11.06.2021

CHP SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: “ZÜBÜKLÜĞÜN ZİRVESİ BU OLSA GEREK”

CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan Şahsım Hükümetinin daha önce birlikte yol yürüdüğü suç örgütü elebaşını şimdi evlatlıktan reddettiğini belirterek, “Bu elebaşı AK Parti için mitingler düzenledi. Akademisyenlerin kanlarında banyo yapacağını söyledi. Erdoğan ile samimi pozlar verdi. AK Partili siyasilere çanta çanta para verdi. Yetmedi AK Partinin propagandası için AK Parti’ye kahve verdi. Ama şimdi çıkmışlar, içtikleri kahvenin parasını da, millete ve muhalefete ödetmek istiyorlar. Yok öyle şey. Can çıkar, huy çıkmaz. Bunların huyu bu… Siyasi yüzsüzlüğün kitabını yazdılar. Zübüklüğün zirvesi bu olsa gerek” diye konuştu.
Öztrak, ülkeyi Yeni Kurumlar, Yeni Kurallar ve Yeni Kadrolarla ayağa kaldıracaklarını belirterek, CHP iktidarında uygulayacakları dört ayaklı ekonomi stratejisinin ayrıntılarını anlattı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Trakya Bölge Toplantısı’nda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Bugün bölgemizde askeri görevini Mardin Nusaybin’de yapmakta olan Tekirdağ’da Kapaklılı Piyade Er Rıdvan Sağdıç’ı kaybettik. Şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Serhat şehrimiz, ülkemizin Balkanlara ve Avrupa’ya açılan kapısı, güzel Edirne’mizde bugün sizlerle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
CHP ÜLKEYİ KARIŞ KARIŞ TARIYOR
Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin dört bir yanını karış karış geziyor. Bir yandan örgüt toplantıları yapıyoruz, bir yandan milletvekillerimiz Anadolu’yu dolaşıyorlar. Yine milletvekili arkadaşlarımızla birlikte biz de Ekonomi Masası olarak EKOBÜS’e bindik ülkenin her yerini karış karış tarıyoruz. Ekonomi Masası olarak Doğu ve Güneydoğu illerimizdeydik. Edirne’ye dün Muş’tan geldim. Bitlis, Siirt, Muş’ta vatandaşlarımızla beraber olduk. Edirne’mize; Bitlis’in, Siirt’in, Muş’un selamlarını getirdim.
DEVLETİ KEMİREN PARAZİTLER
Türkiye’mizin dört bir yanında büyük sıkıntılar var. Milletimiz feryat ediyor. Yoksulluk, yolsuzluk, umutsuzluk aldı başını gidiyor. Milletin sorunlarına çözüm bulması gerekenler, felç olmuş, hükümet meflûç. Kurumlar çalıştırılamıyor. Devlet büyük bir krizde. Ucube tek adam vesayet rejimiyle, yasama, yürütme, yargı erklerinin hepsi Saraya bağlanmış. Denetleyici, düzenleyici kurumlar fiilen ortadan kaldırılmış. Devleti kemiren parazitler bu elverişli bir ortamda hızla harekete geçiyorlar.
YASAK MEYVELER ORTAYA DÖKÜLMEYE BAŞLADI
Ülkeyi 19 yıldır yöneten kadroların evinde kavga başlayınca, evin reisinin elinden ipler kaçınca, suç örgütleriyle, mafyayla gayrimeşru ilişkilerinin, yasak meyveleri birer birer ortaya dökülmeye başladı. Şimdi evin reisi, bu yasak mahsulü sahiplenmek istemiyor. “Bunlarla kaybedecek zamanımız yok” diyor. Kaybedecek zamanı zaten kaybettiniz, bu sizi sorumluluktan kurtarmıyor ki.
SARAY’IN YENİ BAHANESİ: ZAMANIMIZ YOK
Erdoğan Şahsım Hükümetine, “128 milyar dolar nerede?” diye bütün örgütümüzle beraber sorduk. Döndü dedi ki, “128 milyar dolar nerede diye soru mu sorulur siz hesap bilmiyorsunuz” dedi. “Deprem paraları nerede?” diye sorduk. “Hesap vermeye zamanımız yok” dedi. “Şehitler için toplanan para nerede?” diye sorduk cevap dahi vermediler. Şimdi mafya-siyaset-ticaret hattında, borular patladı, yayılan kokular, tahammül edilemez boyutlara ulaştı. Ekonomiyi, devleti bu hat kemiriyor. Ama Şahsım Hükümetinin bunlarla ilgilenecek zamanı yokmuş.
HESAP VERMEKTEN KAÇIYOR
Kavgalı evin, ipin ucunu elinden kaçırmış reisi bununla ilgilense ne olur, ilgilenmese ne olur? Yeraltı örgütleriyle bunların elebaşlarını zaten evin içine doldurmuşlar maşallah. Artık bırakacaklar bu işlerle kendileri değil bu devletin bürokratları, bu devletin savcıları, bu devletin polisi, bu devletin hakimleri meşgul olacak. Bunların elini tutmasınlar. O zaman ortaya daha neler çıkacak göreceğiz. Erdoğan, bunlarla ilgilenmiyorum diyecek, bunların hesabını vermekten kaçacak.
BUNLARIN YÜZÜ TEFLON TAVA
Siyasetin gücü ve sermayesi itibardır. Bu gücü ve itibarı sağlayan da hukuktur. Büyük bir filozof, bundan bin 600 yıl önce, “Adalet ortadan kalkarsa, hükümet büyük soyguncu çetelerinden başka ne olur?” demiş. Genel Başkanımız bunlara defalarca, “Hukukun üstünlüğünden vazgeçerseniz, devlet organize suç örgütüne dönüşür” dedi durdu. Ama bunlar dinlemedi. Bakın şimdi suç örgütünün elebaşı çıkmış, “Biz hepimiz aileyiz. Her suçta beraberiz” diye konuşuyor. İşler buraya geldi. Ama bunların yüzü teflon tava…
ZÜBÜKLÜĞÜN ZİRVESİ
Hoca efendileriyle, devletin adliyesini, askeriyesini, idaresini, yerle bir ettiler. Millet devleti sokaklardan topladı. “Allah affetsin” diyerek, işin içinden sıyrılıverdiler. Bugün evlatlıktan reddettikleri organize suç örgütü elebaşlarıyla da, çok yol yürüdüler. Bu elebaşı AK Parti için mitingler düzenledi. Akademisyenlerin kanlarında banyo yapacağını söyledi. Erdoğan ile samimi pozlar verdi. AK Partili siyasilere çanta çanta para verdi. Yetmedi AK Partinin propagandası için AK Parti’ye kahve verdi. Ama şimdi çıkmışlar, içtikleri kahvenin parasını da, millete ve muhalefete ödetmek istiyorlar. Yok öyle şey. Can çıkar, huy çıkmaz. Bunların huyu bu… Siyasi yüzsüzlüğün kitabını yazdılar. Zübüklüğün zirvesi bu olsa gerek.
HESABI VERİLMEYEN HER LOKMA HARAM
Demokrasilerde milletin iradesine saygı duymak, yapılan ve yapılmayan için hesap vermek esastır. Seçilmiş bir siyasetçi için, “Hesap vermek, milletimizin tevdi ettiği kutsal emanetin, en doğal gereğidir.” Bunları onlar söylüyor biz söylemiyoruz. Devleti yönetenlerin, hesabını veremediği her lokma, haramdır. Hukuken de ciddi bir suçtur.
EVDEKİ KAVGA AYYUKA ÇIKTI
Bu ülkede bir İçişleri Bakanı, “Bir siyasetçinin, organize suç örgütü elebaşından, 10 bin dolar aldığını” söylüyor. O suç örgütü elebaşı, bir AK Parti MKYK üyesine, “10 bin dolar değil, çantayla para verdim” diyor. O AK Parti MKYK üyesi; “Elçiye zeval olmaz” diyerek, birilerine özellikle yukarılara mesajlar veriyor. Saray ve ahalisinin evindeki kavga ayyuka çıkmış vaziyette. İçerde birbirlerine şantaj almış yürümüş durumda. Milletin dertleri sahipsiz kalmış.
ORTAYA DÖKÜLENLER AK PARTİ’NİN İÇ İŞİ DEĞİL
Kibir hastalığına yakalanmış bir yönetim iflah olmaz. Milletin sesini duymaz, halini görmez, derdine derman hiçbir şekilde olamaz. Ne yazık ki bugün Türkiye’de yaşanan budur. Adalete yaslanmayan bir güç çürütür. Mutlak güç, mutlaka çürütür. Bugün İçişleri Bakanı hakkında korkunç iddialar var. Bu iddialar, AK Partinin i işidir, ailenin işidir, evin içişidir falan deyip geçiştirmekte mümkün değildir. Lağım patlamıştır, etrafı koku sarmıştır. Artık, “kol kırılır, yen içinde kalır” diyerek bu işleri geçiştirmek mümkün değildir.
ÖNCE MECLİS’TE SONRA ADLİYEDE
10 bin dolar alan siyasetçinin adından başlayarak, bu bakana sorulacak çok soru vardır. Bu iddiaların açıklığa kavuşturulacağı yer; bu devletin televizyonları veya AK Partinin disiplin kurulları değildir artık. Bu iddiaların açıklığa kavuşturulacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. İçişleri Bakanı, yürütülecek soruşturmanın selameti bakımından istifa etmek ve TBMM’de kurulacak Araştırma ve Soruşturma Komisyonlarında hesap vermek durumundadır. Çünkü suçu işleyen siyasidir. Onun için TBMM’nin bu pisliği, bu kiri temizlemesi gerekir. Kendini arındırması gerekir. Sonraki aşamada adliyede tamamlanır.
ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR
Bunun geçmişte örnekleri çoktur. 25 yıl önce bu ülkede Susurluk skandalı patlamıştı. Dönemin İçişleri Bakanı, bu skandalın beşinci günü istifa etti. Meclis daha bu skandalın haftasında soruşturma komisyonunu kurdu. Yine 1998’de bir Devlet Bakanı, bir mafya babasıyla telefon görüşmeleri ortaya çıkınca, hakkındaki iddialar aydınlatılsın diye, hem devlet bakanlığından, hem de milletvekilliğinden istifa etmişti. 1999’da TÜRKBANK ihalesine mafyanın müdahil olduğu anlaşılınca, dönemin Başbakanı ve Hazine’nin bağlı olduğu Bakan, Meclis Soruşturma Komisyonu’na hesap vermişti. Ama 25 yıl sonra, Erdoğan Şahsım Hükümeti bugün ortalığa saçılan pislikler için, üç maymunu oynuyor. Yargı da onlardan geri kalmıyor. İçişleri Bakanına dönüp, “10 bin dolar alan siyasetçi kim?” diye soramıyor. “Söylemezsen bu suçtur, suça ortaklıktır” diyemiyor. Devletteki çürümeden ne yazık ki yargı da payını almış. Adalet Bakanının çıtı çıkmıyor.
HSK’YI GÖREVE DAVET EDİYORUZ
Diğer yandan bir İstinaf Mahkemesi hâkimi çıkıyor, milyonluk bir araba var altında bu kullandığı arabayı savunmak için, “Hâkim ve savcıların yüzde 25’inin sahip olduğu araçlar, benim aracımdan daha pahalı” diyor. Hâkimlerimizin cüzdanlarıyla vicdanları arasında elbette sıkışmaması gerekir. Bunun için devlet gerekeni yapar. Ama milyonluk arabalara binen hâkim ve savcılar varsa, geceliği on binlerce liralık otellerde kalan hakimler savcılar varsa, bu iş titizlikle soruşturulmalıdır. Biz, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nu derhal göreve davet ediyoruz. Bu milyonluk araçların sahibi, Hâkim ve savcılar kimler araştırılsın. Hakimler ve savcıların dörtte birine bu suyun gözü nereden geliyormuş bulunsun. Bunlar ortaya çıkarılmalıdır. Gereği de tabi derhal yapılmalıdır. Şunu kimse unutmasın. Sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner. Bugün hesabı vermeye zamanımız yok diyenler, yarın sandıkta millete bu hesabı verirler.
DÜNYANIN EN KEYİFLİ YÖNETİCİSİ
Dünya üzerinde görülmeyen bir rejim uydurdular. Bu ucube vesayet rejiminde, memnuniyet ve iltifat varsa Erdoğan’a, şikâyet ve suçlama varsa o da bize muhalefete. Yetkileri çok, sorumlulukları hiç yok. Az düşünen ama çok konuşan Erdoğan, yaptıklarının hesabını vermeyen, dünyanın en keyifli yöneticisi... Erdoğan yine sorumluluklarını unutuyor, yine çok konuşuyor.
BİZİM SARAYLILAR FRANSA’DAKİLERİ ARATMIYOR
Bu defa da çıkıyor; “Neymiş millet açmış, aç olarak dolaşanları buyurun siz doyuruverin" diye bize yolluyor. Maşallah bizim saraylılar Fransa’daki saraylıları hiç aratmıyorlar. Bunlar halkın dertlerinden kopmuş, nobran, küstah, kibirli saray yönetiminde doğal olan bir takım konuları artık bunlarda da görüyoruz. Ne güzel diyor Atalarımız; aç doyar, açgözlü doymaz. Duran uçan kaçan saraylarınızda, itibardan tasarruf olmaz deyip keyif süreceksiniz, sonra da muhalefete dönüp, “Açları buyurun siz doyurun” diyeceksiniz. Biz belediyelerimizle zaten vatandaşlarımızın yanındayız. Ama milletimiz belediyelerimizi durdurmak için, milletimize yardım etmelerini önlemek için sizin neler yaptığınızı daha hala unutmadı. Halkın ekmeğine bile düşmanlık ettiniz. Şimdide biz kendisine soruyoruz. Bu ülkede hükümet yok mu? Kim bu açlığın yokluğun sorumlusu hükümet değil mi?
KAPANSIN HARAM KAPILARI
Ülkeyi yönetemiyorsunuz. Milletin sırtındaki yük, sayenizde her gün daha da ağırlaşıyor. Millet eziliyor. Yapılacak tek şey var: Getirin sandığı. Kapansın artık haram kapıları. CHP’nin iktidarında kurulacak Halil İbrahim sofrasında, tüm milletimize yer var. Bu ülkenin kaynakları yeter. Yeter ki bu ülke iyi yönetilsin. Yeter ki harama el uzatılmasın. Yolsuzluk varsa, yoksullukta olur. Açlık olur, sefalet olur. Bu ucube rejime geçtikten sonra, iki yılda, yoksullarımızın sayısı 3 milyon 232 bin kişi artmış. Bugün 10 milyon 171 bin yoksulumuz var. Bu rakam benim değil. Dünya Bankası’nın rakamları… Bunların beslemeleri, lüks arabalarda burunlarına pudra şekeri çekerken, millet evine bir kilo toz şekeri bile götüremez hale geldi. Saray yanaşmalarının evine bir değil, iki değil, üç değil, dört ayrı yerden maaş girerken, millet evine bir maaşı bile götüremiyor. Saray sosyetesinin çocukları daha 40 yaşlarını görmeden, dolar milyoneri oluyor, milletin emek emek okuttuğu çocukları, 40’ında anasının, babasının eline bakıyor.
SEFALET İKİYE KATLANDI
Dün Nisan ayı işsizlik rakamları açıklandı. 2018 Nisan ayından 2021’in Nisan ayına, yani Erdoğan Şahsım Hükümetinin işbaşına geçtiği dönemde, gerçek işsizlerimizin sayısı 4 milyon 635 bin kişi artarak, 9 milyon 517 bin kişiye çıkmış. İşsizlerin sayısı yani buna baktığımız zaman 3 yılda ikiye katlanmış. Şimdi bu başarı mı, bu iyi yönetmek mi? Yine bu dönemde bırakın istihdam yaratmayı, yani işsize iş imkanı yaratmayı işi gücü olan 867 bin yurttaşımızın işini bitirmişler, işsiz kalmış. Bir ekonomi yönetiminin başarısı, çalışmak isteyen yurttaşlarına, ne kadar iş ve istihdam sağladığıyla ölçülür. Bunlar bırakın iş yaratmayı, iş imkanı sağlamayı millete, milletin olan işini de ellerinden almışlar. Sadece işsizlik mi? Hayat pahalılığı da milletimizi ezip geçiyor. 2018’in Nisan ayında “gerçek işsizlik oranı” ve “yıllık enflasyon” toplamından oluşan “Sefalet Endeksi” değer olarak 27 idi. Bu yılın Nisan ayında 43’e çıkmış. Sefalet endeksi bu. Milleti bu hale düşürenler, ülkede sefaleti katlayanlar, şimdi çıkıyorlar, “Ben koltukta oturayım ama sorunları muhalefet çözsün” diyorlar.
GENCE UMUT VERMEYEN ÜLKE GELECEĞE UMUTLA BAKAMAZ
Yine bu ülkenin geleceği gençlerimiz, ne bir işte çalışıyor, ne de bir okulda okuyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak 5 milyon 700 bin gencimiz, “Ev genci” olmuş evlerinde oturmuşlar analarının babalarının eline bakıyorlar. Gençlerimiz bu ülkeden umudunu kesmiş. Her iki gencimizden biri, artık ben gelecekten umudumu kestim diyor. Her on gençten dördü, hayatını artık başka bir ülkede devam ettirmek istediğini söylüyor. İki gün önce Siirt’te, daha 25 yaşında genç bir evladımızın söyledikleri hala kulaklarımda; “Bizim artık bir beklentimiz yok. Umudumuz kalmadı. 25 yaşındayım, ağacı tutsam kökünden çıkarırım. Boşta oturuyorum. Evime giriyorum, çocukları görüyorum, psikolojim darmaduman.” Gençlerine umut vermeyen bir ülke, geleceğine de umutla bakamaz.
MUŞ’TAKİ ESNAF BÖYLE DİYOR
Erdoğan Şahsım Hükümeti sadece gençlerimizin değil, esnafımızın da umudunu çaldı, psikolojisini bozdu. Dün Muş’ta bir esnafımız, “16 aydır iş yerimizi açamadık. Aldığım destek 16 ayda 500 lira. Cumhurbaşkanı gelsin 500 lira biz verelim. Bakalım geçinebiliyor mu? Banka kredilerini ödeyemiyoruz. Erteliyor faiziyle. Ödeyebilsem zaten bu borcumu öderim” diyor.
MİLLETE 10 MİLYAR TL, BEŞ TANE MÜTEAHHİDE 21 MİLYAR TL
Şu salgın döneminde, beş tane yandaş müteahhide, geçilmeyen köprü ve yollar için, bütçeden 21 milyar lira kaynak ayırmışlar. Ama aynı bütçeden milyonlarca yurttaşımıza vere vere, 10 milyar lira hibe vermişler.
1 KİLO SÜTE 800 GRAM YEM
Çiftçi deseniz onun da durumu farklı değil. Mazot, gübre, tohum, ilaç fiyatlarının altında ezilen çiftçinin ürünü tarlada para etmiyor. İki Trakya büyüklüğünde tarım alanı artık ekilmiyor. Çiftçi isyan edip ürününü sokağa dökerken millet yangın yerine dönen pazarda tezgâha yaklaşamıyor. Dün Muş’ta gördük. Besicimiz yem fiyatlarında frensiz artışa mağlup olmuş. “İşi bıraktım” diyor. Yem fiyatı süt fiyatını aşmış. Yani normal olarak 1 litre süt satıp 1,5 kilo yem almanız lazım. Şimdi 1 litre süt sattığınızda 800 gram yemi ancak alabiliyorsunuz. İnekler kesime gitmeye başlamış. Et fiyatları besiciyi de, kasabı da, milleti de yakıyor. Besici “Bu fiyatlarla yaşayamam” diyor. Kasaplar “Bu fiyatlarla et satamam” diyor. Vatandaş da eti vitrinlerde seyreder hale geliyor.
ÖDEMEDİĞİNİZ TARIM DESTEKLERİNİ ŞİMDİ ÖDEYİN
Tarım Kanunu ortada… “Milli gelirin en az yüzde biri kadar, çiftçiye destek vereceksin” diyor. Kanunen ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen toplam 212 milyar lira devletin borcu olarak çiftçiye duruyor. Buradan açıkça sesleniyoruz, “Bu destekleri ödeyin. Şimdi tam zamanıdır biran evvel ödeyin. Ülkeyi çaresiz bırakmayın” diyoruz. Ama Erdoğan Şahsım Hükümetinin evdeki kavgadan, bizi duyacak, milletin halini görecek durumu yok. Erdoğan Şahsım Hükümeti çiftçiye borçlu, çiftçi bankaya borçlu… Banka borcunu ödeyemeyen çiftçi, evi, tarlası, traktörü hacze gidecek diye uyku uyuyamıyor. Çiftçinin borcuna maşallah Ziraat Bankası şahin ama yandaşın borcuna ses dahi çıkaramıyor.
MİLLET SARAYA TASDİKNAMESİNİ VERMEK İÇİN SANDIĞI BEKLİYOR
Buradan bir defa daha söylüyoruz. Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümetine notunu vermiştir. Sesini duymayanlara, halini görmeyenlere, kendisiyle alay edenlere dersini vermek için, tasdiknamesini vermek için önüne gelecek sandığı sabırsızlıkla beklemektedir.
CUMHURİYETİMİZİ GERÇEK BİR DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRACAĞIZ
Cumhuriyetimizin ilk yüzyılında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yeni bir devlet kurduk. Yeni bir ekonomi ve sanayi inşa ettik. Biz inşa ettik. Çok partili demokrasiyi biz getirdik. Ülkemizi sosyal devletle biz tanıştırdık. “Toprak işleyenin, su kullananın” biz dedik. Altı okumuzda Milliyetçilik ilkemizi, Ege’nin serin sularına, Kıbrıs’ın Beşparmak Dağlarına biz yazdık. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında ise, cumhuriyetimizi gerçek bir demokrasiyle taçlandıracağız.
MİLLET İSTEDİĞİ GÜN BU SİSTEM BİTER
Şimdi bu AK Parti sözcüleri bu sistemden geriye doğru gitme olmaz falan diyor. Hayrola? Milletimiz istediği gün bu sistem biter. İnsanın insana kulluğuna son vereceğiz. Artık devlet millete değil, millet devlete ve devleti yönetenlere hesap soracak. Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizi en ağır krizlerden, kısa sürede çıkarmasını bilen kadrolarıyla göreve hazırdır, örgütüyle göreve hazırdır, belediyeleriyle göreve hazırdır.
YENİ KURUMLAR, YENİ KURALLAR, YENİ KADROLAR
Biz ülkemizi “Üç Yeni” dediğimiz, Yeni Kurallar, Yeni Kurumlar, Yeni Kadrolar eliyle ve dört ayaklı bir stratejiyle ayağa kaldıracağız.
Ankara’da Polatlı’da yine Ekonomi Masasının bir gezisi sırasında bir soğan üreticisinin söylediği gibi “Milletimiz artık kral değil kural istiyor, kural.” Devletler, kurumlarıyla var olur. Erdoğan Şahsım Hükümeti, tüm kurumlarımızı çökertti, yerle bir etti. Biz bin yıllık devlet tecrübemizi, çağın gerekleriyle de harmanlayarak, “Yeni kurumlarla” devleti ayağa kaldıracağız.
Tüm bunları yapmak için, elbette “Yeni kadrolara” ihtiyaç var. Bu metal yorgunu Hükümetin artık bu ülkenin insanlarına verecek bir şeyi kalmamıştır. Görevde kaldıkları her dakika, milletin sırtında daha da ağırlaşan bir yüke dönüşmektedir. Bu yüzden biz, “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, milletimize güven verecek, umut verecek, umut etme cesareti verecek kadrolara, yani CHP’nin kadrolarına ihtiyaç var” diyoruz.
CHP’NİN DÖRT AYAKLI STRATEJİSİ
Dört ayaklı stratejimizin ilk ayağında; hukuk devletini, demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını yeniden ayağa kaldırmak, can ve mal güvenliğini sağlamak var. Biz yepyeni ve güçlendirilmiş bir parlamenter sistemle, dünyaya örnek bir demokrasiyle, Cumhuriyetimizi bir defa daha taçlandırmaya hazırız.
Stratejimizin ikinci ayağında; küresel pazarlarda yarışma gücümüzü, üretimimizi ve gelirimizi artıracak politikalarımız var. İşsizliği azaltacak, ülkede katma değeri artıracak, yepyeni bir büyüme anlayışını hayata geçirmeye hazırız.
Stratejimizin üçüncü ayağında; artan refah ve gelirin adil paylaşımı var. Büyümeden ve refahtan tüm vatandaşlarımız yararlanacak. Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Aile Destekleri Sigortasıyla tüm ihtiyaç sahiplerini, garip gurebayı kucaklayacağız.
Ve stratejimizin dördüncü ayağında tüm bu yapıyı sürdürülebilir kılmak için çevresel, ekonomik ve mali sürdürülebilirliğe dikkat edeceğiz.
TALAN İSTANBUL, TRAKYA’YI EMPERYALİSTLERE PEŞKEŞ ÇEKME PROJESİ
Bu arada bir soru sormak istiyorum belediye başkanlarımız burada. Ergene’yi bizim belediyelerimiz kirletiyormuş, Cumhurbaşkanı böyle söylüyor. Doğru mu? Tabi ki doğru değil. Şaka gibi yani adeta. Hem parayı bizim belediyelerimiz ödeyecek, hem arıtmaları yapacaksınız, hem kendileri arıtmaları yapacak, ondan sonrada Ergene’yi biz kirletiyor olacağız. Ama bir başka bir şey daha var. Buradan Trakya’dan söylüyorum, Trakya’yı Anadolu’dan ayırma, emperyalistlerin emellerine peşkeş çekme, Marmara Denizini bitirme projesi olan Talan İstanbul’a, tek kuruş dahi koklatmayacağız. Bir kere daha buradan ifade ediyorum.
SANDIKTAN KAÇMA ERDOĞAN
Biz hazırız. Örgütlerimiz hazır, yönetimimiz hazır, Genel Başkanımız hazır, milletimiz hazır. Buradan Genel Başkanımızın sözleriyle bir kere daha sesleniyoruz. “Artık vakit tamam, seçim zamanıdır bu zaman, milletten korkma, sandıktan kaçma Erdoğan.”
Hepiniz saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler