22.05.2025

Selin Sayek Böke: “Ülkemizi Pazarlıkların Değil, Barışın Müzakere Gücü Olan Bir Dış Politikaya Biz Kavuşturacağız”

CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, “Türkiye'de on milyonlar, ‘Otoriter bir yönetime karşı, demokratik yollarla nasıl karşı durulur’un tarihini yazıyorlar. Türkiye’de demokrasiye, adalete, eşitliğe, 'Ya hep beraber ya hiçbirimiz' diyerek sahip çıkanlar, dünyaya da bunun ancak böyle olacağını meydanlardan haykırıyorlar. Biz de CHP olarak ülkemizi hak ettiği konuma taşıyacak onurlu, saygın, dünya ekonomisinde başkalarının ucuz emek deposu olmayan, pazarlıkların değil, barışın müzakere gücü olan, refah yaratan bir dış politikaya mutlaka kavuşturacağız” dedi.

CHP, İstanbul'da dün başlayan Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantılarına ev sahipliği yapıyor. Toplantılar dün itibarıyla Kadın Sosyalist Enternasyonal oturumlarıyla başladı. Bugün Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısının açış konuşmasını yapan CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, beş gün sürecek toplantılara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

"Sosyalist Enternasyonal toplantısının öneminin, Türkiye'nin bugün içinden geçtiği dönemin olağanüstü koşulları göz önüne alındığında çok net anlaşıldığını" söyleyen Sayek Böke, bir yanda iktidarını sürdürmek için çırpınan küçük bir azınlığın, dar bir çıkar grubunun demokrasiyi, adaleti ve halkın iradesini yok saydığını, öte yanda ise on milyonlardan oluşan, geleceğine, ülkesine sahip çıkan güçlü halk iradesinin durduğunu ifade etti.

"Türkiye’nin geleceğini esir almak isteyen bu dar çıkar grubunun tek amacının iktidarını korumak" olduğunu belirten Böke, şöyle konuştu:

"Dertleri memleket değil, halk hiç değil, ortak yarınlarımız gündemlerinde yok. Yönetme sorumluluğunu üstlendikleri devletin tüm araçlarını hukuksuz ve gayrimeşru bir şekilde bu iktidarda kalma amaçları için kullanıyorlar, suiistimal ediyorlar. Siyaseti demokratik bir yarıştan çıkarmak için hukuku paramparça ettiler. Halkın iktidarı değiştirmeye dair ortaya koyduğu iradeyi hapsedebileceklerini zannederek cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarımızı tutukladılar. Ekonomide halkın kaynaklarını kendi iktidarların devam ettirebilmek için çarçur ettiler, heba ettiler, etmeye devam ediyorlar. Kendi çıkarları için bir toplumun geleceğinin güvencesi olan birlikteliğin ortak gelecek hayalinin yıkımına yol açan derin bir toplumsal kutuplaşmayı var etmek için inanılmaz büyük bir çaba sarf ediyorlar. Ve tüm bunlarla uyumlu bir şekilde de bir Türkiye dış politikası değil de ulusal çıkarları gözeten bir anlayış değil de uluslararası ilişkileri, kendilerini iktidarda tutmanın aracı olarak kullanıyorlar.

"SİYASETİ HALKIN YARARINI SAVUNMAK İÇİN YAPAN BİR ANLAYIŞ MEVCUT; BİZİM ANLAYIŞIMIZ”

Hapsetmeye çabaladıkları ama başaramadıkları halk iradesinin tarafındaysa bambaşka bir şey oluyor. Yani halkın var olan yerel yönetimlerde kurulan yeni iktidarının ve geleceğin iktidarının adımlarında bambaşka bir şey yaşanıyor. İktidar olduğu kamu kurumlarında bu anlayış, diğer iktidarın karşısında bugünün muhalefeti, yarının iktidarının anlayışı halk yararını her şeyin önüne koyuyor. Yerel yönetimlerde halkın refahı için çalışan ve siyaseti halkın yararını savunmak için yapan bir anlayış mevcut; bizim anlayışımız. Yine iktidarın karşısında, bugünün muhalefeti, yarının iktidarında kutuplaştırmaya karşı siyasi görüşü, kimlikleri ne olursa olsun tüm toplum kesimlerini ortak değerler etrafında birleştiren kapsayıcı, güçlü Türkiye İttifakı var. Yine iktidarın yarattığı bu yıkımın karşısında, kendi iktidarını gözeten şahsi dış politikanın karşısında, yarının iktidarında Türkiye’nin dış politikasını ulusal çıkarlar ve halkın yararı için şekillendiren güçlü irademiz var; halk iradesi var. Bu hafta CHP olarak İstanbul’da ev sahipliğini yapıyor olduğumuz ve Sayın Genel Başkanımızın Başkan Yardımcısı olarak Başkan Sayın Pedro Sanchez ile birlikte yürütecek olduğu Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı’nın önemi, bu tarif ettiğim ayrımlarda saklı.”

"DÜNYA LİDERLERİ, HEP BİRLİKTE VERİLMESİ GEREKEN MÜCADELEYİ KONUŞACAK”

Sayek Böke, "halk iradesinin hedeflediği geleceği var eden Sosyalist Enternasyonal toplantısının, partisinin ev sahipliğinde İstanbul'da yapıldığını" anımsatarak, Sosyalist Enternasyonal Başkanı Pedro Sanchez‘in de CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in davetiyle toplantıyı yönetmek üzere İstanbul'a geldiğini aktardı.

Partisinin 1991’de ve 2013'te de Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantılarına ev sahipliği yaptığına dikkati çeken Sayek Böke, Aralık 2024’te Fas’ta, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in başkan yardımcısı olarak katıldığı toplantılarda, konseyin 2025 toplantılarının İstanbul’da yapılmasına karar verildiğini anlattı.

Sayek Böke, "Genel Başkanımızın davetiyle Türkiye’ye gelecek olan liderler, onlara eşlik ediyor olan kalabalık siyasi heyetler bugün Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısıyla başlayarak pazar akşamına kadar ‘Hak Ettiğimiz Bir Dünya İçin Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz’ başlığı altında demokrasiyi, dayanışmayı, barışı, kalkınmayı var etmek için hep birlikte verilmesi gereken mücadeleyi ve uygulanması gereken politikaları konuşacak, tartışacak, müzakere edecek ve en önemlisi dünyanın geleceğine birlikte yön veriyor olacak; İstanbul’da, CHP’nin ev sahipliğinde" diye konuştu.

"GEREK DÜNYAMIZ GEREK ÜLKEMİZ ÖNEMLİ BİR EŞİKTE YER ALIYOR”

Sayek Böke, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu hafta gerçekleştirdiğimiz toplantılarla birlikte böylece CHP, Sosyalist Enternasyonal’i üçüncü kez Türkiye’de ağırlıyor olacak. Diğer iki toplantı da yapıldıkları dönem itibarıyla dünya ve ülkemiz için önemli dönemeçlerdi elbet ama 2025 itibarıyla gerek dünyamız gerek ülkemiz daha da önemli bir eşikte yer alıyor. 21’inci yüzyılın ilk çeyreği geride kalmışken yüzyılın geri kalanının dünya ve özellikle de ülkemiz için nasıl şekilleneceği bir tarihsel anla belirlenecek ve bizler o anın içerisindeyiz. Bu tablo elbette siyasette çok daha etkin bir uluslararası perspektif ihtiyacını ortaya koyuyor. Genel Başkanımızın Sosyalist Enternasyonal Konseyi Toplantısı’nı partimizin ev sahipliğinde toplanmak üzere, İstanbul’a davet eden anlayışı ve İspanya Başbakanı Sayın Pedro Sanchez’i Sosyalist Enternasyonal Başkanı olarak diğer liderle birlikte İstanbul’a getiren perspektifin ta kendisi de işte bu anlayış.

"İKTİDAR DIŞ POLİTİKAYI KENDİ İKTİDARINI SÜRDÜRMEK İÇİN KULLANIYOR"

Açık konuşmak gerekiyor çünkü ortada açık konuşmayı gerektiren çok net bir ayrım var. Birincisi; bugün iktidar dış politikayı kendi iktidarını sürdürmek için kullanıyor. Biz ise iktidarımızda ve bugün iktidara giden yolculuğumuzda dış politikamızla Türkiye’nin ulusal çıkarları doğrultusunda, ülkemizi dünyada hak ettiği yere götürmeyi; saygın, haysiyetli ve toplumun tümü için refah yaratan imkanları dış politikamızda çoğaltmayı hedefliyoruz, bugünden de yapıyoruz. İkincisi; iktidar kendi iktidarını sürdürmek uğruna her şeyi pazarlık malzemesi yapan bir yaklaşımı dış politika anlayışına da taşıyor. İnsan onurunu çiğneyen, insan yaşamı üzerinden pazarlık eden, ulusal saygınlık ve haysiyetimizi saygınlık meselesi yapmayan, pazarlık malzemesi yapan bir dış ilişkiler ağır kuruyor. Biz ise iktidarımızda ve iktidar yolculuğuna giden bugün, dış politikamızın gücünü müzakere gücümüze dayandırıyoruz. Pazarlıkla değil, müzakereyle ülkemizin saygınlığını, toplumumuzun onurunu koruyan bir yaklaşımla dış ilişkilerimizi kuruyoruz. Üçüncüsü; iktidar kendi iktidarını korumak uğruna diğer otokratlarla ve emperyalist güçlerle çıkarcı ve yıkıcı bir işbirliği yapıyor. Demokrasinin ve devletin bütün imkanlarını kullanarak demokrasiyi ve hukuku yok ediyor. Biz ise iktidarımızda ve iktidara giden bugünün yolculuğunda, dış politikamızı dayanışmacı, müzakereci ve samimi bir diplomasiye dayandırarak, tüm demokratları ülke içinde de uluslararası ilişkilerde de bir araya getirerek demokrasiyi koruyor ve yarın güçlendirecek, kuracak adımları kararlıkla atıyoruz.

"TÜRKİYE'NİN YURTTAŞLARI İÇİN REFAH YARATAN BİR DIŞ POLİTİKANIN LİDERLİĞİNİ YAPIYORUZ”

Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantıları’nın İstanbul’da gerçekleştiriyor olmayı, bu üç birbirinden çok farklı anlayışta zaten görmek mümkün. Ulusal çıkarlara dayalı; demokrasi, refah, kalkınma yaratan dış politika anlayışımız; pazarlıkçı değil, müzakereci olmaktan gelen gücümüz; dayanışmacı samimiyetimiz başka bir geleceği bugünden kuruyor. CHP’nin, iktidarın tam zıttı dış politika anlayışı ve iktidar olduğu durumda ülke için yaratacağımız refahı, zenginliği, barışı bugünden ortaya koyuyoruz. Çünkü Sosyalist Enternasyonal tam da bu öyle bir müzakere zeminidir ve bir dayanışma platformudur. Sosyalist Enternasyonal toplantılarının bu anlamda önemini, yine Enternayonal’in Başkan Yardımcısı olarak Sayın Genel Başkanımızın katıldığı geçmiş toplantılardan örneklerle somutlamak mümkün. Diyoruz ya 'Biz iktidardan farklı olarak ulusal çıkarlarımızı önceleyen yani tüm topluma bu toplumun her bir bireyine refah ve kalkınma yaratacak bir dış politika anlayışına sahibiz' diye; tam da bu anlayışla Türkiye'nin yurttaşları için refah yaratan bir dış politikanın da liderliğini yapıyoruz. Yani ulusal çıkarlarımızın gerektirdiği tüm ilişkileri kuran, stratejik önceliğimizin bu ulusal çıkarlarımız olduğu bir bağımsızlıktan geldiğini bilen, kiminle ilişki kuracağına kendisi karar veren bir ülkeyi bugünden var ediyoruz.

"YÜRÜTTÜĞÜMÜZ MÜZAKERELER SONUCUNDA, İKTİDARIMIZDA TÜRKİYE'NİN AB’YE TAM ÜYE OLACAĞININ ALTINA TÜM ÜLKELER İMZA ATTI”

Daha da somutlayayım: Türkiye'nin başka ülkelerin ucuz emek ve ucuz mal deposu haline getirilmediği, eşit ticaret ortağı olarak uluslararası ekonomik ilişkilerden yararlandığı bir çerçevedir ulusal çıkarımız. Tam da bu nedenle en büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği (AB) ile ucuz emek ve ucuz malla fiyat rekabeti yapmayı değil; gümrük birliğine sıkıştırılmış bir ilişkiden Türkiye'yi kalkındıracak, ulusal çıkarlarımıza fayda sağlayacak kapsamlı bir üretim ve yatırım vizyonuna ihtiyaç var. Bu vizyonun bir adı AB’ye eşit ve tam üyelikten geçiyor. Elbette aynı hedef için başka politika adımları da bununla birlikte atılmalı. Başka coğrafyalarla da ilişkiler kurulmalı. Başka ülkelerle de stratejik politikalar uygulanmalı. Bir adı AB’ye ortak, eşit ve tam üyeliktir. İşte biz daha müreffeh, herkesin zenginleştiği, ülkemizin kalkındığı bir gelecek hedefiyle CHP olarak katıldığımız tüm zeminlerde, tüm uluslararası toplantılarda Türkiye'nin AB’ye eşit bir ortak olarak tam üyelik iddiamızı açıkça ortaya koyuyoruz, bir adım geri atmıyoruz. Ve Temmuz 2024'te Romanya'da gerçekleşen Sosyalist Enternasyonal'in Avrupa Komitesi toplantısında bu müzakere zeminlerinden birinde biz de masadaydık. Ve yürüttüğümüz müzakereler sonucunda Sosyalist Enternasyonal'in tüm üyelerinin ortak imzasıyla açıklanan sonuç bildirgesinde partimizin demokrasi ve reform mücadelesi tamamlandığında, yani iktidarımızda Türkiye'nin AB’ye tam üye olacağı gerçekliği o sonuç bildirgesine yazıldı ve tüm ülkeler altına imza attı. Yani Türkiye'nin AB’ye tam üyelik hedefine demokrasi gerçekleştiğinde, CHP'nin reformları iktidarda tamamlandığında bu hedefin var olacak bir gerçeklik olduğu ve buna destek açıklanmış oldu. İşte tam da böyle önemli müzakere zeminlerine imkan verdiği, ülkemizin refahını arttırıcı adımları müzakereyle ikna etmemizi mümkün kıldığı için Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısını yapmak önemli ve bu toplantıyı İstanbul'da gerçekleştiriyor olmak ve ev sahipliği yapıyor olmak daha da önemli.

“İKTİDAR BİR TİCARET ANLAŞMASI ARIYOR. BUNU 19 MART DARBESİNDEN ANLIYORUZ”

İktidarın ise AB üyeliğine dair politikası belli. Demokrasiyi ve hukuku yok sayan ve bu anlayışta kararlı bir tutum sergiliyor. AB ile hukuk normları ve gelişmiş bir demokrasiye dayanan, eşit bir ortaklığı istemiyor. Bunların göz ardı edileceği bir ticaret anlaşması arıyor. Bunu nereden anlıyoruz? Çok uzağa gitmeye gerek yok. 19 Mart darbesinden anlıyoruz. O darbenin halkımıza yaratmış olduğu ağır ekonomik darbeden anlıyoruz. İktidar kendi siyasi ömrünü uzatmak için en büyük siyasi rakibini hukuk dışı yollarla tasfiye etmeye kalktı. Başaramadı, başaramayacak da. Ancak 19 Mart darbesi halkın ekonomisine de büyük bir darbe vurdu. Bir gecede 31 yıllık diplomanın iptal edilebilmesi, devlet tarafından verilen hiçbir kağıdın, hiçbir diplomanın, hiçbir tapunun, hiçbir borç senedinin, hiçbir evlilik cüzdanının güvenilir olmadığını, yarın bu iktidarın kendi siyasi ömrünü uzatmak uğruna her şeyi iptal edebileceğini çok açık bir biçimde ortaya koydu. Bu pervasızlığı ertesi sabah cumhurbaşkanı adayımız Sayın İmamoğlu ve yol arkadaşlarımıza önce delilsiz gözaltına alıp sonra da hukuksuzca tutuklayarak bir kez daha gösterdiler. Tüm bunlar ekonomi açısından ticaret yapanların tedirgin olmasına, borç verenlerin gözünde risklerin çok artması anlamına geldi. Tercüme edelim; faizler arttı. Tercüme edelim; bizim paramız, Türk Lirası değer kaybetti. Tercüme edelim; üstüne halkın büyük bedeller ödeyerek yüksek faizler ödeyip biriktirmiş olduğu, binbir zorlukla bir kenara koyduğu rezervlerden 60 milyar dolar çarçur edildi, bu iktidar iktidarını uzatabilsin diye.

"İKTİDARIN DERDİNİN VATANDAŞIN REFAHI OLMADIĞINI EN NET ORTAYA ÇIKARTAN 19 MART DARBESİNİN TA KENDİSİDİR”

İktidarın derdinin hukuk, demokrasi, memleket, vatandaşın refahı olmadığını en net ortaya çıkartan somut örnek 19 Mart darbesinin ta kendisidir. Üstelik bu darbeyi yapmak için otoriterler arası yıkıcı çıkar ilişkilerine dayandırması da emperyalist güçlerle yaptığı ortaklık da tarif ettiğimiz bu dış politika anlayışındaki bütüncül farkı da çok net bir biçimde ortaya koyuyor. Elbet aramızdaki fark bununla sınırlı değil. Biz barışı da pazarlık konusu değil, bir ulusal çıkar meselesi olarak görüyoruz. Bugün Ukrayna'dan Gazze'ye, Hindistan'dan Lübnan'a etrafımız ne yazık ki büyük bir ateş çemberi halinde ve bu çemberin içinde de ağır insanlık dramları yaşanıyor. İşte bu hafta İstanbul'da ev sahipliğimizde gerçekleşecek olan Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı’nda çatışmaları sonlandırmak, çözmek, masumları korumak bölgesel ve küresel barışın inşası için tüm dünyadan liderler ve siyasetçilerle bizim ev sahipliğimizde önemli müzakereler gerçekleştiriliyor olacak.

"MÜCADELENİN BAŞARISI ‘YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ’ DEDİĞİMİZ BİR DAYANIŞMAYLA MÜMKÜN OLUR”

Türkiye Cumhuriyeti büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulduğu günden beri ‘Yurtta barış, dünyada barış’ anlayışına dayanmaktadır. Barışın güvencesi budur zaten. Mustafa Kemal Atatürk'ün iki dünya savaşı arası kurduğu barış paktı, İkinci Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız İsmet İnönü'nün İkinci Dünya Savaşı'nda ortaya koyduğu büyük diplomasi hala şükranla hatırladığımız olaylar. Üçüncü Genel Başkanımız Bülent Ecevit'in Filistin Lideri Yaser Arafat ile kurduğu ilişki bugün hala yol gösterici. Dışişleri Bakanlığı görevlerini yürütmüş, önceki dönem Sayın Genel Başkanlarımız Sayın Karayalçın, Sayın Hikmet Çetin'in yaptıkları, Türkiye Cumhuriyeti ve CHP tarihi boyunca barışın ve güvenliğin en büyük güvencesi olacak şekilde bizlerin mirası. Bugün de CHP aynı yerde duruyor. Ve işte bu tavrın parçası olarak Genel Başkanımız, Kasım 2023'te göreve gelir gelmez genel başkan olarak Sosyalist Enternasyonal üyesi tüm partilere, Filistin'de acilen bir ateşkes yapılması ve insanlık dramına son verilmesi için bir çağrı yaptı. Onlarcası iktidarda olan 120'ye yakın siyasi partiye bu çağrı gitti. Ve Sosyalist Enternasyonal Başkanı ve İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Sosyalist Enternasyonel Başkan Yardımcısı ve CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel o günden beri her platformda, her ulusal kürsüde ve her fırsatta bu çağrıyı yinelemeye devam ettiler. Çünkü hepimiz biliyoruz ki insanlık dramlarını izlemek suça ortak olmaktır. Hepimiz biliyoruz ki barış ve demokrasi birbirinden ayrılamaz. Ve bu bütüncüllük içerisinde mücadelenin başarısı da ancak ve ancak ‘Ya hep beraber ya hiçbirimiz’ dediğimiz bir dayanışmayla mümkün olur.

"HAK ETTİĞİMİZ DAHA ADİL, DAHA SAYGIN YAŞAMLAR VE DAYANIŞMA VE MÜZAKEREDEN GEÇER”

‘Neden Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı önemli’, ‘Neden İstanbul'da toplanıyor olmamız kıymetli’ sorusuna yanıt, barışta yatıyor. Böylesi müzakereye dayalı platformlar ve zeminler yapıcı zeminlerdir. Dolayısıyla istikrarın güvencesidir. Ama bu iktidarın yaptığı gibi pazarlıkçı dış politika anlayışları yıkıcıdır, istikrarsızlık getirir. Demokrasinin, sosyal adaletin, özgürlüğün olmadığı bir düzen ve o düzeni kuranların oturdukları uluslararası masalarda müzakere yapılmaz, pazarlık olur. On milyonların değil, küçük çıkar gruplarının yararı o masalarda pazarlığa tabi tutulur. Ve müzakerenin yerini pazarlık alınca bir TÜİK ile Türkiye ekonomisi krize sokulabilir, Türkiye göç akınlarının merkezi olabilir, yükü Türkiye toplumunun omzuna bırakılabilir, Kıbrıs meselesinde büyük kayıplar yaşanabilir; bu iktidarın hepimize yaşattığı gibi. Oysa CHP'nin yaptığı gibi, Sosyalist Enternasyonal Konseyi gibi müzakere zeminlerinden barışa liderlik çıkar, refah yaratan kalkınmacı dış politika perspektifleri çıkar. Yani özetle hepimizin hak ettiğimiz daha adil, daha haysiyetli, daha saygın yaşamlar ve böyle bir dünya dayanışmadan ve müzakereden geçer. Güçlü birlikteliklerden, sürdürülebilir ortaklıklardan ve ‘Ya hep beraber ya hiçbirimiz’ diyebilecek bir karşılıklı güvenden geçer. O güven, işte bu konsey toplantısının başlığında mevcut.

"BUGÜNDEN İKTİDARIMIZI KURUYORUZ”

Sadece Türkiye'nin sokaklarından, meydanlarından 'Ya hep beraber ya hiçbirimiz' demiyor demokrasiyi savunanlar. Dünyaya da demokrasinin 'Ya hep beraber ya hiçbirimiz' mottosuyla kurulacağını da bugün tüm dünyaya İstanbul'dan bu toplantının başlığı ve varlığıyla da haykırıyoruz. Çünkü biliyoruz ki işte o zaman dünyayı gençlerimiz vizesiz dolaşacaklar; KOBİ'lerimiz, sanayicilerimiz teknolojik atılımla rekabet edecekler; o zaman hep birlikte zenginleşeceğiz; o zaman Türkiye dış politikası refah ve barış sağlayacak; o zaman bırakın 20 bin doları, bırakın 30 bin doları 40 binleri aşan kişi başına milli gelir bir gerçek olacak. İşte bu nedenle Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nı Türkiye'de yapmak ve yönetiminde ülkemiz adına görevler, yetkiler üstlenmek, Sayın Genel Başkanımızın Sosyalist Enternasyonal'de başkan yardımcısı olması, benim çok onurlandırıldığım bir şekilde Sosyalist Enternasyonal Kadın'da başkan yardımcısı görevi üstlenmem; Türkiye'nin kalkınmacı, refah yaratan, barışa dayalı düzeninin güvencesinin de ta kendisi. Biz bugünden iktidarımızı kuruyoruz.

"ÜLKEMİZİ, PAZARLIKLARIN DEĞİL BARIŞIN MÜZAKERE GÜCÜ OLAN, REFAH YARATAN BİR DIŞ POLİTİKAYA KAVUŞTURACAĞIZ”

İstanbul'da, ‘Hak Ettiğimiz Dünya İçin Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz’ başlığıyla toplanan konseyin gündeminde dayanışma var, barış var, dijital gelişmelerin demokrasiyi yıkmamasını güvence altına alacak bir anlayış arayışı var, kalkınma var, sosyal adalet var, kadınların şiddetten korunması var, İstanbul Sözleşmesi var. Ve şu an Türkiye'de on milyonlar, ‘Otoriter bir yönetime karşı, demokratik yollarla nasıl karşı durulur’un tarihini yazıyorlar. Ve bu yolculuğun sonunda Türkiye'den milyonlar, ‘Otoriter bir yönetim, demokratik yollarla nasıl değiştirilir’ sorusunun cevabını da hem Türkiye'de vermiş olacak hem de dünyaya büyük bir liderlik yapıyor olacak. Otokrasiye karşı demokrasinin kazanacağının mücadelesini veriyor olan Türkiye, dünyaya bu anlamda da liderlik yapıyor. İstanbul ve partimizin ev sahipliği, bu toplantıların başlığı ve tüm dünyanın buraya dikkat kesildiğinin göstergesi esasında. Türkiye'de demokrasiye, adalete, eşitliğe, 'Ya hep beraber ya hiçbirimiz' diyerek sahip çıkanlar dünyaya da bunun ancak böyle olacağını esasında Türkiye'nin meydanlarından haykırıyorlar. Biz de CHP olarak milletimizle birlikte iktidara yürüme kararıyla devam ediyoruz. Ve milletimizden aldığımız büyük sorumluluğun farkındayız. Yarını bugünden inşa etmek için çalışıyoruz. Ülkemizi hak ettiği konuma taşıyacak onurlu, saygın, dünya ekonomisinde başkalarının ucuz emek deposu olmayan, pazarlıkların değil, barışın müzakere gücü olan, refah yaratan bir dış politikaya biz mutlaka kavuşturacağız. Dünya liderleriyle bugün olduğu gibi demokrasiye inanan tüm siyasetle birlikte bunu yapacağız. Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantılarının da bu yolculukta çok önemli bir uğrak olacağına hiçbir şüphemiz yok.”