kokan Ekremlere, Ahmetlere, Murat Çalıklara, Rıza’ya, Emrah’a, Alaattin’e, hepsine selam olsun. Ve Türkiye’nin dört bir yanından buraya, yanı başınıza binlerce kilometre öteden hep seslendik, yiğidim aslanım orada yatıyor diye. Şimdi hepsinin kulağı avluda, gözü televizyonda. Açın ışıkları, duyurun sesinizi. Yiğidim aslanım burada yatıyor. Hepinize, bu muhteşem koroya yürekten teşekkür ediyoruz. Sesinizi duydular. Sizinle bir söylediler. En yakın zamanda Silivri’deki arkadaşlarımızı oradan çıkardığımızda bu meydanda bir daha toplanıp bu şarkıyı bir kez daha hep beraber söyleyeceğiz.”
“DARBE BAŞARILI OLSUN DİYE 60 MİLYAR DOLAR REZERV YAKTILAR”
“Bugün burada bu meydanda sabah traktörler vardı. Silivrili çiftçiler gelip burada hem günlerini kutladılar, hem seslerini duyurdular. 19 Mart’ta darbe yapılabilsin diye bu darbenin mali ayağı Mehmet Şimşek iki yıldır ülke ülke gezip para biriktiriyordu. Bu darbe başarılı olsun, bu darbeden sonra dolar fırlamasın diye tam 60 milyar dolar rezerv yaktılar. Kendisine sorulunca da dedi ki, ‘Böyle günler için biriktirmiştik.’ Buradan güya bu iktidarın itibarlı Bakanı Mehmet Şimşek’e bir kez daha hatırlatıyorum ki; dünyanın neresine gidersen git senin peşini bırakmayacağız. Senin bir darbeci olduğunu bütün dünyaya anlatacağız. O parayla değil Silivri’deki, Türkiye’deki bütün çiftçilerin bütün bankalara ve diğer kuruluşlara olan borçlarını kapatabilirdik, faizlerini ödeyebilirdik. Bir o kadar daha paramız kalırdı. Onu da çiftçilere dağıtabilirdik. O para millet için harcansaydı bugün 14 bin 500 lira en düşük emekli maaşı alanlara 30 bin lira emekli maaşı verebilirdik ve bunu on yıl boyunca sürdürebilirdik. O parayla atanmayan 1 milyon öğretmeni atayabilirdik ve üç yıllık maaşlarını peşin ödeyebilirdik. O parayla 12 milyon işsizimize her ay 15 bin lira işsizlik maaşı ödeyebilirdik. Ama onlar bu parayı çiftçiye, işçiye, emekliye, gençlere, işsizlere vermek yerine Ekrem İmamoğlu’na darbe yapmak için harcadılar. Bu memleketin varını yoğunu Ekrem Başkan’a darbe yapmak için harcayanlara şunu söylüyoruz, korkunun ecele faydası yoktur. Artık buradan Erdoğan’a sesleniyorum; Silivri’nin duvarlarını bu millet yıkacak, seçim sandığı gelince bu millet Ekrem Başkan’ı Cumhurbaşkanı yapacak. Ant olsun ki o Silivri’nin üstündeki dikenli telleri söküp atacağız, ant olsun ki o kalın duvarları yıkacağız, ant olsun ki Silivri’yi müze yapacağız. Bu rezillikleri unutmayacağız, unutturmayacağız. Hiç kimse ‘İmamoğlu’nu hapse attık, kurtulduk’ sanmasın. Milletin desteğini kaybedenler, devletin arkasına, yetkilerin arkasına sığınmasın. Kimse Ekrem Başkan ve arkadaşlarımız unutulur diye plan yapmasın, hesap yapmasın. Ne olursa olsun o sandık gelecek, ne olursa olsun o hesaplar bozulacak. Hele hele AKP ile MHP, biri ikinci parti, biri beşinci parti. Pencüdü İttifakı senin hesabını millet bozacak, biz bozacağız, biz kazanacağız. Bu hesapları millet bozar, bir hesap varsa o hesabı millet yapar. Kötücüllerin, kötü yüreklilerin, kötü niyetlilerinin hesaplarını millet bozar. İkinci parti ile beşinci partinin Türkiye’nin geleceğini tasarlama, hesap yapma, oyun kurma kapasiteleri yoktur. Buradan gururla söylüyoruz; Türkiye’nin yarınlarında kurulduğu günkü gibi Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi vardır. Biz varız. Biz kazanacağız.”
“BAHÇELİ, ‘100 MİLYON İMZA TOPLASAN NE YAZAR?’ DİYOR, BUNU TARİH YAZACAK”
“Bir büyük imza kampanyasını hep beraber sürdürüyoruz. 15 milyonu geçtik, 20 milyona doğru hızla ilerliyoruz. Şunu kimse unutmasın ki atılan her imza, içerideki tutuklu bulunan olası Cumhurbaşkanı adaylarını; başta Ekrem İmamoğlu’nu, Ümit Özdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı özgürleştirecek imzalardır. Önümüze sandığı getirecek imzalardır. İmzaları atan - atmayan herkesi imzaları tamamlamaya, imza föylerini almaya, en az 25 kişiden imza toplamaya ve dünyanın en büyük güvensizlik oyunu Recep Tayyip Erdoğan’ın tam karşısına dayamaya davet ediyorum. Var mısınız? Sayın Devlet Bahçeli, çıkmış diyor ki, ‘100 milyon imza toplasanız ne olur?’ Bakın 100 milyon imza demek, bütün Türkiye’deki, bütün Kıbrıs’taki, Almanya’da, Avrupa’da, Amerika’da, Avusturalya’daki, Türki Cumhuriyetler’deki, ta Uzak Doğu’daki, Yakın Doğu’daki bütün Türklerin imzasını atsan ne yazar?’ diyor Sayın Bahçeli. Çok şey yazar. Bunu tarih yazar. Tarih bunu yazacak. Ekrem Başkan’ı yazacak. Senin bu kötülüklerini de yazacak. Buradan Silivri’den hep beraber sesleniyoruz: ‘Ben milletim. Ben milli iradeyim. Adayımı yanımda. Sandığı önümde istiyorum. Ey Erdoğan, adayımı bırak. Sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.’ Sizde bu kararlılık oldukça, bu azim oldukça, her Çarşamba akşamı İstanbul’da bir ilçeyi, her Cumartesi Anadolu’da bir şehri hep beraber bizler böyle ayağa kaldırdıkça, mutlaka kazanacağız. Mutlaka başaracağız.”
14.05.2025
14.05.2025
14.05.2025
14.05.2025