22.05.2023

Faik Öztrak: "Pusulanın Bir Tarafında 'Suriyeliler Kalsın' Diyen Saray, Diğer Tarafında ‘Misafirlerimizi Barış İçinde Evlerine Göndereceğiz’ Diyen Kılıçdaroğlu Var"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, cumhurbaşkanı seçiminin 28 Mayıs'ta yapılacak ikinci turuna ilişkin, "Pusulanın bir tarafında, sahte afişlerden, sahte videolardan medet uman, Kemal Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafından bile korkanlar var. Pusulanın diğer tarafında, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ülkemizi aydınlığa taşımak için hiçbir şeyden korkmadan mücadele eden Kemal Kılıçdaroğlu var. Pusulanın bir tarafında, ‘Suriyeliler kalsın’ diyen Saray var. Diğer tarafında, ‘Misafirlerimizi barış içinde evlerine göndereceğiz’ diyen Kılıçdaroğlu var. Pusulanın bir tarafında, kendini kral sanan Erdoğan; pusulanın öbür tarafında, ‘Kral değil kural’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu var. Pusulanın bir tarafında, vatandaşlığımızı sattıkları Orta Doğu kökenli kişiler, Türkçe bile bilmedikleri halde, Türk siyasetinden hiçbir şey anlamadıkları halde İstanbul Havalimanı’nda oy kullanan kişiler var. Bunlara sandıkta söz söyleme hakkı verilirken hâlâ çıkıp yerli ve milli olmaktan bahseden de bir hükümet var. Pusulanın diğer tarafında ise ‘Söz milletimizindir, bu memleketin has evlatlarınındır’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu var." dedi.

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AKP iktidarının tarım politikalarını eleştiren Öztrak, "Son 5 yılda çiftçinin bankalara borcu, 91 milyar liradan 391 milyar liraya çıktı. Çiftçi başına borç, 179 bin liraya ulaştı. Her bir çiftçi ailesinin Saray hükümetinden alacağı 215 bin lira, bankalara borcu ise 179 bin lira. Saray çiftçiye destek borcunu ödese çiftçi de bankalara borçlanmaz, cebine de 36 bin lira para kalırdı" diye konuştu.

Öztrak, şunları söyledi:


CUMHURİYET, ‘MİLLETİN EFENDİSİ’ DEDİĞİ KÖYLÜYÜ, ÇİFTÇİYİ, BESİCİYİ, ÜRETİCİYİ BAŞ TACI ETTİ

Değerli basın mensupları, “Kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeye ve sonuçta yerlerini bırakmaya mecburdurlar.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetin ilanından önce topladığı İzmir İktisat Kongresi’nin açış konuşmasında, üretim olmadan, ekonomik bağımsızlık olmadan, tam bağımsızlıktan söz edilemeyeceğini böyle anlatıyordu. Bu millet Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Cumhuriyeti kurarken önce “üretim” dedi. Cumhuriyet, milletin efendisi dediği, köylüyü, çiftçiyi, besiciyi, üreticiyi, baş tacı etti. Ama bugün çiftçi de, besici de, üretici de, milletimizin tamamı gibi “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” durumuna düşürüldü.

TARIM KANUNU AÇIK, ‘HER YIL MİLLİ GELİRİN EN AZ YÜZDE BİRİNİ ÇİFTÇİYE DESTEK OLARAK VERECEKSİN’ DİYOR, ‘VERİR MİSİN’ DEMİYOR

Şahsım Hükümeti, çiftçiyi, besiciyi, üreticiyi, ithalatla girdi fiyatları arasında ezdi. TÜİK bugün açıkladı. Sarayın Merkez Bankası’nın tabela faizini indirmeye başlamasından bu yana geçen 1,5 yılda, tarımsal üretimde kullanılan; gübrenin fiyatı yüzde 198, yemin fiyatı yüzde 191, mazotun fiyatı yüzde 188, elektriğin fiyatı yüzde 125, ilacın fiyatı yüzde 143 artmış. Maliyetler her geçen gün artarken hükümet çiftçiyi yalnız bıraktı. Kanunun verdiği desteği çiftçiye ödemedi. Oysa Tarım Kanunu açık, “Her yıl milli gelirin en az yüzde birini çiftçiye destek olarak vereceksin” diyor. Verir misin demiyor, vermek ister misin de demiyor. “En az yüzde birini vereceksin” diyor. Saray bugüne kadar kanunun emrettiği tarımsal desteğin, yarısını bile vermedi.

ÇİFTÇİNİN 17 YILDA BİRİKEN ALACAĞI 470 MİLYAR LİRA

Bir Hükümet çiftçisine borç takar mı? Bunlar taktı. Ödenmeyen tarımsal destekler nedeniyle çiftçinin 17 yılda biriken alacağı 470 milyar lira. Yani yarım trilyon. Her bir çiftçi ailesinin Saray hükümetinden, gecikme faizleri hariç, 215 bin 442 lira 45 kuruş alacağı var. Hükümet, devletin söz verdiği desteği ödemeyince, çiftçi bankaların, kredi kooperatiflerinin eline düştü.

Her bir çiftçi ailesinin Saray hükümetinden, gecikme faizleri hariç, 215 bin 442 lira 45 kuruş alacağı var. Hükümet, devletin söz verdiği desteği ödemeyince, çiftçi bankaların, kredi kooperatiflerinin eline düştü.

Erdoğan alın terinin karşılığını vermedikçe de borcu borçla çevirmeye başladı, borca takla attırmaya çalıştı. Son 5 yılda, çiftçinin bankalara borcu 91 milyar liradan 391 milyar liraya çıktı. Çiftçi başına borç 179 bin liraya ulaştı. Her bir çiftçi ailesinin Saray hükümetinden alacağı 215 bin lira, buna karşılık bankalara borcu 179 bin lira. Yani Saray çiftçiye destek borcunu ödeseydi çiftçi de bankalara borçlanmaz, yetmez cebine de 36 bin lira para kalırdı. Ama bu hükümet bu toprakların çiftçisi Ahmet’i, Mehmet’i değil, elin çiftçisi Hans’ı, George’u seviyor. Nereden biliyorsun derseniz, tarım ürünü ithalatı rakamlarından…

BENİM ÇİFTÇİM DAYAK YEDİ, ELİN ÇİFTÇİSİ PARA KAZANDI

Şahsım hükümetleri son 20 yılda, bizim çiftçimizin hak ettiği refahı, ithalatla elin çiftçisine aktardı. Hasat zamanı gümrük kapılarını açıp çiftçimizi ithalat sopasıyla dövdü. Benim çiftçim dayak yedi, elin çiftçisi para kazandı. Rakamlar ortada: Bu dönemde, pamuk ithalatına 30 milyar dolar, buğday ithalatına 26 milyar dolar, ayçiçeği ithalatına 7,5 milyar dolar, mercimek ithalatına 3 milyar 600 milyon dolar, Şeker ithalatına 1 milyar 200 milyon dolar ödendi. Saray Hükümetleri döneminde toplam 144 milyar dolarlık tarım ürünü ithalatı yapılmış. Türkiye’nin ürettiği buğday kendine yetmiyor. Her yıl 10 milyon ton buğday ithalatıyla üretim açığı kapatılıyor ve biz üretip kazanacağımıza milletlin parası eloğluna gidiyor. Sonunda tabi ki dövizlerde bitiyor. Adana tarafında hasat başladı. Ama ortada hala bir taban fiyat yok. Zor durumdaki çiftçi elindeki ürünü, tüccara ucuza kaptırıyor. Seçim falan demeyin buğday fiyatını bir an önce ilan edin. Buğday fiyatı 11,5 liranın, fark primi de 1,5 liranın altına düşmemeli.

TARIMDA ÇALIŞAN 2 MİLYON 592 BİN KİŞİ, TARIMDA ÇALIŞMAKTAN VAZGEÇTİ

Değerli basın mensupları, sarayın kibirlisinin yanlış politikaları nedeniyle, ülkemizde çiftçi sayısı giderek azalıyor. Son 20 yılda tarımda çalışan 2 milyon 592 bin kişi tarımda çalışmaktan vazgeçmiş. Alın terinin karşılığını alamayan çiftçi tarlasına küsmüş. Son 20 yılda, 3 milyon 735 bin hektar araziyi ekmekten çiftçi vazgeçti. Az buz değil, bu iki Trakya büyüklüğünde araziye karşılık geliyor.

HÜKÜMET, ELİN BESİCİLERİNDEN 20 YILDA 10 MİLYAR DOLARLIK CANLI HAYVAN VE ET İTHAL ETTİ

Sarayın zulmünden besici de nasibini alıyor. Başta yem olmak üzere maliyetlerin altından kalkamayan üretici, gebe hayvanlarını, süt ineklerini, kesime göndermek zorunda kalıyor. Ana olmayınca dana da kalmıyor. Üretim olmayınca, fiyat artıyor. Hükümet üreticiyi destekleyerek fiyatları düşüreceğine ithalata yaslanıyor. Hükümet elin besicisinden 20 yılda 10 milyar dolarlık canlı hayvan ve et ithal etti. Şimdi seçimden önce de açıkladı 500 bin sığır ithalatı daha yapakmış. Şaşırdık mı? Hayır şaşırmadık. Sonuç: Ama sonuç ortada. Karkas etin kesim fiyatı bugün 235 liraya çıktı. 34 milyon 660 bin yurttaşımız bugün sofrasına iki günde bir, bir kap et yemeği koyamaz halde ve böyle devam ederse etin fiyatı 500-600 liralara da çıkar. Milletimiz eti sofrasında hiç göremez olur. Sonra da çocuklarımızın boyu neden kısa kalıyor diye üzülüp dururuz.

Süt üreticisine de bir dokun bin ah işit. Ulusal Süt Konseyi çiğ sütün litresine 8,5 lira tavsiye fiyatını güncellemedi. Ama sitesinde Nisan ayı itibariyle 1 litre sütün maliyeti 9 lira 87 kuruş olarak duruyor. Konsey’de fiyat maliyetin altında. Üretici çiğ sütü 9 lira 50 kuruş civarında satabiliyor. 50 kiloluk bir çuval 21 protein yemin fiyatı 410 lira. Yemin kilosuna 8 lira 20 kuruş veriyor. Sütün litresine ise 9 lira 50 kuruş alıyor. Bir litre sütle de 1 kilo 100 gram yem alıyor. Oysa çiftçinin ayakta kalabilmesi için bir litre sütle 1,5 kilo yem alabilmesi gerekir. Bunun için çiğ sütün litresi 12,5 liraya çıkmalı. Bu nasıl olacak? Devletin destek vermesiyle. Aksi takdirde markette 200 liraya çıkan peynir 25-30 liraya çıkan pastörize süt öyle yerlere sıçrar ki vatandaş için hiç ulaşılmaz hale gelir.

Değerli basın mensupları, üretici hakkını alamayınca, süt inekleri de bir bir kesime gidiyor. Buradan bir kere daha tekrarlıyorum: “Anası olmayanın danası olmaz”. Süt inekçiliği etçiliğin kırmızıçizgisidir. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…

SORUNUN SEBEBİ OLANLAR, ÇÖZÜMÜN ADRESİ OLAMAZLAR

Dünyada gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 19,7 düşüyor. Buna karşılık bizde hem de TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla yüzde 52 artıyor. Bunun sebebi dış güçler falan değil. Bunun sebebi bizim çiftçimiz değil. Bunun sebebi cennet vatanımızın değneği diksen ağaç fışkıracak verimli toprakları değil. Saray’da oturan beceriksiz, yorgun yönetim. Ve sorunun sebebi olanlar, çözümün asla adresi olamazlar. Bizim topraklarımız bereketlidir. Türk çiftçisi çalışkandır. Avrupa ülkelerindeki meslektaşları gibi, hasadını kaldırdıktan sonra, kazancıyla rahat rahat yaşayabilir. Ailesinin çektiği sıkıntıları görüp, köyünü terk eden, büyükşehirlerde umut arayan evlatları, torunları bunların köylerine dönebilir. Yeniden üretiriz, gıdamızı kimsenin insafına bırakmayız. Yeter ki doğru dürüst bir yönetim olsun. Doğru ve planlı bir tarım politikasıyla elin çiftçisini değil kendi çiftçisini düşünen bir yönetim olsun.

ÇİFTÇİ KARDEŞİM, BESİCİ KARDEŞİM; SEN MÜHRÜ KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA BAS

Biz “Türkiye için kararını ver” diyoruz. Çiftçi kardeşim, besici kardeşim… Sen mührü Kemal Kılıçdaroğlu’na bas, 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olsun, kanunda yazan ve bugüne kadar ödenmeyen desteklerin ödensin, ürettiğin ürünün taban fiyatları maliyet, kur, enflasyon göz önüne alınarak insan onuruna yaraşır gelir sağlayacak şekilde belirlensin. Alım fiyatları ekimden önce ilan edilsin. Sen mührü 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na bas. Cumhurbaşkanımız Kılıçdaroğlu bunları yerine getirsin. Mazot, gübre, yem ve tohum gibi girdi desteklerin, sen tarlayı sürmeden, sütü sağmadan, besi hayvanını kesime göndermeden önce hesabına geçsin. Kalan destek ödemeleri de üretimden sonra en geç 90 gün içinde ödensin.

KILIÇDAROĞLU 13. CUMHURBAŞKANI’MIZ OLSUN, GÜNEŞ ENERJİSİNDEN ELDE EDECEĞİ ELEKTRİĞİ TARIMSAL SULAMADA BEDELSİZ KULLAN

Kılıçdaroğlu 13. Cumhurbaşkanımız olsun, kullandığın mazottan ÖTV alınmasın. Kullandığın gübrenin ve tohumun maliyetinin yüzde 50’si destek olarak sana geri verilsin. Üretimde kullandığın elektrik indirimli olsun. Tarım Kredi Kooperatiflerinin güneş enerjisinden elde edeceği elektriği tarımsal sulamada bedelsiz kullan.

Kemal Kılıçdaroğlu 13. Cumhurbaşkanımız olsun, sadece seçim geldi diye değil, her zaman su ve elektrik faturalarını hasattan sonra öde. Tarımda çalışan kadın ve 30 yaş altındaki gençlerin sosyal güvenlik primlerini devlet karşılasın. BAĞ-KUR primleri de hasattan sonra ödensin. Bu ülkenin çiftçisi, ailesiyle birlikte sağlık güvencesinden mahrum kalmasın, kesintisiz yararlansın.

KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI OLSUN, TÜM DESTEKLERDEN ÖNCELİKLİ OLARAK GENÇLER FAYDALANSIN

Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olsun, çiftçilerimizin üretimde kullandığı kraktör, biçerdöver, tarım makinaları ve canlı hayvan varlıkları hiçbir şekilde haczedilmesin. Et ve Süt Kurumu, Çay-Kur, TMO, Tarım kooperatif ve birlikleri yandaşı değil çiftçiyi desteklesin. Tarımda gençleri, gençleşme teşvik edilsin. Hazine arazisi kiralama, girişim sermayesi ve düşük faizli kredi gibi teşvikler başta olmak üzere tüm desteklerden gençler öncelikli olarak faydalansın. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, çiftçilerimizin bankalardan ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullandıkları kredinin faizini silip, yeniden yapılandıracak. Ziraat Bankası tekrar çiftçinin bankası olacak. Zirai kredilerin geri ödeme takvimi hasat dönemine göre belirlenecek. Parite uygulamasıyla, çiğ süt ve et üreticileri, yem fiyatlarındaki artışlara karşı korunacak. Yem bitkilerinin üretimi teşvik edilecek. Kapalı mera alanları, besicilerin kullanımına yeniden açılacak. Tüm meralar ücretsiz olacak. Suni tohumlama ücretsiz olacak ve yaygınlaştırılacak. Okullarda ücretsiz yemek ve okul sütü gibi programlarla üretici desteklenecek.

PUSULANIN SARAY TARAFINDA, SAHTE FİLİM BİLE ÇEKMEYE CÜRET EDEN YORGUN, BİTKİN, KİBİRLİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN VAR

Çiftçi kardeşim, 28 Mayıs’ta sandık başına gittiğinde pusulada iki seçenek var. Pusulanın Saray tarafında, geçen defa işbaşına, “Verin bana tüm yetkiyi, faizle şunla bunla nasıl uğraşılır görün” diyerek gelen, ama paramızı pul eden, milletimizin cebini boşaltan, mutfakta tencereleri boşaltan, gençlerimizin umutlarını bitiren, her gün biraz daha otoriterleşen, oturduğu koltuktan kalkmamak için, iftira atan, sahte filim bile çekmeye cüret eden, yorgun, bitkin, kibirli Recep Tayyip Erdoğan var.

Pusulanın diğer tarafında, milleti önce feraha, sonra refaha çıkaracak, çalışkan, mütevazi, “Önce liyakat, önce istişare, önce milletim” diyen, Kemal Kılıçdaroğlu var.

MİLLETİN MECLİS’İNE HESAP VERECEK BİR YÖNETİM ANLAYIŞIYLA GELEN KEMAL KILIÇDAROĞLU VAR

Pusulanın Saray tarafında, ucube, dediğim dedik, kimseye hesap vermeyen, kek kişilik bir yönetim var. Pusulanın diğer tarafında, istişare ederek sorun çözecek, milletin meclisine hesap verecek, bir yönetim anlayışıyla gelen Kemal Kılıçdaroğlu var.

Pusulanın bir tarafında, harun olacağım deyip Karun olanlar, toplulaştırma ihalelerinde, tarım ürünü, canlı hayvan ve karkas ithalatında yaptıkları Ali Cengiz oyunlarıyla milyarlarca doları götürenler, bir de bu konuşulmasın diye de on parmağında on kara millete süren, milleti bölenler var. Pusulanın öbür tarafında, beytül male el sürdürmeyen, bu ülkenin çiftçisi kazansın diyen, milleti kucaklayan, “Senlik, benlik yoktur bizde, hepimiz bir damlayız aynı denizde” diyen Kemal Kılıçdaroğlu var.

PUSULANIN BİR TARAFINDA, ‘SURİYELİLER KALSIN’ DİYEN SARAY VAR. DİĞER TARAFINDA, ‘MİSAFİRLERİMİZİ BARIŞ İÇİNDE EVLERİNE GÖNDERECEĞİZ’ DİYEN KILIÇDAROĞLU VAR

Pusulanın bir tarafında, sahte afişlerden, sahte videolardan medet uman Kemal Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafından bile korkanlar var. Pusulanın diğer tarafında, Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında ülkemizi aydınlığa taşımak için hiçbir şeyden korkmadan mücadele eden Kemal Kılıçdaroğlu var.

Pusulanın bir tarafında, Suriyeliler kalsın diyen Saray var. Diğer tarafında, “Misafirlerimizi barış içinde evlerine göndereceğiz” diyen Kılıçdaroğlu var.

PUSULANIN BİR TARAFINDA, VATANDAŞLIĞIMIZI SATTIKLARI ORTADOĞU KÖKENLİ KİŞİLER, TÜRKÇE BİLE BİLMEYENLER VAR

Pusulanın bir tarafında, kendini “Kral” sanan Erdoğan, pusulanın öbür tarafında, “Kral değil Kural” diyen Kemal Kılıçdaroğlu var.

Pusulanın bir tarafında, vatandaşlığımızı sattıkları Ortadoğu kökenli kişiler Türkçe bile bilmediği halde, Türk siyasetinden hiçbir şey anlamadıkları halde yine İstanbul Havalimanında oy kullanan kişiler var. Bunlara sandıkta söz söyleme hakkı verilirken hala çıkıp yerli ve milli olmaktan bahsedende bir hükümet var. Pusulanın diğer tarafında “Söz, milletimizindir, bu memleketin has evlatlarınındır” diyen Kemal Kılıçdaroğlu var.

KENDİN İÇİN, AİLEN İÇİN, TÜRKİYE İÇİN KARARINI VER

Aziz Milletimiz, haydi, kararını ver, sandığa git. Kendin için, ailen için, Türkiye için kararını ver. Kararını ver ülkenin ufku aydınlansın. Kararını ver umutların yeniden yeşersin.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi tarımla ilgili sorularınız varsa, ekonomiyle ilgili sorularınız varsa cevaplandırayım.

Soru- Maalesef akıcı Türkçe hala konuşmuyorum. Ama benim bir sorum var. Cep çevirmen makinesinden okuyacağım tamam mı?

Faik ÖZTRAK- Eğer ekonomiyle ilgiliyse, eğer tarımla ilgiliyse buyurun sorun. Ama değilse lütfen bugün onlara cevap vermeyeceğim.


Gündem'den Öne Çıkan Haberler